Hakka dayalı birinci uygarlık Nuh uygarlığı yani Mezopotamya uygarlığıdır. İnsanlığın uygarlık tarihi bu uygarlıkla başlamıştır.
Hakka dayalı ikinci uygarlık İbrani uygarlığıdır. Halk harf yazısını keşfetmiş ve Tevrat’ı öğreneceğiz diye herkes ilim yapmaya başlamıştır.
Hakka dayalı üçüncü uygarlık Hıristiyanlık uygarlığıdır. Hazreti İsa’nın öğretilerini dünyaya öğretmek için havarilerin kurdukları okullar insanlığı eğitmiştir.
Hakka dayalı dördüncü uygarlık Kur’an uygarlığıdır. Halk medreseleri sayesinde bu uygarlık doğmuştur, dünyaya yayılmıştır ve kıyamete kadar örnek uygarlık olacaktır.
Kuvvet uygarlıklarından batı uygarlıkları da halk okulları ile doğmuşlardır.
Üçüncü binyıl uygarlığının temelleri de Bediüzzaman’ın Risale-i Nur dersleri ve Süleyman Tunahan’ın halk medreseleri ile atılmıştır. Adil Düzen çalışmaları halk medreseleri ile gelişmektedir. Henüz yaygın ekol olmamıştır ama çalışmalar halk medreseleri ile devam etmektedir. Üçüncü binyıl uygarlığı Kur’an seminerleri ile yaygınlaşıp doğacaktır. Bugün Kur’an üzerindeki çalışmalar yaygınlaşmaktadır.
Bu medreselerin başarılı olabilmeleri için yapılması gerekenler nelerdir?
a) Kur’an metni üzerinde çalışacaklar, Kur’an’ı doğrudan anlamakla uğraşacaklardır. Önce Arapça öğrenmeyecekler. Önce Kur’an’ı tercümelerle öğreneceklerdir. Sonra Kur’an’ı anlamaya başlayınca Arapçayı da öğreneceklerdir. Yani Türkçeciler gibi yapacaklar, Kur’an’ı anlarken Arapçayı öğrenmiş olacaklardır.
b) Kur’an’ı 1400 sene önce Araplara inmiş bir kitap olarak değil, bugün bize Arapça nazil olmuş bir kitap olarak okuyacaklardır. Gönderenin şimdi Hay ve Kayyum olan Allah’ın bize hitap ettiğini bileceklerdir. Kur’an bir ekrandır. Allah şimdi o ekranla bize hitap etmektedir. Bizim Kur’an’ı nasıl anladığımızı yakından takip etmektedir. Yanlışlarımızı gerek görürse düzeltmektedir, gerek görmezse affetmektedir.
c) Kur’an’ı uygulamak için tedris etmeliyiz. Yani şimdi Allah bize ne diyor diye okuyacak ve onunla amel edeceğiz. Buna ‘içtihat’ denmektedir. Hepimiz ayrı ayrı içtihat yapacak, Kur’an’ı doğrudan kendimiz için anlayacak ve onu yaşayacağız. Başkalarına anlatmak için Kur’an üzerinde durmayacağız. Bir semt kooperatifi kuracak ve orada Kur’an’dan anladıklarımızı yaşayacağız. Akevler bunu yapmış, ilk uygulamasını eksikleri ve hataları ile tamamlamıştır. Şimdi yeni hamle yapmaktadır. Biz kimseye Akevler’e katılın demiyoruz. Kendiniz Akevler benzeri kooperatif kurunuz ve Akevler’de olduğu gibi Kur’an hayatını yaşamaya başlayınız diyoruz. Hatta bunu da demiyoruz. Biz herkese yaptığınız muameleyi bize de yapınız diyoruz. Siz nasıl Müslümanlarsınız ki meşru savaşla ve mübadele yoluyla elde ettiğimiz yerleri azınlıklara veriyorsunuz da bizim mallarımızı gasp eden bürokratlardan bize ait olan arazimizi bize vermiyorsunuz?
d) Evet, Kur’an’ı kendi uygulamanız için tedris edeceksiniz. Ancak Kur’an’ı anlamak için diğer bütün çalışanlarla diyalog içinde olacaksınız. Birlikte okuyacaksınız. Onların okullarını da bitireceksiniz. Onlarla ortaklıklar kuracak ve birlikte hakkı arayacaksınız. Onlara öğretmek için değil, sizin öğrenmeniz için ve kendi hatalarınızı düzeltmeniz için yapacaksınız. Onlarla barış içinde olmanızı hedefleyeceksiniz. Akevler bunu yapmıştır. a) Bir ırka dayanmamıştır. b) Bir mezhebe hatta dine dayanmamıştır. Yani her mezhepte hatta dinde olanlarla birlikte olmuştur. Erbakan Adil Düzen’i dünyaya anlattı, ilim adamlarına ücretlerini verdi de öylece anlattı. Çalışma sahalarımız Avrupa ve eski Sovyetler oldu. c) Bir siyasi anlayışa dayanmamıştır. CHP’lilerle koalisyon yaptık, MHP’lilerle seçim ittifakı yaptık. Bizim parlamenterlerimiz büyük ekseriyetle doğudaki Müslüman Kürtlerdi. d) Dünya sistemimiz de düşmanlığa değil dostluğa dayanmaktadır.
Tekrar ediyorum.
Bize katılın demiyorum. Kur’an’a ve diğer kitaplara katılın, kendiniz kendi uygarlığınızı kurunuz. Bizimle dayanışma ve yardımlaşmaya girin diyoruz. Emrimize girin ve bize tabi olun demiyoruz. Asla böyle bir şey demiyoruz.