Bu yazı Fehmi Koru’nun 17.01.2018 tarihli yazısına yorum olarak kaleme alınmıştır. Yazının linki aşağıda yer almaktadır.
http://fehmikoru.com/suriyeli-berberin-bana-dedigi-afrine-mudahale-konusunda-ne-dusunuyorum/
Sermaye birbiri ile çatışan terör gruplarını farklı adlarda, farklı bölgelerde oluşturur ve hepsini kendisi yönetir. Etrafımızdaki terör örgütleri Türkiye’ye saldırmaya hazır beklemekteler. Sermaye Araplar ile Türklerin savaşmasını istemiyor, bu durumda İran da bizimle ittifak kurar, belki Rusya tarafsız kalır. ABD’nin verdiği uçaklar ile Suriye’ye saldırı devam edecek, biz ise Rusya engellediği için savaşamayacağız. İran ile Türkiye ittifak kurarsa Suriye, Irak ve İsrail birkaç hafta içinde fethedilebilir. Bizim uçağa ihtiyacımız yok, kara harekatı ile bu başarılabilir. Savaşanlar etkisiz hale getirildiğinde yönetim Araplara veya Kürtlere yani yerel yöneticilere bırakılacağından halk da Türkiye ve İran’ı destekler. Yerel yönetimler hakim kılındıktan sonra her iki devlet de çekilecek ve böylece Sermaye’nin bütün planı bozulmuş olacaktır. Mesele bu değil. Peki, mesele ne?
Türkiye’nin İran ile birlik kurması birinci meseledir ama bu bir dış meseledir, kolayca halledilebilir. Asıl olarak iç meselelerimiz üzerinde durmalıyız.
1. Ordumuz yeniden biat usulü ile örgütlenmeli, Ergenekon ve 15 Temmuz gibi kalkışmalara karşı çıkmış askerler mümkün olduğu kadar askeri görevlerine iade edilmelidir. Askerler her şeyin ötesinde vatanlarına sadıktırlar, buna şiddetle ihtiyaç vardır.
2. Ordu sayısı 12’ye çıkarılmalıdır. Diyarbakır’da Suriye ve Irak’a karşı, Erzurum’da Kafkas devletlerine karşı, Van’da İran’a karşı, Samsun’da Rusya’ya karşı, Edirne’de Avrupa ülkelerine karşı savaşabilecek kabiliyette ordular oluşturulmalıdır. Ayrıca Ankara, Ege ve Akdeniz’i koruyacak ordulara da ihtiyaç var. Ankara, Konya, Eskişehir ve Kayseri’de hava orduları da kurulabilir. Esas olan ülkeyi her cepheden gelecek saldırılara karşı koruyacak orduların kurulmasıdır. Bu orduların esas amacı komşulara saldırmak değildir, olası bir saldırıya karşı koymak ve eğer komşu ülkelere saldırı olursa onların savunmasına destek vermektir. Askeri eğitimin bir yanını da komşu ülkelerin savunmasına destek oluşturur bu nedenle.
3. Tüm komşularımız ile saldırmazlık paktı kurulmalıdır.
4. İran ile savunma paktı kurulmalıdır.
5. Ülke içinde hakemlik sistemi benimsenmelidir. Şu anda tahkim serbestliği var ama uygulamada çok cılız kalmakta. Oysa hakemlik ile yılların kangren haline dönüşen meseleleri kolayca halledilebilir. Hakemlik yalnızca yargı için değil, siyaset ve toplum için de bir kurtuluş olacaktır.
6. Yerel yönetimler güçlendirilmelidir. Merkezi yönetim ancak belli alanlarda etkili olabilir, etki alanı genişletilir ve süresi uzatılırsa zamanla zararlı bir yapı oluşur.
7. Dolar, yani karşılığı olmayan para ivedilikle terk edilmelidir. Bunun yerine altın bonosu kullanılmalıdır. Daha önce birçok yazımda belirttiğim üzere dörtlü bir para sistemi ile hem sektörler hem de fiyatlar korunabilir. Ekonomik krizlerden çok artık ekonomik şantajlar söz konusu çünkü göbeğimizden dolar ile bağlıyız. Zincirlerimizi kırmadan özgürlük hayali kurmak boşunadır.
Karşı karşıya olduğumuz tehlike bu adımları atmaktan geri durmaktır. Önerilerim geçiş sürecinin çekinik ve silik adımları değil, farkındayım. Fakat bunlar ilahi kanunlardır. Biz beşeri düzenimizi bu kanunlara göre tadil etmez ve gerekli inkılapları yapmazsak iç ve dış düşmanlar tarafından ortadan kaldırılırız. Diğer ülkeler bunları yapmaz ise onlar da yıkım yaşayacaklardır belki ama kendilerine saldırmaya hazır bekleyen düşmanları yoksa daha az zorlanacaklar. Bizim böyle bir lüksümüz yok. Şimdi dünyayı yenecek gücümüz yok ama dünyayı kendi ülkemize sokmamaya yeter gücümüz vardır, yeter ki gerekenleri yapalım.