Yazdıkları kitap ve ABD’de faaliyet gösteren İsrail lobileri hakkında yaptıkları eleştireler nedeni ile büyük tepki ve tehditlere maruz kalan, “İsrail Lobisi ve Amerikan Dış Politikası" adlı kitabın yazarları John Mearsheimer ve Stephen Walt’a ait, konumuzla çok yakından alakalı beş önemli tespit ile başlayalım istedim bu günkü yazımıza…
1-Beyaz Saray'ın yeni patronu kim olursa olsun, ABD'nin İsrail politikası kesinlikle değişmeyecek.
2-Hiçbir Amerikan Başkanı İsrail'e baskı yapamaz. Bunun nedeni de İsrail lobisidir. ABD başkanlarının baskı yapmaması ise İsrail'in Yahudi yerleşim birimlerini genişletmesi ve Batı Şeria'da kalmaya devam etmesi demektir. Bu durumda Ortadoğu'da bir barış anlaşması imzalanması imkansızdır.
3-ABD'de İsrail yanlısı değil bizatihi İsrail Devleti’nin lobileri vardır.
4-Amerika Birleşik Devletlerinin Irak’ı (Bağdat) işgalinin kararını verip ABD yönetimini baskı altına alarak gerçekleştirmeye zorlayanlar yine Yahudi lobileridir.
5-İsrail karşıtı politikacıların hiç şansı yoktur. İsrail-Amerikan ilişkilerine dair kamuoyundaki tartışmalarda bu lobiler tarafından yönlendiriliyor. Bunun sonucunda, İsrail konusu kamuoyunda çok sınırlı bir şekilde gündeme geliyor. ABD görsel ve yazılı medyasında, İsrail ile olan ilişkileri eleştirmek hemen hemen imkansızdır…...
Yeri gelmişken şunu da aklımızdan çıkarmayalım; Çok af buyurun Kedicikleri ile meşhur bir din soytarısının aile ve toplum yapımızı bozma, dini sulandırma vb. faaliyetleri, ihanetleri göze görünen, herkesin bildiği haysiyetsizliklerdir. Bu soytarının başka ve göze pek görünmeyen bir diğer çok önemli bir görevi de Yahudi düşmanlığı yaparak Yahudileri acımasız, esrarengiz gösterip topluma Siyonizm korkusu salmaktır. Yani dünya insanlarının aklında Siyonizm(e),(le) erişilememezlik ve başedilememezlik algısı oluşturmaktır. UYARI: Bu iki yazarda bu amaca uygun olarak bizatihi bu kitapları yazmak ve Yahudi lobileri hakkında olumsuz eleştiriler yaptırılmak amacı ile yine Yahudi lobileri tarafından beslenip görevlendirilmişte olabilirler. Bu çok önemli bir ön yargı oluşturma stratejisidir. Sahip olduğun gücü düşmanının gözünde büyütürsen, senin faaliyet gösterdiğin yerlerde düşmanının değil faaliyet göstermeye, yanaşmaya bile cesareti olamaz, anlatabiliyor muyum…?
Göze gösterilen tarihi ile 1977 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde bir araya gelen bilinen adı ile sermaye sahipleri, kod adı ile Siyonistler: “Ortadoğu diye işaretlenmiş, isimlendirilmiş bu günkü İslam coğrafyasının özellikle ilk başta Irak, Suriye ve daha sonraki aşamalarda Cennet Vatanımızın bir kısmının da içinde bulunduğu toprakların etnik kökenlere, mezhepçiklere vs. dayalı küçük, güdülebilir, gücü sınırlı yani İsrail’e çok fazla tehlike oluşturmayacak, iktisadi ve ticari anlamda bütünüyle (dünya sermayesi aracılığı ile) İsrail’e bağlı devletçikler, kantoncuklar, özerklikçikler oluşturmak!” Hedefleri ile ilgili gelecek zamanlara dönük bir dizi ciddi kararlar aldılar. Bu adamlar çok soğukkanlılar, aldıkları kararları alelacele uygulamaya başlamıyorlar bizatihi yavaş yavaş, sinsice hayata geçiriyorlar.
Peki bizim, alınan bu olumsuz kararları lehimizde etkilemek ve ülkemizden uzak tutmak yani bir baskı kurmak için başta ABD ve diğer batı ülkelerinde adamlarımız, lobilerimiz yok mudur..?
Bu sorunun cevabını şöyle vereceğim sizlere; John Mearsheimer’in dediği gibi; Yahudiler lobicilikte tartışılmaz, çok büyük bir güce sahiptirler. Bunun yanında Ermeni, Yunan lobilerinin de hatırı sayılır bir gücü vardır. Hatta bilhassa AB ülkelerinde PKK, azda olsa diğer sol terör örgütlerinde oluşturduğu lobiler yok değil. Ve son olarak herkesin malumu FETÖ. Siz düşünebiliyor musunuz bunca zaman, bu hain sürüsünün bütün güçlerini enerjilerini bu vatanın lehinde harcadıklarını..!? Düşününce insanın hakikaten yüreği, canı çok acıyor.
Ülke olarak lobiciliğin neresindeyiz? sorusuna vereceğimiz şu yanıt yeterli olacaktır zannımca. Ülke olarak biz (yazar, gazeteci ve habercilerimiz) çoğu bilgileri bile, Yahudi lobileri veya onların beslediği adamlar aracı ile elde edebiliyoruz...!!!???...
Sonuç;
Bir insan Cennet Vatanı neden terk ederde başka diyarlarda çalışmaya, (çalışmak hadi neyse de) yaşamaya, yerleşmeye velhasıl ölmeye karar verir?
Bu bir sorudan onlarca cevap çıkar değil mi? Ben bu soruyu cevaplamak yerine şöyle bir realiteyi sunacağım sizlere; Bizimde çok zenginlerimiz, iş adamlarımız, akademisyenlerimiz var ABD ve diğer batı ülkelerinde lakin bu saydığımız lobiler kadar etkili, ilgili, korumacı değiller. Siz, hadi AB ülkeleri bir nebze yine, (çok azı müstesna) genel itibarı ile ABD, Kanada ve Avustralya vs deniz aşırı ülkelere yerleşmeye ve oralarda ölmeye karar vermiş bir insanın Türkiye diye bir derdinin olabileceğine inanabiliyor musunuz?
Herhalde tebliğ veya savaşmak için gitmiyorlar oraya. Daha çok para, daha konforlu rahat bir hayat, öyle değil diyeniniz var mıdır? Gurbetçi kardeşlerimin moralini bozmak istemem lakin bir şeyleri doğru analiz etmez yerine doğru koymaz isek şayet elimizde kalan bu son Müslüman toprak parçasının, elimizde kalma süresini kısaltmış oluruz.
Bu topraklara ait olduğu iddiasını taşıyan insanların bu topraklar ile İmani bir bağ kurmaları şarttır. İmani bağ yok olunca ne olur? Nobel ödüllü ülkesini karalayan yazar, edebiyatçı!, CİA'da çalışan Türk! İngiliz, ABD üniversitelerinde Türkiyeyi tamamen unutmuş prof., Rektör! Hollanda veya Alman parlamentosunda Türkiyeyi suçlayan milletvekili olur...
Tek özellikleri Türkiye’de doğmak veya anasının, babasının Türkiyeli olmasından başka bir özelliği olmayan bu vasıfları taşıyan bu insanlardan Türkiye’nin faydası haricinde her halt olur. Allah aşkına söyler misiniz, bütün benliği ile Amerikalı olmuş yalnızca adı bize kalmış bu insanlardan akademisyen, iş adamı, siyasetçi, yazar, sanatçı vs. olsa ne fark eder...!?
Neden Yunan, Errneni,Yahudi kökenli insanlar dünyanın hemen her yerinde kendi ülkelerinin çıkarları için mücadele ederken Türkiye’yi savunacaklar yok denecek kadar az, bırakın bu tür faydamıza mücadelelerin içinde olmayı aksine birde aleyhte mücadele edenler çok oluyor..?
Bir insanın Türkiye diye bir derdinin olabilmesi için önce Vatan diye bir imanının olması gerekir. Konforlu bir hayat yaşama arzusu bu imanı zayıflatıp yok eden bir kenedir. İman yok olunca da Amerikalı, İngiliz, Kanadalı bir insandan farkın kalmıyor. Ya hainlik yapıyorsun ülkene ya da etkisiz tepkisiz zevk-i sefa içinde yaşayıp, zıbarıp gidiyorsun o ülkelerde. Bir tefekkür cümlesi ile yazımızı bitirelim.
Batı'nın derekesini anlamadan Türkiye’nin derecesini; Türkiye’nin derecesini idrak etmeden de Batı'nın derekesini anlayamayız ...! Bin selam.
Not: Ülkemizin lobi faaliyetlerindeki zayıflığının sebepleri ile alakalı birkaç önemli ayrıntı daha var yazacağımız. "Hayat Memat Meseleleri (2)" ile devam edeceğiz Allah'ın izni ile.