HİLMİ YAVUZ/17 Kasım 2010 - ZAMAN Avrupa Yazarlar Parlamentosu'nun 'Onur Konuğu'Naipaul'u tanıyalım/HİLMİ YAVUZ/21 Kasım 2010 -ZAMAN-Naipaul ve bizimkiler HİLMİ YAVUZ /24 Kasım 2010 - ZAMAN Naipaul ve bir kısım Türk entelijansiyası RASİM OZAN KÜTAHYALI - TARAF-Naipaul ve ırkçılık-Kasım 2010... ÖMER LEKESİZ / 22 Kasım 2010 - YENİ ŞAFAK/Siz Naipaul'a layıksınız...NİHAL BENGİSU KARACA/24 Kasım 2010-HABERTÜRK-Naipaul'a kesilen racon...GÜLAY GÖKTÜRK - BUGÜN-Entelektüel hayatın nefret yasaları Kasım 2010..AHMET HAKAN/23 Kasım 2010-HÜRRİYET-Naipaul’dan nefret etmek hakkımızdır...vs köşe yazıları.
Bu arkadaşlar ismi öne çok çıkan arkadaşlarımız, bir de adı az duyulan onlarca yazar/tv programcısı var yazmadığım. Taraf/Zaman/Bu Gün gazeteleri Vatan hainliği, ajanlık, terör örgütü medyası vs sebeplerden kapatıldı. Peki, "Hilmi Yavuz"/"Rasim Ozan KÜTAHYALI"/"Gülay GÖKTÜRK" vs yazar ve medyatik insanlar şu an neredeler? hangi gazetede yazarlık, hangi TV’lerde program yaparlar? Nasıl iş bulurlar/maaşlarını kim öder? Pek merak/hayret de etmiyorum...
Uğrunda bu kadar yazı yazılan ve TV lerde tartışma programları yapılan vatandaşımız da şudur: “2001 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Trinidad kökenli İngiliz yazar V.S. Naipaul’la ilgili “Müslümanlar’a parazit, gerizekâlı” dedi iddiasında son noktaya gelindi. Naipaul’un İstanbul’da düzenlenecek Avrupa Yazarlar Parlamentosu’na katılmayacağı açıklandı. Açıklamada şöyle dendi: “V.S. Naipaul’un Avrupa Yazarlar Parlamentosu’na katılımının Türk medyasında politize edilmiş olması etkinliğin asıl amacını ve V.S. Naipaul’un bir edebiyatçı olarak yapacağı katkıyı gölgelemiştir. Bu sebeple, Avrupa Yazarlar Parlamentosu organizatörleri ve V.S. Naipaul arasındaki karşılıklı uzlaşma neticesinde yazar Avrupa Yazarlar Parlamentosu’na katılımını 23 Kasım 2010 tarihi itibariyle geri çekmiştir.”
Köşe yazılarına ek olarak TV programlarında koparılan kıyamet tarzı tartışma programları da cabası olmuştu. Bu Trinidad kökenli İngiliz akıl almaz bir şekilde /birdenbire gündem yapılmış ve gözlerimizin bebeğine/aklımızın başköşesine oturtulmuştu.
1990'lı yıllarda ABD Irak’ta binlerce Müslümanı katlederken, CNN bize petrole bulanmış deniz kuşları filan gösterirdi/biz de “ah yazık” derdik. Anlaşılsın diye bu örneği de ekleyelim. Direk Anlayan vardır/Anlamayan vardır. Meselemiz, medyanın gücü/etkisi/yönlendirmesi/asıl olanı perdelemesidir. Peki asıl olan ne? Asıl olan şu haberin içeriğindedir;
“NATO'nun KASIM 2010 Lizbon Zirvesinde kabul edilen ve daha önce Diyarbakır'da konuşlandırılması planlanan NATO radarlarının Malatya'da bir askeri üsse konuşlandırılacağı öğrenildi. Bu sayede sistem Doğu Akdeniz'deki hava hareketliliğini de izleyecek. Yıl sonundan önce konuşlandırılacak AN/TPY-2 adındaki radar sistemi, Almanya'daki bir merkezden komuta ve kontrol edilecek. Bu merkezde Türkiye, general seviyesinde bir temsilci bulunduracak ve bununla kontrolde söz sahibi olacak. NATO şemsiyesi altında Türkiye'de kurulacak AN/TPY-2 kodlu x-band tipi taşınabilir özelliğe sahip radar, yüksek enerji ışınlarıyla çalışıyor.
Ayrıca 4.700 kilometre öteden bir futbol topu büyüklüğünde bir nesneyi bile tespit edebiliyor. Türkiye'deki radarın tespit ettiği düşman füzeleri NATO üyesi diğer ülkelerdeki füzelerle vurulacak.” (Lakin Reyhanlı'ya düşen "scud füzesi" istisna/gözden kaçmış omalı/ya da o esnada gözüne çöp kaçtı NATO radar personelinin!) Hani 4700 km öteden futbol topunu görecek haberlerinin hepsi de yalan/şişirmedir. Menzil 1000 km’dir. İsrail/Katar 1000 km, Ürdün 1300 km menzilli, BAE’de anlaşmayı yaptı 2018 yılında 1000 km menzillisine kavuşacak.
Malatya da dahil buna bu Arap ülkelerindeki radarların kapsam alanlarını bir resim/tablo ile şöyle bir inceleyin/gözlemleyin hepsinin İsrail'in güvenliğini çepeçevre sarmış ve iğne ucu kadar bir güvenlik boşluğu bırakmamış olduğunu göreceksiniz. Ve bu savunma silah ve sistemlerine inanılmaz paralar ödeniyor.“Sebep ne? İran!?” Hazır yeri gelmişken şunu söylemeden geçemeyeceğim:
"İslam Coğrafyasında İran, silah satışları bakımından ABD/Rusya ve AB’nin;/Güvenlik açısından da İsrail’in en sevdiği ve azgınlığını en çok destekledikleri ülkedir. Mantık ne? Tehdit var ise şayet; Korku/kaos/ akabinde de silah satışı/dolar var demektir." Bu sebeple eğitim değil! Tehdit/şantaj şart. Şu an için İran Beyaz adamın "dikenli topuzu"dur. Arap ülkelerine karşı acaip kullanıyorlar bu argümanı. Yarın gelir kullanılmış bir peçete gibi işi bitince atıverirler/ya da biz veya başka bir ülke ile savaşa sokuverirler. "Gavurun işine akıl sır ermez" der Atalarımız. Her neyse;
Takvimler Eylül 2011 gösterdiğinde; “NATO'nun KASIM 2010 Lizbon Zirvesinde kabul edilen karar doğrultusunda, Türkiye adına Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, ABD adına ise Ankara Büyükelçi Francis Ricciardone imzayı attı.-14 Eylül 2011- Kalkan için yer olarak Malatya'nın Kürecik ilçesi seçildi. Yeni sistem Almanya'daki merkezden kontrol edilecek. Kontrolde Türkiye de söz sahibi olacak. Almanya'daki merkezde Türk ordusundan general seviyesinde bir irtibat subayı görev yapacak. Türkiye radar sistemi konusunda bilgilerin İsrail'le paylaşılmasına karşı çıkmıştı. Radarla hem Türkiye'nin radarı hem de Doğu Akdeniz izlenebilecek.
2012 Şubat ayında da Malatya’daki sistemin testleri başarılı geçtiği ortaya çıkmıştı!!! 2012 yılının Şubat ayında Akdeniz üzerinde seyreden bir İsrail savaş uçağından fırlatılan Blue Sparrow 2 füzesi hem İsrail hem de Kürecik radar üssünden anında tespit edilmiş! Ve savunma sistemleri harekete geçirilmiş.” miş, miş!
Sonuç olarak;
Açtığı yedi metrelik devasa çukurun resmini görünce irkildiğim; Mart 2015 tarihinde Lübnan yakınlarında ki Tartut üssünden fırlatılan scud füzesinin, Hatay’ın Reyhanlı ilçesi Askeri Bölgemizin 200 m açığına düştüğü ve Patriotların ve Malatya/Kürecik Radar üssünün görmediği/gördü ise söylenmediği!
Adana, Antep ve Maraş’a konuşlandırılan Patriotların, Malatya/ Kürecik Radar üssü ile Adana incirlik hava üssünü korumak için konuşlandırıldığı;
Malatya/Kürecik Radar Üssü’nün de, Türkiye haricindeki bir yerleri (İsrail'i) koruduğu aşikar olduğu net anlaşılmıştır.
Eğer ki NATO ve ABD'nin gerçek niyeti! Türkiye'nin korunması olsa idi, En az iki tanesinin 100%100 Hatay ve Şanlı Urfa’da olması gereken Patriot savunma sistemlerinin Neden Adana/Kahraman Maraş ve Gazi Antep’e konuşlandırıldığı? sorusunu bana sordurmazdı.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan çok önceden bu yana neyin farkında idi? S/400 Savunma Sisteminin artısı ne?/Eksisi nedir? Soruları ve Orhan Kemal'in şu güzel sözü ile yazımı bitiriyorum: "Güçlü bir hafıza en ağır cezadır. İşin kötüsü iyi anları nadiren, kötü anları sıklıkla hatırlatır."...Saygılarımla