Sopa ile sürekli dayak yiyen bir adam varmış. Adam dayak yemekten bıkmış usanmış. Bir arkadaşına meseleyi anlatmış, çözüm önerisi sunsun diye. Arkadaşı demiş; “Düşündüğün şeye bak, çözüm gayet basit; Git dayak yediğin sopayı satın al, sende onu döv” demiş. Adam sevinçle gitmiş, dayak yediği adamdan sopayı satın almış. Lakin bu sefer adam eline tabanca almış. Tabancayı satın almış, bu sefer adam Tank almış eline vs vs vs...
***
Batı dünyası ile bizim teknoloji, silah vb alanlardaki yarışımız yukarıda anlattığım olay döngüsünden başka bir şey değildir. Yani hakikat şudur: "Batılı kendisini alt edecek hiç bir silahı sana satmaz. Eğer satıyorsa bilin ki, elinde o silahı da etkisiz bırakacak daha etkili ve güçlü bir silahı vardır."
Şimdi son zamanlarda yazılı ve görsel medyada sıkça duyduğumuz bir söylem var. Batı çöküyor falan filan. Tam aksine beşeri bir güç olarak Batı dünyası, bizim 1500'lü yıllarımızın kat kat üzerini yaşıyor. Bu devirde aylar süren seferler yok. Bir uçak gemin, birkaç tane tahrip gücü yüksek ve çok uzaklara nokta atışı yapabilen bomban, füzen olması yetiyor artık.
Osmanlı zamanında da belli tarih aralıkları ile sıkıntılar yaşandı lakin güç dediğimiz şey ancak karşısına ondan daha güçlüsünün çıkması, rakip olması ile gerileyen, dağılan yahut yok olup giden bir olgudur.
İki TV dizisi yaptım, çekirdek çinterek seyrettim, işleri ile güç sahibi olunmaz.Yazın çok sıcak bir havada bir, iki saat klimalı bir oda da serinlemekten başka bir şey değildir bu. Dışarı çıktığın anda dışarıdakilerden daha beter bir şekilde harareti hissedersin. Yada hormon hapı gibi düşünün, ilk yuttuğunda çabuk büyür gelişiyorum dersin lakin bu büyüme ve gelişme özden, sahici olmayınca hemen çürür, dökülüverirsin. Bakın, "gelecekleri varsa görecekleri de vardır" sözünü dilinize dolamayın. Halep'e, Bağdat'a bakın. Gelmediler, havadan bıraktılar. 15 Temmuz gecesi asla asla sizi yanıltmasın derim. Çünkü bu istila girişimi, PKK yahut IŞİD militanlarının yaptığı değil yarı korkak, yarı tedirgin, bazı askerlerin ne yaptıklarından habersiz, halkın inisiyatifi eline alıp askerleri alaşağı ettiği acayip bir kalkışmadır. 15 Temmuz istila girişimi Fetö değil de PKK yahut IŞIDvari bir kalkışma olsaydı, Allah göstermesin o gece yüz binlerce insanımız katledilebilirdi. Yani, Fetöcüler de teröristtir lakin Fetöcüler, B ve C planı olan teröristlerdir. O yüzden, yaklaşık 4 yıldır temizliği de çok zor oluyor. Fetö, öyle bir nüfuz etmiş ki devlete, ucu öyle yerlere varıyor ki siyasi ayağına inilemedi bile.
***
Bir şey kendi kendine çökmez, laf ile yüksek telden bağırma ile de çökmez. Ha belki ekonomik, siyasal ve sosyolojik olarak belli sıkıntıların içine girebilir lakin silah ve teknolojik gücü olarak gücünden bir şey kaybetmez. Aklı Andersen masallarından alıntılanmış bir takım insanlara, köşe yazarlarına, TV programcılarına hazır sırası gelmiş iken bir çift söz söyleyeyim:
Sizler Batılı adamı bir gram bile tanımıyorsunuz ya da onların dolar beslemeli adamısınız, salağa yatıyorsunuz. Tabi halis niyeti ile bu vatanı dert edinenler müstesnadır bu sözlerden. Batıda ufak tefek iki olay oldu mu, al kalemi eline yaz babam yaz. Camdan bakan dedikoducu karılar gibi üst kata, alt kata laf yetiştir.
Aklı Payitaht ve Diriliş gibi dizilerden müteşekkil insanlar!
Biliyor musunuz düşman bellediğiniz Batılı adamlar neler yapıyorlar? Neler konuşuyorlar? Hangi planları yapıyorlar?
M.Teacher denen kadın ekonomik tedbirler açısından yabancı dilde yayın yapan BBC'ye yayın yasağı getirdi lakin 80 darbesinden sonra yalnızca Türkçe yayına izin verdi.
İngilizler, yapılmış bir antlaşma ile ilgili gizli kalmış maddeleri üzerinden yaklaşık 50 yıl geçince ifşa ederler. Lakin etmediler. Lozan'da böyle maddeler var mıdır? 50 yıllık süreyi, 100 yıla mı çektiler?
Neden sermaye ülkemizde belli iş adamlarının elindedir? David Rockefeller’in sahip olduğu 5 trilyon doların kırıntılarından beslenmiş ve hala beslenmeye devam kuzgunlar yaşar mı bu ülkede?
FED nedir? Merkez Bankaları neden hükümetlerden bağımsızdır?
Ajanlar yanızca Fetö kılıklı mıdır? Bakın batılı alçakların bizim gibi ülkelerde oynadıkları oyunun en hası;"Arkam, önüm, sağım, solum sobe." oyunudur. Bu oyundan Fetöcüler çıktı lakin başka ajanlar var mıdır?
Aklınız karıştı mı? Karışsın, karışsın ki; bu karışık kuruşuk işlerden belki bir “ha” jetonu düşer aklımıza.
Ey devlet Erkanımız ve Aziz Milletimiz;
Üzerinde yaşadığımız son Müslüman toprak parçası, Allah'ın bize bir lütfudur. Bunun kıymetini çok iyi bilelim. Eğer ki biz ciddi anlamda bir şeyler yapıp, doğru bir yol tutturmak istiyorsak, yıllar içinde Batılı alçaklar ve yerli işbirlikçi hainleri, elimizden neleri almışsa geri almak için ciddi hamleler yapmalıyız. Samimi olarak atılacak ilk adım da; Şundan emin olun ki, Allah'ın yardımı misli ile gelmeye başlayacaktır. Yeter ki devlet ve millet olarak biz ciddi bir adım atalım.
Bakın bu coğrafyada yüzlerce yıl boyunca, Müslümanlık adına sağlam bir alt yapı kurulmasa idi; Ne Selçuklu ne de Osmanlı olmazdı. Sultanı Sultan, Padişahı Padişah yapan Aziz Millettir. Siz yıkılma döneminde gelen Merhum Abdülhamid Han ile dertleneceğinize; Bu topraklarda ilk olarak Müslümanlık adına nasıl bir yapı kurulmuş onunla ilgilenin. O mübarek insanların yaşam tarzları, adamlıkları, strateji ve davranışları ile uğraşın. Bu Aziz Milleti tekrar nasıl O binli yıllardaki aşka ve samimiyete dönderebilirizin rüyaları ile uğraşın. Hani derdimiz yeniden büyük Türkiye sevdası ise şayet.
Ortaya ciddi anlamda bir düşünce koyan, gören, duyan, bilen var mı? Neden yok? Çünkü azımız müstesna hepimiz konforlu yaşamaya aday olmuşuz. Yüksek telden söylediğimiz beyitler dilimizden aşağı inmiyor. Aynı futbolcuların maç başı para aldıkları gibi, TV'de peygamber ve sahabelerin hayatlarını cümle başı şu kadar para karşılığı ağlayarak anlatan hocalara kaldı işimiz bizim.
İnanın Müslümanlığın ne olduğunu unutur hale geldik. Hayatımız, mukaddesatımız bir eğlenceye, bir şova, bir etkinliğe dönüştü maalesef. İnsanlar üç kuruşa, bir deri koltuğa şahsiyetlerini kaybetmiş durumdalar.
İnsanların önüne, insanların ihtiyacı olan kaybettikleri değerleri, yaşam biçimlerini koyun. Koymazlar çünkü kendileri de dünya denen bataklığın içinde rahata ermişler. Gazetelerde, TV'lerde köşelerini kapmışlar. Allah katında bir itibara, dürüst samimi bir şahsiyete sahip değilseniz şayet, sabaha kadar anlatın, yorum yapın, hatta hatta hatim indirin bir gram etkileyemezsiniz insanları.
Şayet şahsiyetin yerlerde sürünüyor, bütün niyetin yalakalık, şirinlik yapmak, numara, mal kotarma, makam elde etme aşkı ile geçiyorsa; Allah'tan yardım, mardım beklemeyesin. İstiklal ve Çanakkale harplerinde şehit olmuş yiğitlerimizin yüzü suyu hürmetine Allah bizi koruyor. Lakin bu korumanın da bir sınırının olduğu kanaatindeyim ben…Saygılarımla
saymayansayilmaz@gmail.com