Sağa dönüyorum olmuyor, sola dönüyorum olmuyor.Yorgan, yastık, döşek diken gibi batıyor tenime, uyuyamıyorum. Vallahi yüreğim, canım çok sızlıyor, acıyor. Neden? Çünkü, hep birlikte bir geminin içindeyiz ve birtakım buğulu diziler ile eğleşerek geçip, tükeniyor ömrümüz. Biz oyuncak kılıçlarımız ile eğleşip, oynaşıp dururken, gemimizde usul usul ve istikrarlı bir şekilde büyük, hırçın şelaleye doğru akıp gitmektedir. An itibari ile gemimiz ölümcül şelaleye giden son viraja girmiştir. Gelin! içinde bulunduğumuz bu gemi nerelerden geçip, gelmiş son viraja, önce bu serüveni kısaca irdeleyelim.....
Kaçakçılığı önlenmesi bahane edilerek 1954 yılında köylülerin toprakları kamulaştırılarak Suriye sınırımıza mayın döşenmişti. Yıllar sonra döşenen bu mayınların temizlenmesi söz konusu olmuş, araziyi mayınlayan ve mayın haritası elinde olan Türk Silahlı Kuvvetleri bu mayınları temizleme işinde neden ve kimler tarafında saf dışı bırakılmıştı...???
Tarihler 2001 yılını gösterdiğinde yani daha Suriye karıştırılmadan, insanlar kanlı bir mikserden geçirilip mülteci durumuna düşürülmeden önce TSK mayın temizliği için 35 milyon dolar talep etmiştir. Nato’nun uzmanları da 50 milyon dolara bu işin halledeceği raporu vermiştir. Zamanın idarecileri bu işi TSK yerine ille de neden yabancılara ihale etmeye çalışmış olması kocaman bir soru işareti olarak çoğumuzun bırakın hafızamızda kalmasını çoğumuzun ruhu bile duymamıştı maalesef. Ve 60'a yakın ülke kendi askerine yaptırmışken bu temizliği. Hatta İsrail talip olmuştu da medya ve kamuoyu baskısı nedeni ile ihaleden vazgeçilmişti. Çok net bir ifade var yazılması gereken lakin 657’li olmam sebebi ile yazamıyorum!? (Fetölü yıllar) Siz okuyucular düşünsün, anlasın yazılması gereken ifadeyi.
Sonrası malumunuz, Suriye diye bir ülke kalmadı ve yaklaşık 4 milyona yakın mülteci geldi topraklarımıza. Bu birinci kısım. Gelelim günümüze, yazımızın ikinci ve en tehlikeli kısmına. Tane tane, düşüne düşüne okursanız kısa bir zaman sonra Türkiye olarak nasıl bir bela ile karşı karşıya kalacağımızı çabuk idrak etmiş olursunuz. Çoğunuzun haberinin bile olmadığı, hiç gündeme gelmeyen, TV’lerde tartışılmayan faaliyetler ile ilgili turkuaz renkli puntolu bir gazete haberini okuyalım önce;
“AVRUPA Birliği ile Türkiye’nin eş finansman sağladığı, BM Kalkınma Programı (UNDP) işbirliğinde yürütülen ’Türkiye’nin Doğu sınırlarında mayınların temizlenmesi ve sınır denetim kapasitesini arttırarak sosyo-ekonomik gelişimin sağlanması’ projesi, Ağrı Dağı eteklerinde başladı. Projeye göre, 2 yıl içinde Ermenistan, İran, Azerbaycan sınırındaki mayınlar temizlenecek.
-Uluslararası Mayın Bilincini Geliştirme Günü nedeniyle, düzenlenen etkinliğe Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın yerine 3’üncü Ordu Komutanı Orgeneral İsmail Hakkı Savaş, 9’uncu Kolordu Komutanı Tümgeneral Mehmet Özoğlu, Milli Savunma Bakanlığı ve BM’den yetkililer ve yerel yöneticiler katıldı. Iğdır’ın Aralık ilçesine bağlı Subaşı sınır karakolunda protokol, hazırlanan çadırda gözlemde bulunurken, eğitilmiş köpekler ve tarayacılar aracılığı ile çalışmalar titiz bir şekilde sürdürüldü. Mayın temizleme işini Güney Afrika ülkesinden bir firma yürütecek. Firma yetkililerin verdiği bilgiye göre, Iğdır’da 2 yıl sürecek olan projede, 15 milyon metrekarelik Ermenistan, Azerbeycan ve İran sınırında 222 bin mayının bulunduğu 511 mayınlı alanın temizlenmesi hedefleniyor. Mayınların önce yeri tarayıcılar ve köpeklerle belirleniyor, ardından titiz bir şekilde temizleniyor. 4 Nisan 2017”.....
-Sizce Türkiye'den, İran ve Ermenistan’a doğru bir mülteci akını olur mu? Kesinlikle olmaz, biz ölürüz.
-Peki, İran’dan Türkiye’ye doğru bir mülteci akını olur mu?????? Bu zayıf bir ihtimal midir?????? bu cevaplarda hemfikiriz öyle değil mi?
-Geldiğimiz an itibarı ile Güney sınırımızın dışında bulunan Terör örgütlerine ve yerel guruplara ABD ve işbirlikçileri göstere göstere tırlar dolusu silah sevkiyatı yapıyor mu? Yapıyor.
Bu Batılı alçakların canları çok kıymetlidir. Canları çok kıymetli olduğu için bir ülkeyi yok etmek için kendileri havadan, gemiden ve yerden füze ve bombalar ile gerekli kaosu, paniği oluştur ve yıkıcı tahribatı yaparlar sonra da karadan yerel unsurlar ve terör örgütlerini kullanırlar. Bunun capcanlı örneği hemen yanı başımızda kanlı bir tiyatro olarak daha yeni sahnelendi ve bu kanlı tiyatro henüz bitmişte değil.
Çok yerinde ve her zamana demiş atalarımız: "Bin nasihatten, bir musibet evladır.."diye. İşte, güney sınırımız ve sınırımızın dışının başına getirilen işler çırçıplak ortadır.
((…Türkiye olarak çok dikkatli ve soğukkanlı olma zorunluluğumuz var bizim. Batılılar bir şey yaptılar, Suriye yangını çıktı. Bir şey daha yaptılar 3 milyona yakın mülteci geldi. Bir şey daha yaptılar Sınırımızın dışına bir askeri harekata mecbur bırakıldık. Yani batılılar bir hinlikle bir şey yapıyorlar, bizi başka bir şeyi yapmaya mecbur bırakıyorlar…)) Demiştik, “NO:8 IRAK, NO:9 SURİYE, NO:10 TÜRKİYE” başlıklı yazımızda.
-Şimdi, şu yeşil puntolu satırları çok dikkatli okuyalım dostlarım; AB/Nato/ABD kafasında bir hinlik, sinsi bir plan olmadan bize bir konuda teşvik ve yardımda bulunmaz. (Gayb-ı bilen Allah’tır). Allah göstermesin, Benim tahminim ilerleyen zamanlarda başımıza getirilmesi muhtemel bir belada yerel unsur ve terör örgütlerinin önüne herhangi bir engel çıkmasın, hareketleri rahat olsun diye bu işler tarım vs ayaklar ile üstü örtülerek yaptırılıyor bize...!!!Aman dikkat!!!...Yani yapılacak iş en başta çok faydalıymış gibi, masummuş gibi gösteriliyor. Aklımız başına gelene kadar iş işten geçmiş oluyor.
Ben, belirli ve kritik yerlerde bırakın mayınları temizlemeyi daha çok mayın döşenmelidir diyorum. Ülkemizin bekası için risk arttıkça gardımızı daha sert ve daha dikkatli almamız gerekirken neden böyle rahat ve gevşek davranıyoruz bunu da anlamış değilim..!?
Türkiye olarak artık bela limitimiz dolmuştur. Bundan sonra başımıza gelmesi muhtemel ciddi bir belada “keşke şunu şöyle yapsaydık, özür dileriz vb.” deme ve muhasebe yapma şansımızın da kalmadığını düşünenlerdenim.
Senin derdin nedir, arkadaş? Diye mutlaka aklınıza bir soru geliyordur. Benim tek derdim başta Mahşer günü Allaha vereceğim hesap ve Cennet Vatan Türkiye’nin elde tutulması için fikirler sunmaktır. Tanınan, bilinen, basılı medyada yazıları yayınlanan ve TV’lerde boy gösteren biri değilim. Allah'ın bir hikmeti işte.
Allah razı olsun başta Star gazetesi yazarı Sayın İlhami IŞIK ve diğer dostlarımın sanal alemde beğendikleri yazılarımı paylaşmaları ile fikirlerim bir yerlere ulaşıyor.Bu yazı hakikaten çok önemlidir. Bu ayrıntılar belki bunca yoğun gündem içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımız ve devletimizin diğer Erkanının gözünden kaçmış olabilir. Bu yazımızın ayrıntıları üzerinde ciddi ciddi düşünülüp tedbir alınmazsa şayet çok yakın zamanda bu yazı gözümüze kaçıp bizi kör edebilir, uyaran olmadı demeyin, uyardım…Yazı bitti. Bin selam
saymayanasayilmaz@gmail.com @hikmetguvel 05058819030