Hakikat şudur;
Bir ürünün, üreticiden çıkıp tüketiciye ulaşıncaya kadar ki macerasını sahip olduğu kamu gücünü kullanarak disipline edemeyen bir devletin sokağa inerek sebze satması, o devletin sıkışmışlığını/çaresizliğini/zayıflığını gösterir.
Şu da bir hakikattir ki,
Hükümet, iyi niyetler ile doğru hamleler yapma telaşındadır. Bu inkâr edilemez ve dalga geçilemez bir icraattır. Lakin, bu işi daha derli toplu yapmak için devletin ta en başta; Ekonomiyi yönetecek, idare edecek insanları, halkın ikna olabileceği, deneyimli, bu işin profesörleri arasından seçmekle işe başlaması şarttır.
Kolay anlaşılır bir izahla;
Gerek iktidar yanlısı olsun, gerekse muhalefeti ile bütün halk, ekonominin dümeninde ki insanların yeterliliğine istemeye istemeye değil gönülden ikna olmalıdır. Yani dümenin başındaki zatın, en başta varlığı ile piyasaya bir güven vermesi şarttır. Şahsen ben, o güveni görmüyorum.
***
Bir önceki yazımda yüzünden geçip, pek detayına inmediğim,vakti zamanında Turgut ÖZAL’ın bu ülkemizin başına bela ettiği serbest piyasanın azizliği ile... istenildiği zaman piyasa böyle kontrol edilemez hale geliveriyor işte.
SERBEST PİYASA DENEN MURDAR ŞEY, BATILILARIN BİZE SERBESTLİK DİYE YUTTURDUĞU FARKLI BİR PİYASA DENETİMİNDEN/KONTROLÜNDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. Bu kapitalist serbest piyasa düzeninde piyasa serbest olmuyor aslında. Aslında piyasa, devletin/ milletin denetiminden çıkıp sermayenin o ülkedeki temsilcilerinin eline, denetimine geçiyor. Burada ben, orta ve küçük işletme sahiplerinden bahsetmiyorum. Böyle olunca da sermaye sahipleri için o ülkeyi yönlendirmek, dizginlemek çok kolay hale geliyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın; “Tanzim satış uygulaması seçimden sonra tüm Türkiye’ye yayılacaktır.” Açıklaması; “Türkiye, serbest piyasa ekonomisinden vazgeçiyor.” Anlamına gelir mi? Gelmez. Çünkü bu hamleler, amacı bambaşka geçici lokal hamlelerdir. Yani bu bir gözdağıdır. Yani bu bir “ayağınızı denk alın” uyarısıdır.
***
Türkiye nüfusunun 1.200.000 kişi artmasına karşın, TUİK’in 2017/2018 üretim verilerine göre de geçen yıla oranla; Kırmızı et üretiminin;% -12,1… / süt;% -5,3… / Tavuk eti;% -7,6 ve yumurta üretiminin %-1,3… düşmesi vb üretim oranlarına bakıldığı zaman piyasada yaşanan bu fiyat artışlarının, kötü niyetli insanların kötü niyetleriyle birlikte başka sebeplerinin de olduğu bariz bir şekilde görülmektedir.
Tevafuk olsa gerek, bu yazıyı yazarken gündeme son dakika diye düşen haberdeki değerleri de TUİK verilerine ekleyince düğüm iyice çözülmüş oluyor…
“..Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi ocakta bir önceki aya göre yüzde 8,29, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 23,5 artış gösterdi.
Türkiye İstatistik Kurumu, ocak ayına ilişkin Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım ÜFE) verilerini açıkladı. Buna göre, ocakta bir önceki aya göre yüzde 8,29 artışla 153,64 değerini alan Tarım ÜFE, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 23,5 ve 12 aylık ortalamalara göre de yüzde 12,87 yükseldi.
Tarım ve avcılık ürünlerinde aylık yüzde 8,03, ormancılık ürünlerinde yüzde 16,77, balıkçılıkta yüzde 11,33 artış gerçekleşti. Bir önceki aya göre değişimde, tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 15,98, çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 2 ve canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 1,2 artış kaydedildi...” 14/02/2018 Hürriyet Gazetesi
Sonuç olarak;
Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi fiyatları suni olarak yükselten elbette üçkağıtçılar, fırsatçılar vardır. Bu ahlaksızlıktır. Lakin, Hürriyet gazetesinin gündeme düşen bu haberinin içeriğini dikkatlice okuyup inceleyince, üretimin azalmasına ek olarak, üretici maliyetlerinde ne kadar arttığını göreceksiniz.
Özellikle yaş sebze fiyatlarındaki artış ile öne çıkan fahiş fiyatların tek sorumlusu, fırsatçılar/üçkağıtçılar değildir. Basit bir denklem ile fahiş fiyatların izahı şudur;
Üretimin azalması + Artan maliyetler + Fırsatçılar = Fahiş fiyatlar
Yazı bitti. Bin selam.
saymayansayilmaz@gmail.com