Moskova’da gerçekleşen Tillerson-Lavrov görüşmesinin esas konusu Suriye üzerinde ki anlaşmazlıklar ve ABD nin Suriye de bulunan bir askeri üssü vurması gibi görünse de, başka konularda görüşüldü. Beni ilgilendiren kısmı Türkiye’dir. Siz asla toplantı sonucu yapılan yüzeysel açıklamalara bakmayın. 2 veya 4 kişi arasında gizli, gözden kaçırılmış, açıklanmayan maddelere akıl kesilin. Bu görüşme dünyanın gözüne sokularak, düğün dernek yapılarak ayarlanmış ve yapılmış bir görüşmedir…
Şimdi buraya dikkat kesilin. İlerleyen günlerde;
ABD GenelkurmayBaşkanı Orgeneral Joseph Dunford ve Rusya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Valeriy Gerasimov görüşmesi Bakü’de yapılacak. Bu görüşmelere gelen ekipler elleri boş gelmeyecekler. Ellerinde Suriye ve Irak haritası da olacak. O gün basına bir iki poz verecekler. Suriye ile ilgili bir iki açıklamada yapacaklar.
Bu görüşmede, şunlar mutlaka görüşülecek bunu bilin. Adım gibi biliyorum, hiç şüpheniz olmasın bundan. Çünkü yabancı kaynakların bir kaçında buna benzer ipuçlarına rastladım;
“Dostlarım bizim güney sınırımızın dışında bulunan terör örgütleri sinsice düzenli ordular haline getiriliyor. Üstelik bu örgütleri ABD, Kanada, Almanya vb. ülkeler ağır silahlarla donatıyorlar. Hem de hiç çaktırmadan usul usul yapıyorlar bunu. Sayın Cumhurbaşkanımız da bir ara gelen, giden, malzeme taşıyan uçakları gündeme getirmişti. Bu ne demektir? Bu şu demektir. İlerleyen yıllarda başımıza gelmesi muhtemel belalarda, aynı Suriye ve Irak’ta olduğu gibi; Pis işlerini bu Örgütlere yaptırmaları ayan beyan ortadadır. Bu adamlar bombalama işini havadan kendileri yapıyorlar. Karadan da bu örgütleri ve yerel unsurları kullanıyorlar.
Neden? Çünkü Vietnam'da, Irak'ta, orada burada çok zayihat verdiler. Bu sebeple karadan çok fazla müdahil etmiyorlar kendi insanlarını. Maalesef Türkiye de mecbur bırakılarak, bir şekilde Suriye Cehennemine müdahil edildi. İstersen müdahil olma.”
Şimdi yazacağım paragrafta ki cümleleri bir daha söylemem lüzum etti. Neden? Çünkü burada Yazar’cılık oynamıyorum ben. Ülkemizin bekası ile ilgili görüş ve önerileri gerekirse bin kere yazarım. Fetö testisi kırılınca gördük; Yaşadığımız kaosu, çıkmazı ve akıl almaz memleket ortamını. Hala da uğraşmaya devam ediyoruz.
Batılılar; Suriye karışmadan birkaç yıl önce Türkiye'ye olması muhtemel bir mülteci akını ile ilgili gayrı resmi araştırmalar yaptılar bu topraklarda. Sonra malumunuz mayın temizliği falan filan. Sonra Suriye karıştırıldı. Sonra da bu gün itibari ile yaklaşık 3.5 milyon mülteci geldi. O yıllarda gazeteci! ve toplum mühendisleri! başka şeylerle meşgul edildi. Elin adamı da şıkır şıkır yapacağı işleri yapıp gitti memleketine. Allaha bir söz verdim, bu yazımı kızmadan yazıp tamamlayacağım diye. Bu sebeple bu paragrafı sakin bir şekilde bitiriyorum.
Batılılar bir oluşumu tezgahlar iken, sadece A planında kullanırım diye hesap yapmazlar. Zamanı gelince; B, C hatta hatta D ve E planlarında da kullanırım diye hesap yaparlar.
Aklınız karışmasın daha iyi anlaşılsın ba-bın da; "Yani bu gün DAEŞ denen kendi icat edip güçlendirdikleri kurma oyuncağa karşı, karadan kullandıkları terör örgütleri ve diğer yerel unsurları; Yarın ülkemizin karşı karşıya bırakılması muhtemel bir belada, güneyimizden bize doğruda kullanma hesabını da mutlaka yapmışlardır. Bu hesap zamanı gelince mutlaka devreye sokulacaktır.”
Sonuç olarak;
Kar, boran, fırtına gelmeden önce devletimizin mutlaka bu planlara karşı alternatif planlar yapıp, bu belalar daha büyümeden tedbirler alması; Bir kurnazlıkla, bu hinlik ve sinsilik ortamını lehimize çevirecek görüşmeler yapması şarttır. Neden? Çünkü çok yakın gelecekte; Suriye, Irak mevzusundan Batılı Ülkeler, kendi lehlerinde ayrı ayrı memnun olacağı sonuçları elde eder etmez hemen hepsi, gözlerini (fiili anlamda) bu Cennet topraklara dikeceklerdir.
Zaten bu referandum süreci başladığından beri alenen psikolojik ve sosyolojik anlamda, İçeride ve dışarıda gerekli karalama ve iftiralarda bulunmaya devam ederek, ileride yapmaları yüksek muhtemel fiili saldırının alt yapısını oluşturuyorlar şimdiden. Bundan böyle içerideki işbirlikçileri ile tek seçenekleri kaldı. Seçim sonucunu bahane edip hır gür çıkarmak ve bunlardan bir ekmek çıkarmaya çalışmak olacaktır hedefleri.
(Ben "KAYINBABA-DAMAT-İPSİZ VE SAPSIZLAR-18/12/2016" tarihli yazımda bunlarla ilgili net uyarımı yapan bir yazı yayınladım.)
Allah göstermesin böyle bir fiili müdahale durumu karşısında Batılı adama; “İyi ki geldiniz, bizi diktatörden kurtardınız” diyecek ve çiçek verecek az Vatan haini de yok değil bu memlekette. Irak işgalinde, Iraklı bir bayanın ABD askerlerine; “hoş geldiniz” diyerek başladığı laflar ve görüntüler daha dün gibi gözlerimin önünde duruyor.
Şimdi bu paragrafı okuduktan sonra bir kısım okuyucu dostların;
“Gelecekleri varsa görecekleri de var” sloganının akıllarında kuvvetli bir ışık olarak yandığını görebiliyorum. Mevzumuz “Geleceklerin” gücünün karşısına iman ile durabilmektir. Bu da laf ile olmaz. Bu Merhum Akif’in beyitlerini yüksek telden bağırarak okumak ile de olmaz.
Bilmem nerelerde devre mülkler, yazlıklar, kışlıklar, rezidans daireler, villalar vs. Bilmem hangi bankalarda çeşit çeşit hesaplar, akılınızın alamayacağı meblalar olacak; Sonra çıkacaksın üzerinde bir sürü haram ile imandan bahsedeceksin. Kullarından çoğunu kandırırsın lakin Allah’ı kandıramazsın. Her neyse; İnsanların ciddi anlamda kendi hayatlarında bir dönüşüm yapmadan, “işittik ve itaat ettik” sözünün sahibine boyun bükmeden, hindi gibi kabarması bir işe yaramaz. (çuvaldızı batıralım etimize)
Şu bize bir şey olmaz, bize bir şey yapamazlar evhamlarını da bir an önce aklımızdan çıkarıp atalım. Her zaman bize de bir şey olur, bize de bir şey yaparlar duygusu ile yaşamak, bu toprakların emniyeti ve bekası bakımdan daha faydalıdır derim ben.
En son Irak Afganistan gibi olmaz sözünü, Iraklılar;
Suriye Irak gibi olmaz sözünü de, Suriyeliler söylemişti.
Sakın sakın! “Türkiye asla Suriye gibi olmaz” sözünü telafuz etmeyelim. Aksine; “Onlara olan bize de olabilir” akıllılığı, uyanıklığı ve tedbiri içinde olalım. Yazı bitti…Saygılarımla
saymayansayilmaz@gmail.com