“ABD, 1952'de atom bombasından çok daha etkili ve yıkıcı bir silah olan hidrojen bombasını geliştirdi. İlk hidrojen bombası 1954 yılında Büyük Okyonus'taki Marshall Adaları'na atılarak ABD tarafından denenmiştir. Atılan bomba, Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarının yaklaşık 1.000 katı gücündedir."
Şimdi gelelim Ruslara; “Eski adı ile (SSCB) Rusya’nın, 30 Ekim 1961 tarihinde saatler 8:30'u gösterirken 57 megatonluk bir hidrojen bombası denemesinde bulunmuştur. Bu bomba Hiroşima'ya atılan Atom bombasından yaklaşık 3.800 kat daha güçlüdür. Oluşturduğu alev topu 965 km öteden gözlenebilmiştir. Hidrojen bombasının 5 megatonluğu zeminde, 1.5 km çapında ve 5 m derinliğinde çukur açar. Miktar arttıkça da çap ve derinlik o oranda artış gösterir....."
Yukarıdaki bu bilgiler; Dünya insanlarına sunulan, anlatılan ve hemen her yerde rahatlıkla bulabileceğinizi genel, gizli olmayan bilgilerdir. Ellerinde bu ve bundan daha güçlü bombalar var mıdır? Bunu bizler bilemeyiz. Lakin varlığından kesin haberdar olduğumuz en azından 2 tane korkunç bomba örneği var önümüzde: “Atom ve Hidrojen bombaları.” Biri insan üzerinde, diğeri boş arazilerde denenmiş iki bomba. Zaten daha da etki gücü yüksek bombalar aramaya gerek yok. Başlı başına Hidrojen bombası yeter. Ağırlığını ve büyüklüğünü koca bir şehrin yok edilmesine göre ayarladığın zaman tek bir atımla bütün şehri ve insanları yok edersin. Asıl mesele bu da değildir. Bu bombaların yapılış sebebinin savunma amaçlı değil tamamen saldırı ve yok etmek olması amacı taşımasıdır. İşin en vahim kısmı da bu bombaların; Herhangi bir sınırı olmayan ve hiç bir vicdan taşımayan insanların elinde olmasıdır.
Şimdi bundan sonra yazacaklarıma dikkat kesilin ve bu bombalardan daha tehlikeli bir hakikate şahit olun. Siyonistlerin, Fırat-Dicle arası ve bizim güneyimizin bir kısmını da içine alan vaadedilmiş topraklar hayallerini hemen herkes birbirine yakın metrekare hesapları ile bilir. Yani kimi der şuraya kadar, kimi der buraya kadar.
Yahudilerin tehlikeli olan kısmının (para, enerji ve silahı elinde tutanların), şöyle kökleşmiş bir inancı vardır. Bu adamlar; Yahudilerin yükselişinin dünyada ki kaos, savaş, katliam vb. olaylarla doğrudan bir paralellik olduğuna inanırlar. Yani adamlar dünyada kargaşa ne kadar çok olursa; O oranda da Yahudiler güçlenerek yükselir inancının saplantısı içindedir.
Bu inanç, güç ellerinde değilken dünya insanlığı için bir tehdit arz etmiyordu. Lakin 3 zengin iş adamı Yahudi’nin Avrupa‘dan ABD ye gidip 23 Aralık 1913 yılında FED i kurması ile başlayan dünyadaki egemen gücü ele geçirme çabaları hızlı bir şekilde hedefine ulaşmıştır. Yani yegane bir güç olarak paranın önce Hollanda, sonra İngiltere diye devam eden yolculuğu ABD de bitti. Ve sermaye oraya yerleşti. Bu sermaye ABD’yi dünyada söz sahibi en güçlü ülke haline getirmiştir. Zaten Amerikalı dediğimiz adamlarda gökten zembille inmediler. Kıta Avrupa’sının akrabalarıdır.
Sonuç olarak;
Atom, Hidrojen ve ömrünün 13 yıl gibi bir süre olması nedeni ve soğuk savaşın! bitmesi ile 2002 yılında tedavülden kaldırılan Nötron bombasının yapımında çalışan fizikçiler ve onları finanse edenlerde yine Yahudilerin sakıncalı olan grubunun üyeleridir. Yazı uzamasın diye bu işin mimarlarının tek tek secerisini yazmıyorum.
Fetö bağlantısı nedeni ile ABD başkan adayı Matmazel’in ülke olarak daha çok başımıza bela olacağı hissi ile ilk başlarda Donald Trump bize daha sempatik geldi. Geldi gelmesini de; Fetö denen alçak yüzünden maalesef çoğumuz Yahudi sermayesinin, Donald Trump denen sarışın atı bahislerde tek geçtiğini atladık. Şöyle bir seçim çalışmalarında Trump’un seçim organizasyonun başındaki adam ve ekibine bakınca aklımızda ki “HA” lambası net bir şekilde yanacaktır. Trump seçimi kaybetse idi çok fazla bir şey değişmeyecek gibi görünse de Trump; Yahudi sermayesi için çok daha elverişli bir adamdır. Bu realiteyi şu gazete haberinden anlıyoruz:
“ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump seçim kampanyası boyunca kendisine danışmanlık yapan Yahudi asıllı avukat David Friedman’i İsrail büyükelçisi olarak atayacağını açıkladı. Trump, İsrail ile köklü bağları olan 57 yaşındaki Friedman’ın bölgedeki müttefikleriyle olan ilişkileri daha da güçlendireceğini vurguladı. Friedman ise Trump’ın ‘İsrail’in başkentinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması’ konusundaki sözlerine destek verdi.” Bu habere ek olarak Donald Trump’un; Damadı Jared Kushner'i (safkan, fanatik Yahudi sülalesinin mensubu), Beyaz Saray'daki en önemli pozisyonlardan biri olan Başkan başdanışmanlığına getirmiş olması.” Haklılığımı destekleyen en önemli delillerdir...Yoruldum, yazı bitti...Saygılarımla
Not: Benim, dünyada kendi halinde yaşayan Yahudilerle bir derdim yoktur. Benim derdim, dünyanın ateş çemberine çevrilmesinde bir misyon, bir rol ve bir vazife üstlenmiş fanatik Yahudilerledir.
saymaysayilmaz@gmail.com 05058819030