Gözünüz kaşınır. Biraz sabrederseniz, biraz sonra kaşıntınız geçer. Kaşıntıya devam ederseniz, gözünüz kanlanır. Daha da devam edersiniz kör olur. Kürt sorunu diye bir sorun yoktu. Biz kaşındık, kaşındıkça azdı. Azdıkça kaşınıyoruz. Sonunda gözümüz kör olacak, yetmeyecek tedavi olmazsak öleceğiz.
Niye kaşındık? Çünkü Devleti kurmamıza izin verenler böyle istediler. Lozan da Yahudiler dinsizleşmek şartıyla devlet yapacağımızı söylediler. Bizim elimizde başka imkân yoktu. Onlara gizli anlaşmalarla dinsizleşeceğimize söz verdik. İşte kaşınma orda başladı. Kürt halkı tarihi asaleti olan bir halktır. Sıkı aşiret dayanışma içinde her türlü zorlukları yenen halktır. O bir taraftan da son derece dindar ve aşiretine saygı gösteren halktır. Medreselerinde büyük ilim adamları yetiştiren halktır.
Aşiret yapısı demek kuvvetli sosyal yapı demektir. Halkın severek katıldığı, gerektiği zaman aşireti için canını verdiği yapıdır. Halk aşiret reislerine bağlanır, aşiret reisleri devlete bağlanır böylece devletin de sadık halkı oluşur. 1500 tarihlerine kadar bu yapı doğuda ve batıda böyle gelmiş huzurlu hayat yaşanmıştır. Doğuda Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar böyle huzurlu hayatın yaşadığı yerdir. Batıda ise Romalılar ve Bizanslılar karanlık çağ dedikleri huzurlu Hıristiyanlık dünyasını yaşadılar.
Haçlı seferleri sonunda batıda gelişen ekonomiyi eline geçiren Yahudi tüccarları, aşiret reisi olan derebeylerin ve kilisenin gücünü kırmak için dini savaş açtı. Önce kırallar oluşturuldu. Sonra cumhuriyetlere çevirdi, sonra sosyalizmi getirerek halkı devletlerine düşman etti. Onlar silah sağladı ve halkı silahla yönetmeye yönlendirdi. İşte Kürt sorunu budur. Yalnız Türkiye de değil, İngilterede İrlanda, İspanya Fransa’da Basklar, Rusya’da Çeçenler, Çin de Uygurlar, Hint’te Keşmir hep kışkırtılarak yapı bozulmuştur.
Demek ki Kürt sorunu demek, medreselerin kapatılması sorunudur. Kürt sorunu demek aşiret yönetimi yerine jandarma yönetiminin getirilmesi sorunudur. Dini kaldırırsınız yerine bir şey koyarsınız. Aşiretleri kaldırırsınız yerine bir şey koyarsınız. Namluları koyarsanız, süngüleri koyarsanız, bombaları koyarsanız. Hapishaneleri koyarsanız. Onlar da misliyle mağralardan aynı şeyleri koyarlar.
Doğu olaylarını hep ekonomik ilkellikle açıklamaya çalıştık. Durmadan orada yatırım yaptık. Halkın refahını artırdık zannettik ki o halk uslanacak. Tam tersine imkâna kavuştukça direnmesi o kadar arttı. Medreseleri kapattık zorla Türküm doğruyum şarkılarını söylettik. Onlara kürdüm doğruyum şarkılarını söylemelerine sebep olduk. İnsanım doğruyum. Türkiye de Kürt olarak insanlığa hizmet etmek için varım dememiz gerekirdi.
O zaman bunları böyle yapmaya zorunlu olabilirdik. Ben onları suçlamıyorum. Geçen geçmiştir. Geçen her şeyin Allah’ın takdiri iledir ve iyidir. Ben sadece geleceğin düzenlenmesi için bu hatırlatmayı yaptım.
Biz ne yapmalıyız.
1- Türk ordusunu güçlendirmeliyiz. Askerleri de yarından tezi yoktur, bir af çıkararak askerleri hapishaneden çıkarmalıyız. Mahkemelerde süründürmemeliyiz. Eğer bir asker acaba beni de mi hapishaneye koyacaklar, benim memleketimin selameti için yaptığımı suç yapıp süründürecekler diye düşünürse o ordu artık savaşmaz. İç mikroplar dış avcıları devletimizi ve milletimizi afiyetle yerler. Bugün bu askerler itham edilen suçların on katı fazlasını işlemiş olsalar bile biz onları hapishaneye koydurtmayız. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Biz askerlerimizi bağladık, gelin ülkemizi işgal edin demektir. Düşmana ülkeyi satmak demektir.
Türkiye’yi tek kurtaracak siyasilerin çıkaracakları genel aftır. PKK lılar da affedilmiş olacak, askerler de affedilmiş olacak, siyasilerde affedilmiş olacak. İhtilalcılar da affedilmiş olacak. Önce kaşınmayı sona erdirmeliyiz. Yarayı daha da derinleştirmekten vazgeçmek gerekir.
2- Türk ordusunu çok güçlendirmeliyiz. Memleketin ordularını on iki orduya çıkarmalıyız. Bunlar Samsun’da, Tekirdağ’da, Bursa’da İzmir’de, Adana’da, Diyarbakır’da, Van’da, Erzurum’da, Kayseri’de Konya’da Afyon’da ve Ankara’da yerleştirilmelidir. Merkez illerin yönetimi bunlara verilmelidir. Ordular o bölge halkından oluşturulmamalıdır. Ordunun görevi dış savunma olmalıdır. İç yönetim yerel yönetime asla karışmamalıdır. Böylece devlet güçlü olursa PKK sorunu ortadan kalkar. Yani aftan sonra kimse bir daha böyle şeylere girişemez.
3- 300 000 ile 1 000 000 nüfusu olan yerler birer il haline getirilmedir. Bu iller bağımsız devlet gibi olacaklardır. Her ilin meclisi olacak, kendi kanunlarını kendisi yapacaktır. Kendi dili olarak resmi dairlerde o dil konuşulacaktır. Orta öğrenim yerel dille yapılacaktır. İç güvenliği kendileri sağlayacaklardır. Kendi halklarından oluşturdukları jandarma teşkilatı ile iç güvenliği sağlayacaklardır. Kendi başkanlarını kendileri seçeceklerdir. İller içinde de 30 000 ile 10 000 arasında yerler birer bucak olacaktır. Bucak da tamamen bağımsız olacaktır. Yani eski aşiret sistemi gibi modern demokratik anlayışı içinde düzenleyeceğiz. Oradaki medreseler yeniden faaliyete geçecek ve yine derin âlimler yetiştireceklerdir. İran’da Ayetullahlar dünyayı yendiler. Türkiye’de de medrese âlimleri yeniden faaliyete geçeceklerdir. Artık Lozan’daki gizli anlaşmaları yırtıp atmalıyız. Resmi anlaşmalarınıza sonuna kadar sağdığız. Onu dünya ile yaptık. Gizli, anlaşmaları Yahudilerle yaptık. Onu yırtıp atıyoruz. Askerler de bu sözlere iyi kulak vermedirler. Eğer il yönetim iç güvenliği sağlayamazsa Bölge merkezinde oranın halkından olmayan askerleri davet eder. Sıkıyönetim ilan eder. Ordu askeri metotlar içinde sükûnu iade eder. Sıkıyönetimi Ankara ilan etmez. Her il kendisi ilan eder. Ankara askeri birliği gönderir.
4- Devlet niçin vardır. İnsanlar niçin devletleri için mallarını ve canlarını feda ediyorlar. Barış içinde yaşamak için. Halk hukukun koruduğu bir ülkede yaşaması için canlarını feda ediyorlar. Yoksa dilleri, dinleri, ırkları, yapıları farklı olan halk neden birlik içine gelip vatanını korusun ve yaşatsın. Adil yargı sistemini korumak için. Bu da nasıl sağlanır. Tarafsız, bağımsız, etkin ve saygın yargı ile sağlanır. Böyle bir yargının oluşması için;
a) Mahkemeler hakemlerden oluşmalıdır. Taraflar birer hakem seçmeli ve iki hakem de başhakemini seçmeli. Mahkeme böyle oluşmalıdır.
b) Mahkeme nerede suç işlenirse orada kurulmalıdır. Hakemler oraya gelmeliler halkın önünde hemen muhakeme etmelidirler. Davalı ve davacının işi orada en kısa zamanda çözülmelidir. Bir davayı bitirmeden hakemler başka davaya bakmamalıdır. Ona başka hakemler bakmalıdır.
c) Verilen kararlar, kesin olmalıdır. Kararların temyizi olmamalıdır. Karar alındı mı o karar mutlaka yerine getirilmedir. Bu etkinliği sağlar. Saygınlığı sağlar.
d) Karar orada derhal infaz edilmelidir. Halkın ibret alması için fiilin hemen arkasından cezasını görmelidir.
Bunlar devletin yapacağı işlerdir. Devlet bunları yapamıyor. Çünkü sermaye hala bunları korkutuyor. Sivilleri de askerleri de korkutuyor. Onları haber veriyorum, tecrübeli yaşlı ağabeyleri olarak haber veriyorum. Onlar yok artık. Onlar şimdi kendi derdinde. Cesur olun ve bu operasyonları yapın. Askerlere söylüyorum. Milli güvenlik kurulunda kendinizi gösterin. İktidara cesaret verin. Devletin intiharını birlikte önleyin.