Dört Delil (tartışmaya devam)
Adian - Yapmak istediğiniz anlaşılıyor. Siz Topluluğu ALLAH yerine koyarak bir sistem inşa etmeye çalışıyorsunuz. Ancak böyle yapmanın büyük sakıncaları vardır.
Karagülle- Bunu ben yapmak istemiyorum. Ehli sünnetin icmai böyledir. Usulda Haklar ikiye ayrılır. Hukuku ibad özel hukuktur. Hukukullah ise kamu hukukudur. Kuranda Allaha ıkraz edin diyor. Biz Allaha ne borç vereceğiz. Onun (Allah'ın) hakkını hasat günü verin derken kasdı zekattır. Allah'a vermiyoruz, müstahaklara veriyoruz. İnsan Allah'ın yeryüzündeki halifesidir. Onun halifesi olarak içtihat yapar. Sonra onun kulu olarak amel eder. Topluluk sözleşmeler yaparak, icmaları ile Allah'ın emirlerini tebliğ eder. Kişiler içtihatları ile o topluluğun mevzuatını uygular. Kainatta Allah'ın görevlileri meleklerdir. Yeryüzünde devletin melekleri görevlilerdir. Bunlar ehli sünnetin anlayışıdır.
Adian - Allah sistemi yaratmıştır ve çalışmasını sağlamıştır. Sistemin görevlilerini de yaratmıştır. Bu görevliler dinamik değildir. İradesizdir. Yani tarafsızdır, yargılamazlar, sorgulamazlar. Onlar sadece kendilerine verilen görevi bilir ve onu yaparlar. Böylece sistem aksamadan işler. Eğer görevliler irade kullanıyor olsalar idi o zaman sistemde kargaşa meydana gelirdi.
Karagülle - Yasaları meclisler, topluluğun temsilcileri içtihat ve icmaları ile yaparlar. Görevlilerin yasama hakları ve değiştirmeleri caiz değildir. Herkes kendi içtihadı ile yasaları uygular. Hata yaparsa, hakemlere gidilir. Hakemlerin kararına uyulur. Meleklerle görevliler arasındaki fark, melekle insan arasındaki farktır. Melekler günah işlemez . İnsan ise günah işler. Görevliler de hata yaparlar ancak hakemlere hesap verirler.
Adian-Topluluk dinamik bir olgudur, topluluğu meydana getirenler insanlardır. Insanlar irade sahibidirler, sorgularlar ve yargılarlar. Siz Topluluğu Allah gibi düşünürseniz aslında onu temsil eden kurum veya kurumları öngörmüş olursunuz. Topluluğun yetkisini Yaratıcı’dan almasını öngörüyorsunuz. Ancak yetki zaten verilmiştir. O kurumlarda insanlar görev alacaktır. Insanlar dinamiktirler. Karmaşaya neden olurlar, sistem işlemez. Sistemi mükemmellik üzerine değil, fonksiyonellik/işlevsellik üzerine kurmak gereklidir. Dinamik olmalıdır.
Karagülle - Sistem içtihat ve icmalara dayandığı için dinamiktir. Kurumlar mekanizmadır. Kurumu oluşturan kişilerdir. Kişiler, içtihatları ile, topluluklar icmalar ile onu dinamik haline getirmiştir. Hakemlerden oluşan yargı, denetimi ile anarşiyi ortadan kaldırır. Allah'ın halifesi olarak hareket edenler anarşiye sebep oluyor da sermaye adına hareket edenler anarşiye sebep olmuyor. Nasıl izah edeceğiz? Biz yeni şey önermiyoruz. Her şeyi Kurana göre çözelim diyoruz. Allah'ın halifesi olduğumuzu bilerek çözelim diyoruz. Heva ve hevesimiz ile çözmeyelim diyoruz. Allah'ın düzeninde şeriklere tapmayalım diyoruz. Siz anarşi olur diyorsunuz. Allah'a taparsak anarşi olur putlara taparsak olmaz mantığı içine giriyorsunuz.
Adian - Eğer topluluğun kurumlarının üzerine onları kontrol altına alacak bir varlık koymazsanız sistemi tıkamış olursunuz. Siz böyle düşünerek yaratıcı/yenilikçi bir topluluk oluşturmayı hedeflemiş olabilirsiniz. Ancak bu doğru değildir. Insan bencildir.
Karagülle - Bencil insanı Allah yaratmıştır. O insanın topluluğunu da O var etmiştir. Kuranı o bencil insana göndermiştir. Devlet ve kurumları o bencil insanı dengede tutmak için teşri etmiştir. Siz Allah'ı yeryüzünden sürmeye çalışmış olmuyor musunuz? Yeryüzünü onun şeriklerine bırakma çabası içinde olduğunuzun farkında olmalısınız.
Adian - Sistemi Nebi’de düşünmelisiniz. Tanımlamalarınızı buna göre yapmalı ve kurumlarınızı bu çerçevede oluşturmalısınız. Topluluğu Allah yerine koymak yerine, insandaki fıtrat sebebiyle Tanrısal özellikleri kullanmalısınız. Böylece hem toplumsal paylaşımı/uzlaşıyı etkin kılar, hem de ilahi denetim mekanizması içine sokmuş olursunuz.
Karagülle - Benim yaptığım sizin önerdiğinizdir. Nebi Allah'tan emirler alan demektir. Her insan kendisi için nebidir. İlmi içtihatta bulununca vahiy almış olur. Hatalı olsa bile onunla amel etmekle mükelleftir. Çünkü ona hata yaptıran da Allahtır. Kuran 'bilmiyorsanız sorunuz' diyor. Sorma ruhsatını bilmemeye şart yapmıştır. Bilirsen soramazsın. Her ilim ilahi vahiydır. Nebi o bilen kimselerdir. Onların icmaı da Allahın katı vahyidir. Seçilmiş alimler, içtihatları ile topluluğu temsil etmektedirler. Çünkü insan müçtehidini kendisi seçtiği için onun adına o içtihat etmiş oluyor. Aynı mezhepte olanlar ittifakla hükümleri kabul etmiş olurlar. İcma halinde ise tüm topluluk ilahi vahyi almış olur.
Adian - Nebi : Özgür bireylerin topluluğunu temsil eder, katılımcılık / demokrasi. (siz kullanmıyorsunuz)
SLT: Bireysel katılımı temsil eder. Bir çeşit özgürlük hakkıdır. (siz toplantı diyorsunuz)
Zekat: Sosyal sigorta, dayanışma fonu (Siz vergi diyorsunuz)
Mescid : Kamu yönetimini, kamusal alanları temsil eder, (siz kullanmıyorsunuz)
Karagülle - Evet nebi özgür bireyleri temsi eder. Eskiden Allah vahiy ile nebiler gönderdi. Ona inananlar, Allah'a inanmış olurlardı. Şimdi kişiler kendi alimlerini yani nebilerini kendileri seçiyorlar, onun içtihatları onlara Allah'ın vahyİ oluyor. Sünnet namazlarında insanlar nebilerine tabi olurlar. Farz namazlarında tüm topluluğun resulüne tabi olurlar ona itaat ederek Allah'a, topluluğa itaat etmiş olur. Zekat sosyal sigortadır. Zekatta kamu giderleri vardır, sosyal güvenlik vardır. Aidatla değil zekatla karşılanır. Kuran yoksullara, fakirlere, yetimlere, emeklilere (zilkurba) diyor.Bu sosyal güvenlikle ilgilidir. Amilin, müellef, Allah ve resulün payları kamu görevleridir. Mescit toplantı yeridir. İstişare yeridir. Öğretim yeridir. Rükulu namaz, toplantı başlarken ve biterken ifa edilen ibadetten ibarettir. Biz sizin namaza verdiğiniz manayı, zekata verdiğiniz manayı ret etmiyoruz, kabul ediyoruz. Siz bizim Kurandan anladığımız namazı zoraki tevilleriniz ile ret ediyorsunuz.
Adian -Zekat’a vergi dediğiniz zaman, sosyal dayanışmayı ortadan kaldırmış olursunuz. Böyle yaptığınız zaman kazancın vergi miktarını hesaplamaya kalkarsınız. Oysa ihtiyaç fazlası gerekiyorsa topluluğa aittir. Zekat topluluğun hakkıdır. Devletin hakkı ayrıdır. Böylece katılımcılığı ve paylaşımı dinamik tutarsınız.
Karagülle - Kuranda aradaki kazançtan vergi alınmaz. Bir şeyin fiyatı arttı diye fayda artmaz. Onun için vergi sadece hasıladan alınır. Sanayi üretimden beşte bir, zirai üretimden onda bir alınır. Sadece herkese açık yerdeki üretimde kardan değil, sermayeden kırkta bir alınır. Bunlar Kuranın bildirdikleridir. Alınan zekat yani vergi içinde topluluğun hakları vardır ve devlet onları bölüştürür. Yoksa halkın birbirine yaptıkları ihsan zekat değildir.
Adian -Hong Kongda vergilendirme sistemi ilginçtir. Yıllık geliriniz US$ 20 000 üzerinde ise, fazlalık gelirinizin net tutarından (masraflar düşüldükten sonra) % 16,5 vergi ödersiniz. Bu vergiyi devlet tahakkuk ettirir. Ancak tahakkuk eden vergiyi devlete ödemek zorunda değilsiniz. Ödemeniz gereken tahakkuk etmiş verginizi bir sivil toplum kuruluşuna, bir vakfa vb. de ödeyebilirsiniz. Bu durumda vergi dairesine ödemeniz gereken vergi miktarı kadar makbuz verirsiniz ve verginiz ödenmiş olur.
Karagülle - Zekat ödemesinde de iki yol vardır. Başkana verirsiniz. Yahut zekatı sosyal yardıma müstahak olan birine verirsiniz. Verdiğiniz zekatın karşılığından yararlanmazsınız.
a) Herkes ödediği vergi kadar faizsiz kredi istihkak eder.
b) Herkes ödediği krediden ve su, elektrik gibi işletmedeki yardımcı hizmetlerden yararlanır.
d) Herkes ödediği vergi nispetinde sosyal sigorta derecesini yükseltir.
e) Herkes ödediği vergi değeri ile tarlasını ve mallarını sigorta etmiş olur.
Adian - Resul kavramını “Devletin Başı” olarak düşünüyorsunuz. Bu şekilde yetkisini Allah’tan alan bir lider öngörüyor olabilirsiniz. Ancak bu çok doğru değildir. Varlığın iki kısmı vardır. Görünen ve görünmeyen kısmı. Her ikisi birlikte iken varlık olur, insan da böyledir. İslam peygamberini düşünürsek onun iki yönü vardı, birincisi Resul olması idi ki bu Allah’a ait olan yanıdır, yani görünmeyen kısmıdır, ikincisi de devlet başkanıydı. Ancak Resul devlet başkanı değildi, devlet başkanı olan Muhammed idi bu da onun görünen kısmıdır. Yetkisini topluluktan alıyordu. Çünkü herkes ona biat etmişti, seçilmişti. Bu farka dikkat etmek gerekir.
Karagülle - Tam tersine Muhammed'in iki görevi vardı. Biri nebilik idi. Allah'tan Kuranı vahiy yoluyla alıyordu. Muhammed'in dışında artık kimse Allah'tan bir kitabı vahiy olarak almayacaktır. Bu yönüyle Muhammed hatemu nebiyyindir. Resul tarafı ile başkandır. Vefatı ile onun başkanlığı son bulmuş, yerine halifeler gelmişlerdir. Artık başkan Muhammed değil, onlardı. Muhammed'in bazı yönetim kararlarını değiştirdiler.
Adian - Anlaşıldığı kadarıyla kurguladığınız sistem çok sert görünüyor, bir nevi diktatörlük gibi. Doğrudan katılımı değil, dolaylı temsili öngörüyorsunuz. Yetkiyi zorla kullanan bir yapı görünümünde. Bir yandan bireysel kabule dayandırıyorsunuz, ancak öte yandan kabul etmeyi zorunlu tutuyorsunuz. Bireyi özgürleştirmediğiniz zaman sistem olmaz, sistemi özgürleştirmediğiniz zaman topluluk olmaz. Doğrudan katılımı olmayan birey Raina’dır. Özgür değildir. Topluluğun tamamı rabbani şahsiyetler olmayabilir. Ancak rabbani şahsiyetlerin görevi onlara öğretmektir, ikna etmektir.
Karagülle - Bizim anladığımız Kuran yönetiminde merkezi yönetim yoktur. Topluluk bine yakın aileden oluşur. Kendi seçtikleri başkanları vardır. Topluluğun resulü budur. Cuma namazını kıldıran imamdır. Merkez bucakları vardır. Merkez başkanları yoktur. İl başkanı sadece merkez bucağının başkanıdır. İl merkez bucağı diğer bucakların merkezidir. Bunun için ümmelkura denmektedir. Bucak başkanları da aynı bütün başkanlar gibi hakemlerden oluşan yargı denetimindedirler. Kişiler başkanın memuru değildir. Herkes sözleşmelere yani yasalara uyar. Hesabını da kendi seçtiği hakemlere verir. Bununla beraber istediği zaman başka bucağa gidebilir. Taşınmazlarını peşin bedelle ve değeri ile devlet satın almak zorundadır. Hicret demokrasisi vardır. Ekseriyet demokrasisi yoktur. Tutuklama yoktur, yakalama yoktur, hapishane yoktur. Hakemlerin verdiği kararlara kişiler kendi istekleri ile uyarlar. Uymayanlar topluluğundan dışlanır ve onu bucak başkanı değil, il emniyeti yola getirir. Bizim sağladığımız özgürlük kadar bir özgürlüğü düşünemiyorum. Ama o nispette düzen de sağlanmıştır. Başkanlara sadece sürme yetkisi verilmiştir. Ona da gitme hakkı tanınmıştır.
Zarara uğratılmadan gider.
Adian - Sisteminizi Kur’an çerçevesinde kurgulamakla birlikte, insan unsurunda ayırım yapmaktadır. Bu sistem topluluğu bütünüyle Kur’an ehli kabul etmektedir. Oysa Kur’an ehli (Kastımız genel olarak anlaşıldığı manasıyla Müslüman) olmayanlar da bu topluluğun içinde olacaklardır. Onları başkalaştırmak mümkün değildir. Din (düzen) bir kurum olarak değerlendirilebilir, ancak Din, bir inanç sistemi olarak topluluğun veya bireylerin önüne konulamaz. Kur’an her insana eşit muamele eder. Kafirlere bile. Müşrikler hariç. Ancak müşrik olmak da aleni değildir. Bu yüzden ayırım da söz konusu değildir.
Karagülle - Bizim düzenimizde, insanlar kendi bucaklarını kurarak istedikleri gibi yaşarlar. Bucağın iç işlerine merkez karışamaz. Merkez sadece güvenliği korur. Ekonomik ortaklıları yürütür. Hakemler karşısında devlet başkanı ile bucak başkanı eşittir. Din düzen demektir. Firavunun dininden bahsedilir. Kuran dinden takva olarak bahsetmektedir. Merkez bucaklar, herkese açıktır. Mümin olmak demek, askerlik yapmak demektir. Müslimlik ise askerlik yapmayıp bedel verme demektir. Herkes mümin olabilir. Müslimlerin yönetimde yetkileri azdır.
Kişiler çoklu sistemde kendi komutanlarını seçerler ve değiştirirler. İlmi, dini, mesleki ve askeri gruplar vardır. Kişi bunlardan istediğine katılabilir değiştirebilir. Ayrıca bucaklarını da değiştirebilir. Her çalışanın faizsiz çalışma, kredi alma hakkı vardır.
Biz Kuranda yaptığımız kabullerle Adil Düzeni oluşturduk. Kurandan başka türlü düzen çıkaran varsa biz dinlemeye hazırız. Sadece yanlışları bulma bir şey ifade etmez. Her kuruluşun eksikleri, hataları vardır. En iyisini ortaya koymak gerekmektedir. Kurana dayanmadan da düzenlerimiz olabilir. Tartışmaya hazırız. Gayemiz karşı tarafın yanlışlarını göstermek değil, kendi düzenimizin eksikliklerini öğrenip gidermektir. Buna katkınız olduğu için sizler için dua ediyoruz. Tartışmamızın yararı için savunma hakkımız sizi rahatsız etmemelidir.
Adian - Sistemi insan eksenli tasarlamak gerekir. Yeryüzündeki bütün insan guruplarını içine alacak şekilde düzenlemek gerekir. Evrensel olmalıdır. Kur’andan önce kavmiyetçilik vardı. Kur’an bunu ortadan kaldırdı ve insan merkezli bir düzen getirdi. “Amenu” kavramından kasıt, sadece kur’ana tabi olanlar değildir. Bu herkesi kapsar. Bütün insanlığı.
Karagülle - Kuran tüm insanlara rahmettir. Herkese ve her düşünceye eşit haklar tanınmıştır. Ama kavimleri, şabları, kabileleri ve aşiretleri ortadan kaldırmamıştır. Bizim düzende bunu yapıyoruz. Kurana inananlara tanıdığımız hakları sosyalistlere, komünistlere ve kapitalistlere de tanıyoruz. Dinsizlere de tanıyoruz. Ama herkes kendi sosyal grupları içinde özgürdür. Herkes bucağında ve ocağında özgürdür. Kimsenin kimseye tahakküm etmeye hakkı yoktur. Bunu da hicret demokrasisi olarak kabul ediyoruz. Biz dört büyük dine mensup olanları ve yahudileri ehlikitap kabul ediyoruz. Onlardan iyi insan olanlar da bizden iyi olanlar gibi cennete gidecekler. Sizin istediğiniz her şey Adil Düzende vardır. Çünkü Kurana dayanır, insanın ihtiyaçlarını giderir.
Adian- Kuran Arapça telaffuz edilen bir dille nazil olmuştur. Onun dili evrenseldir. Temel prensipleri koymak suretiyle bizlere geniş bir hareket alanı bırakmıştır. Barışın gereği de budur. Başkalaşmayı değil, bütünleşmeyi önerir. Mescid kavramını bu çerçevede değerlendirmeniz yararlı olabilir. Resulullah’ın uygulamaları da bu yöndedir.
Karagülle - Kuran konuşma diliyle nazil olmuştur. Yanı kelimeler ve kuralları tanımlanmamıştır. Peygamber de sadece uygulamıştır. Onu açıklaması yasaklanmıştır. Konuşma dilinde ölçüler olmadığı için uygulanamaz. Konuşma dilini mantık diline zamanın alimleri çevirir. Mesela İstanbul kelimesi Kostantin'den beri aynıdır. Konuşma dilinde değişmemiştir. Ama İstanbul'un sınırları ve içindekiler her zaman değişmektedir. O halde İstanbul dendiği zaman Jüstinyaunus kendi İstanbul'unu, Fatih de kendi İstanbul'unu ve şimdi de biz, bizim İstanbul'u anlamak zorundayız. Adil Düzen bunu yapmaktadır. Kuranın kelime ve kurallarını bugünkü ilme göre manalandırmaktadır. Bin sene sonra bizim tanımlar da işe yaramayacak, o gün insanlar kendileri tanımlayacaklardır. Şimdi siz de kelime ve kurallara yeni manalar verdiğiniz zaman bizim yaptığımızı yapıyorsunuz. Onun için tartışabiliyoruz. Oysa İslam ulemasından bizimle tartışan kimse yoktur. Çünkü onlar bin sene öncesini yaşıyorlar.
Adian - Bu şekilde özetledikten sonra öneriniz:
Esas Madde
1. Madde: Kurân insanların bütün sorunlarını çözer. Bunu kabul edenler Kurân ehlidir. Bunlar Kurân’ı anlarken birbirlerine yardım ederler. Ortak çözümlere icma, anlaşamadıkları çözümlere içtihat diyoruz. İcmalarda birlikte hareket edilir. İçtihatlarda herkes kendi içtihadına göre hareket eder. İçtihatlar 5000 nüfuslu bucaklar seviyesinde yapılır. Bucağın icmalarına uymak istemeyen o bucaktan ayrılma durumundadır.
Kurân insanların bütün sorunlarını çözer. Bunu kabul edenler Kurân ehlidir : Kur’an ın yani vahyin bize öğrettiği en önemli şey, bütün meselelerin BILGI ile çözüleceğidir. Kur’an doğrudan hiçbir problemi çözmez. Problemleri insanlar Kur’an ın öğrettiği gibi çözerler. Bilgi ve Erdem ile çözülemeyecek hiçbir mesele yoktur. Barışı tesis etmenin en temel unsurudur. Bunu kabul edenler ise barış gönüllüleridir.
Kur’an ı anlarken birbirlerine yardım ederler: Bilgi ve deneyimleri paylaşmak. Bu bir görevdir.
Birlikte hareket : Katılımcılık birlikte hareket etmenin temelini oluşturur.
İCMA ve İCTİHAD : Katılımcı karar mekanizması ve bireysel araştırma/tartışma özgürlüğü, herkes araştırır, mutmain olur ve karar mekanizmasına katılır. Ortak sonuçlar herkesi bağlar.
Karagülle - "Karar mekanizmasına katılır" sözünüz, mücmeldir. Biz ekseriyetin kararını kabul etmiyoruz. Ama isteyenler kendi bucaklarında ekseriyet kararını uygulayabilirler. Beğenmeyenler o bucaktan hicret ederler.
İçtihatlar 5000 nüfuslu bucaklar seviyesinde yapılır. Bucağın icmalarına uymak istemeyen o bucaktan ayrılma durumundadır. Yaşam hakkı kutsaldır, yaşam alanını seçme hakkı da kutsaldır. Her ne sebeple olursa olsun dokunulmaz olmalıdır. (Suç hali ayrıdır, hukuk belirler)
Karagülle - Suç halinde ceza, atanmış hakimler tarafından tespit edilmez. Tarafların seçtiği hakemler ile hakemlerin seçtiği başhakemden oluşmuş yargı tarafından mahküm edilebilir. Hakemlerin kararına uymayanları hukuk korumaz.
Adian - Kur'andan anladıklarımızı paylaşabiliriz. Ancak düzen tasarımı şeklinde bir çalışmamız olmadı. Zaman içinde bu yönde kendimizi geliştirebiliriz. Elbette bu da gereklidir, olmalıdır. Paylaşarak çoğaltmak gerekir.
Karagülle - Bu yazınız bize çok yararlı olmuştur. Adil Düzene göre İnsanlık anayasamızı size göndereceğiz. Havariler gibi Allah'a giden yolda ensar olursunuz. İsa "Bana yardımcı yok mu?" diyor. Havariler "Senin değil, Allahın yardımcılarıyız." diyorlar. Siz de bizim değil, onun ensarı olacaksınız.
Adian - vesselam
Karagülle- ve aleykümüsselam