Önce İslâm yani barış düzeninin ne demek olduğunu öğrenmemiz gerekir.
Barış düzeni demek laik düzen demektir, bir kimsenin diğer kimsenin işine karışmaması demektir. Herkes serbest sözleşmelerle kabul edilen kurallara ve özel sözleşmelere uyar. Uymayanlar hakemlerden oluşan yargıya giderler. Hakemlerin kararına herkes kendi isteğiyle uyar. Uymayanlar irtidat etmiş ve düzen dışına çıkmış olurlar. Onlara da silahlı güç müdahale eder. Hakem kararlarına uymayanlar İslâmiyet’ten çıkmış olurlar. Hukuk artık onları korumaz.
Din düzen demektir.
Düzenin dört ayağı vardır.
Yasama ilmi dayanışma tarafından oluşturulur.
Yürütme mesleki dayanışma tarafından yürütülür.
Yargı (hakemlik) dini dayanışma tarafından yürütülür.
Yönetim siyasi dayanışmalar tarafından gerçekleştirilir.
Yargı kararlarına uymayanlara karşı gerekli yaptırımları siyasi dayanışma ortaklıkları yerine getirir.
Dayanışma ortaklıları çokludur. Sayıları beşten aşağı, ondan yukarı olmaz. Tüm vatandaşları temsil eder. Dayanışma sorumluları şura oluştururlar ve istişare ile karar alırlar. Karar alamadıkları zaman hakemlere giderler ve hakem kararlarına kayıtsız şartsız uyarlar. Ekseriyet kararı yoktur.
Yönetim 10 bin civarında nüfus içinde yani bucaklarda yapılır. Merkez bucaklar oluşur. Merkez hadimdir, hakim değildir. Her kademede nizalar hakemlerden oluşmuş yargı tarafından organize edilir ve hükme bağlanır.
*
Şimdi dindar nesil yetiştirme meselesine gelelim, yani ahlaki eğitim şeklinde ister vatandaşlık eğitimi diyelim, ister iyi insan yetiştirme diyelim, bu kimin görevidir?
Ahlaklı insan yetiştirme görevi dini (ahlaki) kuruluşlara aittir.
Bilgili insan yetiştirme görevi ilmi kuruluşlara aittir.
Siyasiler ve iş adamları bunları örgütler ve iş yaparlar.
Din ve ilim inşaat malzemesini hazırlar, siyaset ve ekonomi ise inşaat yapar.
*
Bir başbakanın “biz dindar insan yetiştireceğiz, biz dindar nesiller yetiştireceğiz” demesi iki bakımdan yanlıştır.
Birincisi; siyasi bir gücün temsilcisi olan başbakan hakimlere karışamadığı gibi din adamlarına da karışamaz. Bu birinci hatadır.
İkinci hata ise; demokraside çoklu sistem vardır, bir dine mensup olan onun başı da olsa başka din ve mezheplere karışamaz. Herkes kendi fabrikasında istediği malzemeyi imal eder. Sonra piyasa onu değerlendirir, pazar bulur veya bulamaz. Bu konuda Başbakan Erdoğan’ı eleştirenlerin elbette hakları vardır.
*
Yalnız meseleye ikinci cepheden bakacak olursak, Türkiye’de iki bakımdan laiklik çiğnendi, yani İslâm ayaklar altına alındı. Devlet ateizm zorlaması yaptı, dini devre dışı bırakmakla uğraştı. Bu yetmezmiş gibi dindar olarak kalmak isteyenleri de zorla Hanefi yapmakla meşgul oldu.
Şimdi Erdoğan bunlara cevap veriyor ve diyor ki: Biz artık insanları devlet tarafından dinsizliğe zorlamayacağız. Diğer taraftan da biz artık dini sadece bir mezhebin ibadet şekline indirmeyeceğiz. Bunu Müslüman olduğumuz için değil, muhafazakar olduğumuz için yapacağız. Babalarımız ne dinde ise biz de o dinde olacağız.
Tayyip kardeşimiz istediği inanışta olabilir ama devleti kendi inançlarına zorlayamaz, devleti kendi muhafazakarlığına zorlayamaz.
Onlar dinsizliğe zorladılar, ben de dindarlığa zorlarım diyemez.
Onlar silah zoru ile geldiler, sen seçilerek geldin, senin demokrat olman gerekir.
*
Ben Erdoğan’a saldırmanın haklılığına inanmıyorum çünkü Erdoğan bu kadarını yapabiliyor. Ona yol göstermeliyiz. Saldırmamız yanlıştır.
Erdoğan ne diyecek?
Biz gerçek laikliği getireceğiz, cemaatlerin resmen örgütlenmesine izin vereceğiz. Cemaatlere sayıları nisbetinde siyasilere sağladığımız gibi destek sağlayacağız, onlara cemaat mensupları sayısınca kamu işlerinde görev vereceğiz. Bunları lütufla değil kanunla sağlayacağız. Ondan sonra isteyen istediği gibi mensuplarını eğitecektir. Siyasilerin onların eğitimlerine karışma hakkı yoktur. Dinsizler de cemaatleşebilirler, onlar da ateist vatandaş yetiştirirler. Suç işlemediği takdirde bizim müdahale hakkımız yoktur. Suç işlediklerini biz değil adil yargı tesbit eder. Erdoğan’ın böyle demesi gerekir.
Tarikatlar, insanlar dinsizliğe zorlansın diye kapatıldı. Biz şimdi onlar imkanlar sağlayacağız. Erdoğan’a saldıranlar Marksistlerdir. Onlar Erdoğan’a değil İslâmiyet’e saldırıyorlar.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92