Topluluklar, devletler ömürlerini doldurunca yıkılıp tarihe karışırlar. Bazıları da genç yaşta ölürler. Ayrıca uygarlıklar biner yıllık ömürlerini doldurarak yerlerini yeni uygarlığa bırakırlar. Birinci Kur’an uygarlığı Milattan Sonra 1000 yıllarında doğmuş, ömrünü tamamlayarak bundan bir asır önce tarihe karışmıştır. Birinci Kur’an uygarlığının son temsilcisi olan Osmanlı imparatorluğu da o uygarlıkla tarih olmuştur.
Birinci Kur’an uygarlığı o günkü teknik ve bilgi imkanları ile tam uygulanamazdı. Dolayısıyla o uygarlık sonraki uygarlıkları oluşturma görevini görmüştür. Bugünkü uygarlık tamamen Kur’an’ın insanlığa verdiği ivmenin eseridir. Kur’an gelmeseydi bugün orta çağı yaşıyor olacaktık. Kur’an ne yaptı da bugünkü uygarlığı oluşturdu?
Namazı kıbleye doğru kılın diye emretti. Ayrıca kıyas ilmini öğretti. Mü’minler kıbleyi bulabilmek için matematikte trigonometriyi geliştirdiler. Pusulayı da kullanarak yeryüzünde bilhassa denizlerde dolaşmayı sağladı. Kur’an’da kıble emredilmemiş olsaydı trigonometri gelişmeyecek, astronomi ve coğrafya bilinemeyecekti.
İkinci Kur’an uygarlığı şeriat uygarlığıdır, yani demokrasi uygarlığıdır. Babadan oğla intikal eden merkezî saltanat yönetimleri son bulmuştur. Osmanlı imparatorluğu bu sebeple dağılmıştır. Onun yerine bir sürü ateist devletler kurulmuştur. Bu suretle ikinci Kur’an uygarlığı için modası geçmiş kalıntılar ortadan kalkmıştır. Tekel sermaye diktatörleri yerleştirdi ve dinsizlik yaptırdı. Kaddafi, Saddam, Esad hep bunlardan birerleridir.
Sermaye önce İslâmiyet’i toptan silmek istedi. Başaramayınca “din” olarak kalsın ama “düzen” olmasın dedi. O da olmayınca şimdi yeni birtakım projeler peşindedir. Diktatörleri bertaraf ederek dindar İslâm ülkeleri ile yeni düzeni oluşturmak istemektedir.
Beşşar Esad’ı indirmek istemektedir. Yerine en getirecektir, bilememektedir. Hiçbir hukuki dayanağı olmayan usullerle Suriye’ye saldırmakta, halkı kışkırtmaktadır. ‘Kan akmasın’ diyor. Kendisi dolarıyla halkı kışkırtmakta; sonra sen onlara dokunma, onlar seni öldürsün, Kaddafi gibi sokaklarda süründürerek öldürsün deniyor. Hiçbir canlı ölüme teslim olmaz, sonuna kadar yaşama mücadelesini verir.
Farz edelim ki “Adil Düzen” geldi, adil yargı sistemi kuruldu. Bir asırdır elli milyon kişiye varan ölümlerin suçlusu aranıyor. Haksız yere arsaları yağmalamış. Askeri yönetim gelmiş, bu haksızlığa dur denmiş. O yönetime dava açıyor. Kenan Evren onu alıp cebine koyduysa dava açalım, Evren haksız mal edindi deyip elinden alalım. Hazineye verdiği mallardan Evren nasıl sorumlu olur?
Elli milyon insanı öldürenler kendi çıkarları için bunu yaptılarsa elbette yeniden muhakeme edeceğiz. Herkes bilmektedir ki bu savaşlar tekel sermayenin hakimiyeti için yapıldı. Saddamları, Esadları tekel sermaye kendi çıkarı için ortaya çıkardı. Bugün de elinde haksız olarak elde ettiği servet var. Yarınki Adil Düzen mahkemesi ne yapacaktır? Bugün dünyaya hükmeden tekel sermayenin patronlarını iflas ettirecek, ellerinde ne varsa alacaktır. Mübaşiri olmadığı için müsebbibe gidecektir ve kısas isteyenlere hayatta ise kısas uygulayacaktır.
Bugün Beşşar Esad’a saldıranlara destek verenler de paylarını alacaklardır. Ne var ki artık saltanat devri son bulmuştur, ateizm son bulmuştur. Beşşar Esad’ın yapacağı şey dikta rejimini yumuşak inişle hicret demokrasisine devretmektir.
Mustafa Kamalak Suriye’ye gitti, görüşüldü, ne söyledi, fasa fiso. Sermayenin arzularını iletti. Oysa ben Mustafa Kamalak’a teklif ettim: Gel “Adil Düzen Anayasası”nı birlikte oluşturalım, hem Türkiye’ye hem de dünyaya sunalım dedim. Cevap verme tenezzülünde bile bulunmadı. Boy göstermek için Suriye’ye gitmenin yararı nedir?
Benzer önerileri Dışişleri Bakanlığı’nın bir yetkilisine ilettim…
Oysa bunun tersi olmalıydı…
Türkiye Dışişleri Bakanı Adil Düzen Çalışanlarını arayacak... Arap ülkelerinin anayasasını hazırlatacak... Bu ülkelerin yöneticileri eğer kurtulmak istiyorlarsa Adil Düzen Anayasasını uygulayacaklar, kendileri de ölünceye kadar yönetici kalacaklardır...
Evet…
Adil Düzen Anayasasında başkanı değiştirmek yoktur. Hele “Adil Düzen” getiren bir başkanı değiştirmek peygamber değiştirmek gibi bir şey olur.
Bunlar gerçek anlamda devlet yöneticisi olsalar benim bu yazılarımı duyarlar ve onlar beni davet ederek bilgi alırlar ve kurtulurlar...
Biz çalışmaya devam edelim...
Allah istediğini yapar...
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92