Bugün teknolojideki gelişmelerle depreme dayanıklı binalar inşa edilmektedir.
Ülkemizde ise bu teknolojiden yararlanılmamaktadır.
Bunun sebeplerini şöyle sayabiliriz.
1- Birinci sorun bilgisizliktir. Teknolojiden yararlanmak için teknolojiyi bilmek gerekir. Bunun için de ilmî çalışmaya ihtiyaç vardır. Batının kitaplarını okuyacağız ama orada yazılanlara inanmayacağız, kendimizin denemesi gerekir. Denedikten ve onların söylediklerini doğruladıktan sonra onlardan yararlanmalıyız. “Ondan” demiyorum, “onlardan” diyorum; çünkü yalnız bir yeri değil, dünyadaki tüm uygulamaları öğrenmemiz ve anlamamız gerekir. Fransa, İngiltere, Almanya, ABD, Sovyetler, Japonya gibi ileri gitmiş ülkelerin ne yapmakta olduklarını öğrenmemiz gerekir. Yalnız oralara profesörleri göndermemiz gerekir, oralardan profesörleri getirmemiz gerekir. Oraya öğrencileri göndermememiz gerekir. Çünkü orada mühendis olan Türkçeyi bile bilmez, bizim elemanımız olmaz, onların elemanı olur. Biz ne yapıyoruz? Yalnız İngilizce öğretiyoruz ve orada lisans öğrencileri okutuyoruz.
Türkiye’nin yeri ve imkanları başkadır. Türkiye’ye göre çözümler üretmeliyiz. Nasıl tarladan yiyecekler toplarsınız ama onu kana karıştırmazsınız. Önce mutfakta pişirir sonra midenizde sindirdikten sonra kana karıştırırsanız, aynı şekilde bilgileri de kendi beyninizde sindirdikten sonra o teknolojiyi kullanmalıyız.
Kandilli 6.6 şiddetinde zelzeleyi tesbit ediyor. ABD 7.2 biraz sonra vazgeçiyor. Ama onu beyan edenler orada oturuyorlar. Demek zelzelenin şiddetini tesbitten aciz bir rasathaneyi hemen kapatmak gerekir. Yalnız Kandilli Rasathanesi’ni değil, başörtüsü sorunu gibi büyük bir sorunu çözmemekle meşgul üniversitelerimizi kapatmak gerekir.
2- İkinci sorun ekonomik sorundur. Ülkemizde emeğin ancak yarısından yararlanabiliyoruz. Yarı emeğimiz boşa gidiyor. Bu emeği değerlendirip muasır medeniyetin üstünde zelzeleye dayanıklı binalar yapacağımıza, zelzele olunca ah vah ediyor, binalarımızın yıkıldığını, çözüldüğünü ve bu duruma acıdığımızın figanı ile avunuyoruz!
Ülkemizde neden emeğin yarısı boşa gidiyor?
Bunun tek sebebi vardır, Batı’nın sömürü aracı faizli sistem.
Diyeceksiniz ki, bu faizli düzen işte Batıda güzel güzel gidiyor da bizde niye gitmiyor? Gitmiyor, çünkü faiz sömürü aracıdır. Onlar sömürüyor, onlar için iyidir; biz sömürülüyoruz, bizim için kötüdür. “Faiz dünya gerçeğidir!” diyen zihniyet işte bunu ilan ediyor. Sömürülme dünya gerçeğidir, sömürülmeye devam edeceğiz diyor. O da haklıdır. Sömürü devam etmezse yeni 28 Şubat olur.
İşte, son Van depreminde ölenlerin sorumlusu kimdir?
28 Şubat zihniyetidir. Süleyman Demirel’dir. Erdoğan da ortağıdır.
“Faizsiz Çalışma Kredisi” müessesesini kullanarak ülkemizin âtıl bulunan emeğini harekete geçirerek yüz dairelik apartmanlar yapıp halkımızı oralara taşımamız gerekir. Zelzeleyi böylece etkisiz hâle gelir.
3- Üçüncü sorunumuz hukuk sorunudur. Yalova’da binalar yıkılıyor, sorumlu Veli Göçer oluyor! Oysa Veli Göçer kaçak inşaat mı yapmış, projesi olmayan inşaat mı yapmış, Belediye’de tasdik ettirmemiş mi, inşaat yaparken sorumlu mühendis bulundurmamış mı, odalardan onaylı kalfa çalıştırmamış mı?
Hayır!
Bunların hepsini yapmış.
Müteahhit daha ne yapacaktı?
Projen Bakanlığın yönetmeliğine uymamış mı?
Bunların hangisi olmamışsa sorumlu odur.
Demek ki sorumlu ararken:
a- Veli Göçer proje yaptırmış, teknik eleman da çalıştırmışsa, onun sorumluluğu biter.
b İnşaat projeye uygun yapılmışsa, o zaman uygulamada teknik elemanların sorumluluğu biter.
c- Proje belediyeden ve odadan kontrol edilmişse, proje yapanların sorumluluğu biter.
d- Proje yönetmeliklere uygunsa odanın ve belediye görevlisinin sorumluluğu biter.
e- Bundan sonraki sorumluluk bakanlığa aittir. Bakanlık lağvedilir. Demek ki bu işi yapamıyor.
Demek ki hukuk düzenimiz çalışmıyor. Suçlu bulunamıyor. Yetkililer belirsiz. Yetkililer sorumsuz. Bizim asıl sorunumuz budur. Sorumsuz devlet memurlarına halkımızı ezdiriyoruz. Halkımız da kendisini onlardan korumak için hile yollarını arıyor. Tutulan muhasebe sadece vergi kaçırma kayıtlarından ibarettir. İnşaattaki teknik eleman da sadece hileli inşaat yapmak için istihdam edilir.
4- Dördüncü sorun sivil savunmanın olmamasıdır.
Zelzele veya saldırı olunca ne yapılacak?
Kızılay çadır gönderecek.
Saçma!
Herkesin evinde her şeyden önce nüfusa göre uyku tulumu olmalıdır. Herkesin evinde soğuğa tedbirli çadır olmalıdır. Herkesin bu durumda tuvaletini yapacağı özel kabı bulunmalıdır. Herksin su kabı olmalıdır. Bunlar paket hâlinde çok ucuz üretilip piyasaya arz edilmeli, bir sandık içinde olmalıdır. Zelzele ve âfette kolay bulunabilsin diye bahçede özel yerde saklanmalıdır. Demek ki ilk yardım kişinin kendi tedbirleri olmalıdır.
Sonra yüz hanelik semtlerin 24 saat yetecek stok suyu ve yiyeceği olmalıdır.
Sonra her ilçenin, daha doğrusu her ilin bir haftalık stok ve imkanları olmalıdır.
Devlet ancak bir haftadan sonrakinin sorumlusu olmalıdır.
Yani yönetim ona göre hazır olmalıdır.
Bunların olması için önce Batı’yı körü körüne taklit etmeden vazgeçmemiz, sonra kendi sorunlarımızı kendimizin çözmesi gerekir. Gerçek ve köklü çözüm ancak böyle mümkün olur. Biz buna “Millî Görüş” diyoruz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92