Allah Kur’an’da “Nurunu tamamlayacaktır” diyor.
Kur’an’ın nüzulü tamamlandıktan 30 sene sonra yönetim tekrar cahiliye dönemine dönmüş, kabile kavgaları ile devlet yönetilmiştir.
İlk bakışta Allah’ın nuru sönmüştü.
Oysa Allah’ın nuru ondan sonra parlamıştır.
Şöyle ki, resul ölünce halk sahabeleri resulün yerine koydu, onları da peygamberi dinler gibi dinledi. Onların ilimlerine ve faziletlerine inandıkları için onlara ittibada bir tereddüt göstermemişlerdi. Onlar vahiy almıyorlardı ama istişare ediyor ve kendi ilimleri ile karar veriyorlardı.
Emevi saltanatı gelince hükümdarlar hem âlim değildi hem de faziletli değildi. Halk onların fetvalarına güvenmedi. Müslümanlar devlet işlerinde onlara itaat ettiler ama özel hukukta onların fetvaları yerine âlimler aradılar, onlara danıştılar ve ona göre amel ettiler. Bu durum fakihlerin yani o zamanın âlimlerinin çoğalmasına sebep oldu. İşte müçtehitler devri bu şekilde ortaya çıktı. Beyan ilmi tedvin edildi. Fıkıh ve usul-ü fıkıh oluştu.
Bu ilimler sayesinde biz bugün Kur’an’ı ve onun dilini biliyoruz. Yoksa Kur’an da şimdiye kadar çoktan tahrif edilmiş olacaktı, insanlar onun dilini de unutmuş olacaklardı.
Bugün bile;
“İslâm” deyince Kur’an ehli anlaşılır. Halbuki İslâm deyince tüm ha dinler anlaşılır; Tevrat, İncil, Furkan ehli anlaşılır.
“Din” deyince sadece ibadetlerle meşgul olan kuruluşlar anlaşılır. Oysa “din” “düzen” demektir. İlmî, dinî, meslekî ve siyasî bütün kuruluşlar dinin içindedir.
İşte…
Biz eğer bugün Kur’an’ın kendisine, diline ve anlamlarına ulaşabiliyorsak, bu müçtehitlerin başarılı çalışmaları sayesinde ulaşıyoruz. Onlar tümevarım metodunu getirdiler. Kıbleyi bulacağız diye trigonometriyi keşfettiler. Yön tayini için pusulayı kullandılar. İslâm âlemi fende ilerledi. Batı dünyası Haçlı Seferleri’nde bunları öğrendi, bu sayede bugünkü uygarlık doğdu.
İşte bu durum Emevi halifelerinin iktidar olması ile sağlandı.
Eğer dört halife devri gibi adil yönetim devam etseydi biz şimdi ortaçağı yaşamaya devam ederdik.
*
Günümüze gelelim.
Biz 1967’de “İslam Düzen”ine çalışmaya başladık...
Ondan sonra iktidar da olduk ama bu iktidar bir sene bile sürmedi...
Şayet on sene devam etseydik “Adil Düzen” uygulanacaktı ama bilmediğimiz için eksik ve yanlış uygulanacaktı. Allah ne yaptı; Adil Düzen iktidarını indirdi, Oğuzhan diye birisini de görevlendirdi ve “Adil Düzen”i o partide yasaklattı...
AK Parti ortaya çıktı...
AK Parti nedir, bilir misiniz?
Asrı Saadet’in Emevileridir. Kur’an bilinmiyor. Geçici olarak onlar saltanat sürecekler ki “Adil Düzen”i öğrenelim ve iktidar olduğumuz zaman gerçekten iktidar olalım.
Refah Partisi’nin on bir ay sonra uzaklaştırılmasını nimet bilip hamd etmeliyiz. Bizzat Erbakan bu “Adil Düzen”in sadece kokusudur dedi. O uygulamaların “Adil Düzen”li alakası kokusu kadardı. Sonra tekrar talip oldu ama “Adil Düzen” hâlâ bilinmiyordu. Dolayısıyla Erbakan yaşasaydı, Saadet Partisi iktidar olsaydı yine de “Adil Düzen” uygulanamayacak, AK Parti’nin versiyonu olacaktı. Allah milletimizi bundan korudu. Erbakan’ın görevi bittiği için dar-ı bekaya irtihal etti. Oy oranı yüzde 2’lere düşerek Allah Saadet Partisi’ni de kurtardı.
Şimdi Saadet Partisi’nin hamd edip “Adil Düzen”e tam olarak yönelmesi ve çalışması gerekir, lafını değil “Adil Düzen”in kendisini öğrenmesi gerekir.
*
O isimde çatışmaya gerek yoktur. Biz Adil Düzen Partisi’ni kurmalı ve Adil Düzen Çalışmalarını o parti desteklemelidir. Parti ilmî çalışma yapmaz, parti ilmî çalışmaları destekler; para ile değil, çalışacakları bularak destekler. Saadet Partisi ve ESAM bu işleri yapmıyor. Ben bütün Adil Düzen Çalışanlarını onlardan i’rza davet ediyorum; “Onlardan i’raz et kendi havuzlarında oynasınlar” âyetini hatırlatıyorum. Cengiz Demirci gibi savunan kişilerse onları savunsun, bu âyete teviller getirsin.
Sizlere bir endişemi de belirtmek istiyorum: Bizim Kur’an’dan anladığımı “Adil Düzen” bugünkü düzenden o kadar uzaktır ki, belki de bu bin yıl yine bundan önceki bin yılda olduğu gibi Emeviler ,Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlılar benzeri yöneticiler yönetecektir. Yani AK Parti ve bir kolu onun peşinde koşan Saadet Partisi yönetecektir.
*
Bu durumda biz ne yapmış olacağız?
200-300 sene içinde IV. Bin Yıl Uygarlığına proje bırakacağız, onlar uygulayacaklardır.
Bugün İstanbul Yenibosna’da çalışanlar bu çalışmayı yapıyorlar...
Yunan filozofları gibi, İslâm fıkıhçıları gibi yapıyorlar...
Hemen uygulansın diye bir sorunları yoktur...
On sene sonra uygulanabilir, yüz sene sonra uygulanabilir.
Bizim görevimiz görüşümüzü ilmî olarak ortaya koymaktır. Uygulama işi ise bize değil siyasi ve iktisadi kuruluşlara ait olacaktır. Takip eden ve uygulayan olursa yararlanır; olmazsa bin yıl sonra uygulanır.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92