R. Tayyip Erdoğan Arap ülkelerine gitmiş, bizden yarım yamalak öğrendiği lâikliği pazarlamaya kalkışmıştır...
Biz “Adil Düzen” çalışmalarımızda Erbakan’a lâikliği anlatmış ve İslâm’ın da lâik düzen olduğu hususunda aramızda ihtilafımız kalmamıştı...
İstanbul uleması buna şiddetle karşı çıkmış ve R. Tayyip Erdoğan’ın görevlendirmesiyle hazırladıkları raporlarda Erbakan’ı vazgeçirmeye çalışmışlardır...
R. Tayyip Erdoğan, bir insan hem lâik hem Müslüman olamaz demiş, “Adil Düzen”i bunun için reddetmiştir. Baktı olmuyor; sonunda tam olarak öğrenmediği ama hemen hemen tam olarak ifade ettiği lâikliği Araplara pazarlamak istemiştir...
Sonuç ne olmuştur?
Meramını anlatamamış, tercüme yanlışlığı dolayısıyla da tam tersi anlaşılmıştır.
Önce şurasını belirtelim ki; İslâmiyet yalnız demokratik, lâik, sosyal ve liberal düzen değildir; dünyada İslâmiyet’ten başka demokratik, lâik, liberal ve sosyal düzen yoktur, bunların gerçeği yalnız İslâm’da vardır. Diğerleri bunların sahtesidir…
*
R. Tayyip Erdoğan oralarda Araplara diyecekti ki:
1- İslâmiyet demokratik düzendir. Demokratik düzen demek içtihat düzeni demektir. Herkes kendi içtihadı ile amel etmekle mükelleftir. Her topluluk da kendi icmaları ile amel etmek zorundadır. Batı demokrasisindeki hata ekseriyet sistemidir. İslâm demokrasisinde ekseriyet yok, hicret demokrasisi vardır. Siz böyle bir demokrasiyi benimseyiniz. Başkanlarınız bu demokrasiyi getirsinler, yerlerinde kalsınlar. Başkanın değişmesi ile demokrasi gelmez. İngiltere krallıktır ama demokrasi vardır.
2- İslâmiyet lâik düzendir. Çünkü İslâmiyet’te zorlama yoktur. Herkes istediği dini benimser, istediği ibadeti yapar. Siyaset dine karışmaz. Herkes kendi sahasında tamamen serbesttir. Bu sayede barış mümkün olmaktadır. Şeriat demokrasidir. İslâmiyet de lâikliktir.
3- İslâmiyet liberal düzendir. Çünkü İslâm düzeninde kimse kimsenin fiyatına ve ücretine karışmaz. Buna “Adil Ekonomik Düzen” denmektedir.
4- İslâmiyet sosyal düzendir. Çünkü zekât müessesesi ile tüm insanların hayatları sosyal güvence altına alınmıştır. Hak düzendir.
*
Biz Türkiye’de 300 senedir batıyı taklit ederek bugünlere geldik. Kolay kolay değiştiremiyoruz. Ama her şeye rağmen yavaş yavaş İslâm demokrasisine geçiyoruz.
Sizin elinizde fırsat vardır. Siz hemen “Adil Düzen”i memleketinizde kurabilir, bu sayede bir anda muasır medeniyetin fevkine çıkarsınız.
Muasır medeniyetin fevkine çıkmak için neler yapacaksınız?
1- Başkanlarınızı değiştirmeyeceksiniz, çünkü gelen gideni her zaman aratır. Başkanınız İslâm düzenini yani “Adil Düzen”i kabul edecektir. Yönetimi çocuğuna bırakmakla uğraşmayacaktır. Halk da ona karşı hareket etmeyecek, ona itaatkar olacaktır.
2- Ülke illere ve iller de bucaklara ayrılacak, her bucak kendi düzenini kendisi kuracaktır. Merkez illere, iller de taşra bucaklarına karışmayacaklardır. Müstevliler tüm ülkeyi değil bucakları ayrı ayrı batılılaştırabilirlerse batılılaştırsınlar. Bucaklardan bucaklara, illerden illere, hattâ ülkelerden ülkelere hicret etme kolaylaştırılmalıdır. Gidenlerin taşınmazlarını devletler satın almalı ve karşılığını gidenlere vermelidir.
3- Hakemlerden oluşmuş yargı sistemi kurulmalıdır. Hakemlerin kararlarına herkes kayıtsız şartsız uymalıdır. Kaddafi’nin kötü olduğuna Batı karar vermemelidir, sömürü sermayesi karar vermemelidir; hakemlerden oluşan Libya yargısı karar vermelidir. Adil yargıda herkes muhakeme edilmelidir ama mahkum olmadan evvel kimse hapis olmamalıdır.
4- Millî ordular oluşmalıdır. Ülke bölgelere ayrılmalı, her bölgede o bölgeden olmayan askerler orduyu oluşturmalıdır. Ordu komutanlarını başkan atamalıdır. Askerler sivillere, siviller de askerlere karışmamalıdır.
*
Mevsimsiz bahar ve sıcaklar gelirse, çiçekler erken açar, o yıl ağaçlarda meyve olmaz. Hattâ yapraklar ve çiçekler erken açar, sonra soğuklar gelir ve ağaçlar kurur.
Arap baharı erken bahar olmasın, yoksa sonu Araplar için felaket olur.
Bizim yöneticilere tavsiyemiz; Adil Düzen”e, İslâm düzenine, gerçek demokrasiye evet demeleridir...
Halka da tavsiyemiz; hakkı ve hakikati araştırıp yöneticilerin işlerini kolaylaştırmaları, onlara bu şekilde yardımcı olmalarıdır...
Bu kışkırtmalar, ayartmalar, erken baharlar kimseye yarar getirmez...
Askerler memleketi idare edemez. Bu sebepledir ki Türkiye’de askeri müdahale yapanlar hemen sivil yönetime geçmişler, askeri yönetimi sürdürmemişlerdir.
Türkiye’de defalarca darbe oldu ama Türkiye iç savaşa gitmedi, diktatörlüğünü artırmadı. Aksine askerler hep demokrasiyi getirdiler.
Ümit ederim ki sizin ordularınız da böyle yapar. Ulusuna dayanmayan ordu olmaz. Ordusu olamayan ulusun da devleti olmaz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92