CEMİL ÇİÇEK NE YAPMALIYDI, NE YAPTI?
Osman Güner anlatıyor: “1960’lı yıllarda ilkokula gidiyordum. Öğretmenimiz süt tozu paketleri dağıttı. ABD’den yardım olarak gelmiş! Bizim evde 100’e yakın keçi vardı, 30’dan fazla inek vardı. Süt ve yoğurdu satma imkânımız yoktu. Bize yetecek kadar her türlü besinimiz vardı. Ama ben cicili paketler içindeki süt tozu paketlerini sevine sevine eve getirdim. Dışarıda eve girmeden önce dedemle karşılaştım, ‘elindeki nedir’ diye sordu. Açıkladım. ‘Bizim sütümüz var, götür onu geri ver, sütü olmayan çocuklara versinler’ dedi. Aslında köyümüzde sütü olmayan ev yoktu. Ben biraz duraklayıp götürmek istemedim. ‘Oğlum, bunlar bizim iyiliğimiz için bunu vermiyorlar, bizi zehirlemek için gönderiyorlar’ dedi. Ben okulda aldığın derslerden kendime güvenerek dedeme karşı geldim. Söylediklerini okula gitmemiş dedemin cehaletine yordum. Ona itirazlar ettim. Beni ikna edemeyince inandırmak için bir deneye başvurdu. Güçlü bir köpeğimiz vardı. ‘Git, süt tozunu süte çevir getir’ dedi. Gittim, süt tozundan süt yapıp getirdim. Köpeğimiz kulübesinde idi. Götürdük ve önüne koyduk. Ağzını koydu, yaladı, çekti, bırakıverdi; beni zehirlemek istiyorsunuz anlamında hırsla bize baktı. Saldıracak gibiydi. Kabı aldık. Dedem onu suda yıkadı. Sonra bana ‘git evden bizim sütü getir’ dedi. Evden yarım kilo kadar sütü götürüp yıkanmış kaba koyduk. Yine köpeğin önüne sürdük. Ağzını koydu. Bir defa nefes aldı. İki içimde sütü bitirdi. Dedem okula gitmemişti ama öğretmenimden daha çok şey biliyordu.”
*
Batılılar yeni buldukları şeyleri önce doğulular üzerinde denerler ve orada başarılı sonuçlar elde ederlerse sonra kendileri de kullanırlar.
Süt tozu o tarihlerde yeni keşfedilmektedir. Deneyler yapılmakta, içine birtakım şeyler karıştırılmaktadır. Türkiye gibi ülkelere gönderilmektedir. O zaman kobay fareleri olarak okul öğrencilerimizi kullanmışlardır.
Bu durum şimdi de devam ediyor. Yeni bir ilaç çıkarsa önce bize satarlar!
Batı bunu yalnız yiyecekte, giyecekte, ilaçta yapmıyor; her çeşit sosyal yenilikte de böyle denemelere girişiyor. Fabrikaları desteklemek için yeni çıkan malları ihraç etmiyor. Türkiye’ye renkli televizyon yıllar sonra gelmiştir. Önce renksiz televizyonların fabrikaları renkliye çevrildi, eski stoklar bitti. Yeni stoklara geçildikten sonra Türkiye’ye renkli televizyon geldi. Miadı dolmuş silahlarını ve mermilerini bize satarlar.
*
Bu yalnız maddi alanlarda yapılmaz. Kanunlar çıkarılıyor, sosyal modalar üretiliyor. Önce biz uygularız, sonuçlara göre sonra kendileri uygularlalar.
AK Parti bugüne kadar iktidarda tutuldu. Çünkü AK Partililer Batı istiyor diye kanunları okumadan gece yarılarında Meclis’ten geçirdiler. Türkiye’de deneyecekleri kanunlar bitti. Ceza kanunu kadar belki binlere varan kanunlar çıktı. Deneylerle sonuçlar elde etti. Şimdi kendi ülkeleri için bunlardan aldıkları deneylerle kanun yapacaklar.
Sıra anayasaya gelmiştir.
Batı’dan aktarılan kanunların tamamı zehirdir.
Şimdi asıl zehir olan anayasa geliyor; Yeni Anayasa ülkeyi batırma anayasası olacak...
Yeni Anayasa, demokrasi ve hürriyeti koruyan halkın sokağa çıkıp anarşi faaliyetlerini rahat yapacakları anayasa olacak... Orduyu etkisiz hâle getirme anayasası olacak... Mal sahiplerini bağlayıp hırsızları salıverme anayasası olacak...
Hem de bunları kimlere yaptırıyorlar?
Bizim sevdiğimiz ve dostumuz Bülent Arınç ve Cemil Çiçek’e!
Onlar bakan oldu, meclis başkanı oldu. Artık çok yükseklere çıktılar. Bizim gibi karıncaları göremiyorlar. Onun için bu yazdıklarımız kulaklarına ulaşamıyor…
Ben Allah’a inanıyorum, Kur’an’a inanıyorum. Bu kardeşlerimizin de samimi olduklarına kaniyim ama maalesef hata ediyorlar.
Bu yazdıklarımı duyanlar, okuyanlar, görenlerin bu gerçekleri bunlara ulaştırmaları gerekir. Bu arada Recep Tayyip Erdoğan’ da ulaştırmaları gerekir. Ben bu yaşımda bu gibi şeylerle uğraşamam; onu da siz değerli okuyucularım yapsın...
*
Evet, “Yeni Anayasa” yapmalıyız…
Ama lafta ve sözde değil gerçekte ve herkese danışarak yapmalıyız...
Cemil Çiçek ne yapıyor?
Üniversitelerden ilim adamları istiyor.
Onlar zehirlemek istedikleri tarafından hazırlanmıştır.
Kim kendi kafalarında ise sadece onlar çağırılmaktadır. Onlar Batı anayasalarından yani zehir anayasalarından başka ne okuduklar ki?!.
Yeryüzünde inkılâp yapacak anayasa sadece “Adil Düzen Anayasası”dır, onun tek eczanesi de Akevler’dir. Bu kadro üniversitelerden ya uzaklaştırılmış ya da susturulmuştur.
Cemil Çiçek ne yapacaktı?
Siyasi partilerden ilim adamlarını isteyip onların atadıkları ilim adamları ile istişare etmeliydi. Bunu yapamaz. Çünkü biliyor ki bunu yaparsa orada oturamaz.
Bir yerde oturmak marifet değildir.
Oturuyorsan oranın hakkını vermek gerekir.
Ne yapalım, durum böyle; kendi düşenler ağlamaz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92