Sam Adian
.... VE TANRI! - 1
12.08.2012
6957 Okunma, 10 Yorum

 

 

Evreni Kim Yarattı

 

Geçmişte neredeyse sorulmamış soru kalmadı. Hemen hemen insanoğlunun aklına gelebilecek muhtemel bütün sorular soruldu ve cevapları verildi. Belki de yeni bir sorudan çok, yeni bir cevap olup olmadığını aramak en doğrusu.

 

Burada, giriş olması açısından bilimsel formullerin anlaşılabilir bir versiyonunu yazmak istiyorum. Kimileri açısından bu “Tanrı tanımazlık” olarak algılanacaktır. Peşinen söylemeliyim bu sadece insanın gözlerini kapatıp, hiçbir şey görmemeye çalışmasından başka bir şey olmaz. Prensip olarak, Kur’an ın verilerini de ortaya koyarak tartışmaya katılmak isteyenler ile süreci geliştirebileceğimizi düşünüyorum. Bu belki de bugüne kadar ortaya atılan ve “Tanrı’ya dayalı” verilerin tümünün değişmesini ve yeni bir algı oluşturmaya yarayacak sonuçların üretilmesini sağlayacaktır.

 

Bu metin kişisel olarak benim kaleme aldığım özgün bir deneme değildir. Ben sadece “bilimsel” verileri derleyerek hiçbir yargıya veya ön kabule bağlı kalmaksızın, içine kendi sorularımı da serpiştirmek suretiyle anlaşılabilir bir paket haline getirmeye çalıştım.

 

Hepimizin farklı cevapları olabilir. Ama neticede mutlaka ortaya çıkacak yeni cevaplar olacağını düşünüyorum. Bu cevaplar hepimize yeni ufuklar açabilir. Buna karşılık herkesin fikirlerini açık yüreklilikle ve objektif olarak, bağımsız ve korkusuz bir şekilde ortaya koyması, pozitif bir anlayışın gelişmesine de büyük katkı yapacaktır.

 

*****

 

Şimdi, sorulan soruların içinden en derin ve en çılgın olanını tercih edelim: Evreni yaratan ve kontrol eden bir Tanrı var mı? Yıldızları, gezegenleri ve tüm canlıları…. Bunun için bilim dünyasında küçük bir yolculuk yapmak yeterli olabilir. Veya evrenin değişmez yasaları arasında…

 

Bir bilimcinin “din” adına söyleyecek bir şeyleri var mıdır bilmiyorum ancak “Tanrı Var mı” sorusu bilim için geçerli ve hatta gerekli bir sorudur. Neticede “Evreni kim yarattı ve yönetiyor” sorusundan daha önemli veya gizemli bir soru tahayyül edilemez.

 

Aslında bunun basit bir cevabı var: “Herşeyi Tanrı yarattı”…

 

Geçmişte insanlar etrafta olup biten doğa olaylarını anlamlandırmak için doğaüstü güçlere inandılar, inanmak istediler. Fakat doğa veya kainat zannedildiği kadar gizemli veya olağanüstü olmayabilir. Hakikati ortaya çıkarmak, geçmişte insanların yaptığından daha büyük cesaret gerektirir. Doğaüstü güçlere karşı herkes gibi ölümlü birilerinin evrenin nasıl işlediğini kavramaları mümkün olabilir.

 

Kainat yasalar veya ilkeler tarafından yönetilen bir makinedir. Insan zihni tarafından kavranabilen, anlaşılabilen yasalar. Belki de bu yasaların keşfi, insan ırkının en büyük başarısıdır. Bugün doğa yasaları denilen bu yasalar (Tabii fizik ve matematik) , evreni açıklayabilmek için bir “Tanrı”ya ihtiyaç olup olmadığını söyleyebilir.

 

Aslına bakılırsa, her şeyi “Tanrı yaptı” fikri, gelişmeyi veya ilerlemeyi önleyen bir anlayıştır. Varlığın başka bir şekilde, doğa yasalarıyla veya “fizik” ile açıklanabiliyor olması daha büyük bir başarıdır.

 

Doğa yasaları nedir ve neden güçlüdür? Niçin değişmiyorlar? Bir tenis maçının veya futbol maçının iki türlü yasaları vardır, Birinci gurup yasalar insan kaynaklıdır, bunlar oyunun kurallarını ortaya koyarlar. Ve oyuncular dilerlerse bu kuralları değiştirebilirler. Fakat oyuna hakim olan ikinci gurup yasalar ise asla değişmez. Topa vurulduğu anda uygulanan kuvvet ve vuruş açısı bundan sonra ne olacağını kesin olarak belirler. Bir başka deyişle doğa yasaları, geçmiş, şimdi ve geleceğin nasıl çalıştığının açıklamasıdır. Mesela top daima bu yasaların belirlediği yöne gider. Başka yasalar da vardır, vuruş enerjisinin insanın kaslarında nasıl üretileceğinden, ayakların yere basış kuvveti ve otların büyüme hızına kadar her şeyi yöneten yasalar. Bu yasaların değişmez olduğu kadar evrensel olup olmadıkları da önemlidir. Çünkü yalnızca bir topa değil, evrendeki bir gezegene de uygulanabilir.

 

İnsanlar tarafından belirlenen yasalardan farklı olarak doğa yasaları asla çiğnenemezler. Bu da neden bu kadar güçlü ve “Din” açısından tartışmalı olduklarını açıklar. Eğer doğa yasalarının değişmez olduğunu kabul edersek, akla gelecek ilk şey “Tanrı’nın buradaki rolü nedir” sorusu olacaktır. Bu bilim ve Din arasındaki kadim çatışmadır. Geçmişte Doğa yasalarını “Din”e aykırı olduğu yönünde fermanlar yayınlayanlar, maalesef yerçekimi yasasını hiç etkileyemediler.

 

Sonraları Doğa yasalarının “Tanrı’nın işi” olduğu ifade edildi. Tanrı dilerse bunları çiğneyebilirdi. Ama her yeni keşif Tanrı’ya olan ihtiyacı biraz daha ortadan kaldırmış görünüyor. Sonuçta gökte yaşayan veya evreni kuşatan bir Tanrı’ya inanma ihtiyacını ortadan kaldırabilir. Ancak görünen o ki, Bilim aslında Din dışı değildir, sadece basit alternatifler sunmaktadır.

 

Kainat hareket halinde olduğuna ve dünya da döndüğüne göre Tanrı onu hareket ettirmiş olamaz mı? Sonuçta evreni yaratan da Tanrı. Ama çoğunlukla Din, Tanrı’nın alanına dokunmamak gerektiğini söyler. Ancak öyle zannediyorum ki, bizim görevimiz, evrenin nereden geldiğini anlamaya çalışmaktır. O kadar da zor olduğunu sanmıyorum.

 

Mesela bütün karmaşıklığına ve büyüklüğüne rağmen bütün evreni üretebilmek için muhtemelen üç şeye ihtiyaç vardır. Madde, enerji ve boşluk. Bir tür kozmik menü.

 

Madde, kütlesi olan bir malzeme. Dört bir yanımızda ve uzayın her tarafında var. Toz, kaya ve buzda, uzsuz bucaksız gaz bulutlarında, milyarlarca güneşi barındıran ve inanılmaz mesafelere ulaşan dev yıldız sarmallarında. Kısaca her yerde.

 

Enerji, üzerinde hiç düşünmesek de hepimiz ne olduğunu biliriz, her gün karşılaştığımız bir şey. Güneş, 150 milyon km uzaklıktaki bir şeyin ürettiği enerji, dünyamızda bizi ısıtıyor. Bütün evrene nüfuz eden ve onu sürekli hareket halinde tutan ve değişken olmasını sağlayan muazzam bir şey.

 

Bu ikisi de var. Üçüncü şey ise boşluk, çok fazla boşluk. Uzaya baktığımız zaman söylenebilecek pek çok kelime bulunabilir, hayranlığımızı ifade edebilmek için pek çok kelime vardır. Ancak söylenemeyecek tek şey “tıkış tıkış” olduğu yani “sıkışık” olduğudur. Her tarafta muazzam boşluklar vardır. Her yanı kaplayan, muazzam boşluk.

 

Tüm bunlar nereden gelmiş olabilir? Yakın geçmişe kadar kimsenin fikri yoktu. Ancak Albert Ainstein bir şeyin farkına varmıştı, “madde ve enerji aslında aynı şeydi”. Bir kütle enerji olarak düşünülebilirdi veya tam tersi.  Böyle olunca bütün evreni yaratmak için ihtiyaç olan şey ikiye düşmüş oldu. Enerji ve boşluk.

 

Peki tüm bu enerji ve boşluk nereden geldi? Bugün büyük patlama denilen olay sonucunda kendiliğinden oluşmuş olabilir mi? Büyük patlamadan sonra boşlukla birlikte büyük bir enerji açığa çıktı.  Her şey hava üflenen bir balon gibi şişti. Evet ama bu enerji ve boşluğun nereden geldiğini açıklamaya yetmez. Enerjiyle dolu koca bir evren ve muazzam sonsuzluktaki boşluk ve içindeki her şey basit bir hiçlikten meydana gelmiş olamaz.

 

Bazılarına göre işte tam da burası Tanrı’nın ortaya çıktığı yerdir. Tanrı böyle diledi ve bütün her şey hiçlikten oluştu. Yani Enerji ve boşluğu yaratan Tanrı idi…. Büyük patlama da yaratılış anıydı. Muazzam bir şey.

 

Fakat bugün hikayeye başka bir açıdan bakma şansımız vardır. Elimizdeki bilgiler geçmişte insanların anladıklarından çok daha fazlasını anlayabileceğimizi söylüyor. Mesela doğa yasalarını, evrenin oluşumunu çözmek ve bunun tek açıklamasını bir Tanrı’nın var olup olmadığını anlamak için keşfetmekte kullanabiliriz. Çünkü her şeyin bir karşılığı vardır. Ama belki de evren karşılıksız olarak elde edilebilecek bir şeydir….

 

Büyük patlamanın merkezindeki olağanüstü gizem, boşluk ve enerjiden oluşan olağanüstü büyüklükteki bir evrenin ve içindekilerin “hiçlikten” meydana gelmiş olma ihtimali de olabilir mi?

 

Fizik yasaları, negatif enerjinin varlığını zorunlu kılar. Tuhaf bir şey. Kumsalda oynayan çocuklar kovalarını kumla doldurup onunla kaleler inşa ederler. Küçük tümsekler yaparlar. Bunu çok severler ama bu tümsekleri yapmak için kumda çukur açmak zorunda kalırlar ve tepeyi yapmak için oradan aldıkları kumu kullanırlar. Sonuçta küçük bir tepe oluşturmakla kalmaz aynı zamanda bir de çukur oluşmuş olur. Yani tümseğin negatif bir modeli. Çukuru oluşturan madde tepeye dönüşmüş olur. İlginç, evren de böyle oluşmuş olabilir mi?

 

Büyük patlama, muazzam miktarda pozitif enerji üretirken aynı zamanda ona eşit miktarda negatif enerji de üretmek zorunda kalmıştır. Bu sebeple pozitif ve negatif enerji daima birbirini sıfırlar. Doğanın bir başka değişmeyen yasası. Peki bugün tüm bu negatif enerji nerede? Kozmik menünün üçüncü malzemesinde, yani boşlukta. Kulağa tuhaf gelse de, en eski fizik yasaları arasında yer alan kütleçekim ve hareket ile ilgili doğa yasalarına göre boşluk muazzam bir negatif enerji deposudur. Her şeyin sıfıra denk gelmesini sağlamaya yetecek kadar. Bunu kavramak güç gelebilir ama hakikat böyle.

 

Kütleçekim ile birbirini çeken dev galaksi ağları dev bir depolama aleti gibi çalışmaktadır. Kainat, negatif enerjiyi depolayan dev bir pil gibi. Bütün görünen kütle ve enerji gibi pozitif şeyler, aslında kumsalda yapılan küçük bir tümseğe benzer. Tepeye karşılık gelen çukur gibi negatif yöndeki şeyler boşlukta yayılırlar.

 

Evet ama bu anlamsız olabilir. Tanrı’nın var olup olmadığını bulmak için bir başka arayış gibi. Fakat basit bir mantıkla, Evren eğer hiçliğe ulaşıyorsa, onu yaratmak için kimseye ihtiyaç yok demektir. Yani karşılıksız elde edilebilen bir yemek olabilir.


Evrendeki negatif ve pozitif enerji birbirine eşit ise, geriye neyin veya kimin tüm süreci başlatmış olduğunu bulmak kalır. Bir evrenin ortaya çıkmasına sebep ne olabilir? Kafa karıştırıcı bir şey çünkü günlük hayatımızda hiç bir şey karşımıza bir anda çıkmaz. Mutlaka bir sebep vardır. Canımız istediğinde parmaklarımızı şıklatarak kendimize bir sofra donatamıyoruz mesela. Bunun için pek çok malzemeyi bir araya getirmek ve pişirmek gerekiyor.

 

Ancak, bütün bir yemeği oluşturan moleküllerden atom parçacıklarına oradan da atom altı alana geçildiği zaman, en azından kısa bir süre için hiçlikten bir şeylerin meydana gelebileceği ihtimalinin ortaya çıktığı bir dünya ile karşı karşıya kalabiliriz. Bunun sebebi, proton denilen parçacıkların kuantum mekaniği denilen doğa yasalarına göre hareket etmeleridir. Şaşırtıcı bir şekilde tesadüfi olarak ortaya çıkabilmektedirler. Kısa bir süre ortaya çıkarlar ve başka bir yerde yeniden ortaya çıkmak için kaybolurlar. Evrenin bir kere ve ilk başta protondan daha küçük olduğunu düşündüğümüz zaman, bu olağanüstü bir şey anlamına gelir. Bu, evrenin kendisini ve olağanüstü büyüklüğünü hiçbir fizik yasasını ihlal etmeksizin bir anda “hiçlikten” ortaya çıkabileceğini gösterir. Bu andan itibaren uzay genişledikçe muazzam bir enerji açığa çıkar ve negatif enerjiyi depolayacak bir yere ihtiyaç duyar.

 

Burada da önemli bir soru vardır: Büyük patlamanın meydana gelmesini sağlayan fizik yasalarını veya kuantum mekaniğini Tanrı mı yarattı? Veya büyük patlamanın meydana gelebilmesi için her şeyi düzenleyen bir Tanrı’ya ihtiyaç var mı?

 

Dinlerin ortaya koyduğu İlahi yasalardan daha ikna edici açıklamalara ihtiyaç vardır. Bu açıklama, nedensellik ilkesi ile ilgili tuhaf bir şey dolayısıyla mümkün hale de gelebilir.


Günlük yaşantımızda başımıza gelen şeylerin önceden yaşanmışların benzeri olduğuna bizi ikna eder. Dolayısıyla Tanrı’nın evreni yaratmış olabileceği ihtimaline inanmak doğaldır. Evet ama İlla da böyle olması şart mı?

 

Nehrin ihtiyacı olan sudur, Yağan yağmurların toplanması sonucu nehirler oluşur. Yağmurun yağması için bulutlara, su buharına ihtiyaç vardır. Burada güneş devreye girer, muazzam ısısıyla suyu buharlaştırır yağmur olur ve yağar. Peki güneş enerjisini nereden alır? İçindeki helyum ve hidrojen atomlarının birleşmeye çalışırken ortaya çıkardıkları muazzam enerjiden… Peki bu nereden gelir? İşte can sıkıcı cevap burada, “büyük patlama”dan.

 

Fizik yasaları, evrenin proton gibi kendi kendine oluşabileceğini söylemekle kalmaz, enerji açısından da hiçbir şeye ihtiyaç olmadığını da söyler. Yani büyük patlamaya hiçbir şeyin neden olmadığı da muhtemeldir. Hiçbir şey.

 

Aslında bunun açıklaması, uzay ve zamanın evrende nasıl birbirine bağlandıkları ile ilgili Ainstein’in kuramlarında bulmak mümkündür. Büyük patlama anında olağanüstü bir şey olmuştur. “Zaman” başlamıştır.

 

Mesela uzayda sürüklenen tipik bir karadelik içine çöken bir yıldızdan ibarettir. O kadar büyüktür ki, ışık bile kütleçekim kuvvetinden kaçamaz. Sürekli siyah görünmesinin sebebi de budur. Çekim alanı o kadar kuvvetlidir ki, sadece ışığı değil, zamanı da eğip büker. Eğer bir saat karadeliğin içine çekilirse, kütle çekiminden ötürü gittikçe yavaşlayacak ve nihayetinde duracaktır. Saat bozulduğu için değil, karadeliğin içinde zaman olmadığı için. Tabii bu muazzam çekim kuvvetine dayanabildiğini varsayarsak. Evrenin başlangıcı da böyle olabilir mi?

 

Evrenin başlangıcında zamanın oynadığı rol, yüce bir tasarımcıya olan ihtiyacı ortadan kaldıran ve evrenin kendi kendini var ettiği gibi akıl almaz bir sonuç ortaya çıkarmaktadır. Çünkü zamanda yolculuk mümkün olursa, kainatın ilk haline doğru bir yolculuk yapıldığında, gittikçe küçülen, küçülen ve mini minnacık bir noktaya kadar küçülen bir sonuçla karşı karşıya kalırız. Yani bütün kainat, aslında inanılmaz derecede küçük ve inanılmaz derecede yoğun bir karadelikten ibaret küçük bir alana sıkışıncaya dek küçülür. Bugün uzayda dolaşan karadeliklerde olduğu gibi doğa yasaları sıra dışı bir şey anlatır. Bu da bir noktada zamanın durması gerektiğini söyler. Büyük patlamadan önce zamanı bilmek mümkün değildir, çünkü ondan önce zaman yoktur.

 

Nihayet zamanın olmadığı bir yer varsa,  kainatın oluşumunda bir neden olabilmesi için gerekli olan şey, yani zaman yok demektir. Bu da kainatın oluşumu için herhangi bir neden olmadığını gösterir.  Çünkü bir neden olması için, zamanın olması gerekir. Zaman yoksa, neden de yoktur.

 

Zaman büyük patlama anında başladı ise, kainatın oluşumu herhangi bir şeyin veya birinin neden olamayacağı bir olay haline dönüşür. Bu aynı zamanda başka kainatların da var olduğunu gösterir. Aynı şekilde başka başka kainatlar da oluşmuş olabilir. Pek çok belki de sayısız.

 

Eğer, büyük patlamada ve maddenin oluşumunda “Tanrı”ya ihtiyaç yoksa, veya buna neden olan şey Tanrı değilse…… ??? Yeterince çılgın ama bir o kadar da korkunç bir soru değil mi?…

 

Ve, madde eğer kendi kendini üretebiliyor ise sonsuza kadar sürebilecek olan bir üretim söz konusu olur. Sürekli yenilenen, genişleyen ve sürekli yeni yeni oluşumlar ortaya çıkaran garip bir döngü….

 

Eğer böyle ise, kim veya kimler bizi uyarma ihtiyacı duydu ve niçin? Efsaneler, Kutsal metinler ve tabii Kur’an bize ne anlatmak istiyor?

 

 

Vesselam

 

 

 

 


YorumcuYorum
Sam Adian
13.08.2012
10:10

Sayın Kayahan için; Tepkinizin sebebini anlayabilmiş değilim. Siz şahsileşmiş cedelden söz ediyorsunuz ama böyle bir sonuca nasıl ulaştığınızı bilemiyorum. Öncelikle fikirler eleştirilebilir. Zaten hedef de budur. Bu eleştiriler kişilere yönelik değildir. Fikri ortaya atanın isminin zikredilmiş olması onun şahsileştiği manasına gelmez. Özellikle yazınız ile ilgili olarak yaptığınız açıklama mahiyetindeki ifadelere cevap verme gereği duydum. Şöyle ki: 1. “Mefhumu muhalefet yoktur” dediniz. Bu “len terani” ibbaaresi ile ilgili idi. Mefhum muhaalefet kuralına gore, “sen beni göremezsin” ifadesinin muhalefeti, başkaları da beni göremez değildir. Ancak dikkat ederseniz benim ifadem “O halde geriye kalan her şeyi görebiliriz” demiştim. Eğer iddianız gibi olsaydı geriye kalan hiç bir şeyi de görememiz gerekiyordu. Ama görüyoruz. (Mefhum muhalefet için bknz. Takiyuddin En Nebhani, Islam Şahsiyeti, cilt 3)

2. Bahse konu olan ayette, ifade şöyledir: “Bizimle sözleşti….. Rabbi ile konuştu” Herhalde burada sorulacak sorular vardır.

3. Ahit sandığı, Kur’an daki adıyla tabut meselesini incelemeniz yararlı olabilir. Bahse konu sandık teknik olarak üretilebilir ve sonuç yüzlerce voltluk bir kondansatördür. Basar demekle bunu kastediyorsanız eğer bu doğruudur, ama bunun muhatabının kim olduğunu da sorgulamak gerekir.

4. “sorular sorulmuş, cevaplar verilmiş” o halde tartışmayı gerektirecek hiç bir şey yok. Mevcut cevaplarla idare etmemiz gerekir. Sizin böyle düşünmediğinizi zannediyorum.

5. “Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm…” (Bakara 255), “Süreklilik” kavramı ile “Hayat” kavramları farklı şeylerdir. Ayetin devamı incelendiğinde bu var oluşun veya sizin ifadenizle “diri” oluşun, bilinen bir var oluş olmadığı da rahatlıkla anlaşılabilir. Öyleyse “Allah diridir veya yaşıyor” denemez. Bu kavramla kastedilen şey “süreklilik”tir. (Elbette bana gore)

6. Ben yanlış hatırlıyor olabilirim elbette, ancak Kur’an da doğrudan Allah’ın zatından talep edilebilecek bir şey olduğu veya vahyin Allah’tan olduğu veya yaratılışı doğrudan onun yaptığı şeklinde bir ifade yoktur. Bütün bunlar dolaylı olarak çıkarımlardır. Bu konu detaylı tartışılmalıdır, ancak kesip attığınız zaman tartışılacak bir şey de kalmaz. Rab Allah’tır, Rahman da Allah’tır, her şey Allah’tır. Öyleyse neyi tartışıyoruz? Elbette bu iddiada bulunurken delillerinizin ne olduğunu da açıklamak gerektiği kanaatindeyim.

7. “Arşa istiva eden Rahman başka biri, Allah başka biri değildir. Arş ve istiva kelimelerini, Allah'ın Rahman sıfatının manası çercevesinde yorumlayın, anlayın demiş, olur.” Diyorsuunuz. Bu sizin görüşünüzdür veya böyle düşünenlerin görüşüdür. Kur’an da 36 yerde “rahman” ifadesi kullanılmaktadır. Furkan 30, konunun ve mananın anlaşılması için önemli olabiilir. Benim söylediğim Allah ve Rahman başkadır, Allah’ın aynı zamanda rahman olması, aynı olduğu manasına gelmez. Zikredilen her sıfatın farklı bir görevi ve amacı vardır. Siz bunu analojik olarak toplumsal, yani sosyolojik bir uygulamaya tahvil edebilirsiniz. Bu sizin görüşünüzdür, Bana düşen saygılı olmaktır. Zaten yapılan başka bir şey değildir. Itiraz ettiğim şey, temelde Allah’a ait kavramları kurumsallaştırmakla ilgilidr. Bir fikirde anlaşma zorunluluğu yoktur. Herkes kendi fikrini savunur, savunmalıdır. Farklı bir fikir olması, sizin fikrinizi ortadan kaldırmadığı gibi, sizden farklı düşünenlerinkini de geçersiz kılmaz. Delillerinizi ortaya koyarsınız kimin delili daha güçlü ise o iltifat görür. Bu eleştirilmeyeceği anlamına gelmez. Veya en azından gelmemelidir diye düşünüyorum. Siz tanımları müesses haliyle kullanabilir, buna gore sonuçlar üretebilirsiniz. Ama bu bizim yeni tanımlamalar yapmamıza ve bunları ifade etmemize engel teşkil etmez. Buna iitiraz ettiğiniz zaman kendinize gore bir anlayış beklemiş olursunuz. Bu durumda da yapılacak bir şey kalmaz. Benim delillerim var, bir şeyi söylerken Ayet sebebiyle söylemeyi tercih ediyorum. Sadece söylemiş olmak için söylemek yetmez. Eğer yanlış anladığımı düşünüyorsanız, niçin yanlış olduğunu da açıklamanız gerekir. Bu cedel değildir. Saygılar

ozer atac
13.08.2012
17:42

kitaba/filme/akışa.. doğumumuz gibi el yordamıyla (bilinmez ya!), ayraç koyayım:

1-Ayırdına varılan boşluk, herşeyin varacağı yerdir; kıymetin takdiridir/ niteliğidir/ kendisidir.(lao tzu)

2-Evren, iri bir insan suretindedir. (ibni arabi)

3-Herşey, tanrının zihnidir; O nun zihnindedir. (hermes)

Harun Özdemir
13.08.2012
19:46

Mr. Adian,

Sizler orada ne yapıyorsunuz bilmiyorum ama bizler burada savmediyoruz. Hal böyle iken, sizin ürettiğiniz sorulara tatmin edecek türden cevaplar veremezsek de siz sormaya, bizler de cevaplamaya devam edelim!

Sanıyorum karıştırmıyorumdur, geçen yazınızda Rabb ile Allah'ın aynı varlık olmadığını yazmıştınız. Bu sonuca nereden vardığınızı, özellikle Allah ile Rabb kelimelerinin birlikte geçtiği nice ayet var, onlara bakıp bakmadığınızı sormuştum... Henüz bir cevap alamadım!

وَلْيَتَّقِ اللّهَ رَبَّه Bakara-282

“…وَلْيَتَّقِ اللّهَ رَبَّهُ وَلاَ تَكْتُمُواْ الشَّهَادَةَ... Bakara-283

إِنَّ اللّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ (Al-i İmran-51)

Maide-28 لَئِن بَسَطتَ إِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَنِي مَا أَنَاْ بِبَاسِطٍ يَدِيَ إِلَيْكَ لَأَقْتُلَكَ إِنِّي أَخَافُ اللّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ

لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ وَقَالَ الْمَسِيحُ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اعْبُدُواْ اللّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ إِنَّهُ مَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللّهُ عَلَيهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوَاهُ النَّارُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ (Maide-72)

Sam Adian
13.08.2012
22:30

Dear Mr.Ozdemir Sawm ettiğinizi bilmek zorunda değiliz, ama müsterih olunuz, alışkanlıkları terk etmek kolay değildir, bizim buralar da sizinkinden bu manada çok farklı değil. Üstelik biz soruyoruz ama cevaplar kolay olmuyor. Sorunuza karşılık bir başka soru sorsam sizi çok yormuş olmam inşallah: Diyelim ki bir şirketiniz var. Adı da Özdemir Şirketi olsun. Bu şirketin patronu da Mr.Özdemir’dir. Bu şirketin aynı zamanda bir de Genel müdürü vardır. Yönetim kurulunun veya Patronun kararları doğrultusunda şirketi idare etmekle görevlidir. Bu genel müdür Patrona bağlı bir şekilde şirketi idare eder, kararlar alır ve uygular. Bu kararlar şirket politikalarının veya Patronun belirlediği çizginin dışında olamaz. Eğer çizgi dışına çıkarsa patron tarafından kovulacağını bilir. Peki bu genel müdürün uygulamaları nihayetinde şirketin uygulamaları mıdır? Yani bu şirkette bir şey üretildiği zaman Genel Müdür üretti mi deriz yoksa Özdemir Şirketi üretti mi deriz? Özdemir şirketi Patron ile özdeştir, ama şirketi idare eden Genel Müdürdür. Ne dersiniz? Efendim saygılar

Harun Özdemir
13.08.2012
23:17

Mr. Adian,

Size hayran olduğumu daha söylemiş miydim, tekrar olsa da lütfen hayranlığımı kabul buyurun! Dileğim bundan sonra da Rabbimizin aramızdaki hayranlığı artırması şeklinde olacak! Tek endişem, sizin buna mani olmanız, korkum bu yöndedir!

Mr. Adian, sorumu yanıtlarken yorulmamanız için birkaç ayet de göndermiştim, ama siz bu ayetleri kendi tezinizi kuvvetlendirme yönünde tevil veya tefsir etme yerine, delilsiz ve konuyla ilgisi olmayan sorular sormayı tercih ettiniz.

Hani "Pardon, bu konuda meğer yanlış düşünüyormuşum, haklısınız, bu ve benzeri ayetleri bir an için unutmuştum, dolayısıyla Allah ve Rabb'ı iki ayrı varlık gibi düşündüm..." demeyeceğinize göre, bir usul çerçevesinde gönderdiğim ayetleri tevil de etmemişsiniz!

İnanın bu bana çok ilginç geldi!

Ama sevgim bakidir, bundan emin olabilirsiniz...

Sam Adian
13.08.2012
23:49

Dear Mr. Ozdemir

İnsanın hayranlarının olması ne güzel bir duygu

Efendim, ayetler ile ilgili olarak sizi utandırmak istememiştim. Hem siz zaten benim tezimi kuvvetlendirmişsiniz, benim ilave yapmama gerek yoktur diye düşünmüştüm.

Bakara 282 ve 283. ayet için verilmesi gereken bir cevap var: Kimin Rabbi Allah'a ittika etmeli?

Rab konusu uzun zaman önce üzerinde çalıştığım bir mesele idi. Siz hatırlattıktan sonra yeniden inceleme fırsatım olmadı. Benim görebildiğim üç ana unsur var:

1. Bir şeyin efendisi, sahibi anlamında kullanılan Rab (Borç veren Rabdir)

2. Allah'tan dolayı Rablik yetkisini kullanan (Elbette Allah adına, kainatı yöneten, yani genel müdür gibi)

3. Her şeyi sahibi olması açısından Allah'ın bizatihi kendisinin Rabliği ama bu ifade dolaylıdır.

Siz her üçüne de örnek vermişsiniz. Belki benim ifadelerim tam yerine oturmuyor olabilir. Bu açıdan kusuruma bakmayın.

Maide 72 Allah'tan dolayı Rabliği ifade ediyor, amellerin muhatabı olan Rab

Maide 28 ise, şumülü itibariyle Alhah'ı kasdetmekle birlikte, korkunun bir çeşit "eksi puan" olması sebebiyle yine yetkiyi kullanan üzerinde oldğu şeklinde bir anlam çıkmaktadır.

Bunlar benim anladıklarımdır elbette

Verdiğim örnek örneği ciddiye almanızı öneririm. Konumuzla yakından ilgilidir. Yoksa patron olmayı beğenmediniz mi?

Küçük bir ilave daha yapabilirim. Şirketlerin yönetim kurulları vardır, yönetim kurulu başkanı da genellikle patrondur. Yönetim kurulu üyelerinin her birinin şirket ile ilgili ayrı ayrı alanlarda görevleri vardır. Bunlardan biri de İcracı olan Genel Müdürdür.

Bence patron olmayı seversiniz

Efendim saygılar

Sam Adian
13.08.2012
23:52

Dear Mr. Ozdemir

Hata yaptıysam haklısınız derim tabii. niye demeyim. Bunun örnekleri vardır. Bencillik iddiasında değilim.

Ama bu konuda ne yazık ki böyle bir ifade kullanamayacağım. Bu açıdan haklısınız.

ASlında bu günlerde yazdığım yazıların bir kısmı Rab ile ilgilidir. Eminim ilginizi çeker.

Vesselam

Harun Özdemir
14.08.2012
07:25

Mr. Adian,

Çok kısa ibareleri neden çevirmediğinizi anlayamadım!

"Ben böyle anlıyorum" demeden önce çevirmek, sonra da anlamaya çalışmak gerekmiyor muydu?

Elinizdeki İngilizce çevirilerin hangisi sizi haklı çıkarıyor ise en azından onu yazsaydınız? Çünkü verdiğiniz cevaplar kariyerinize darbe indirecek nitelikte, eğer farkındaysanız. Değilseniz bir sözüm yok!

Gramerden kaçarken, tam olarak ne demek istediğinizi anlamamışım, konu şimdi açıklık kazandı.

"Kimin Rabbi Allah'a ittika etmeli" sorusu, bir sorudan çok adeta cehalet çığlığı!

Basit bir cümleyi sarf ve nahiv olarak tahlil edemiyorsan, bu konulara neden giriyorsun?

Sam Adian
14.08.2012
07:38

Dear Mr.Özdemir

Cehaletimi bağışlayınız. Benimkini beğenmiyorsanız siz niçin çevirip bize anlatmıyorsunuz? Bu daha kolay, madem siz daha iyi biliyorsunuz, o halde söyleyin ne söylemek istiyorsanız.

Ben de Fikrinizi değiştirdiğinizi sanmıştım. "zatı sıfatlar ne olacak" ifadenizden sonra.

İngilizce olanların hangisini tercih ettiğimi zaten en altına yazmıştım.

Buyrun, bizi aydınlatın.

Saygılar

Sam Adian
14.08.2012
07:50

Dear Mr. Ozdemir

Kariyer beklentisi olan birini ben göremiyorum, kimin kariyerine darbe indirecek? Sizin oralarda böyle midir?

Bu konular sizin uhdenizde midir? Hangi konulara girmemize izin verirsiniz?

Siz takip etmiyorsunuz herhalde, ben hatırlatayım "sarf nahiv uzmanı değilim" demiştim. Bir kere daha söylememi ister misiniz? Kaldı ki bundan kaçtığımı nereden çıkardınız, ihtiyaç olduğunda onlarca eser var açar birine bakabilirim. Veya siz anlatırsınız biz de dinleriz. Siz kendinize göre tahlil edin, başkalarının da sizin gibi yapmasını beklemeyin.

Saygılar





Son Eklenen Makaleler
Sam Adian
AN IMPORTANT EXPLANATION
28.05.2024 276 Okunma
Sam Adian
FUNCTIONAL CONCEPTS - 1
3.10.2020 3006 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAKCA - 30
15.06.2017 4351 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - DONUSUM VE YENI DUNYA DUZENI - 29
15.06.2017 2742 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISAT VE HUKUK - 28
14.06.2017 3084 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - UYGULAMA - 27
13.06.2017 2552 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI EVRIM - 26
12.06.2017 4237 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI DENGELER/REFAH TOPLUMU 25
11.06.2017 3801 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - BUYUME VE ETKILER - 24
10.06.2017 5890 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - YAPISAL ANALIZ - MAKRO/MIKRO - 23
9.06.2017 4226 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SERBEST TICARET ve PIYASALAR - 22
8.06.2017 3709 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TUKETIM - 21
7.06.2017 3751 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - FIYAT ANALIZI / Ucret, Fiyat, Para 20
6.06.2017 6919 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - URETIM VE ISHLETME - 19
5.06.2017 4221 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE DOĞAL KAYNAKLAR, 18
4.06.2017 5419 Okunma
1 Yorum 05.06.2017 09:35
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAK VE YATIRIM YONETIMI - 17
3.06.2017 3161 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI YONETIM SISTEMI - BANKA - 16
3.06.2017 3792 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI FAKTORLER - 15
2.06.2017 12306 Okunma
3 Yorum 03.06.2017 14:51
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI PARAMETRELER - 14
2.06.2017 4613 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KARZ-I HASEN / YATIRIM FONU - 13
31.05.2017 4406 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - INFAQ - TASARRUF MEVDUATI - 12
31.05.2017 4083 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - ZEKAT - IKTISADI YONETIM SISTEMI - 11
30.05.2017 6745 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE/C - MEKANIZMALAR 10
29.05.2017 6565 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / B- KOORDINASYON 9
29.05.2017 4613 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / A - 8
29.05.2017 6369 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SADAKA : KAMU MALIYESI - 7
27.05.2017 4714 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE MULKIYET - 6
27.05.2017 4354 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - RIBA - BIR OZGURLUK DOLANDIRICILIGI 5
27.05.2017 4566 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TARIHSEL YANILGILAR - 4
27.05.2017 4150 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 3
25.05.2017 4988 Okunma
1 Yorum 26.05.2017 00:55
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 2
24.05.2017 3530 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 1
24.05.2017 4098 Okunma
Sam Adian
BIRKAÇ NOT
15.01.2014 7806 Okunma
4 Yorum 25.07.2014 16:22
Sam Adian
AKEVLER - 4
8.02.2013 5490 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 3
8.02.2013 6569 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 2
7.02.2013 5066 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 1
7.02.2013 5472 Okunma
Sam Adian
DÜZEN MESELESI ve AKEVLER
3.02.2013 6466 Okunma
1 Yorum 06.02.2013 22:28
Sam Adian
KIYAMET GÜNÜ.....
21.12.2012 7016 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 00:43
Sam Adian
ARASAT'TAN BIR ARSA
18.12.2012 4800 Okunma
Sam Adian
YUNUS-NUH : Mitolojiden Vahye
13.12.2012 12184 Okunma
4 Yorum 14.12.2012 14:59
Sam Adian
El-Lehu, Lehu ve Mülkiyet
9.12.2012 7499 Okunma
1 Yorum 12.12.2012 11:42
Sam Adian
FINANSMAN MESELESI VE ZEKAT
8.11.2012 27160 Okunma
46 Yorum 28.05.2024 13:53
Sam Adian
MÜLKIYET MESELESI ve DÜZEN
6.11.2012 7762 Okunma
7 Yorum 21.11.2012 17:28
Sam Adian
SLT NEDIR?
3.11.2012 9564 Okunma
2 Yorum 04.11.2012 00:19
Sam Adian
Ve MUKADDERAT...
14.10.2012 6296 Okunma
Sam Adian
KARAGÜLLE FELSEFESİ.....
13.10.2012 7661 Okunma
8 Yorum 23.10.2012 03:34
Sam Adian
... VE NIHAYET RAB
12.10.2012 5528 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 01:06
Sam Adian
IŞLEVSIZ TANRI...!
9.09.2012 15270 Okunma
43 Yorum 28.05.2024 14:10
Sam Adian
RUBUBIYET....
6.09.2012 6706 Okunma
2 Yorum 12.10.2012 11:34
Sam Adian
Varlığın Rabbi....
28.08.2012 12247 Okunma
24 Yorum 05.09.2012 10:43
Sam Adian
.... VE TANRI! - 3
15.08.2012 6438 Okunma
1 Yorum 15.08.2012 21:16
Sam Adian
.... VE TANRI! - 2
13.08.2012 6999 Okunma
6 Yorum 14.08.2012 03:44
Sam Adian
.... VE TANRI! - 1
12.08.2012 6957 Okunma
10 Yorum 14.08.2012 07:50
Sam Adian
RAMAZAN ve TARIH
11.08.2012 12120 Okunma
Sam Adian
ORUCUN FAZILETLERI....
9.08.2012 7097 Okunma
4 Yorum 13.08.2012 13:58
Sam Adian
TANRI'NIN BEDENI....
2.08.2012 7602 Okunma
13 Yorum 08.08.2012 18:26
Sam Adian
MATERYALIST NIKAH
22.07.2012 5616 Okunma
2 Yorum 24.07.2012 03:40
Sam Adian
CINSELLIK VE AKIT
19.07.2012 8099 Okunma
11 Yorum 30.07.2012 06:11
Sam Adian
BIR EYLEM OLARAK ZINA
14.07.2012 34559 Okunma
25 Yorum 28.05.2024 13:42
Sam Adian
UTANMAZLIK ZINA MIDIR?
13.07.2012 14310 Okunma
16 Yorum 14.07.2012 21:14
Sam Adian
HADIM'DAN ZINAYA
12.07.2012 11416 Okunma
18 Yorum 13.07.2012 10:00
Sam Adian
EN IYI ANAYASA YAZILI OLMAYANDIR.....
7.07.2012 13502 Okunma
35 Yorum 28.05.2024 14:26
Sam Adian
YARATILIŞ VE DÜZEN
3.06.2012 4963 Okunma
Sam Adian
ADEM VE TOPLUMU - 1
4.05.2012 6995 Okunma
3 Yorum 04.05.2012 15:03
Sam Adian
YARATILIŞ VE SÜREÇ
2.05.2012 5592 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:38
Sam Adian
YARATILIŞ KURAMI VE EVRIM
1.05.2012 5683 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ - 2
30.04.2012 4344 Okunma
Sam Adian
BAZI ELEŞTIRILER
29.04.2012 5602 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 20:51
Sam Adian
YARATILIŞ
29.04.2012 7137 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 13:07
Sam Adian
KUR'AN'DA CEZA KAVRAMI
14.04.2012 16953 Okunma
3 Yorum 19.04.2012 20:21
Sam Adian
ANLAMADA YÖNTEM
12.04.2012 6016 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 16:04
Sam Adian
ORTAK REFERANSLAR ve BIR ÖNERI
11.04.2012 8605 Okunma
9 Yorum 21.06.2012 16:27
Sam Adian
KAT'a ve NEFY - KAVRAMLAR
7.04.2012 12869 Okunma
32 Yorum 09.04.2012 18:02
Sam Adian
ŞURA
6.04.2012 9279 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 20:27
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DEVLET ve IKTIDAR
4.04.2012 9681 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 09:59
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DIN FAKTÖRÜ
1.04.2012 6900 Okunma
11 Yorum 09.04.2012 23:53
Sam Adian
KAT'A ve NEFY
31.03.2012 14006 Okunma
22 Yorum 11.04.2012 01:44
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KARAR MEKANIZMALARI
29.03.2012 11477 Okunma
15 Yorum 31.03.2012 20:26
Sam Adian
CRITICS
27.03.2012 5582 Okunma
2 Yorum 28.03.2012 22:17
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KURUMSALLIK
26.03.2012 6441 Okunma
3 Yorum 27.03.2012 20:01
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - INSAN VE DEVLET
26.03.2012 9437 Okunma
9 Yorum 27.03.2012 16:28
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 2
25.03.2012 4419 Okunma
1 Yorum 25.03.2012 05:43
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 1
24.03.2012 5275 Okunma
2 Yorum 24.03.2012 23:10
Sam Adian
BAŞÖRTÜSÜ
23.03.2012 5583 Okunma
Sam Adian
SOSYAL KAPITALIZM.
21.03.2012 14451 Okunma
24 Yorum 28.05.2024 14:39
Sam Adian
"ADIL DÜZEN"IN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
20.03.2012 5404 Okunma
7 Yorum 23.03.2012 18:49
Sam Adian
Metod ve uygulama
18.03.2012 5605 Okunma
9 Yorum 21.03.2012 10:01
Sam Adian
HMR ve SONUÇ
16.03.2012 12324 Okunma
18 Yorum 16.03.2012 18:08
Sam Adian
ANLAMAK.....
15.03.2012 6505 Okunma
5 Yorum 16.03.2012 18:21
Sam Adian
HMR HAKKINDA - 2
14.03.2012 7201 Okunma
7 Yorum 15.03.2012 08:14
Sam Adian
INSANLIK ANAYASASI HAKKINDA-1
12.03.2012 4092 Okunma
2 Yorum 12.03.2012 17:32
Sam Adian
RIBA'nın UNSURLARI
11.03.2012 12742 Okunma
12 Yorum 15.03.2012 16:14
Sam Adian
RIBA ve EKONOMI-1
9.03.2012 6992 Okunma
7 Yorum 10.03.2012 19:31
Sam Adian
DARB-I MESEL VE YETKI GASPI
8.03.2012 10522 Okunma
22 Yorum 11.03.2012 16:10
Sam Adian
RIBA VE EKONOMI
7.03.2012 12426 Okunma
15 Yorum 09.03.2012 06:04
Sam Adian
SÖYLEYECEKLERIMIZ VAR
1.03.2012 4687 Okunma
5 Yorum 10.03.2012 08:24
Sam Adian
INSAN VE DÜZEN
1.03.2012 4799 Okunma
6 Yorum 01.03.2012 19:11
Sam Adian
SLT ve MESCID
25.02.2012 4350 Okunma
Sam Adian
HAMR ve HUMR
25.02.2012 53013 Okunma
19 Yorum 28.05.2024 13:50


© 2024 - Akevler