Sam Adian
MATERYALIST NIKAH
22.07.2012
5271 Okunma, 2 Yorum

 

Ve Evlilik Emperyalizmi

 

Geçmişten günümüze kadar,hatta aynı çağda farklı toplum ve bölgelerde yaşayan insanların sahip olduğu kültür,inanç,töre,ideoloji gibi unsurlara göre cinsellik uygulamaları, sınırlama ve özgürlüğü göreceli olmuştur. Kimi topluma göre sapkınlık olan bir davranış biçimi  başka bir topluma göre tabii bir eylem olabilmektedir.

 

Kur’an ın bir yöntemi vardır. Bir şeye “helal” diyor ise, o şeyin nasıl helal olacağını bir daha anlatmaz. Ancak o helal olan şeyde eğer dikkat edilmesi gereken şeyler varsa sadece onlara dikkat çeker. Onları da ayrıca tanımlar. Buna göre güncel konumuz olan cinsellik meselesi de böyledir. Cinsellik helal olduğuna göre, bunun nasıl helal olacağını anlatmasına gerek yoktur. Eğer bu helalliğin içerisinde herhangi bir kısıtlama veya dikkat edilmesi gereken nokta veya noktalar var ise, onları anlatmakla yetinmektedir.

 

Bizim “evlilik” olarak anladığımız ve bazılarının “akitli birliktelik” dedikleri kadın-erkek ilişkilerini düzenleyen “kurumsal” çerçeve müesses fıkıhta son derece materiyalist bir görünüm arzetmekle birlikte, Kur’an da bu konuda detay yoktur. Herşeyden önce, Allah’ın insan’a daha doğrusu bize yani Beşer’e vermiş olduğu birtakım hususiyetleri göz ardı ederek bizi yani Beşer’i de bir meta haline dönüştüren manada yapısal kurallar, özellikle gelenekselciliğin emperyalist çabalarından başka bir şey değildir.

 

Bugün bazı şeylere hepimiz itiraz ediyoruz. Itirazlarımızın gerekçesi farklı olsa bile bir vakıadır. Materyalistleri sevmiyoruz ama, müesses kurallarımızın ne kadar materyalist olduğunu görmek de işimize gelmiyor. Sürrealist yaşamaya alışmışız gibi. Her meselede olduğu gibi Cinsellik meselesi de böyle. Özellikle kavramlar üzerinde yoğun bir karmaşa var. Kısaca bir göz atmak gerekirse.

 

CINSELLIK :  Meşrudur, helaldir. Kur’an ın özel olarak tanımladığı “suç” veya “aşırılık” sınırları içine girmediği sürece, herhangi bir kısıtlama getirilemez.

 

NIKAH  :  Kur’an da “nikah” cinsel ilişki manasında kullanılmaktadır. Cinsel ilişkiyi meşrulaştırmak değil, cinsel ilişkinin kendisini tanımlamak için kullanılır.

 

Nikah Akdi :  Aralarında cinsel ilişki için bir mani bulunmayanların özgür iradeleriyle birbirlerine söz vermeleri demektir.

 

Nikah akdinin yazılı olması düşünülemez. Eğer öyle olsaydı Nisa 25 ve Nur 33 te mukatebe edin denmezdi. Demek ki “nikah akdi” yazılı bir anlaşma değildir.

 

Akit: icap ve kabule dayalı Söz vermek/sözleşmek manasındadır. Yazılı akitlere “anlaşma” (Mukatebe) denir.

 

Mukatebe :  Yazılı anlaşma. Noter huzurunda veya kamu yetkililerinin huzurunda yapılan anlaşmadır. Yazılıdır ve tanıkların huzurunda yapılır. (bakara 282’ye göre)

 

Zina :  “Nikah akdi” bulunan kadının bir başkası ile cinsel ilişki kurmasına denir. Ispat zorunluluğu vardır. Cezası tanımlanmıştır.

 

FHŞ :  Cinsel etik yoksunluğu da dahil olmak üzere her türlü “etik yoksunluğu” demektir.Tanımlanmış ceza ve hukuki çerçeveye göre muamele edilir. Cinsel ilişki kurulamayacak olanlarla cinsel ilişkiye girmek, lezbiyenlik veya homoseksüellik, aleni çirkinlik, aşırılık, şantaj, adaletsizlik, zina, iftira vs. gibi.

 

Zina “cinsel etik yoksunluğu” dur. Ancak hukuki çerçevesi ayrıca belirlenmiştir. Dolayısıyla FHŞ kavramı içine giren eylemler, hukuk çerçevesi ayrıca belirlenmemiş ise bu durumda FHŞ hükümlerine göre yorumlanır. Eğer özel olarak hukuki çerçevesi belirlenmiş ise, belirlenen bu özel statüye göre değerlendirilmek durumundadır. Zina gibi. “suç” kavramı genişletilemez ve genelleştirilemez.

 

Mehir :  Bu Kur’an ın kullandığı bir kavram değildir. Bize göre kadını “meta” haline getiren bir uygulamadır. Eğer nikah, bir “iş akdi” veya “mülkiyet” içermiyor ise, herhangi bir “bedel” söz konusu değildir. Dolayısıyla “mehir” de nikah için bir şart değildir.

 

Mehir bir boşanma tazminatı olarak addedilebilir ancak böyle addedilebilmesi için de bir hukuk gereklidir. Yazılı anlaşmalara dayalı nikahta böyle bir husus zikredilmiş ise mümkün olur.

 

İzin :  Nikah “irade ehliyeti”ne sahip olanlar arasında gerçekleşen bir eylemdir. Bu sebeple herhangi bir izne tabi değildir. Eğer nikah “iş akdi” de içeriyor ise, bu durumda kadının “ehli”nin yani “ebeveyn” rızası da aranır. Bunun dışında, üçüncü tarafların “nikah”a karışma veya müdahale etme yetkisi veya hakkı yoktur.

 

Köle-Cariye :  Kendi iradesini kullanma yetkisi bulunmayan, hür olmayan erkek ve kadın anlamındadır. Kur’an da geçen bazı ifadeler özellikle “nikah” bahsi ile ilgili olarak, sıklıkla cariye atfı yapılır.

 

Ancak, ben hiç Cariye görmedim, Cariyesi olan herhangi birini işitmedim, tanık da olmadım. Bir köle de görmedim, bir cariye veya kölenin neye benzediğini bilmem. Sizlerin de bildiğini sanmıyorum. Öyleyse Kur’an bize olmayan bir varlık üzerinden örnek vermiş olamaz. Bu sebeple konunun, yani “nikah” kavramının böyle bir olguya dayatılması veya kilitlenmesi mümkün olmadığı gibi, bazı ifadelerin mana itibariyle bize hitap ediyor olması da gerekir. Bilmediğimiz ve anlamamız mümkün olmayan bir şey üzerinden hüküm çıkaramayız. Bize göre bundan kastedilen şey “hizmet gören”dir. Nur 33 bunu açıklamaktadır. Orada “mimmâ meleket eymânukum “ ifadesi Köle olarak algılanmakla birlikte ayetin devamında bu durumda olanların “ebeveyn”lerinin rızasını arar. Eğer gerçekte bundan kastedilen şey “köle” olsaydı o zaman ebeveyn değil, sahibinin rızası aranmalıydı.

 

İfadelerin “cariye” olarak algılanması, bir yandan “nikah” kavramına sınırlama getirilirken, diğer yandan kural dışı yöntemleri meşrulaştırma gayreti anlamına da gelir. Bize göre doğru değildir. (Müesses anlayış açısından)

 

Nikah’ta Şahit: Eğer Nikah, özel bir anlaşmaya dayanmıyor ise, şahit de söz konusu değildir. Mukatebe edilen bir uygulama ile nikah gerçekleşiyor ise, bu durumda sözleşme hükümleri gereğince şahitler huzurunda yapılmalı, kanıtlanabilir olmalıdır.

Nikah’ta bildirim zorunluluğu: Eğer “rızalaşılmış” bir nikah söz konusu ise, herhangi bir bildirim zorunluluğu yoktur. (Nisa 24’te olduğu gibi) Eğer nikah, özel bir anlaşmaya dayanıyor ise, yani mukatebe edilmiş bir anlaşmaya dayanıyor ise, bu durum zaten kamu tarafından denetlendiği için ilave bir bildirim de gerekli değildir. (Nisa 25 ve Nur 32-33 te olduğu gibi)

Niçin “nikahlanın” değil de “nikahlayın” diyor (Nisa 25, Nur 32-33) : Çünkü Özel bir anlaşma söz konusudur ve bu anlaşmaların denetlenmesi gerekir. Doğal olarak bu görev kamuya verilmiştir. Yani, “iş akdi” veya “mal”a dayalı bir ilişki söz konusudur. Dolayısıyla bu hükümlerin tescili gerekir.

Boşanma ayetlerindeki hükümler, “nikah” için uygulanabilecek olan özel anlaşmaları referans alır. Mesela:   Talak suresi 1 ve 2. “Ey Nebi” diye başlayarak boşanmadan söz eder. Yani “EY YEREL ÖRFÜN BAŞI, EY KAMU SORUMLUSU” demektedir. Ve “Bunların anlaşmasını sen yaptın, o halde şimdi bu anlaşmaya göre aralarındaki problemi çöz” anlamına gelir. Dolayısıyla şahitlerin huzurunda yapılması kaçınılmaz olur. Çünkü özel bir anlaşma vardır (nisa 25 veya Nur 33 gereği) ve bu anlaşmadan doğan yükümlülüklerin ihlal edilen kısmının tesbiti ve isbatı gerekir. Ancak bu, özel anlaşma içeren durumlarda geçerlidir. Bu düzenleme, “Nikah” için “Şahit” manasına gelmez.  Bu sebeple biz “nikah akdinin ibrazına gerek yoktur” demiştik.

 

Ancak, “Kimseyi sokağa atmadan” yapmak gerektiği de açıkça ortadadır. Çünkü Ayet, iddet bekleme süresinde evlerinden çıkarılamayacaklarını da ifade eder. Nisa 35 te de benzer bir durum vardır. Ayet INSANLAR’a hitap etmektedir, yani kamuya. Aslolan anlaşmanın sürdürülebilir olmasıdır. Fahşiyat, anlaşma hükümlerinin geçersiz olması için bir neden kabul edilmektedir.

 

Boşanmada nafaka, Eğer taraflara ait bir çocuk varsa “velayet” hukuku çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Bu husus “nikah” ile ilgili değildir. Dolayısıyla Nafaka gerekçesiyle Nikah akdinin tescili talep edilemez. (Eğer taraflar talep etmiyorlar ise)

 

Maruf, yani örfi mevzuat, ancak ve ancak yazılı sözleşmelerin, yani özel hükümler içeren yazılı anlaşmaya dayalı nikah akdinin düzenlenmesi anlamındadır. Bu husus önceden düzenlenebilir ve taraflar bu düzenlemelere göre anlaşmalarını yapabilirler. Ancak bu tamamen örfi tercihtir ve çerçevesi de ancak “Özel Hükümler”i düzenleyen Nisa 25 ve Nur 33 kapsamındaki sözleşmeler için olabilir. Nikah alanını daraltan düzenlemeler olamaz.  Bakara 232, nikah alanının daraltılamayacağını da kanıtlamaktadır.

 

Bakara 235’te “nisa” kelimesi atıflı gelmektedir. Yani taraflar boşanmış olsalar bile, sözleşmenin hükümleri henüz sona ermemiştir. Bu nedenle “nisa” kelimesi atfedilmiştir. Ancak önemli bir durum da vardır: Anlaşmanın hükümleri hala geçerliliğini koruyor olmakla birlikte, bu durum bir başka nikah konuşmaya engel değildir. Ancak geleceğe matuf bir nikah akdine azmetmenin mümkün olmayacağına vurgu yapılmaktadır. Çünkü o nikah akdinin gerçekleşmeme ihtimali vardır. Yani bir anlaşmanın hükümleri tamamiyle sona ermeden bir başka anlaşma yapılamaz. Ancak bu durum romantizme de engel değildir.

 

Nur 33’te nikahlanmaktan söz etmesine rağmen niçin ayrıca yazılı bir anlaşmadan bahsedildiği üzerinde düşünmek gerek. Bizim açımızdan, geleneksel anlayış çerçevesinde “nikah” kavramına getirilen kısıtlamalar ve özellikle ceza uygulamalarının genişletilmesi çabaları, materyalist nikah radikalizminden başka bir şey değildir. Bu benim tanımımdır, başkası başka türlü tanımlar veya düşünür.

 

Vesselam

 

 

 

 

 


YorumcuYorum
Sam Adian
24.07.2012
03:28

MEHIR Evlenme sırasında kadına yapılan ödemenin adı. Evlilikte kadının nikâh akdi veya cinsel temasla hak kazandığı varsayılan mal veya para anlamında bir fıkıh terimi. Sünnet ve fıkıh literatüründe mehir kelimesi yerine, bu kelime ile eş anlamda olduğu düşünülen; "sadûk", "saduka","nıhle", "farîza", "ecr", "hıbâ", "ukr", "alâik", "tavl" ve "nikâh" kelimeleri de “mehir” manasında kullanılmıştır. Cahiliye devrinde mehri kızın velileri alır ve adına da "nihle" derlerdi. Hıristiyanlarda da “drahoma” mehir uyglamasının bir türevidir. Tek fark erkeğin değil kadının erkeğe verdiği, ödediği bir şeydir. Fıkıh, Mehri farz değil “vacip” olarak görmektedir. Müesses fıkha göre Dâru'l-islâm'da bir kadınla cinsel temas, ya had cezasını gerektirir, ya da mehir hakkını doğurur. Resulullah’ın uygulamalarında “mehir” bir çeşit hediye olarak görülmektedir. Bu hediye bir yüzük olabileceği gibi, güzel bir söz de olabilir. Bu husus da yine sünnet kaynaklarında rivayet edilmektedir. “Mehir” denilen şeyin “gönül hoşluğu” olduğu konusunda hemen hemen herkes hemfikirdir. Nisa 4. Ayetten bu hediyeleşmenin “karşılıksız, arı, saf” olduğunu ve her iki taraf için de geçerli olduğunu anlıyoruz. Yani sadece erkeğin kadına veridği bir şey değil, her iki tarafın birbirine verdiği hediye şeklindedir. Mehrin “nikah akdinin rükun veya şartlarından olmadığı” hususunda da fıkhın görüşbirliği vardır. (Serahsî, el-Mebsut, Cassas , Ahkam-ül Kur’an vd.) Bu sebeple “mehirsiz” olarak yapılan nikah geçerli sayılmıştır. Yani Sayın özdemir’in deyimiyle fasıt değildir. Bu konuya Bakara 236. Ayet açıklık getirmektedir: Kendilerine dokunulmamış veya kendilerine herhangi bir ödeme sözü verilmemiş olan kadınların boşanmasından söz ederken bunun sakıncası olmadığını söylemektedir. Bu aynı zamanda “mehir” denilen şeyin “örfi” olduğunu, ancak söz verildikten sonra zorunluluk arzettiğini de kanıtlamaktadır. Boşanma, yani kamu tarafından muhakeme edilen boşanma ancak “geçerli/tescil edilmiş bir sözleşmeden sonra” mümkün olduğuna göre, Mehir denilen şeyin sadece bir sözleşme kuralı olduğu da açıkça anlaşılmaktadır. Nisa 20. Ayette de önemli bir ayrıntı söz konusudur. Bir sözleşme ile taahhüt edilmiş olan şey, ancak sözleşmenin ihlali veya sözleşme hükümlerinin yerine getirilmemesi halinde geçersiz olur. Aksi halde o taahhütten geri dönmek mümkün değildir. Bu ayet üzerinde ayrıca düşünmek de gereklidir. Sonuç olarak, müesses fıkıh “mehri” nikahın rüknü olarak görmemesine rağmen, mehirsiz cinsel ilişkinin had gerektirdiğine hükmetmektedir. Bu çelişki anlaşılabilir değildir. Bana göre “mehir” herhangi bir sebeple “nikah” için gerekli olan bir uygulama değildir. Nikah özgür irade ile gerçekleştiğine göre, bu hususun üçüncü tarafların belirleyeceği kurallara göre yürütülmesi düşünülemez.

Sam Adian
24.07.2012
03:40

Denge Unsuru

Nur 33’te ifade edilen : “…fe kâtibûhum in alimtum fîhim hayren, ve âtûhum min mâlillâhillezî âtâkum…” ifadesini iyi anlamak gerektiği kanaatindeyim. Kur’an, Nikah için herhangi bir bedel öngörmediği halde, Yazılı bir anlaşma ile mal devri niçin gerekli olsun? Ayetin ifade etitği “…vellezîne yebtegûnel kitâbe mimmâ meleket eymânukum..” ifadesine dayanarak, resmi olarak mal devri gerektiği anlaşılmaktadır. Şimdi bir soru soralım, “Hizmet gören” ile “hizmet gördüren” arasında ne fark vardır? Bu soruya sosyolojik açıdan pek çok cevap bulunabilir. Ama benim gibi kapitalizmin göbeğinde yaşayan birinin vereceği en basit cevap “patron-işçi ilişkisi” olacaktır. Yani biri “yed” sahibidir, diğeri “yed”e muhtaçtır. Birinin parası vardır, diğerinin yoktur, birinin malı vardır, diğerinin yoktur. Meseleye bir başka açıdan bakmak gerekirse: Tayyib erkekler - tayyib kadınlar Habis erkekler - habis kadınlar Müşrik erkekler - müşrik kadınlar Zina eden kadılar - zina eden erkekler Mü’min erkekler - mü’min kadınlar…. Yani DENGE. İki taraf arasında bir dengesizlik söz konusu ise, dengenin güçlü olandan yana bozulacağı şüphesizdir. İlişkilerde de böyledir. Denge yoksa, güçsüz olan taraf boyun eğecek ve hayat boyu eziyet çekecek, iradesini kullanamayacaktır. Dolayısıyla bir ilişki için en temel kural olan “irade” olmadan zorunlu bir “rıza” söz konusu olacaktır. Çünkü ihtiyaç vardır. Nur 33 teki durum da böyledir. “Eğer hizmetinizde ise….” Açıkça patron siz iseniz demektedir. Bunun anlamı nedir? Basitçe, “eğer başarılı olacağına inanıyorsanız, önce muhatabınızı müsavi hale getirin. Ona mal verin. Özgür iradesiyle karar verebilmesini sağlayın. Buna rağmen hala sizden nikah talep ediyorsa o zaman sorun yok” demektir. Ama bunun karşılığında onu fhş ye de zorlamayın. Onun ahlaksızlık yapmasına neden olmayın. İşte bu yüzden bir anlaşma gerekmektedir. Çünkü verdiğiniz malı bir daha geri almamanız gerekir. Geri isteyemezsiniz. “vazgeçtim ben oynamıyorum” diyemezsiniz. Muhatabınıza mal verdikten sonra sizi istemez ise o zaman da sorun yok, çünkü görevinizi yaptınız demektir.





Son Eklenen Makaleler
Sam Adian
FUNCTIONAL CONCEPTS - 1
3.10.2020 2763 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAKCA - 30
15.06.2017 4155 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - DONUSUM VE YENI DUNYA DUZENI - 29
15.06.2017 2554 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISAT VE HUKUK - 28
14.06.2017 2921 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - UYGULAMA - 27
13.06.2017 2402 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI EVRIM - 26
12.06.2017 3934 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI DENGELER/REFAH TOPLUMU 25
11.06.2017 3485 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - BUYUME VE ETKILER - 24
10.06.2017 5480 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - YAPISAL ANALIZ - MAKRO/MIKRO - 23
9.06.2017 3918 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SERBEST TICARET ve PIYASALAR - 22
8.06.2017 3403 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TUKETIM - 21
7.06.2017 3451 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - FIYAT ANALIZI / Ucret, Fiyat, Para 20
6.06.2017 6577 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - URETIM VE ISHLETME - 19
5.06.2017 3905 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE DOĞAL KAYNAKLAR, 18
4.06.2017 5084 Okunma
1 Yorum 05.06.2017 09:35
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAK VE YATIRIM YONETIMI - 17
3.06.2017 2920 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI YONETIM SISTEMI - BANKA - 16
3.06.2017 3465 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI FAKTORLER - 15
2.06.2017 11976 Okunma
3 Yorum 03.06.2017 14:51
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI PARAMETRELER - 14
2.06.2017 4262 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KARZ-I HASEN / YATIRIM FONU - 13
31.05.2017 4075 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - INFAQ - TASARRUF MEVDUATI - 12
31.05.2017 3776 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - ZEKAT - IKTISADI YONETIM SISTEMI - 11
30.05.2017 6373 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE/C - MEKANIZMALAR 10
29.05.2017 6251 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / B- KOORDINASYON 9
29.05.2017 4305 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / A - 8
29.05.2017 6056 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SADAKA : KAMU MALIYESI - 7
27.05.2017 4404 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE MULKIYET - 6
27.05.2017 4082 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - RIBA - BIR OZGURLUK DOLANDIRICILIGI 5
27.05.2017 4246 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TARIHSEL YANILGILAR - 4
27.05.2017 3856 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 3
25.05.2017 4631 Okunma
1 Yorum 26.05.2017 00:55
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 2
24.05.2017 3301 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 1
24.05.2017 3849 Okunma
Sam Adian
BIRKAÇ NOT
15.01.2014 7458 Okunma
4 Yorum 25.07.2014 16:22
Sam Adian
AKEVLER - 4
8.02.2013 5256 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 3
8.02.2013 6311 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 2
7.02.2013 4745 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 1
7.02.2013 5152 Okunma
Sam Adian
DÜZEN MESELESI ve AKEVLER
3.02.2013 6152 Okunma
1 Yorum 06.02.2013 22:28
Sam Adian
KIYAMET GÜNÜ.....
21.12.2012 6692 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 00:43
Sam Adian
ARASAT'TAN BIR ARSA
18.12.2012 4566 Okunma
Sam Adian
YUNUS-NUH : Mitolojiden Vahye
13.12.2012 11669 Okunma
4 Yorum 14.12.2012 14:59
Sam Adian
El-Lehu, Lehu ve Mülkiyet
9.12.2012 7158 Okunma
1 Yorum 12.12.2012 11:42
Sam Adian
FINANSMAN MESELESI VE ZEKAT
8.11.2012 26602 Okunma
45 Yorum 18.11.2012 00:41
Sam Adian
MÜLKIYET MESELESI ve DÜZEN
6.11.2012 7442 Okunma
7 Yorum 21.11.2012 17:28
Sam Adian
SLT NEDIR?
3.11.2012 9168 Okunma
2 Yorum 04.11.2012 00:19
Sam Adian
Ve MUKADDERAT...
14.10.2012 6048 Okunma
Sam Adian
KARAGÜLLE FELSEFESİ.....
13.10.2012 7330 Okunma
8 Yorum 23.10.2012 03:34
Sam Adian
... VE NIHAYET RAB
12.10.2012 5209 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 01:06
Sam Adian
IŞLEVSIZ TANRI...!
9.09.2012 14755 Okunma
42 Yorum 18.09.2012 01:06
Sam Adian
RUBUBIYET....
6.09.2012 6402 Okunma
2 Yorum 12.10.2012 11:34
Sam Adian
Varlığın Rabbi....
28.08.2012 11804 Okunma
24 Yorum 05.09.2012 10:43
Sam Adian
.... VE TANRI! - 3
15.08.2012 6142 Okunma
1 Yorum 15.08.2012 21:16
Sam Adian
.... VE TANRI! - 2
13.08.2012 6624 Okunma
6 Yorum 14.08.2012 03:44
Sam Adian
.... VE TANRI! - 1
12.08.2012 6621 Okunma
10 Yorum 14.08.2012 07:50
Sam Adian
RAMAZAN ve TARIH
11.08.2012 11749 Okunma
Sam Adian
ORUCUN FAZILETLERI....
9.08.2012 6778 Okunma
4 Yorum 13.08.2012 13:58
Sam Adian
TANRI'NIN BEDENI....
2.08.2012 7260 Okunma
13 Yorum 08.08.2012 18:26
Sam Adian
MATERYALIST NIKAH
22.07.2012 5271 Okunma
2 Yorum 24.07.2012 03:40
Sam Adian
CINSELLIK VE AKIT
19.07.2012 7759 Okunma
11 Yorum 30.07.2012 06:11
Sam Adian
BIR EYLEM OLARAK ZINA
14.07.2012 33753 Okunma
24 Yorum 24.07.2012 09:50
Sam Adian
UTANMAZLIK ZINA MIDIR?
13.07.2012 13779 Okunma
16 Yorum 14.07.2012 21:14
Sam Adian
HADIM'DAN ZINAYA
12.07.2012 10977 Okunma
18 Yorum 13.07.2012 10:00
Sam Adian
EN IYI ANAYASA YAZILI OLMAYANDIR.....
7.07.2012 12988 Okunma
34 Yorum 10.07.2012 22:30
Sam Adian
YARATILIŞ VE DÜZEN
3.06.2012 4659 Okunma
Sam Adian
ADEM VE TOPLUMU - 1
4.05.2012 6648 Okunma
3 Yorum 04.05.2012 15:03
Sam Adian
YARATILIŞ VE SÜREÇ
2.05.2012 5280 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:38
Sam Adian
YARATILIŞ KURAMI VE EVRIM
1.05.2012 5398 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ - 2
30.04.2012 4027 Okunma
Sam Adian
BAZI ELEŞTIRILER
29.04.2012 5259 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 20:51
Sam Adian
YARATILIŞ
29.04.2012 6798 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 13:07
Sam Adian
KUR'AN'DA CEZA KAVRAMI
14.04.2012 16577 Okunma
3 Yorum 19.04.2012 20:21
Sam Adian
ANLAMADA YÖNTEM
12.04.2012 5717 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 16:04
Sam Adian
ORTAK REFERANSLAR ve BIR ÖNERI
11.04.2012 8310 Okunma
9 Yorum 21.06.2012 16:27
Sam Adian
KAT'a ve NEFY - KAVRAMLAR
7.04.2012 12447 Okunma
32 Yorum 09.04.2012 18:02
Sam Adian
ŞURA
6.04.2012 8967 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 20:27
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DEVLET ve IKTIDAR
4.04.2012 9334 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 09:59
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DIN FAKTÖRÜ
1.04.2012 6558 Okunma
11 Yorum 09.04.2012 23:53
Sam Adian
KAT'A ve NEFY
31.03.2012 13580 Okunma
22 Yorum 11.04.2012 01:44
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KARAR MEKANIZMALARI
29.03.2012 11141 Okunma
15 Yorum 31.03.2012 20:26
Sam Adian
CRITICS
27.03.2012 5288 Okunma
2 Yorum 28.03.2012 22:17
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KURUMSALLIK
26.03.2012 6122 Okunma
3 Yorum 27.03.2012 20:01
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - INSAN VE DEVLET
26.03.2012 9077 Okunma
9 Yorum 27.03.2012 16:28
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 2
25.03.2012 4170 Okunma
1 Yorum 25.03.2012 05:43
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 1
24.03.2012 4973 Okunma
2 Yorum 24.03.2012 23:10
Sam Adian
BAŞÖRTÜSÜ
23.03.2012 5268 Okunma
Sam Adian
SOSYAL KAPITALIZM.
21.03.2012 13957 Okunma
23 Yorum 23.03.2012 04:25
Sam Adian
"ADIL DÜZEN"IN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
20.03.2012 5082 Okunma
7 Yorum 23.03.2012 18:49
Sam Adian
Metod ve uygulama
18.03.2012 5289 Okunma
9 Yorum 21.03.2012 10:01
Sam Adian
HMR ve SONUÇ
16.03.2012 11905 Okunma
18 Yorum 16.03.2012 18:08
Sam Adian
ANLAMAK.....
15.03.2012 6189 Okunma
5 Yorum 16.03.2012 18:21
Sam Adian
HMR HAKKINDA - 2
14.03.2012 6829 Okunma
7 Yorum 15.03.2012 08:14
Sam Adian
INSANLIK ANAYASASI HAKKINDA-1
12.03.2012 3792 Okunma
2 Yorum 12.03.2012 17:32
Sam Adian
RIBA'nın UNSURLARI
11.03.2012 12395 Okunma
12 Yorum 15.03.2012 16:14
Sam Adian
RIBA ve EKONOMI-1
9.03.2012 6661 Okunma
7 Yorum 10.03.2012 19:31
Sam Adian
DARB-I MESEL VE YETKI GASPI
8.03.2012 10112 Okunma
22 Yorum 11.03.2012 16:10
Sam Adian
RIBA VE EKONOMI
7.03.2012 12152 Okunma
15 Yorum 09.03.2012 06:04
Sam Adian
SÖYLEYECEKLERIMIZ VAR
1.03.2012 4422 Okunma
5 Yorum 10.03.2012 08:24
Sam Adian
INSAN VE DÜZEN
1.03.2012 4493 Okunma
6 Yorum 01.03.2012 19:11
Sam Adian
SLT ve MESCID
25.02.2012 4030 Okunma
Sam Adian
HAMR ve HUMR
25.02.2012 51338 Okunma
18 Yorum 10.01.2020 12:34
Sam Adian
DÖRT DELIL
22.02.2012 5068 Okunma
4 Yorum 02.03.2012 07:45


© 2024 - Akevler