Sam Adian
Metod ve uygulama
18.03.2012
5607 Okunma, 9 Yorum

Rasyonel değerlendirme ve öneriler

 

 

Karagülle-“Bizim karşımızda, “Adil Düzen”in karşısında iki grup var.

 

BİRİNCİ GRUP:

Bugün Müslümanlar sefil durumda, zelil durumda…

Bunun sebebi nedir?

Sebebi şeriattır!

Herkes aklına gelene haram demiş, helalleri haram yapmış... Müslümanları hareketsiz hâle getirmiş, iş yapamaz yapmış... Fakirleşmişler, yenilmişlerdir... Gereksiz ibadetlerle vakitlerini doldurmuşlar, böylece işlerini aksatmışlardır... Biz Kur’an’a tâbi olmalıyız. Kur’an’da açıkça ne varsa sadece onu yapmalı veya yapmamalıyız. Domuz eti diyorsa sadece onu yemeyelim. Birçok şeyi ne diye hâlâ yapıyoruz? Namaz duadır. Duamızı yapalım; secde, rükû isteyen yapsın. Cemaatle değil ayrı ayrı kılalım. Vakitlerinde değil istediğimizde kılalım.

 

Sitemizde tartışan Sam Adian, Yaşar Nuri Öztürk, Zekeriya Beyaz bunlardandır.”

 

Öncelikle bazı hususları düzeltmek isterim: (benimle ilgili olarak)

  1. “Adil Düzen” dediğiniz şeyi tam olarak henüz bilmiyorum. Tanımlarınızdan ve siteden okuduklarımla bir sonuca ulaşmaya çalışıyorum. Bu yüzden “Karşısında olmak” veya “yanında olmak” için yeterli veriye sahip değilim Ancak, Kur’an ı referans alan her çalışmanın yanında olmak gerektiğini biliyorum.
  2. SLT ile ilgili yazılarımızda “namazın durumunu” değerlendirmiş idik. Detaylı tekrar etmek istemiyorum. Dileyen yeniden gözden geçirir. Ancak, SLT canı isteyenin istediği zaman yapacağı bir şey değildir. Vakit ile bağılıdır. Vakitlerinde olmalıdır. Vakitsiz SLT olmaz. Eğer birileri “canı istediğinde” yapıyor ise bu onların tercihidir. Ben böyle bir şey söylemedim.
  3. Zekeriya Beyaz’ı hiç bilmiyorum, (internet sitelerine düşen haberlerin dışında) Yaşar Nuri Öztürk’ü zaman zaman internette denk gelirse dinlediğim olmuştur. Ama onların hangi kulvarda koştuklarını anlamaya yetecek veya bir taraf olarak değerlendirecek pozisyonda değilim. Evet, yukarıda söylediklerinizin pek çoğu benim de savunduğum, kur’an dan anladığım şeylerdir. Ancak tanımlamanızın tümüne katılmam mümkün değil.

 

Bu hususların dışında tanımlamanıza büyük ölçüde katılıyorum. Ama bu bir eleştiri veya reddetme gerekçesi değil, bir durum tespiti şeklinde anlaşılmalıdır.

 

Yazınızda ifade ettiğiniz diğer hususlar ile ilgili:

 

İkinici gurubun iddiası olarak diyorsunuz ki: “Kur’an geldi. 13 sene içinde bir devlet kurdu. Peygamber uyguladı, 10 sene içinde Arabistan’ı birleştirerek ulus devlet yaptı. Fukaha geldi, içtihatlar yaptılar, bir asır gibi bir zamanda tüm dünyada etkin süper güç oldular. Bu durum bin sene sürdü…”

 

Evet Resulullah toplam 23 sene zarfında bir ulus devleti kurdu. Ama bu devlet 1000 yıl sürmedi. Bin yıl süren şey, onun mirasını kullananların saltanatıdır. Eğer ikinci gurubun iddiası bu ise, Hayal dünyasında yaşıyorlar demektir. Tarihi mi bilmiyorlar? Hiç sanmıyorum, biliyorlar ama onu diledikleri gibi kullanıyorlar.  Resulullah’ın kurduğu bu düzen ne yazık ki bin yıl sürmedi, 4 halife ile birlikte sona erdi. Niçin?

 

Ebubekir Resulullah vefat ettiğinde Müslümanları mescitte toplayıp “İşte Allah’ın kitabı, onun helallerini helal, haramlarını haram kabul edin, bu size yeter” dememiş miydi? Demişti ama, Muaviye Ebu Hureyre’yi kullanarak hadis uydurmaya başlamıştı.  Hz.Ömer’in susturduğu, Hz. Osman’ın tehdit ettiği Ebu Hureyre Muaviyenin dayanağı haline gelmişti.  (Ebu Hureyre’nin bu hadiseri söyleyip söylemediğini bilmiyoruz elbette, ama Muaviye’nin Ebu Hureyre kaynaklı hadislere dayanarak saltanazını hakim kıldığı bir vakıadır) Ebu Hureyre’yi eleştirmek değildir amacımız. Tarihi ve süreci hepiniz biliyor olmalısınız. Burada  tekrar etmekten ziyade hatırlatmak doğru olur kanaatindeyim.

 

Ve devamında ikinci gurubun iddiası olarak diyorsunuz ki: “Hangi delilinize dayanarak haram ve helallerin bizi geri bıraktığını iddia ediyorsunuz? Tam tersine şeriata uymadığımız için geri kaldık.”

 

İşte asıl mesele de budur, “Hangi şeriat?” Kur’an ın Şeriatı mı, Muaviye’nin şeriatı mı, Emevilerin şeriatı mı veya diğerlerinin şeriatı mı? Hangi şeriat? Ciltler dolusu helaller haramlar ortaya koydular, Takva’yı korku yaptılar. Sonuç ne oldu? Korkuyla ibadet eden “raina” topluluğu oluştu. Gerçekte kimsenin benimsemediği, özümsemediği binlerce kural karşısında boyun eğmekten başka ne yaptılar?

 

Muaviye ile başlayan uydurmacılık, onunla sona ermedi elbette. “Sahih Hadis” kaynaklarında bunlardan yüzlerce binlerce bulabilirsiniz.

 

Birinci guruba cevaben diyorsunuz ki: “Ama bunun sebebi şeriatın yanlışlığı değildir, Kur’an değildir, Sünnet değildir. Fukahanın icma ve içtihatları değildir.”

 

Eğer şeriat’ten kastınız Kur’an şeriatı ise, elbette bunun sebebi şeriat değildir. Ama eğer şeraitten kastınız elimizde bulunanlar ise, bu şeriatın yanlışıdır. Çünkü, Ebu Hanife’nin niçin katledildiğini hatırlar ve yerine geçen talebesinin nasıl “fetva” verdiğini düşünürseniz eğer evet “bu şeriatın yanlışıdır”

 

Bu vahim karmaşanın içerisinde neye güvenmemiz gerekiyor? Icma’ya veya Fukeha’ya nasıl güvenip hareket edeceğiz? Ortada Kur’an ın şeriatı yok ki.

 

Devamında diyorsunuz ki: “Sizden ayrıldığımız nokta şudur. Siz sorunlarımızı fıkıhla değil de Batının modaları içinde çözelim diyorsunuz. Herkes ne yapıyorsa biz de onu yapalım, biz de zengin olalım diyorsunuz. Hata ediyorsunuz. Onların zenginlikleri bizi sömürmelerinden ileri geliyor. Biz sömürülen kimseleriz. Biz sömürmek istesek bile kimi sömüreceğiz? Onların istediklerini yapmak demek sömürmek demektir. Faiz sömürme aracıdır. Biz faizle sömürülüyoruz. Biz borçluyuz. Biz onları nasıl sömüreceğiz? Onların çözümleri onlara aittir, hiç bize uyar mı?!.”

 

Yanılıyorsunuz, başkalarının neyi hedeflediğini veya hangi yöntemlerle meseleleri çözmeye çalıştığını bilemem. Başkaları moda gerekçeleri benimsiyor olabilirle, ancak “Meselelerin çözümü sadece Kur’an dadır. Önce Kur’an ı doğru anlamak, sonra Fıkhı yeniden oluşturmak ve böylece meseleleri çözmek gerekir.” Bu benim yöntemimdir.

 

Kur’an ı yeniden nasıl anlayacağız? Kur’an ı “Islah” etmeyen çalışanların Istılahını terk etmezseniz, Muaviye ile birlikte başlayan siyasi çekişmelerin etkisiyle oluşan Fıkıhtan ayrılmazsanız, Emevi sultasının gölgesinde oluşmuş Icma’ları delil kabul ederseniz kur’an ı nasıl anlayacağız? Evet haklısınız, bunları bütünüyle terk etmek gerekmez. Kur’an ı anlarken, bunları da ayıklamak ve hareket mecrası yaratmak da gerekir. Doğru olanları niçin atalım. Ancak meseleyi bu realiteden ayıklamadan bir sonuca varmaya çalışmak sadece buzlu yolda patinaj yapmaktan başka bir şey olmayacaktır.

 

Kişisel olarak benim hedefim veya amacım, zengin olmak falan değildir.  Sömürenleri beslemek veya onlar gibi sömüren olmak da değildir. Zaten onların içinde yaşıyorum. Ama “sömürülen” algısını da doğru bulmuyorum. Siz borçlusunuz ama borcunuzun sebebi “Faiz” değildir, borçlusunuz çünkü  üretmiyorsunuz. Sömürülüyorsunuz çünkü bir ekonominiz yok. Ekonominiz yok çünkü her şeyi yasakladınız.  Sömürenlerin karşısında durabilecek silahlarınız olmadığı için,  gerçekçi bir sistem olmadığı için bugün tepki gösteriyorsunuz. (elbette bir Müslüman olarak kendimi farklı görmüyorum, ancak gerçekçi de olmak gerekir) Bu kimin yanlışı? Herhalde Kur’an ın yanlışı değildir. Yanlışı Kur’an ın dışında aramak gerekir.

 

“Kur’an’ı bizim bugün anlamamız gerekmektedir.” Diyorsunuz. Ama Geçmişin yöntemleriyle anlayalım diyorsunuz. Elbette buna hakkınız vardır. Bin yıldan fazla zamandır hep böyle yapıldı. Usul size nasıl anlamanız gerektiğini söylemiyor mu? Atalarımızın doğru anladığını kabul ediyorsunuz. Eğer böyle ise, biz yeniden neyi anlayacağız? Atalarımızın anladıklarını mı anlamaya çalışacağız yoksa Kur’an ı mı anlayacağız? Nasıl yapacağız? (Kur’an 600 sayfalık bir kitaptır ama, 60 bin sayfa helal haram vardır, fazlar vacipler, sünnetler vardır. Elbette Resulullah’ı tenzih ederek söylüyorum) Bu karmaşanın içinden nasıl çıkacaksınız? Kur’an ı bunlarla anlayacaksanız eğer, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu nasıl bileceksiniz? Kur’an ile bileceğiz diyebilirsiniz ama Kur’an ı zaten bunlara göre anlıyorsanız nasıl bilebilirsiniz?

 

İkinci guruba cevaben diyorsunuz ki: “Siz de Kur’an’ın, Sünnetin, icma ve içtihatların ne kadar büyük başarılar kaydettiğini söylüyorsunuz. Batı uygarlığının da bu dört delilden yapılan istinbatlarla oluştuğunu söylüyorsunuz. Bunda da siz yerden göğe kadar haklısınız.”

 

Bu ifadenizde haklı olduğunuz bir taraf var, İcma ve İctihatlar değil belki ama, batı uygarlığının Kur’an dan büyük ölçüde yararlandığı ve oradan elde ettiği bilgilerle geliştiği doğrudur. Kur’an dan yaptıkları istinbatlarla büyük başarılar kazandılar. Ama icma ve ictihatları yapanların kendi topluluklarına olan faydası, sadece onların ezilmelerini, sömürülmelerini sağlamak oldu. Onların başardığı şey, sizin sömürülüyor olmanızı sağlamak oldu.

 

Diyorsunuz ki: “İslâmiyet bir bütündür. Dört delil bir masanın dört ayağıdır. Birini çıkardığımız zaman o masa artık kullanılamaz olur. Çünkü o masa dört ayak üzerinde duracak şekilde yapılmıştır. Tevrat düzeninde kıyas ayağı yoktur. O üçayak üzerinde duracak şekilde düzenlenmiştir. Kur’an her devre, her döneme uysun diye dört ayaklı yapılmıştır. O halde Kitabı, Sünneti, icmaları ve kıyası kaynak kabul ederek bugünkü dünyanın sorunlarını müsbet ilimlerle tesbit ederek yeni şeriat oluşturacağız. Bu “Adil Düzen”dir.”

 

Eğer vücudunuzda bir yara varsa, önce o yarayı tedavi etmeniz gerekir.  Hastalığı tedavi etmeden çözüm üretmek de mümkün olmaz. İslam, yani Kur’an bir bütündür. Eğer insanlığı hedefleyen Adil bir Düzen arzuluyorsanız, yöntemleri de gözden geçirmek gerekmiyor mu? Şeriatı nasıl oluşturacaksınız, var olalar üzerinde pansuman yaparak mı yapacaksınız bunu? Resul’e itaati sünnet olarak mı algılıyorsunuz?

 

Yeniden anlamak, yeniden ictihat yapmak ve yeni bir sistem ortaya çıkarmak zorunludur. Bu konuda sizden farklı düşünmüyoruz. Ancak Yöntemleri de yenilemeden ve rasyonel hale getirmeden bunu başarmanın mümkün olabileceği kanaatinde değiliz. Çünkü geçmişte bu çok denendi. Sadece siz değil, İslam dünyasından pek çok alim bunu yapmak istedi. Ancak onlar da sizin şimdi takılıp kaldığınız yerlere takıldılar ve ne yazık ki başarılı olamadılar. Söyledikleri “nostaljik yorum” olmaktan ileri gidemedi. Çünkü sizin de önünüze koyduğunuz bağlayıcılık onların da geçmişi tekrar etmelerine neden oldu.

 

Eğer Kur’an ı yeniden anlamak’tan kastınız, bir zümrenin veya bir topluluğun çıkarı adına ise, yapılabilecek en iyi şey, geçmişin kabulleri ile oyalanmak olur. Bunu yapanlar zaten vardır. İkinci gurup olarak tanımladıklarınız bunu yapmıyorlar mı? Yok eğer Kur’an ı anlamaktan kastınız, bütün insanlık için ise, bu bizim de yolumuzdur. İşte burada uzlaşmak gerekir.

 

Bugün problemin ne olduğunu biliyoruz. Kur’an ı yeniden anlamak için ihtiyacımız olana her şeye sahibiz. Yeterli olmayabilir elbette ama ikiyüz yıl önce tahayyül dahi edilemeyecek olan bilgiler var elimizde şimdi.

 

O halde ne yapılmalı? Herşey den önce, saf akıl ile Allah’ın beyanını okumak ve anlamak gerekir.  Rasyonel verilerle, bilim ve deneyimlerle  anlamak gerekir.

 

Bu nasıl yapılabilir? Mevcut birikimimizi kullanarak, bilimden ve teknolojiden yararlanarak doğrudan Kur’an ı anlamak şeklinde olmalıdır. Siz isterseniz geçmişin algısıyla mukayese de edebilirsiniz. Ancak bu mukayeseniz sonucu etkileyecek şekilde olmamalıdır. Yani şuna veya buna göre değil, doğrudan “lafza” göre bir anlayış benimsenmelidir.

 

Sonra ne yapılmalıdır? Kur’an ın usulü benimsendiği zaman, Fıkıh için de gerekli zemin hazırlanmış olur. “ben, sen, o” şeklinde değil, “biz” olarak anlaşılmalı ve fıkıh da bu şekilde oluşturulmalıdır. Bunu yaparken yine geçmişin sonuçları ile mukayese etmek mümkündür. Ama kabul etmemiz gereken şey bizim ulaştığımız sonuçlar olmalıdır. Bizim ulaştığımız sonuçlar geçmişin de ulaştığı şeyler ise ne ala, değilse kendi sonuçlarımızla, kendi verilerimizle yola devam etmeliyiz.

 

Sömüren, sömürülen, ezen, ezilen, biz onlar. Hiçbir ayırım yapmadan, hiçbir etki altında kalmadan bütün insanlık için yapılmalıdır. Böylece kendi icmamızı, kendi kıyasımızı oluşturabilir, geleceğin dünyasını inşa etmeye başlayabiliriz. Ön kabuller olmadan, sadece Kur’an ile etkileşerek yapmak gerekir. Çünkü atalarımız bizim önümüze duvarlar ördüler. Onların yöntemleri doğru olsa bile, ördükleri duvarları aşmak veya Rasyonel bir sonuca ulaşmak mümkün olmuyor. Her veriyi değerlendirelim, her bilgiyi kullanalım, ama Kur’an ın bize anlattıklarına göre hareket edelim.

 

Böyle yaptığımız zaman, ne kapitalizm, ne faiz, ne sömürenler, ne sömürülenler hiç biri bir anlam taşımaz. Engel de olamaz. Olamaz çünkü ortaya çıkacak olan şey, Allah’ın bize önerdiği şey olacaktır ve bütün insanlar ondan faydalanacaktır. Sömürüldüğümüzü biliyorsak buna izin vermeyiz, kimseyi sömürmek gerekmez. Resulullah da böyle yapmadı mı? O sadece Allah’ın vahyettiklerini söylemedi mi? Niçin biz de böyle yapmayalım? O böyle uyguladı, biz de yapabiliriz. Evrensel bilgi ile deneyimlerimizi birleştirebilir ve hiçbir ideolojinin etkisinde kalmadan, siyasal tercihlerden uzak, korkulara boğulmamış bir insanlık düzeni ortaya çıkarabiliriz. Bu zaten var, yapılması gereken tek şey, onu dillendirmekten başka nedir?

 

Bu söylediklerimiz, “karşı olmak” anlamında değil, “self check” yapmak anlamındadır. Her şeyden önce, Kur’an a tabi olduğunu söyleyen insanların (sizler de dahil) içinde bulundukları durumu “Rasyonel” olarak tespit etmek gerekir. Kapitalistlerin, sosyalistlerin veya diğerlerinin yanlışlarını değerlendirmeden, onları eleştirmeden önce, içe dönük bir karşılaştırma yapmak ve elimizdeki tek gerçek delil olan Kur’an ile örtüşüp örtüşmediğine, ona uygun olup olmadığına “gerçekçi” bir bakış açısıyla bakmak gerekir.

 

Netice itibariyle, bir yol alınacak ise, bu yanlışlar üzerinden değil, doğrular üzerinden olmalıdır. Ortak aklın benimsediği şey Kur’an ın da benimsediği şey ise doğrudur. Böyle kabul etmek gerekir. Kur’an ın yöntemi bunun için zaten yeterlidir.

 

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
18.03.2012
07:33

Nihayet...

Bu yazdıklarınızı "ADİL (EKONOMİK) DÜZEN" ve "ADİL DÜZEN MEDENİYET PROŞESİ" yani "III. MİLENYUM MEDENİYETİ" 46 yıllık ve 40 bin sayfalık çalışmalarımıza "minnacık" bir "GİRİŞ" sayalım...

*

Ama bütün yazdıklarınızda "BÜYÜK BİR PROBLEM" var...

Bizi bir bütün olarak bilmeden yazıyorsunuz...

Ve maalesef çok yanılıyorsunuz...

ya-nı-lı-yor-su-nuz...

*

O kadar çok yanılıyorsunuz ki;

şimdilik düzeltmek mümkün değil...

Yine...

En büyük probleminiz ne biliyor musunuz?

Bizi, bizim bütün çalışmaları okuyup, inceleyip, anlayıp, kavrayıp, "İDRAK" edip bir bütün olarak anlamadan; tarihteki ve saltanat dönemindeki uygulamaları, DAHA BAŞKA "ŞEYLERİ" bize de yamıyor ve değerlendirmelerinizi/yorumlarınızı yapıyorsunuz...

VE HAYATINIZIN EN BÜYÜK "YANLIŞINI" VEYA EN HAFİFİNDEN "EKSİKLİĞİNİ" YAPIYORSUNUZ...

*

Tavsiyemi tekrar ediyorum...

ZAHMET edip önce 40 bin sayfamızı inceleyin...

BİZİ BİR BÜTÜN OLARAK ANLAYIP "İDRAK" EDİN...

Aksi halde -bana göre- "HOŞ" ama "BOŞ" bir şeyle uğraşıyorsunuz...

*

Yazacak daha başka detaylar da var ama...

Maalesef "BOŞ" vaktim yok...

ÇÜNKÜ 41 BİNİNCİ SAYFALARI YAZIYORUZ...

iNŞAALLAH DEMEK İSTEDİĞİMİ ANLATABİLDİM/ANLAŞILABİLDİM...

Selam ve dua ile...

Reşad

Reşat Nuri Erol
18.03.2012
07:54

BİZ be yapıyoruz, ne diyoruz, ne anlatıyoruz?...

bu haftanın (24 Mart Cumartesi yapılacak) TEFSİR dersinde...

ÜSTAD'ın anlattıklarına ve o gün dersimizin en sonunda değerlendireceklerimize bakalım:

*

...

Türkler de içtihadı yasaklamanın cezasını çok ağır bir şekilde Batı’nın istilasına uğramakla ödemektedirler. Biz "Adil Düzen Çalışmalarımızla" bu durumu değiştirmek istiyoruz. İçtihat ve icma müesseselerini yeniden canlandırmak istiyoruz. Neler yapmakta olduğumuzu sıralayarak bu haftaki seminer çalışmamıza son vermek istiyoruz. 1- Her şeyden önce bu “Kur’an ve İlim Seminerleri”ne devam ediyoruz... 2- “Ruhu’l-Kur’an” çalışmalarımızla içtihat ekolünü temelden kuruyoruz... 3- Adil Düzen Muhasebesi” çalışmalarımıza devam ediyoruz... Böylece “Adil Düzen İşletmeleri”nin kurulmasına imkân sağlanacaktır. 4- “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” çalışmamızı Kur’an’la delillendiriyoruz. Böylece içtihat temrinlerini yapmaktayız. 5- “Adil Düzen”de işsizliğin “Halk İşletmeleri” ile çözülmesi üzerinde çalışılmaktadır. “Halk Ekonomisi” demek “Senet Ekonomisi” demektir. Muhasebe çalışmalarımı bitince “Kredileşme Ortaklığı” şeklinde faaliyete geçeceğiz. Bunun için bir kooperatif kurma hazırlığımız vardır. Bunlar ilmî çalışmalardır. Bu ilmî çalışmaların faaliyete geçmesi için giriştiğimiz uygulama denemelerimize ara vermiş olmakla çalışmalarımızı tatil etmiş değiliz...

*

devamında yapmakta olduğumuz "amelî uygulamalar" var...

onları buraya koyma gereği görmüyorum...

ilgilenirseniz c.tesi okursunuz...

selam ve dua ile...

reşad

Reşat Nuri Erol
18.03.2012
08:07

yazmaya şöyle başlıyorsunuz:

"1.“Adil Düzen” dediğiniz şeyi tam olarak henüz bilmiyorum..."

o zaman yazacak/konuşacak ne kaldı?!.

NOKTA.

Mete Firidin
19.03.2012
12:36

Sam beyin bu yazısına büyük oranda katılıyorum. Fakat "Ayetlerin çerçevesinden" sıyrılmamak şartı ile.

Sam Adian
19.03.2012
12:52

Sayın Erol

yazmaya şöyle başlıyorsunuz: "1.“Adil Düzen” dediğiniz şeyi tam olarak henüz bilmiyorum..." o zaman yazacak/konuşacak ne kaldı?!. NOKTA. “Adil Düzen”in ne olduğunu anlamadığımı ve bu sebeple de yanıldığımı hatta “hayatın hatası” olduğunu söylüyorsunuz. Elbette bu bir tespittir, görüştür, sizin fikrinizdir.

Eğer Adil Düzen dediğiniz şey Kur’an ise, onun üzerinde yazacak, tartışacak çok şey vardır. Yok eğer Adil Düzen dediğiniz şey başka bir şey ise, o zaman biz sizin söylediklerinizden yola çıkar ve öğrenmeye çalışırız.

Ancak, unutmamalısınız ki, bahsettiğiniz 40 bin sayfalık çalışma kısa sürede değerlendirilebilecek bir şey değildir. Bizim değerlendirmelerimiz tamamen sizlerin beyanlarına ve tanımlamalarınıza bağlıdır fakat bununla da sınırlı değildir. Elbette sizi anlamak için ortaya koyduğunuz çalışmaları okuyarak da fikir edinmeye çalışıyorum. Her ne olursa olsun, bir şeyi tanımlarken veya bir şey hakkında bir fikir beyan ederken, o şeyin sahibi tarafından beyan edildiği şekliyle değerlendirilir. Bizim bakış açımız şimdilik bu noktadadır. Siz nasıl tarif ediyorsanız öyledir.

Burdan yola çıkarak bazı sonuçlara ulaşabiliyoruz. Bazı değerlendirmeler yapabiliyoruz. Mesela, , Dr. Bill Metcalf (International Communal Studies Association'ın) kitabında bir tanımlama yapar: "Komünel yaşam, ya bir “komünde” ya da “kasıtlı” toplumda gerçekleşir, aradaki farkı ise samimi paylaşımın seviyesi belirler. Komün üyeleri, grubu, çekirdek aile biriminin yerine geçirir, genelde bir “ortak amaç” ve kollektif bir ev yaşamı sürdürür ve genel kararları grup olarak alacak kadar samimiyet yaratılır. Bence “komün” kelimesi, komünel yaşamın daha uç, topluluğa karşı yüksek miktarda sorumluluk duyulan çarpıcı biçimleri için kullanılmalı. Bu, (sorumluluk) iki yoldan birinde, ideal haliyle ise iki yolda da gösterilir. Bu yollar ekonomik ve sosyaldir. Tabi ki neredeyse hiçbir grup, bu alanların ikisinde de derecelendirmelerinin sonuna kadar bütün yolu gitmiş değil... Kasıtlı toplumların birinci uçta durduğu, komünden komşuluğa uzanan bir derecelendirme var." demektedir.

Ben sizin “100 daireli apartman” projenizi inceliyorum. (Adil Düzende Mimari –II-, Süleyman Karagülle, MedhalDergi, Sayı 48, medaldergi.com sitesi) Orada Adil Düzen’in yaşam biçimi tanımlanıyor. 10’arlı guruplara ayrılan ve birbirini tanıyan ailelerin aynı katlara yerleştirilmesi, aralarındaki illiyet bağının akrabalık veya aynı dünya görüşüne indirgenmesi, (Marxizmin köylü bilinci, işçi bilingi vs. gibi) Serbest çalışma ve ücretlerin “kişilik/kişisel” durumuna göre belirleniyor olması vs. gibi genel çerçevesi itibariyle yukarıdaki tanımlamanın dışında bir yapı ortaya koymuyor. Yani “komünel” yaşam biçimini (kasıtlı toplum) bir çeşit “kolektif yaşam” algısına dönüştürmek ve böylece etkileşen bir toplum dizayn etmek istediğinizi düşünüyorum.

Böyle düşünmemizin bir başka sebebi ise, öngördüğünüz siyasal yapılanma sürecinde de göze çarpıyor. Ocak, bucak yapılanması içerisinde seçimsiz işbaşına gelen yöneticiler, topluluğun tercihi dışında belirlenen kurallar ve bu kurallara uymayanların topluluğu terk etmeye zorlanması da bir çeşit homojen olmayan bir toplum hedefini ortaya koyuyor. İlk bakışta, herkesin kendisine yer edinebileceği bir yapı gibi görünüyor olmakla birlikte, uygulamada, farklı düşünenlerin topluluk içinde barınmasının mümkün olmayacağı bir sistem ortaya çıkıyor. (siz buna hicret özgürlüğü diyorsunuz, beğenmeyen gitsin ama nereye ve niçin?)

Sonra bu öngördüğünüz yapıyı Kur’an penceresinden görmeye ve değerlendirmeye çalışıyoruz. Arada bazı çelişkilerin olduğu açıkça görülebilir. Yine de biz bu manada bir eleştiri getirmedik. Bu tasarım sizin tasarımınızdır, uygularsınız, başarılı olur veya olamaz. Onun değerlendirmesini zaman zaten yapacaktır. Bu arada biz de, düşüncelerinizi veya sisteminizi öğrenme fırsatı bulmuş oluruz.

Bu çerçevede biz sadece öneride bulunabiliriz. Kabul edip etmemek veya dikkate alıp almamak sizin tercihinizdir. Ancak “yazacak/söyleyecek ne kaldı ki” dediğiniz zaman, sizin anlayışınızı veya kabullerinizi “onaylama zorunluluğu” ortaya koymuş olursunuz. Kaldı ki bu manada sizin söyleyecek başka bir şeyiniz olmayabilir, ama bizim söyleyeceklerimiz var ve söylüyoruz.

Bizim dikkat çektiğimiz şey "Yöntem" ve bu yöntemin "dayanakları/referansları" üzerine idi.

Vesselam

Süleyman Karagülle
20.03.2012
21:36

- Adil Düzen Kuran’dan bizim anladıklarımızdır. Herkesin Kuran’ı anlama yetkisi ve görevi olduğu gibi biz de anlama görevimizi yerine getirmek için yetkimizi kullanıyoruz. Kuran’a göre en küçük topluluk aşirettir. Aile topluluk değildir. Tüzel kişiliği yoktur. İlişki ikildir. Ailede fertler bir molekülün atomları gibidir. Aşiretten sonra bin haneden oluşan kabile gelir. Birbirini tanıyan halkadan oluşur. Sosyal hayat nüfusu 3000 ile 10.000 arasında olan toplulukta oluşur. Ondan az olunca sosyal ilişki oluşmaz. Kişisel ilişki başlar. Ondan çok olunca birbirini tanıyamayacakları için sosyal ilişki oluşmaz. Terefu kelimesi illetin tanışma olduğunu ifade eder. Ondan sonra 100 000 haneden oluşan şaab gelir. Sonra da yapının gövdesi olan kavim gelir. Kıyas yoluyla 10 milyon hanedir. Sonra insanlık gelir yine kıyas yoluyla milyar hanedir. Bu gün bu kadardır. Bunların merkezlerinde bucaklar vardır. Taşraya hizmet ederler. - Biz aklımızla birlikte Kuran’ın öğretilerine dayanıyoruz. Teori yapmıyoruz. İnananlarla düşündüklerimizi yapmaya çalışıyoruz. Akevler denememizi başarı ile sonuçlandırdık. Şimdi daha ileri bir deneme hazırlığını yaptık. Onu uygulamayı öneriyoruz. Sosyalistlerin kolhoslarını İsrail de denedi. Başarılı sonuçlar elde edildi. Ne var ki nüfusu 10 000 üstünde topluluklarda denendi. Baskılı rejimler kuruldu. Kendi yasalarını kendileri yapardı. Merkezi dayatmalarla işler görüldü. Serbest ticaret yerine resmi fiyatlarla alındı satıldı. Ağır vergiler içinde insanlar ezildi. Biz yeni dünya yaratmıyoruz. Allah’ın dünyasında onun şeriatını uygulamaya çalışıyoruz. Kapitalistler de sosyalistler de Allah’ın dünyasında yaşıyorlar. İster istemez onun kanunlarına uyacaklardır. Biz kerhen tavan uymak istiyoruz. Bugün ekseriyet sistemi var. Ekseriyet ne isterse o yapılacak. Ekseriyet de sermaye veya silah baskısı ile sağlanıyor. Her yerde sözde demokrasi var. Ama fiilen hiçbir yerde yoktur. Nereye gitsin. Örnek olarak ekseriyet demokrasisini kabul eden yere gitsin. Bucaklarını kuranlar isterlerse ekseriyet demokrasisine uygun bucak kurabilirler. O şartlarla giren orada ekseriyet kararlarına uyar ve yaşar. Ama daima hicret hakkı vardır. Biz seçimi ittifakla yapıyoruz. İsteyen ocak kurma kararını alır. Otuz kişi bulursa ocağını kurmuş olur. Bucak ona kendilerine düşen yeri vermek zorundadır. 3 000 kadar insanı bulabilenler bucak kurarlar. İl onlara yerlerini vermek zorundadır. 300 000 kişi bulanlar il kurarlar. 30 000 000’u bulanlara devlet kurabilirler. İnsanlık onlara yer verme durumundadır. Kimle verecek. Hangi ülkelerden gelişiyorlarsa o ülkelere arazilerini ayırıp o yeni devlete vermek zorundadır. Nüfusu 30 milyondan aşağıya düşen devlet dağılmış olur. Komşu ülkelere katılırlar. Birisi hicret ettiği zaman taşınmazlarını devlet alıyor. Hakemlerin takdiri ile ne ederse onu alıyor. - Siz de sizinkini uygulayın, sosyalistler de sosyalizmi uygulasınlar. Kapitalistler kapitalizmi uygulasın. Taraftar bulan herkes uygulama yapsın. Bunun için kooperatifler kurulsun. O komüne göç edeceklerin taşınmazlarını alsın. Onları yaptığı yüz daireliğe taşısın. Onları satsın, yeni bloklar yapsın. Yeni komünle gelenlere cirodan kiraya versin diyoruz. Kuran’a inananlar kendi anladıkları şekilde Kuran’ı uygulasınlar. Diğer kitaplara inananlar da kendilerininkini uygulasınlar. Laikler de bildiklerini yapsınlar diyoruz. Merkezi yönetime ancak böyle ahlaki karakterlikle son veririz. Biz sizi zevkle ve dikkatle dinliyoruz. İstiyoruz ki birlikte yol alalım. Mesela bizim yüz dairelik projemize katkıda bulunun. Siz de orada böyle bir proje oluşturun. Siz bizim deneylerimizden yararlanın, biz de sizin deneylerinizden yaralanalım. İnsanlık iki güçten başarılı sonuçlar elde etsin. Selamlar.

Hüseyin Kayahan
21.03.2012
00:34

Lütfi bey word dosyası olarak yazdığım yorumu (uzun olduğu için tekrar buraya yazamadım) kopyala yapıştır ile gönderemedim. Ne hata yapıyor olabilirim? Selamlar. H.Kayahan

Sam Adian
21.03.2012
09:56

Hong Kong da önerdiğiniz manada bir komün kurabilmek için - Topluluğun içinde bir talep olması gerekir - Bu talep edenlerin arasından belli bir kısmının deneye açık olması gerekir - Deneye açık olanların maddi gücünün olması gerekir (burada 50-60 metrekarelik en küçük bir dairenin fiyatı 1 milyon Amerikan dolarından başlar) - Sisteme yönelik bir rahatsızlığın olması gerekir - Özgürlüklerin kısıtlanmış olması gerekir - Devletin baskıcı olması gerekir - Fırsat eşitliğinin olmaması gerekir - Homojen gelir dağılımının olmaması gerekir - Toplumsal bir güvensizliğin olması gerekir Gibi pek çok verinin olması gerekir. Bunların hiç biri burada yoktur. Ev almak istiyorsanız devletten kredi alırsınız. Küçük taksitlerle ödersiniz. İşe ihtiyacınız varsa gider çalışırsınız, bulamıyorsanız devlet size bakar. Sağlık hizmetine ihtiyacınız varsa tedavi olursunuz, parasını devlet öder. (Bir hastanenin hangi türde olursa olsun tedavi giderleri için hong kong vatandaşından talep edebileceği maksimum miktar günlük US$ 13’dür. Bu yatarak tedavi içindir, ister ameliyat olun ister başka bir şey)

Buna karşın, proje geliştirebilir, üretebilir ve bunu paylaşabilirsiniz. Devlet buna da destek verir. Sosyal guruplar oluşturabilirsiniz. Bu guruplar ister “din” temelli olsun, ister başka bir temelde olsun hiçbir fark yoktur. Başkalarına zarar vermediğiniz sürece her şeyi yapma ve yaşama hakkınız vardır.

Faiz yoktur (Yıllık faiz maksimum %3 tür ama kredi talep eden kimse yoktur), para varlık senedidir. Bir değişim aracından başka bir şey değildir.

vesselam

Lütfi Hocaoğlu
21.03.2012
10:01

Hüseyin abi,

Kopyaladıktan sonra buraya yapıştırmak için Shift+Insert tuşlarına basabilirsin.





Son Eklenen Makaleler
Sam Adian
AN IMPORTANT EXPLANATION
28.05.2024 278 Okunma
Sam Adian
FUNCTIONAL CONCEPTS - 1
3.10.2020 3007 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAKCA - 30
15.06.2017 4352 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - DONUSUM VE YENI DUNYA DUZENI - 29
15.06.2017 2742 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISAT VE HUKUK - 28
14.06.2017 3084 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - UYGULAMA - 27
13.06.2017 2553 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI EVRIM - 26
12.06.2017 4239 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI DENGELER/REFAH TOPLUMU 25
11.06.2017 3803 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - BUYUME VE ETKILER - 24
10.06.2017 5893 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - YAPISAL ANALIZ - MAKRO/MIKRO - 23
9.06.2017 4227 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SERBEST TICARET ve PIYASALAR - 22
8.06.2017 3709 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TUKETIM - 21
7.06.2017 3753 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - FIYAT ANALIZI / Ucret, Fiyat, Para 20
6.06.2017 6921 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - URETIM VE ISHLETME - 19
5.06.2017 4224 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE DOĞAL KAYNAKLAR, 18
4.06.2017 5421 Okunma
1 Yorum 05.06.2017 09:35
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAK VE YATIRIM YONETIMI - 17
3.06.2017 3163 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI YONETIM SISTEMI - BANKA - 16
3.06.2017 3794 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI FAKTORLER - 15
2.06.2017 12307 Okunma
3 Yorum 03.06.2017 14:51
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI PARAMETRELER - 14
2.06.2017 4614 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KARZ-I HASEN / YATIRIM FONU - 13
31.05.2017 4408 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - INFAQ - TASARRUF MEVDUATI - 12
31.05.2017 4084 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - ZEKAT - IKTISADI YONETIM SISTEMI - 11
30.05.2017 6746 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE/C - MEKANIZMALAR 10
29.05.2017 6565 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / B- KOORDINASYON 9
29.05.2017 4615 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / A - 8
29.05.2017 6369 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SADAKA : KAMU MALIYESI - 7
27.05.2017 4715 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE MULKIYET - 6
27.05.2017 4355 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - RIBA - BIR OZGURLUK DOLANDIRICILIGI 5
27.05.2017 4567 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TARIHSEL YANILGILAR - 4
27.05.2017 4150 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 3
25.05.2017 4990 Okunma
1 Yorum 26.05.2017 00:55
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 2
24.05.2017 3531 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 1
24.05.2017 4099 Okunma
Sam Adian
BIRKAÇ NOT
15.01.2014 7809 Okunma
4 Yorum 25.07.2014 16:22
Sam Adian
AKEVLER - 4
8.02.2013 5492 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 3
8.02.2013 6569 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 2
7.02.2013 5068 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 1
7.02.2013 5472 Okunma
Sam Adian
DÜZEN MESELESI ve AKEVLER
3.02.2013 6469 Okunma
1 Yorum 06.02.2013 22:28
Sam Adian
KIYAMET GÜNÜ.....
21.12.2012 7017 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 00:43
Sam Adian
ARASAT'TAN BIR ARSA
18.12.2012 4801 Okunma
Sam Adian
YUNUS-NUH : Mitolojiden Vahye
13.12.2012 12185 Okunma
4 Yorum 14.12.2012 14:59
Sam Adian
El-Lehu, Lehu ve Mülkiyet
9.12.2012 7500 Okunma
1 Yorum 12.12.2012 11:42
Sam Adian
FINANSMAN MESELESI VE ZEKAT
8.11.2012 27160 Okunma
46 Yorum 28.05.2024 13:53
Sam Adian
MÜLKIYET MESELESI ve DÜZEN
6.11.2012 7762 Okunma
7 Yorum 21.11.2012 17:28
Sam Adian
SLT NEDIR?
3.11.2012 9565 Okunma
2 Yorum 04.11.2012 00:19
Sam Adian
Ve MUKADDERAT...
14.10.2012 6299 Okunma
Sam Adian
KARAGÜLLE FELSEFESİ.....
13.10.2012 7663 Okunma
8 Yorum 23.10.2012 03:34
Sam Adian
... VE NIHAYET RAB
12.10.2012 5530 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 01:06
Sam Adian
IŞLEVSIZ TANRI...!
9.09.2012 15271 Okunma
43 Yorum 28.05.2024 14:10
Sam Adian
RUBUBIYET....
6.09.2012 6708 Okunma
2 Yorum 12.10.2012 11:34
Sam Adian
Varlığın Rabbi....
28.08.2012 12251 Okunma
24 Yorum 05.09.2012 10:43
Sam Adian
.... VE TANRI! - 3
15.08.2012 6439 Okunma
1 Yorum 15.08.2012 21:16
Sam Adian
.... VE TANRI! - 2
13.08.2012 7002 Okunma
6 Yorum 14.08.2012 03:44
Sam Adian
.... VE TANRI! - 1
12.08.2012 6958 Okunma
10 Yorum 14.08.2012 07:50
Sam Adian
RAMAZAN ve TARIH
11.08.2012 12123 Okunma
Sam Adian
ORUCUN FAZILETLERI....
9.08.2012 7099 Okunma
4 Yorum 13.08.2012 13:58
Sam Adian
TANRI'NIN BEDENI....
2.08.2012 7605 Okunma
13 Yorum 08.08.2012 18:26
Sam Adian
MATERYALIST NIKAH
22.07.2012 5616 Okunma
2 Yorum 24.07.2012 03:40
Sam Adian
CINSELLIK VE AKIT
19.07.2012 8100 Okunma
11 Yorum 30.07.2012 06:11
Sam Adian
BIR EYLEM OLARAK ZINA
14.07.2012 34559 Okunma
25 Yorum 28.05.2024 13:42
Sam Adian
UTANMAZLIK ZINA MIDIR?
13.07.2012 14311 Okunma
16 Yorum 14.07.2012 21:14
Sam Adian
HADIM'DAN ZINAYA
12.07.2012 11418 Okunma
18 Yorum 13.07.2012 10:00
Sam Adian
EN IYI ANAYASA YAZILI OLMAYANDIR.....
7.07.2012 13502 Okunma
35 Yorum 28.05.2024 14:26
Sam Adian
YARATILIŞ VE DÜZEN
3.06.2012 4965 Okunma
Sam Adian
ADEM VE TOPLUMU - 1
4.05.2012 6997 Okunma
3 Yorum 04.05.2012 15:03
Sam Adian
YARATILIŞ VE SÜREÇ
2.05.2012 5592 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:38
Sam Adian
YARATILIŞ KURAMI VE EVRIM
1.05.2012 5684 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ - 2
30.04.2012 4345 Okunma
Sam Adian
BAZI ELEŞTIRILER
29.04.2012 5603 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 20:51
Sam Adian
YARATILIŞ
29.04.2012 7138 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 13:07
Sam Adian
KUR'AN'DA CEZA KAVRAMI
14.04.2012 16953 Okunma
3 Yorum 19.04.2012 20:21
Sam Adian
ANLAMADA YÖNTEM
12.04.2012 6017 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 16:04
Sam Adian
ORTAK REFERANSLAR ve BIR ÖNERI
11.04.2012 8606 Okunma
9 Yorum 21.06.2012 16:27
Sam Adian
KAT'a ve NEFY - KAVRAMLAR
7.04.2012 12869 Okunma
32 Yorum 09.04.2012 18:02
Sam Adian
ŞURA
6.04.2012 9281 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 20:27
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DEVLET ve IKTIDAR
4.04.2012 9681 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 09:59
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DIN FAKTÖRÜ
1.04.2012 6902 Okunma
11 Yorum 09.04.2012 23:53
Sam Adian
KAT'A ve NEFY
31.03.2012 14007 Okunma
22 Yorum 11.04.2012 01:44
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KARAR MEKANIZMALARI
29.03.2012 11478 Okunma
15 Yorum 31.03.2012 20:26
Sam Adian
CRITICS
27.03.2012 5584 Okunma
2 Yorum 28.03.2012 22:17
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KURUMSALLIK
26.03.2012 6441 Okunma
3 Yorum 27.03.2012 20:01
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - INSAN VE DEVLET
26.03.2012 9440 Okunma
9 Yorum 27.03.2012 16:28
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 2
25.03.2012 4419 Okunma
1 Yorum 25.03.2012 05:43
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 1
24.03.2012 5276 Okunma
2 Yorum 24.03.2012 23:10
Sam Adian
BAŞÖRTÜSÜ
23.03.2012 5584 Okunma
Sam Adian
SOSYAL KAPITALIZM.
21.03.2012 14453 Okunma
24 Yorum 28.05.2024 14:39
Sam Adian
"ADIL DÜZEN"IN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
20.03.2012 5405 Okunma
7 Yorum 23.03.2012 18:49
Sam Adian
Metod ve uygulama
18.03.2012 5607 Okunma
9 Yorum 21.03.2012 10:01
Sam Adian
HMR ve SONUÇ
16.03.2012 12324 Okunma
18 Yorum 16.03.2012 18:08
Sam Adian
ANLAMAK.....
15.03.2012 6506 Okunma
5 Yorum 16.03.2012 18:21
Sam Adian
HMR HAKKINDA - 2
14.03.2012 7202 Okunma
7 Yorum 15.03.2012 08:14
Sam Adian
INSANLIK ANAYASASI HAKKINDA-1
12.03.2012 4092 Okunma
2 Yorum 12.03.2012 17:32
Sam Adian
RIBA'nın UNSURLARI
11.03.2012 12743 Okunma
12 Yorum 15.03.2012 16:14
Sam Adian
RIBA ve EKONOMI-1
9.03.2012 6994 Okunma
7 Yorum 10.03.2012 19:31
Sam Adian
DARB-I MESEL VE YETKI GASPI
8.03.2012 10522 Okunma
22 Yorum 11.03.2012 16:10
Sam Adian
RIBA VE EKONOMI
7.03.2012 12428 Okunma
15 Yorum 09.03.2012 06:04
Sam Adian
SÖYLEYECEKLERIMIZ VAR
1.03.2012 4687 Okunma
5 Yorum 10.03.2012 08:24
Sam Adian
INSAN VE DÜZEN
1.03.2012 4801 Okunma
6 Yorum 01.03.2012 19:11
Sam Adian
SLT ve MESCID
25.02.2012 4351 Okunma
Sam Adian
HAMR ve HUMR
25.02.2012 53014 Okunma
19 Yorum 28.05.2024 13:50


© 2024 - Akevler