İSLAM
İKTİSAT TEORİSİ
Ve Toplumsal Mekanizmalar
The Theory Of
Islamic
Economic
System
Knowledgebase Research
For Natural Economics
Author : Sam Adian
Hong Kong - 2016
In this study:
Traditional assumptionsComments based on rumor Past practices and definitions have been ignored.
The objective of this study is to find reasonable solutions to contemporary problems. Therefore, only the "Quran" is based.
This study, by thinkers, who live in different parts of the world, with a sense of responsibility, has emerged as a result of voluntary participation.
Firts Printing : 2014
© Copyright : 2014 by Sam ADIAN
All rights reserved. This book or any portion thereof may not be reproduced without publisher/author permission. It can be quoted on the condition that the source displayed.
ISBN : 978-988-13821-0-8
Hong Kong
İçindekiler
GİRİŞ I
ABSTRACT 1
BAŞLARKEN 3
METOT
Kurgusal Yöntem 5
BÖLÜM - I
İKTİSADİ SİSTEMLER ve ŞERİAT 11
ÇAĞDAŞ İKTİSAT VE ŞERİAT
Genel Görünüm 13
Kapitalizm, Sosyalizm ve Şeriat 18
Tarihsel Açıdan Şeriat İktisadı 20
“Şeriat İktisadı”na Kısa Bakış 23
Şeriat-İktisat İlişkisi 26
Katı “Yasakçı” Tutum 32
Ritüelden Gerçeğe 36
Toplumsal Barış için Fırsatlar 38
FAİZSİZ BANKACILIK – Şeriat Kapitalizmi 41
Faizsiz Bankacılık veya İslami Banka 41
Uygulamalar Açısından Faizsiz Bankacılık 45
Faizsiz-Konvansiyonel Bankacılık Karşılaştırması 49
Meşruiyet Sorunu 50
BÖLÜM - II
TARİHSEL YANILGILAR 55
RİBA : Bir Özgürlük Dolandırıcılığı ve Faiz İlişkisi 61
Tarihsel Açıdan Faiz 61
Kur’an Açısından Faiz 63
Faiz-Kâr İkilemi 73
Metodolojik Tartışmalar 74
Kapitalizme Karşı İdeoloji 77
TOPRAK ve MÜLKİYET, Özgür Toplum İdeali 81
Geleneksel Anlayış 83
Doğal Mülkiyet Teorisi 86
Yaşam Hakkı Nedir? 92
Doğal Kaynaklar ve Yaşam Hakkı 96
Doğal Kaynaklarda Bölüşüm 98
Barınma Hakkı ve Konut Edinimi 101
Refah ve Özgürlük İlişkisi 103
Temel Hak ve Özgürlükler 106
Çözüme Yönelim 112
SADAKA – Vergi Sistemi – Kamu Maliyesi 119
Vergi Nedir? 120
Vergi Sistemi Olarak Sadaka – Kamu Maliyesi 121
Vergilendirme Esasları 125
Zorunlu Harcama Alanları 129
Sosyal Devlet İlkesi 135
Genel Yorum Sorunları 137
BÖLÜM - III
İSLAM İKTİSAT TEORISI
Kurumsal Çerçeve ve Kavramlar 141
Metodolojik Gerekçe 142
İlkesel Çerçeve 143
A. Makroda planlama ve Uygulama 144
B. Sonuç/Ürün Verimliliği 152
C. Dolaşım/Yaşam Süreçleri 153
Yapısal Analiz 157
Kurumlar Arası Koordinasyon Mekanizması 167
Kurumsal Destek Parametreleri 183
Kurumsal Çerçeve Tanımı 197
Fonksiyonel Kavram Parametreleri 200
Süreç-Sonuç İlişkisi 260
ZEKAT – İktisadi Yönetim Sistemi 271
Bir Kurum Olarak Zekat 273
Sürdürülebilir Ekonomi İçin Finansal İstikrar 277
Sistem Parametreleri 280
Sistem Döngüsü 282
Metodolojik Analiz 286
INFAK - Tasarruf Mevduatı 289
Pozitif Seçicilik 298
İtirazlar ve Düzeltmeler 299
KARZ-I HASEN - Yatırım Fonu ve Kamu Sermayesi 305
Deyn-Sözleşme Yükümlülüğü ve Karz İlişkisi 311
Kollektif Sermaye - Karz 313
Varsayım ve Olasılıklar 317
BÖLÜM - IV
İKTİSADİ PARAMETRELER
ve UYGULAMA PERSPEKTİFİ 321
İKTİSADİ FAKTÖRLER 325
İslam İktisadı’nın Temel Faktörleri 325
Yapısal Olarak İslam Ekonomisi 327
Referans İktisadi Kavramlar 330
İktisadi Süreçler ve Etkiler 369
İKTİSADİ YÖNETİM SİSTEMİ
Banka ve Kurumsal Yapı 383
Yatırım-İşletme Faktörleri 386
Kurumsal Yapı 388
Karar Mekanizmaları 404
KAYNAK ve YATIRIM YÖNETİMİ 409
İktisadi Yönetim Sorumluluğu 411
Mevduat Yönetimi 413
Fon Yönetimi ve İştirakler 415
Yatırım Yönetimi 421
Rekabet Yönetimi 425
Risk Yönetimi 426
Verimlilik Açısından İnsan Kaynakları Yönetimi 427
TOPRAK ve DOĞAL KAYNAKLAR
Yönetim ve Sorumluluk 433
Toprak ve Doğal Kaynak Yönetimi 434
Doğal Kaynak İşletme Sorumluluğu 435
Kaynak (Girdi) Yönetimi 437
Kamu Yatırımlarında Sorumluluk 439
Yetki Paylaşımı ve Verimlilik 440
Vergi Sorunu 447
ÜRETİM ve İŞLETME 453
Üretim Nedir ? 458
Üretim Faktörleri ve Araçları 465
Talebe Dayalı Üretim Modeli 469
Tahsis ve Kira Sorunu 472
Şirketleşme ve Bireysel Ortaklıklar 475
Kurumsal Girişim – İnnovation/Ar-Ge 483
Piyasa Koşullarının Üretime Etkisi 487
İktisadi Dönüşüm ve Sistem 489
FİYAT ANALİZİ
Ücret – Fiyat - Para 493
Emeğin Korunumu Yasası 498
Emeğin-Ücret Teorisi ve Ücretlendirme ‘Değer Teorisi) 501
Basit Fiyat Oluşumu 506
Ücret – Fiyat – Gelir Döngüsü 514
Para ve Para Talebi 517
Para Teorisi 521
Para Politikası ve Döviz Kuru Yönetimi 524
Devlet Müdahalesi ve İktisat 527
Problem Çözme İradesi 532
TÜKETİM 535
Üretim ve Tüketim Döngüsü 539
İktisat Teorisi ve Tüketim Süreci 543
Tükettirmek İçin Kredi 545
SERBEST TİCARET ve PİYASALAR 551
İktisat Teorisi ve Piyasa 553
Piyasa Teorisi - Denetimli Serbest Piyasa 557
Piyasa Açısından İktisadi Kavramlar 559
Ölçü ve Ölçme Birimleri 567
Genel Piyasa Uygulamaları 570
Vadeli İşlem (Vadeli Alış-Veriş) 573
Piyasa Açısından Zekat Bankası 574
Pazarın Fonlanması 574
Beklenen Sonuç 575
YAPISAL ANALİZ
Makro ve Mikro Üniteler Üzerindeki Etkiler 579
Yapısal Dönüşüm 579
Verimlilik Analizi 585
Gelir Teorisi ve Gelir Dağılımı 588
İKTİSADİ BÜYÜME ve TOPLUMSAL ETKİLER 593
Klasik, Neo-Klasik Teoriler 593
İslam İktisat Teorisi ve Büyüme 598
Toplumsal Etkiler 602
İKTİSADİ DENGELER ve REFAH TOPLUMU 609
Toplumsal Dengeler ve İktisat 611
Tasarruf Yatırım Dengesi 611
Gelir Dengesi – Bölüşümde Etkinlik 612
Üretim – Kaynak Dengesi 613
İstihdam – Tüketim Dengesi 614
Yatırım – İşletme Dengesi 615
BÖLÜM - V
İKTİSADİ EVRİM
Doğal Ekonomiye Geçiş 617
Doğa Yasaları ve İktisat 617
Teknoloji Kullanımı ve Tasarruf-Yatırım İlişkisi 619
Emeğin Korunumu ve Süreklilik 621
Kurum Olarak Devlet ve İktisat 622
İktisat-Bilim Paradoksu 625
Doğal/Naturel İktisada Geçiş 630
UYGULAMA PARAMETRELERİ 641
İlkesel Parametreler 642
Katılımcı Ekonomi 649
İktisat ve Toplum 653
İKTİSAT ve HUKUK 659
Bilgi Toplumu ve Gelenek 670
DÖNÜŞÜM ve YENİ DÜNYA DÜZENİ 673
Üretim İçin Kollektif Sermaye 692
KAYNAKÇA 697
Giriş
İktisadi sistemler üzerine yapılan bir çalışmaya “Devlet nedir?” sorusundan başlamak en doğu tercih olabilir.
Tarihsel süreçte “devlet”in bir ihtiyaç olarak ortaya çıkışı, işlevi ve geleceği hakkında pek çok felsefi çözümleme veya tanım yapılmıştır. Ancak kabul etmeliyiz ki “devlet” mekanizmasının ortaya çıkmasına yol açan en önemli etken, tarım devrimi olmuştur. Bir üst yapı kurumu olarak devlet sistemini, ilk olarak Asya’daki tarım topluluklarının oluşturdukları bilinmektedir. Devlet kavramının devlet felsefesi bağlamında pek çok tanımı mevcut olsa da kesin ve tartışmasız bir tanımı olduğunu söylemek güçtür.
Devlet, Platon’da “Birlikte yaşama zorunluluğundan doğan durum”, Aristoteles’te “Doğal bir oluşum”, Ancillon’da “Dil gibi iletişim ve toplumsallıktan doğan gereklilik”, Hobbes’da “Herkesin herkese karşı savaşını sona erdirmek için ortaya çıkan yapı”, Fichte’de “Saf insan amacının yüce aracı”, Schelling’de “Mutlak olan şey”, Hegel’de “Temel irade olarak ahlaksal ruh”, Cicero’da “Hukukun sonucu” olarak tarif edilir.
Rousseau, Hobbes ve Locke gibi düşünürler, devletin “toplum sözleşmesinin sonucu” olarak ortaya çıktığını varsayarlar. Max Weber ise devletin “meşru şiddet kullanma aracı” olduğunu iddia eder. Günümüzde ise devletin “Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık”[1] şeklinde genel bir tanımı mevcuttur.
Hukuki açıdan devlet, genellikle unsurlarından hareketle tanımlanır. Buna göre devlet; "Ülke adı verilen, belirli bir toprak üzerinde yaşayan insan topluluklarının bir egemenlik anlayışı ve hukuk içinde, bir siyasi iktidar altında örgütlenmesidir.”[2]
Tarihsel süreç içinde filozofların yaptıkları tanımlara ve günümüzde devlete atfedilen fonksiyonlara bakıldığında, açık veya zımnen, devletin “hukuk” ihtiyacından doğan bir olgu olduğu görülür. Böylelikle devlet, toplumsal bir organizasyonun bireyler üzerinde etkin ve yaptırım gücüne sahip olması olarak da anlaşılabilir.
Aslında “devlet” kavramı Arapça “dület” ( دولة)[3] kelimesinden gelmektedir. Bu, üretilmiş değerlere sahip olmaktan kaynaklanan gücü ifade eden bir kavramdır. Devlet kavramının “hukuk” ile tarif edilmesi de bu gücün yasallık çerçevesine kavuşturularak meşru bir zemine oturtulması çabasından ileri gelmektedir.
Hukuk, Arapça “hak” (حق) kelimesinin çoğul formu (haklar) olmakla beraber “ölçü” anlamında kullanılmaktadır. Kelimenin temel anlamı düşünüldüğünde devletin “haklar”ı koruyan bir yapı olarak anlaşılması veya tarif edilmesi önemlidir. Her ne kadar Kant, “hukukçular hâlâ hukukun tanımını aramaktadır” dese bile, hukuku genel mânâda, örgütlenmiş bir toplum içinde yaşayan insanların birbirleriyle veya yine insanların meydana getirdiği toplulukların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen, insan haklarını güvence altına almak amacıyla oluşturulan ve devlet gücü ile desteklenen bağlayıcı, genel, soyut ve devamlı kurallar bütünü şeklinde tarif etmek mümkündür. Kimileri hukuku sözleşmelerden doğan haklar olarak tarif etseler de, hukuk esasında toplumsal veya özel sözleşmelerle ulaşılmış veya belirlenmiş hakların korunması mânâsına gelir.
Konumuz “iktisat” olduğu hâlde bu kavram ve tarifler üzerinde neden bu kadar durduğumuz merak edilebilir. İlk bakışta birbiriyle ilgisiz gibi görünse de, üzerinde durduğumuz devlet ve hukuk olgularının temelinde “iktisat” yatar.
“Hukuk”tan söz edebilmek için “haklar”ın var olması gerekir. Ama haklar her zaman edinilmiş şeyler değildir. İnsanlar, doğal ve temel haklara doğuştan sahip olurlar. Bunlar, en doğal haklardır ki aslında hukuk, bu hakları belirlemekten başka bir şey değildir. Hukuk sistemini meydana getiren sözleşmeler zaten karşılıklı hakları tarif ve tescil ederler.
Modern hukukta “insan hakları”ndan söz edilse de aslında bunlar, hukuk yapıcıları tarafından tarif edilmiş haklar olarak değerlendirilmektedir. Oysa her şeyden önce bireyin yaşam hakkı ve özgürlükleri gibi varoluşsal hakları gelir. Dolayısıyla doğuştan sahip olunan bu temel haklar hukukun temelini oluştururken sözleşmeler için ayrı bir hukuka ihtiyaç var mıdır? Bu, tartışılması gereken önemli bir sorudur.
Dostoyewski’ye göre “aşk, arzulanan bir varlıkta bulacağımız tada susamaktan başka bir şey değildir”. Yani hedefe ulaşıldığında aşk da biter ve muhafazakârlaşır. Pratikte ne kadar radikal veya devrimci olursa olsun, bütün ideolojiler veya hareketler muhafazakârlaşırlar. İnsan meraklı bir varlık olsa da, korkuları çoğu zaman onun merakını bastırarak araştırma ve ilerleme çabalarının önüne geçer. Hâl böyle olunca insan, en azından sahip olduğu şeyleri kaybetmemek adına, bulunduğu yeri koruma çabası içine girer.
Kimileri dindarların daha esnek, değişen şartlara uyum sağlayabilen bir yapıda olduğunu ileri sürseler bile, en azından son bin yıldır din adına herhangi bir yeni çıkış, bir değişim veya ilerleme kaydedilmediği de bir gerçektir. Bu durum, dindarların çok daha koruyucu (conservative) olmalarına sebep olmuştur ki, buna benzer katı bir tutumu faşizmde de görmek mümkündür. İster din ister hukuk açısından olsun bütün kurallar, birey ile birey, birey ile devlet veya toplum ile toplum arasındaki ilişkileri düzenlemek, kimin ne yapıp ne yapmayacağını söylemek ve itiraz edenlere yaptırım uygulamak üzerine düzenlenmiştir. Belli kurallar etrafında teşekkül eden devletin de en temel varoluş nedenlerinden birisi budur ve devlet, büyük oranda iktisadi gücün dolaşımı esnasında ortaya çıkan haklara ve daha da önemlisi güce müdahale etmek için vardır.
İnsanın “yaşama hakkı” söz konusu olduğunda, kaynak kullanımı zorunlu hâle gelir. Çünkü insanın yaşamak için birtakım ihtiyaçları vardır ve bu da doğada mevcuttur. İnsanın yaşamasını sağlayan kaynaklara ulaşma çabası iktisadın da başladığı yerdir. İnsan, bu noktada doğal olan ve kendi hakkı olan bir şeyi almak için başkalarının veya devletin müdahalesi ile karşılaşır. Oysa aslında, devletin varoluş nedeni kişi haklarını korumaktır.
Bu çelişki, “devlet” tanımında veya anlayışında bir sorun olduğunu gösterir. Hukukun hangi evrensel ilkelere göre belirlenmesi gerektiği de, yine aynı çelişkiden dolayı yeniden ele alınması gereken önemli bir konu olarak öne çıkar. Dolayısıyla gerek devlet ve gerekse hukukun var olabilmesi için insanın yaşama hakkına bağlı olarak kaynaklara erişme ve yararlanma çabasından başlamak üzere, bütün toplumsal organizasyonların zaten var olan evrensel ilkelere göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Böyle bir sorgulama, devlet denilen olgunun aslında büyük bir yanılsamadan ibaret olduğu şüphesini doğurmaktadır. Devlet, davranışları kontrol eden, baskılayan veya düzenleyen baskın bir figür olmak yerine bireyin ve dolayısıyla toplumun sadece temel haklarının karşılanabilmesi için gerekli olan organizasyonlardan ibaret olabilir.
Devletin de hukukun da varoluş nedeni insan olduğu için bu yapılar, bizim varoluşumuzu düzenleyen organizasyonlar değil, onları var edenin varoluş haklarını karşılamak için ortaya çıkmış yapılar olmalıdır. İşte iktisadın ana omurgasını oluşturan şey de budur. Eğer insan yaşama hakkına sahipse, zaten kendisine ait olan kaynaklara ulaşmak zorundadır. Devlet veya hukukun görevi insanın kaynaklara ulaşma ve yararlanma çabasını güvence altına almaktan başka bir şey değildir. Öyleyse iktisat olmadan hukukun varlığından da söz etmek olanaksızdır. İktisatsız bir hukuk ve devlet anlayışı, pratikte tutarsızdır. Eğer bir değer üretilmiyor ise, eğer kaynaklar herkesin kullanımına açık değilse, paylaşım söz konusu değilse devlete veya hukuka olan ihtiyaç da kendiliğinden ortadan kalkar.
Gerçekten yanılıyor olabilir miyiz? Bildiğimiz devlet, hukuk veya iktisat aslında bambaşka şeyler olabilir mi?
Abstract
This is a working definition for Islamic Economic Theory. Discussion completely based on Quran, without the traditional and fundamentalist reviews.
Traditional reviews contains some economic parameters but this is not a definite assumption for “Islamic Economics”. Based on charities economy providing for social solidarity with agricultural society perception but, don’t have any idea against the power of big capital or capitalism. How to survive, how to find solutions, how to provide a sustainable benefits for members…
If Qur'an coming from an universal source, should be have solutions for contemporary problems.
In this study, economic concepts are considered free from the traditional perception. With a neutral point of view, The Theory of Islamic Economics, it will be understood that there isn’t a remote possibility.
Keywords : Zaqah Bank, Islamic Investment, Credit terms, Riba, Land Ownership, Savings, Charity, Funds Management, Principles of Islamic Economy
This research is not necessarily those of the Islamic Research of Training Institute or of the Islamic Development Bank or of any other Islamic Communities. References and citations are allowed but must be properly acknowledged.
Bu çalışma, herhangi bir İslami araştırma enstitüsü veya islami yatırım bankası veya başka herhangi bir İslami grup adına yapılmamıştır.
Kaynağına saygılı olmak koşuluyla referans göstererek alıntı yapılabilir.
Başlarken
Bu araştırma, amaç ve yöntem bakımından geleneksel ve ahlaki kurallara ve sınırlamalara bağlı kalmaksızın sadece ve yalın olarak referans metinlerdeki (Kur’an) kavram ve tanımlarından faydalanarak varoluşun ayrılmaz parçası olan ihtiyaçların nasıl karşılanacağı ve bu süreçte ne tür prensiplerin önerildiğini tespit eder.
Teorik olarak, varoluşun nedeni olan bilgi, çağdaş problemlerin olasılığını da hesaplamış olmalıdır. Dolayısıyla, evrensel bir kaynaktan geldiğini ileri süren bir öğretinin, günlük hayatın sınırsız ihtiyaçlarını temin etmeye yönelik etkileri ve önerilerinin olmaması düşünülemez. Her konuda öngörüsü olan bir kaynağın, kapitalist sermaye veya sosyalist anlayış karşısında nasıl bir tavır alacağını bilmiyor oluşu veya bu anlamda bir teori veya felsefesinin olmaması mantıklı değildir.
Sınırlı kullanılabilen kaynakların sınırsız ihtiyaçlara nasıl cevap vereceği ile bu temel sorun için ne tür çözümler önerildiği ve varoluşsal temel haklar üzerine inşa edilmesi gereken tasarruf hakkının nasıl kullanılacağı, ekonomik ilişkilerin temel dinamiklerini teşkil eder.
Bu çalışma, esas olarak sınırsız kaynaklara sahip dünyamızda, zorunlu ihtiyaçlardan tasarruf edilerek oluşturulan küçük kaynakların nasıl dev bir iktisadi güce dönüştürülebileceğini göstermektedir. Bu bağlamda araştırmanın, yeni bir perspektif geliştirmek için önemli katkılar sağlayacağını umuyoruz.
Bu çalışma, “İslam İktisat Teorisi” açısından sadece prensipleri belirlemeye yöneliktir. Temel prensiplerin dışında, iktisadın gerektirdiği teknik ve operasyonel detaylar, çağdaş ekonomik sistemlerdeki uygulamalar gibi değerlendirilmelidir.
Günümüz dünyasında, problemlerin çözümü için radikal bir paradigmaya ihtiyaç vardır. Bu araştırma, “İslam İktisadı” açısından Kur’an esas alınarak yeni ve rasyonel prensipler ortaya koyar.
Metot
Kurgusal Yöntem
İslam iktisat teorisi, konvansiyonel ve geleneksel görüş, öneri ve uygulamalardan yararlanmış olmakla birlikte sadece orijinal metni referans almıştır. Bütün kavramlar, referans metin örneklemeleri ve tanımlarına bağlı kalınarak değerlendirilmiştir. Hiç bir şekilde geleneksel tanım, yorum veya ahlaki prensipler göz önüne alınmamıştır. Çünkü eğer Kur’an, hayatın her alanında etkili bir metin ise, önermeleri ile ahlaki veya insani değerler arasında bir çelişki meydana gelmemesi gerekir.
Bu nedenle yöntem bakımından iki temel kriter gözetilmiştir. Geleneksel kabuller ve uygulamalar açısından:
1. Hiçbir şekilde şeriat, şeriatın öngördüğü metot ve bu metoda göre üretilmiş olan anlamlandırma şekli dikkate alınmamıştır.
Istılah, icma veya sahabe uygulamaları gibi geleneksel kabuller incelenmiş olmakla birlikte, sistem açısından referans kabul edilmemiş, hiçbir önerme bu bağlamda değerlendirilmemiştir.
2. Konvansiyonel iktisadi süreç ve uygulamalar göz ardı edilmemekle birlikte, teoriye yönelik herhangi bir etkisi kabul edilmemiştir.
Bu nedenle pek çok noktada gerek geleneksel anlayış ve gerekse konvansiyonel uygulamalar veya kabuller ile farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Genel olarak teori çalışmasında, orijinal metin esas alınmakla birlikte metodolojik açıdan bazı kriterlere göre sonuçlar üretilmiştir. Buna göre:
1. Tekil kavramlar sadece anlatılan olaylar veya örnekler içerisinde bağlamına uygun anlam ifade etmesi hâlinde değerlendirilmiş; bundan başka hiçbir tekil ifade dikkate alınmamıştır.
2. Bütün kavramlar genel itibariyle fiilleriyle birlikte değerlendirilmiş, tek bir cümleden hareket edilerek sonuç üretilmemiştir. Metnin kavramı açıklama yöntemi mutlaka izlenerek farklı olaylarda farklı anlatımlardaki işlevi de dikkate alınarak sonuca varılmıştır.
3. Hiçbir kavram, bir başka kavram ile aynı anlamda veya nitelikte değerlendirilmemiş; her kavram, kendi bağlamında başka kavram veya olaylarla ilişkili olsa bile, farklı kelimelerin farklı anlam ve işlev ifade etme gereği nedeniyle ayrıştırılarak değerlendirilmiştir.
4. Bütün kavramlar, kendi bağlamında anlatılan olay veya örneklere bağlı olarak iki temel prensibe göre tanımlanmıştır:
a. Kavramın kelime yapısı ve anlamı ile çelişki teşkil etmeyen örneklemeler içerisinde kelimenin anlamından bağımsız olmayacak şekilde kavramlar tanımlanmıştır.
b. Kelimenin anlamı anlatılan olaydan veya örneğinden farklı olması hâlinde kavramlar, metnin örnekleme yöntemi ile getirdiği tanıma göre ele alınmıştır. Örneğin “efae-fey” kelime itibariyle “gölgenin dönmesi” anlamına geliyor olmasına rağmen, buna bağlı olarak metinde anlatılan örnek ve örneğin tanımladığı mana sebebiyle “kaynak tahsisi” olarak tanımlanmıştır.
5. Bütün tanımlar orijinal metne bağlı kalınarak yapılmış olmasına rağmen, uygulamaya esas teşkil edecek pratik sonuçlarına göre değerlendirilmiştir. Bu bakımdan yapılan tanımlar kelimenin mânâsını değil, kavramın ihtiva ettiği süreç veya uygulamayı ifade eder.
6. İktisat teorisi, bütünüyle iktisadi kavram ve süreçlerin tespiti ve uygulama süreci ile kurumsal yapısını ortaya koymak açısından değerlendirilmiş ve sadece iktisadi kavramlar ile sınırlandırılmıştır. Hukuki veya sosyolojik etkileri dikkate alınmamıştır.
7. Bazı parametreler, metinde sadece örneklendirilmiş olup tanım olarak bulunmaktadır. Bu nedenle çalışmaya bir kavram olarak değil, bir tanım olarak alınmıştır.
Burada belirtilenlerden başka, hiçbir hadis veya rivayet, referans kabul edilmemiş; dolayısıyla da tanımlar üzerinde de etkili olmamıştır. Kimi durum ve kavramlar izah edilirken geçmiş uygulamalardan faydalanılmış olsa da bu uygulamalar, çalışmamız için bir referans teşkil etmemiştir. Çünkü evrensel bir metin evrensel sonuçlar/bilgiler içermelidir. Geçmişte, Kur’an’ın hükümlerinden o dönemin ihtiyaç ve bilgisine göre çıkarılan bazı hükümler, çağının ihtiyaçlarına göre verimli ve yararlı olmuş olsa bile günümüz dünyasını açıklamaktan çok uzaktır. Bu nedenle geçmişin uygulamalarından yola çıkarak referans kitabın/metnin (Kur’an) anlaşılması da mümkün değildir. Tarihsel süreç içinde ortaya çıkan tanımların veya şer’i kuralların hangi nedenlerle ortaya konduğu ve uygulandığı açık değildir. Bu sebeple bu unsurlar, metni bağlayıcı olmaktan uzaktır. Çünkü nihayetinde bütün yorumlar sadece yorumdur. Böylelikle metodolojik açıdan bir değer taşımazlar.
Öte yandan, orijinal metinde iktisadi kavramları dolaylı olarak ilgilendiren ve hatta uygulamalarda detaylara kadar giren açıklamalar ile sosyal ilişkileri düzenleyen pek çok ifade, tanım ve anlatım vardır. Bunların tamamını bir metinde kullanmak neredeyse imkânsızdır. Dolayısıyla söz konusu ifade, tanım ve anlatımlar, çıkarımlar delillendirilirken ve zorunlu olduğunu düşündüğümüz noktalarda atıf yapmak suretiyle kullanılmıştır.
İktisat teorisi de bir yorumdur. Yani orijinal metnin iletmek istediği mutlak mesaj olmaktan ziyade, bizim metinden anladıklarımızdır. Sözün sahibini tanımadığımız için ona ne demek istediğini sorma şansımız yoktur. Dolayısıyla sadece metne Baqarak anladığımız şeylere göre sonuçlar üretebiliriz. Bunun için yapılması gereken şey, kelimelerin anlamlarını değiştirmek veya metnin anlattığı olay veya örnekleri yeniden anlamlandırmak değil, olduğu gibi anlamak ve buna göre sonuçlar üretmek olmalıdır. Bu çalışmada yapılan şey de budur.
Çalışmada, dini hususlardaki eleştiriler, bir “inanç”a yönelik olmaktan ziyade pratik manada rasyonel sonuçlar üretilmesine neden olan problemlerin tespitine yönelik eleştirilerdir. Zira herkes, dilediği gibi inanma özgürlüğüne sahiptir. Fakat biz, yorumlama ve eleştirilerimizde bu inanma şekillerini göz ardı ederek metnin kendi iç nizamını kıstas alma yolunu seçtik. Orijinal metnin, olayları ve süreçleri anlatım şekli ile kullandığı yöntem dikkate alındığında, standart bir metot izlediği anlaşılmaktadır. Bu tümdengelim-tümevarım yöntemine çok benzeyen bir metottur ki bu çalışmada da metnin doğal yöntemi dikkate alınmıştır.
Bu çalışma, yöntem olarak ilkesel düzeyde sistemin yapısını tespit etmeyi amaçlar. Bu nedenle uygulamaya ilişkin detaylar bu çalışmanın konusu değildir. Teorik çerçevenin belirlenmiş olması, uygulamaların nasıllığının da kendiliğinden ortaya çıkmasına neden olacak ve tıpkı doğada olduğu gibi evrimsel bir süreç gelişecektir.
İstihsan[4] için delile gerek yoktur. Ancak eğer kavramlar tanımlanabiliyor, örnekler ve olaylar çözümlenebiliyor ise, iktisadi süreçleri tanımlayabilmek için de delile ihtiyaç kalmaz. Çünkü ilkeler belli ise, sonuçlarını öngörmek de mümkündür. Gerçekte referans metin (Kur’an), kendi metodolojisi içerisinde bize, sonuçların nasıllığını söylemez. Yalnızca, ilkeleri tespit eder ve sonuç olasılıklarına atıf yapar. Elbette ilkeleri doğru işletmek, yine uygulayıcılara kalmaktadır. Dolayısıyla ilkelerin kanıtlanması için süreçlerin belirlenmesi ve uygulamaya ilişkin sonuçların çıkarılması için yeterli olur.
Öte yandan referans metinde (Kur’an) anlatılan ancak anlaşılamayan ifadeler de bulunmaktadır. Bu ifade veya örneklemelerin kıyası mümkün olmadığından sistem için parametre olarak kabul edilmemiştir. Gelecekte, şimdilik anlaşılamayan örneklemelerin uygulama alanı doğduğunda, bunların da test edilebilir olacağı açıktır. Bu nedenle söz konusu ifade ve örneklemeler, iktisadın doğal evrim süreci içerisinde entegre edilebilecek parametreler olarak değerlendirilmiş ve şimdilik ilkesel zorunluluk ortaya koymuyor olmaları nedeniyle göz ardı edilmişlerdir.
Evrensel bir kaynaktan beslendiği iddiasında olan bir metnin bize, illa ki bir bankanın nasıl kurulacağını ve işletileceğini söylemesi gerekmez. Böyle bir metin, banka için gereklilikleri ortaya koyar ve bizim bankayı belli ilkelere göre kurmamızı bekler. Bunun için de metnin doğru anlaşılması gerekir. Bu bağlamda metindeki hiçbir kavram veya kelimenin anlamına müdahale etmeden ve metnin ortaya koyduğu bütüncül resme Baqarak sonuçlar çıkarmak yeterli olmaktadır. Yani kelimelere yeni anlamlar yüklemek yerine, metnin kavramları tarif ettiği fonksiyonlara göre sonuçlar üretilmelidir. İslam İktisat Teorisi’nin ilkesel olarak bu metot çerçevesinde değerlendirilmesi ve anlaşılması, yararlı olacaktır.
[1] Türk Dil Kurumu Sözlüğü, 2005, s.514.
[2] Franz Oppenheimer, Devlet, Phoenix Yayınları, s.29.
[3] Haşr:7.
[4] İstihsân ( استحسان), bir İslam hukuku terimi. Sözlükte "bir şeyi güzel saymak" anlamına gelen istihsânın İslam hukukunda iki kullanımı vardır. Bu kullanımlarından birisi dar bir alanı kapsarken diğeri daha geniştir. Kıyası terkedip nassa, yani, âyet ve hadis-i şeriflerin hükümlerine en uygun olanı almak mânâsına gelir. Dar açıdan istihsân, kıyasın bir kısmıdır. Buradaki kıyasın illeti, üzerinde derince düşünüldüğünde ve incelendiğinde anlaşılabilecek şekildedir. Bu tip istihsânın bir başka adı da hafî kıyastır. Bu açıdan tanımı “Bir kıyastan, ondan daha kuvvetli bir kıyasa dönmektir.” ki buna göre her hafi kıyas, istihsândır; fakat her istihsan, hafi kıyas değildir. Diğer ve daha genel istihsân ise “celî kıyasa muârız ve mukâbil olan bir delil”in tercihidir.