Zina - Kavramdan manaya
Soru şudur: FHŞ Zina mıdır?
Buna göre, her FHŞ olan şey, zina kapsamında mı değerlendirilmelidir, veya Zina FHŞ midir? Eğer FHŞ zina ise, niçin zina olmayan ama FHŞ olan eylemler için ceza takdir edilmiştir?
FHŞ (فحش) : Obscenity, Müstechcenlik, utanmazlık, ahlaksızlık.
FAHŞA veya FAHIŞE kelimesinin genel olarak lügatlerdeki anlamı “müstehcenlik, utanmazlık, anlaksızlık” olarak geçmektedir. Kur’an’da ise:
“İnnemâ ye’murukum bis sûi vel fahşâi ve en tekûlû alâllâhi mâ lâ ta’lemûn” (bakara 169)
“…ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker….” (Nur 21)
Şeytanın apaçık bir adv olması sebebiyle onun yöntemleri ve önereceği şeylerin de “iyilik veya iyi şeyler” sınıfında olmadığı açıktır. Buna göre, FHŞ şeytanın kullandığı yöntemlerden biridir.
“SÛ” üzecek ve acı verecek şeyler yapmak anlamına gelmektedir. “FAHŞA” ise bu şekildeki eylemlerin en üst seviyesi, en aleni olanı anlamına gelmektedir.
“Ve lûtan iz kâle li kavmihî e te'tûnel fâhışete mâ sebekakum bihâ min ehadin minel âlemîn” (A’raf 80)
Normal olmayan, çirkin sayılan bir şeyin daha önce hiç olmadığı kadar alenen ve açıkça meşru bir yol kabul edilmesini anlatmaktadır. Bu aleniyet “ölçüyü aşan” olarak değerlendirilmektedir. (A’raf 82)
Ancak Kur’anı kullandığı “FHŞ” kavramı tek bir eylem değildir. Çok çeşitlidir, gizli ve açıkça yapılanı vardır.
“Kul innemâ harreme rabbiyel fevâhişe mâ zahere minhâ ve mâ batane vel isme vel bagye bi gayril hakkı ve en tuşrikû billâhi mâ lem yunezzil bihî sultânen ve en tekûlû alallâhi mâ lâ ta’lemûn” (A’raf 33)
“…ve lâ takrebûl fevâhışe mâ zahere minhâ ve mâ batan…” (En’am 151)
Bu ayet, FHŞ kavramının “Zina” ile ilişkilendirilmesinin mümkün olmaktan çıkaran en önemli delillerden bir tanesidir. Burada Açık ve gizli olanını haramlaştırırken BAGY de ayrıca ifade edilmektedir.
BAGYE (الْبغي) : Bu kelime, isyan etmek, aşırılık yapmak manasına geldiği gibi marife olarak kullanıldığında “Hayat kadını” manasına da gelmektedir. Nur 33’te “ve lâ tukrihû feteyâtikum alel bigâi” ifadesi bu manayı teyit etmektedir.
Demek ki, FHŞ kelimesi, sadece “cinsel” çirkinlikleri kapsayan bir kelime değildir. Bu kelimenin ifade ettiği “aleni çirkinlik, utanmazlık” çok daha geniş bir kavramdır, gizli ve açık olarak yapılabilir. En’am 151’e göre de bu kavram, “Şirk koşmak” ve “Fakirlik endişesiyle çocukları öldürmek” fiilleriyle de benzerdir. A’raf 28 de de topluluğun çirkin işleri olarak tanımlanır.
“İnnallâhe ye’muru bil adli vel ihsâni ve îtâi zîl kurbâ ve yenhâ anil fahşâi vel munkeri vel bagy…” (Nahl 90)
“Fahşa munker ve bagy” – “adl, ihsan ve ita”’nın tersidir. Karşıtıdır.Zıddıdır.Buna göre adaletsizlik de bir “FHŞ”dir. Çirkin bir iştir.
Kur’an her türlü FHŞ eylemlerini yasaklamaktadır. Nisa 15 ve 16. Ayetler ile de bu eylem için ceza öngörülmekle birlikte, bu eylemden doğan zararın veya hukuksuzluğun giderilebileceği, düzeltilebileceği de anlaşılmaktadır. Çünkü ayet, bu eylemlerden vazgeçme iradesi ortaya konduğunda cezayı düşürmektedir.
Bütün bunlar anlaşıldıktan sonra, Nisa 15. Ayette ifade edilen “kadınlarınızdan fuhuş yapanlar” ifadesi sebebiyle bu kavram “zina”ya yorumlanmaktadır. Oysa, Kur’an ın tanımladığı FHŞ eylemlerini yapan kadınlar demekle birlikte bununla sınırlı tutmamış, birden çok erkek veya kadın olabileceğini de ifade ederek genel olarak bir ceza öngörmüştür. Her ne kadar Nisa 16. Ayetteki ifadeler sebebiyle oradaki kastın “homoseksüellik” olduğu düşünülse de, Kur’an “homoseksüelliğin” de “FHŞ” kavramı içinde olduğunu zaten söylemektedir. Bana göre bu ifade, FHŞ kavramını Ceza usulu açısından özelleştirmektedir. Çünkü FHŞ kavramı içine giren ama cezaları başka başka olan fiiller vardır ve bu fiillere FHŞ cezası uygulanamaz, Zina bunlardan biridir.
Nisa 15 de kullanılan “fahişete” kelimesi “fahişe” anlamına yorumlanmaktadır. Ancak bu kelime ile kastedilen şeyin “rezil, çok çirkin, çok aşırı” olduğu da anlaşılmaktadır.”zina”yı alışkanlık haline getirmek de FHŞ”dir denirse bu doğrudur ama bunun için alışkanlık olması da şart değildir. Çünkü Kur’an “zina”yı da FHŞ kavramı içinde saymaktadır. (isra 32)
Nisa 15 ve 16 da çerçevesi belirlenen cezalandırma, filleri bu tanıma uyanlar “eğer 2 erkek ve 2 kadından fazla” iseler ne olacak? Ayette kullanılan kelimeler sebebiyle 2 kişiden fazla iseler cezalandırılmalarının da mümkün olmaması gerekir. Çünkü kullanılan kelimeler en fazla “2 kişiyi” ifade eder. Çoğul kullanılmamaktadır. Ayete göre, kadılar için kullanılan kelime çoğul olmakla birlikte erkek için kullanılan kelime sınırlandırılmış, en fazla 2 olarak belirlenmiştir. Bu durumu dikkate aldığımız zaman ayetin kasdettiği şey de anlaşılır.
“Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin.” (Nisa 15)
Kelime doğru FUHUŞ... Yani PROFESYONEL işi. Şimdi bazı arkadaşlar benim bu yaklaşımımı eleştireceklerdir. Ancak anlaşılan manada FUHUŞ’un FHŞ kavramı içinde olduğunu zaten Kur’an söylüyor. O halde bu ayete bu açıdan niçin bakmayalım?
Dört tanık isteniyor, bir baskın ile tespit edilir ve baskına katılanlar da şahitlik ederlerse? Tabii şahitlikleri geçerli ise, kanıtlanabilirse….
Peki ayette geçen “ölüm alıp götürünceye kadar” ifadesini ne yapmalıyız? Bu ömür boyu hapis anlamına mı gelmelidir? Yoksa şöyle midir: AIDS vs.gibi hastalıklardan toplumu koruyabilmek için olabilir mi? Bunu nereden çıkarıyoruz? Şuradan çıkarıyoruz: “yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar”, yani bir çözüm bulununcaya kadar, tedavisi mümkün oluncaya kadar “evlerde tutun”
Burada eğer zina kanıtlanmış ise veya zina varsa kadının hamile olup olmadığı da bu arada anlaşılmış olacaktır. (hukuki açıdan)
Buradan çıkan sonuç şudur: Eğer “profesyonel” eymlemlerde FHŞ varsa bunun enterne edilmesi gerekir. Ancak bu FHŞ eylemi aynı zamanda cinsel ilişkiyi de kapsıyor ise, bu durumda ev hapsi uygulaması ortaya çıkmaktadır bize göre.
“Ve lâ takrebûz zinâ innehu kâne fâhışeten” (İsra 32)
Buna göre, “zinayı alışkanlık haline getirenlere fahişe denir” şeklinde bir tanımlama yapmak mümkün değildir.
BGY ise FHŞ gibidir ama FHŞ değildir. Öyle olsaydı en azından A’raf 33’te “…..fevâhişe mâ zahere minhâ ve mâ batane vel isme vel bagye bi gayril hakkı….” Şeklinde ayrıca tanımlanmaz, İsra 32’de olduğu gibi ifade edilirdi.
Kur’an Zina ve FHŞ için ceza tanımlamaktadır. Ancak BGY ayrı tutulmaktadır. Bu eylem men edilmekle birlikte herhangi bir Ceza öngörülmemiştir. Bunun sebebi basittir. Kur’an böyle bir durumla karşılaşanların maişetlerini, emniyetlerini ve yaşam garantisi sorumluluğunu kamuya vermektedir. Böylece BGY ile yüzyüze kalanların, bu sebeple elde edecekleri veya elde etmeleri muhtemel bir kazanç veya gelir veya benzer bir çıkarın oluşmaması için, onların ihtiyaçlarının Kamu otoritesi tarafından karşılanması zorunluluğu getirilerek eylemin sonuçları ortadan kaldırılmıştır. Çünkü BGY için bir “zorlayıcı sebep” olması gerekmektedir. Bu zorlayıcı sebep başkalarının kişiyi zorlamaları olabileceği gibi, maişet temini gibi sebepler de olabilir.
Bazıları Analoji marifetiyle BGY kavramını, Zina veya FHŞ ile aynı değerlendirmeye kalkmakta ve buna bir yaptırım öngörmek istemektedir. Oysa bu durum Kur’an ın öngördüğü mana ile çelişir. Çünkü Kur’an bu kavram için ceza öngörmez. Zaten yasak olan, haram sayılan ve sorumluluk çerçevesi belirlenmiş olan bir eylem için ayrıca ceza ihdas etmek, Kur’an ın ceza usulune uygun değildir. Kimi cezalandırmak gerekir? Topluluğu, veya zorlayıcı sebepleri mi? Burada şöyle bir soru sorulabilir: “BGY’ye zorlayanların durumu ne olacak?” bu basittir, hukuk ihlali sebebiyle cezalandırılabilirler.
ZINA kavramına gelirsek:
“sıkışmak” anlamındaki “زنى zny” kökünden türemiş ve müfaale babından mastar kalıbında bir sözcük olarak değerlendirilebilecek “zina” sözcüğünün kelime anlamı, işteşlik olarak; “sıkışmak, karşılıklı olarak dara, sıkıntıya düşmek” demektir. (Lisan ül Arab)
Bir başka açıdan
Zina kelimesinin kökü : Zann= İsnad, iddia, ileri sürme, sanma, zannetme...
Zina bir ispat değildir! Sadece bir “İddia”dır. Ancak 4 tanığın şehadetiyle Ispat edilmiş olur. ( Arapça da peltek z ve normal z ile yazılanların tüm kökenlerinin aynı olduğu düşünülmektedir )
Zıhar=Oidipus kompleksinin Kur'an'daki adıdır. “Eşlerimizi annelerinize benzetmeyin” ayetinde olduğu gibi.. Zıhar bu haliyle incest denen hastalıktır. Cinsel bir hastalık olarak karşımıza çıkmaktadır. Firavunlar kızkardeşleriyle evlenirlerdi. Nemrut ise annesiyle evlenirdi. İşte bu yüzden cinsel etik yoksunluğunun yelpazesi çok geniştır.
Bitmedi elbette, Sayın Mr.Özdemir’in iddialarını gözden geçireceğini umuyorum.
Vesselam