Sam Adian
"ADIL DÜZEN"IN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
20.03.2012
5473 Okunma, 7 Yorum

 

"Liberal Komün" veya Düzen ideolojisi

 

Ali Şeriati, İnsanın Dört Zindanı adlı kitabında insanı cebr altına alan dört saikten bahseder: Tarih, Doğa, Toplum ve Benlik. O’na göre sosyolojistler, insan üzerinde egemen olanın toplumsal çevre ve toplumsal düzen olduğu fikrindedirler. Ali Şeriati, sosyolojistlerin “ben”i ortadan kaldıran bu görüşünü eleştirir; der ki evet toplum insanı belirler ama siz toplumun insanı belirlemesini mutlaklaştırarak “insan”ı hiçleştirdiniz: “Ben eğer cömert isem, ya da çok gayretli ve kahraman isem, feodalite (derebeylik) düzeni içinde büyüyüp olgunlaştığım içindir. Paragözün biri isem, burjuvazi (kentsoylu düzeni) içinde doğduğum içindir. Ata binip pala sallayan biri isem aşiret (boy) düzeni içinde yaşadığımdan dolayıdır   Demek ki ben kötü olmuş isem, bende kötülüğü yaratan veya seçen toplumsal çevredir, iyi olmuş isem bende iyilik durumunu yaratan ve beni buna çağıran yine toplumsal çevredir, benim işim değildir. Sosyolojizm (toplumbilimcilik)de birey (fert) yoktur. İnsan seçebilen bir “ben” olarak var olamaz. Her birey toplumun onu ortaya getirdiği gibidir. Şu halde bu kimseler insan değildir, çünkü artık seçim yetenekleri yoktur   

Şeriati ilerlemeci bir toplum zihniyeti ile, bilimin gelişmesi ile zindandan çıkış olacaktır, fikrini savunuyor. “Toplumsal düzenler karşısında seçim yeteneğine sahiptir. Yadsıyabilir ve seçebilir, benimseyebilir, kuşku duyabilir. Üretim düzenleri, sınıf ilişkileri, aile ve topluluk ayrıcalıkları, bunların tümü bilinçli çağdaş insan karşısında artık eskisi kadar güçlü değildir” der

***.

1848’de Paris’te fiilen yönetimi ele geçiren Komün içerisinde etkin iki siyasal kesim, Enternasyonal içinde örgütlü bulunan Proudhoncu azınlık ile ulusal muhafız merkez komitesi içinde güçlü olan Blankist çoğunluktu

Küçük burjuva sosyalisti olarak anılan Proudhon'un görüşleri daha çok ekonomik alan üzerinedir. "Adaletli bir değişim yasası" bulma yolundaki kimi tezleri şunlardır:  Halk bankasının kurulması, karşılıklı kredi örgütlenmesi, böylece kapitalistlere ödenen faizin kalkması, nakit paraya değil mala çevrilen bonolar çıkartılması özgür ve bağımsız üretici dernekleri olan işçi şirketleri kurulması vb. Proudhon, küçük üreticilerin kendi dernekleri tarafından oluşturulan bir özerk komünler federasyonu aracılığıyla bireylerin hak ve isteklerinin birbirini dengeleyeceğini, böylelikle bireyin korunacağını ileri sürmüştür

Engels'in tanımına göre "blankiciler o sıralarda sadece devrimci içgüdü ile, proleter içgüdü ile sosyalist idiler". Paris Komünü 70 günlük bir zaman dilimi içerisinde şu kararları alır, ancak hepsini hayata geçiremez:

- Sahipleri tarafından terk edilmiş fabrikaların sayımının yapılması, bunların yönetiminin o güne değin bu işletmelerde çalışan ve kooperatif birlikler içinde bir araya gelecek işçilere verilmesi ve bu birliklerin bir tek büyük federasyon biçiminde örgütlenmesi için plan:

-Fırın işçileri için gece çalışmasının kaldırılması

-Patronal ceza sisteminin kaldırılması

-Yaşamak için asgari ücret güvencesi sağlanması

-Emniyet sandıklarının kaldırılması

-İş bulma bürolarının yeniden örgütlenmesi

-Meşru olan-olmayan çocuklar arasındaki ayrımın kaldırılması

-Kilise ile devletin ayrılması. Din işleri bütçesinin kaldırılması

-Kilise mallarının ulusal mülkiyete dönüştürülmesi

-Zorunlu ve parasız laik okul

-Parasız adalet

-Seçilenlerin görevden geri alınabilmesi

-Yargıç ve yüksek görevlilerin seçimi

-Sürekli ordunun kaldırılması yerine silahlı halkın geçirilmesi

-Yerel yönetimlerde özerklik

 

Bu genel olarak Marx ve Engels’in çerçevesini çizdiği yapının bir özeti gibidir.

 

Lenin'e göre, demokrasi ile azınlığın çoğunluğa boyun eğmesi özdeş şeyler değildir. Demokrasi azınlığın çoğunluğa boyun eğmesini kabul eden, tanıyan bir devlet biçimidir; başka bir deyişle, demokrasi, bir sınıf tarafından başka bir sınıfa, nüfusun bir bölümü tarafından nüfusun başka bir bölümüne karşı, sistemli zor uygulamasını sağlamaya yarayan bir aygıt ve kurumlar toplamıdır. Lenin, “Sosyalizm, evrimi içinde komünizme varacak, ve sonuç olarak, insanlara karşı zora başvurma zorunluluğu, bir insanın başka bir insana, nüfusun bir bölümünün nüfusun öteki bölümüne boyun eğme zorunluluğu büsbütün ortadan kalkacaktır; çünkü insanlar, zor ve boyun eğme olmaksızın, toplum halinde yaşamanın yalın koşullarına uymaya alışacaklardır” demektedir.

 

Marx ve Engels in kristalize etmediği “demokrasi” kavramı, Lenin’e göre “kapitalizmden komünizme giden yoldaki bir aşamalardan biridir.” Ona göre paramparça edilecek olan aygıt “burjuva develeti” dir. Burjuva devleti, bir burjuva demokrasisi bile olsa bu değişmez.

 

Paramparça edilen devletin her anlamda ortadan kalkması, yeni ve yüksek derecede örgütlenmiş bir toplumsal yapıyla birlikte ancak komünizmde mümkün olacaktır. Marx’a göre, Köylü bilincinden başlayarak burjuva sınırına kadar küçükten büyüğe örgütlenmiş özerk toplulukların bir araya gelmesi ile devrim perçinlenmiş olacaktır.

 

Marx'ın proletarya diktatörlüğüne ilişkin altını çizdiği bir diğer temel nokta, kapitalizme ait üretim ilişkilerinin ortadan kaldırılarak emeğin iktisadi kurtuluşunun sağlanmasıdır. Burjuvaziyi var eden sömürü sisteminin ortadan kaldırılması, siyasi iktidarı ele geçirmiş proletaryanın egemen sınıf olarak örgütlenmesini sağlayacaktır.

 

1871'de Marx'ın beklentisi Komün'ün Fransa'nın bütün büyük sanayi merkezlerine örnek olacağı ve böylece bir "ulusal örgütlenme taslağı"nın gerçekleşebileceğiydi. Komün, gerçekten de taşrada pek çok ayaklanmaya esin oldu. Ancak bu küçük çaplı ayaklanmalar kısa ömürlü oldular.

 

Barry Shankers, Komün’ün oluştuğunu söyleyebilmek için en az bir veya birkaçının gerçekleşmesi gerektiğini söylediği presipler şöyledir:

 

"Nicelik belirtmeden, çok genel olarak aşağıdaki koşullar gerçekleştiğinde kasıtlı toplumların oluştuğunu düşünüyorum:

-Bilinçli ve amaca yönelik bir eylem olarak kuruluysa;

-Üye eğer toplulukta doğmuşsa bile, üyelik gönüllülük üzerinden işliyorsa ve bilinçli bir eyleme dayanıyorsa;

-Grup kendini çevresinden ayrı ve çevresine göre değişik görüyorsa ve çevresiyle grup olarak ilişki kuruyorsa ya da grup olarak geri çekiliyorsa;

-Topluluk göreceli olarak kendi kendine yetiyorsa, çoğu üye potansiyel olarak hayatı boyunca (ya da üye olduğu sürece) orada yaşayabilecekse;

-Paylaşmak, topluluğun ideolojisinin bir parçasıysa;

-Topluluğun kollektif amaçları varsa ve üyelerinin, memnuniyetleri doğrultusunda çalışmasına ihtiyaç duyuyor, bunu bekliyorsa;

-Bireysel bir faydaya yönelik olsa bile, topluluğun amaçlarının, sadece kollektif bir yapı içinde gerçekleşebileceğini iddia eden bir ideoloji varsa;

-Tek bir birey değil, topluluğun kendisi ya da topluluğun seçtiği kişiler yetkinin kaynağıysa;

-Topluluğun hayatının genel gidişatı, doğal olarak iyiyse, mesela araçsal değerlerinin de üzerinde, kendi içinde bir sonsa;

 

Topluluğun varlığı, kişisel üyeliğin zaman aralığını aşan, ahlaki bir değere ve amaca sahipse.

Bu özelliklerin, sadece çeşitli seviyelerde değil, çeşitli yollarda da var olabileceğinin vurgulamak gerekir. Paylaşmak, eşitlik, kendi kendine yeterlilik ve diğer özellikler, bir çok şekilde anlamlandırılabilir ve gibi bu, kasıtlı toplumların kalıcılığında önemli bir etkendir. Asıl nokta, bu özelliklerin hem dışarıdaki bir gözlemcinin, hem de üyelerin kendi gözünde var olduğu yerde, kasıtlı bir toplumun oluştuğu.

 

Dr. Bill Metcalf (International Communal Studies Association) kitabında bir tanımlama yapar: "Komünel yaşam, ya bir “komünde” ya da “kasıtlı” toplumda gerçekleşir, aradaki farkı ise samimi paylaşımın seviyesi belirler. Komün üyeleri, grubu, çekirdek aile biriminin yerine geçirir, genelde bir “ortak amaç” ve kollektif bir ev yaşamı sürdürür ve genel kararları grup olarak alacak kadar samimiyet yaratılır. Bence “komün” kelimesi, komünel yaşamın daha uç, topluluğa karşı yüksek miktarda sorumluluk duyulan çarpıcı biçimleri için kullanılmalı. Bu, (sorumluluk) iki yoldan birinde, ideal haliyle ise iki yolda da gösterilir. Bu yollar ekonomik ve sosyaldir. Tabi ki neredeyse hiçbir grup, bu alanların ikisinde de derecelendirmelerinin sonuna kadar bütün yolu gitmiş değil... Kasıtlı toplumların birinci uçta durduğu, komünden komşuluğa uzanan bir derecelendirme var."

Bill Metclaf komünün temel prensiplerini "Çekirdek ailenin aksi olarak grubun önemi, ortak bir amaç, ortak ev hayatı, genel ve samimi ilişkiler içinde alınan grup kararları ve gündelik hayatı paylaşmak" olarak sıralıyor.

 

Bunun yanında günümüz kasıtlı toplumlarında, sosyal düzenin işleyebilmesi için hiyerarşinin kalkması gerektiğine dair eşitlikçilik anlayışı, günümüz toplumlarının boyutlarının çok büyük olduğuna, merkeziyetçiliğin dağıtılması gerektiğine dair bir inanç ve kasıtlı olarak bürokrasiyi yok etmeye yönelik çabalar gitgide artış göstermektedir.

 

Genel hatları ile “Adil Düzen”, Emeği sermaye ile aynı seviyedeki bir sandalyeye oturtma çabası” gibi görünmektedir. Katı kurallara bağlanmış “aşiret-kabile” birlikteliği gibi küçük topluluklar oluşturarak devlet olgusu üzerinde durulmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki, günümüz dünyasında kapitalizmin bütün olumsuzluklarına rağmen, gelişen teknoloji ve yaşam koşullarının giderek iyileşmesi, insanların daha müreffeh bir hayat taleplerini kamçılamaktadır. Ne Marx’ın köylü bilinci, işçi bilinci, ne de kabile benzeri birlikteliklerin artık yaşama şansı yoktur.

 

Adil Düzen, daha çok yabancılaşmış toplumların yerine, belli amaçlar için bir araya gelmiş “liberal komün” algısına dayanıyor. Bu günümüzde sosyalistler arasında da tartışılan bir yapı şeklidir. Ancak her iki tarafın da dayandığı en temel prensip, “dayatmacı” bir yapıya sahip olmalarıdır. Globalleşen bir dünyada, özgürlük algısının alabildiğine geliştiği dünyada, kapalı ve dayatmacı küçük gurupların var olabilmesinin mümkün olabileceği kuşkuludur.

 

Çin deneyimi başarılı olmuştur. Çünkü bireyin özgürlükleri kısıtlanmadan “Özgür Kollektif Üretim” modeline dayanmaktadır. Bir yandan sermaye desteklenirken, diğer yandan bireyin “tasarruf” etme olanakları geliştirilerek, bireyin kendi yaşamında söz sahibi olması ve karar verebilmesi sağlanmıştır. Bu haliyle kapitalizme çok benzer olmakla birlikte, sosyalist nüanslar da taşımaktadır. Adil Düzen’de önerilen üretim modeliyle büyük benzerlik taşımaktadır.

 

Mevcut haliyle “Adil Düzen” Marx’ın ifadesiyle “...Eh peki, baylar, bu diktatörlüğün neye benzediğini bilmek ister misiniz? Paris Komününe bakınız. Paris Komünü, proletarya diktatörlüğü idi"

 

Doğal olmayan, insan doğasına uymayan hiçbir şeyin yaşama şansı yoktur. Bize göre yapılması gereken şey, evrensel bilginin, modern dünyanın gerekleri göz ardı edilmeden yeniden yorumlanması ve geleceğin sistemi haline dönüştürülmesidir. Sosyalizm ve Kapitalizmin esin kaynağı bizim elimizdedir. Her şeyden önce dünyayı tanımak ve dünya gerçekliğini doğru anlamak zorunludur. Bu haliyle Medine senedi’nin yanlış anlaşıldığı da açıktır. Kaldı ki, ilkel şartlarda, kabile deneyimlerinin günümüz dünyasına montajı da mümkün değildir.

 

Vesselam

 

 

Alıntılar: Marx; K., Fransa'da İç Savaş,

   Engels; F., Fransa'da iç Savaş'a önsöz

 

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
21.03.2012
06:44

Bize göre tek çare "Adil Ekonomik Düzen"dir... Kırk yıldır, hattâ nedeyse elli yıldır “KUR’AN VE İLİM” çalışmaları yapıyoruz diyoruz ya; peki, bu çalışmalarımızda ne yapıyoruz? Tek cümleyle “Adil (Ekonomik) Düzen Çalışmaları” yapıyoruz ve “Adil (Ekonomik) Düzen” de “Kur’an ve İlim” çalışmalarımız sonucunda bizim anladıklarımızdır. Herkesin Kur’an’ı anlama yetkisi ve görevi olduğu gibi biz de anlama görevimizi (farzını) yerine getirmek için bu yetkimizi kullanıyoruz... Kur’an’a göre en küçük topluluk “aşiret” yani “ocak”tır. “Aile” topluluk değildir, tüzel kişiliği yoktur. İlişki ikilidir. Ailede fertler bir molekülün atomları gibidir. Aşiretten sonra bin kadar haneden oluşan “kabile” yani bucak gelir. Bucak sakinleri birbirlerini tanıyan halktan oluşur. Sosyal hayat nüfusu 3 bin ile 10 bin arasında olan toplulukta oluşur. Bu sayıdan az olunca sosyal ilişki oluşmaz, kişisel ilişki başlar. Bu sayıdan çok olunca birbirlerini tanıyamayacakları için sosyal ilişki oluşmaz. “Tearafû” kelimesi illetin “tanışma” olduğunu ifade eder. Ondan sonra 30 bin ile 100 kadar kişiden oluşan “şa’b” yani “il” gelir. Sonra da 30-100 milyon kişiden oluşan yapının ana gövdesi olan “kavim” yani “devlet” gelir. Kıyas yoluyla 10 milyon hanedir. Sonra insanlık gelir, yine kıyas yoluyla milyar hanedir. Bugün bu kadardır. Bunların merkezlerinde bucaklar vardır, bu bucaklar taşraya hizmet ederler… Biz aklımızla birlikte Kur’an’ın öğretilerine dayanıyoruz. Teori yapmıyoruz. İnananlarla birlikte düşündüklerimizi yapmaya çalışıyoruz. Akevler denememizi başarı ile sonuçlandırdık. Şimdi daha ileri bir deneme hazırlığını yaptık. Onu uygulamayı öneriyoruz... Biz yeni dünya yaratmıyoruz, Allah’ın dünyasında O’nun şeriatını uygulamaya çalışıyoruz... Kapitalistler de sosyalistler/komünistler de Allah’ın dünyasında yaşıyorlar; ister istemez yani tav’an veya kerhen O’nun kanunlarına uyacaklardır... Bugün ülkemizde ve dünyada “demokrasi” adı altında “ekseriyet sistemi” var; ekseriyet ne isterse o yapılacak/yapılıyor!.. Ekseriyet de “sermaye” (kapitalizm) veya “silah” (komünizm/faşizm) baskısı ile sağlanıyor!.. Yani Türkiye de dâhil olmak üzere dünyanın her yerinde “sözde demokrasi” var ama fiilen hiçbir yerde “gerçek demokrasi” yoktur... Bu durumda insanlar ne yapsın, nereye gitsin?!. Örnek olarak ekseriyet demokrasisini kabul eden yere gitsin. Bucaklarını kuranlar isterlerse ekseriyet demokrasisine uygun bucak kurabilirler. O şartlarla giren orada ekseriyet kararlarına uyar ve yaşar. Ama daima “hicret” hakkı vardır. Biz seçimi ittifakla yapıyoruz. İsteyen “aşiret/ocak” kurma kararını alır. Otuz kişi bulursa ocağını kurmuş olur; bucak onlara düşen yeri vermek zorundadır. 3 bin kadar insanı bulabilenler “bucak” kurarlar; il onlara yerlerini vermek zorundadır. 300 bin kişi bulanlar “il” kurarlar. 30 milyon kişiyi bulanlar devlet kurabilirler; insanlık onlara yer verme durumundadır. Kim verecek? Hangi ülkelerden geliyorlarsa o ülkeler arazilerini ayırıp oluşan yeni devlete vermek zorundadır. Nüfusu 30 milyondan aşağıya düşen devlet dağılmış olur. Birisi “hicret” ettiği zaman taşınmazlarını devlet alıyor, hakemlerin takdiri ile ne kadar değer biçiliyorsa onu alıyor… Biz diyoruz ki: - Siz sizin düzeninizi uygulayın… - Sosyalistler sosyalizmi uygulasınlar... - Kapitalistler de kapitalizmi uygulasınlar... - Ama bırakın biz de kendi düzenimizi uygulayalım… Taraftar bulan herkes uygulama yapsın... Bunun için kooperatifler kurulsun... O komüne göç edeceklerin taşınmazlarını alsın... Mesela, onların yaptığı yüz dairelik apartmana taşınsın. Onları satılsın, yeni bloklar yapılsın. Yeni komünle gelenlere cirodan kiraya versin… Kur’an’a yani Kur’an düzenine inananlar kendi anladıkları şekilde Kur’an’ı uygulasınlar...

Diğer kitaplara inananlar da kendilerininkini uygulasınlar...

Laikler (dinsiz laikler) de bildiklerini yapsınlar diyoruz... Merkezî, baskıcı, otoriter, zalim düzenlere ancak böyle son verebiliriz... Erbakan’ın dediği üzere; tek çare tek çözüm var:

“ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”.

Ve's-selâm...

Reşat Nuri Erol
21.03.2012
06:55

Bundan sonra ne/ler yapmalıyız? Birinci dönemde, birinci kırk yılda büyük başarılar elde ettik... Allah tasavvur bile edemediğimiz her imkânı verdi... Ne var ki bu başarı “Adil (Ekonomik) Düzen”i getirmemize yetmedi... 28 Şubat sonrasında “Adil (Ekonomik) Düzen”e inanmayanlar fırsatı değerlendirdi, onlar iktidar oldu, on yıldan beri Türkiye’yi onlar yönetiyorlar... Kısacık bir dönem de olsa “Adil (Ekonomik) Düzen”in kokusunu getirdik; bunun böyle olduğunu bizzat “Adil (Ekonomik) Düzen” uygulamasını yapan Erbakan söylemiştir... Başarısızlığımızın sebeplerini başkalarında değil, kendi eksikliklerimizde aramalıyız... Biz “Adil (Ekonomik) Düzen”i tam olarak öğrenmeden ve uygulayacak kadroları yetiştirmeden uygulamaya kalkıştık. Bilmediğimiz ve çevrenin şartları da müsait olmadığı için başarılarımız faizli Batı (kapitalizm) düzeninde oldu. Batı düzeninde kooperatifler kurduk, Batı düzeninde dershaneler ve okullar/kolejler açtık, Batı düzeninde vakıflar ve dernekler kurduk, Batı düzeninde partiler kurduk... En sonunda olanlar oldu… Bugün olanlar ise AK Parti’nin yani “Adil (Ekonomik) Düzen”e başından beri inanmayanların -ama Millî Görüş partilerinde iken bunu gizleyenlerin- yaptıklarıdır… Sonucu hep beraber yaşıyoruz… Bu durumda, “Bundan sonra ne/ler yapılmalıdır?” sorusu ve sorunu akla geliyor. Geçen haftaki (654. HAFTA) seminer çalışmalarımızın birinde bu sorunun cevabı üzerinde durduk... Çalışmamızı yaparken, bugüne kadar yapılanları teker teker sıraladık ve bir taraftan bu çalışmalar devam ederken, diğer taraftan “Adil (Ekonomik) Düzen için bundan sonra ne yapmalıyız?” sorusunun cevabı üzerinde durduk... “Sizlere bunun projesini sunmak isteriz” diyen Üstad’ım; “Bunu vasiyetim olarak kabul edebilirsiniz!” dediğinde, ruhumda kopan fırtınaları anlatamam; anlatmayayım… İyisi mi bundan sonra yapılması gerekenler üzerinde duralım, projemizi anlatalım: 1) Yüz dairelik apartman projesini hazırlayacaksınız. Bunu 200 kişilik fabrika projesi olarak ele alacaksınız. Yüz daire bu fabrikada çalışacakların lojmanları olacaktır.

2) Bu yüz dairelik işyerinin finansını 1000 TL ile 5000 TL arasında paylarla katılacak “Adil (Ekonomik) Düzen” ortaklarından toplayacağınız para ile yapacaksınız. Ortak olacaklar ve yarın o işyerlerinin kiralarından yararlanacaklar, orada oturmayı düşünmeyeceklerdir.

3) Yapacağınız yüz dairelik işyerlerini karı-koca olarak orada çalışacak insanlara lojman olarak vereceksiniz. İşyerinde üretilen ürünlerden pay verilecek, işyerinin ve lojmanlarının kirası oradan ödenecektir.

4) Apartman on katlı olacak, her katta on daire bulunacak, her katın ayrı asansörü olacak, her katta birbirleri ile anlaşmış aileler oturacaklardır.

5) Burada oturan işçilerimize “Adil (Ekonomik) Düzen Dersleri” verilecek; “Adil Düzen” derslerindeki başarıları nisbetinde alt kattaki bodrumlarda iş verilecek ve ücretleri takdir edilecektir. Böylece bir taraftan çalışırken bir taraftan da “Adil (Ekonomik) Düzen” üzerinde çalışacaklar... Gelirlerini artıracaklar... Beşikten mezara kadar “Adil (Ekonomik) Düzen” üzerinde “İLİM” yapacaklardır...

6) “Adil (Ekonomik) Düzen”i öğrenmeyen veya öğrenemeyen kimselerin ücretleri düşük olacağından kendiliklerinden ayrılıp gidecekler, onların yerine “Adil (Ekonomik) Düzen” üzerinde çalışacak kimseler geleceklerdir.

7) Bunlardan okuyup dışarıdan lise/üniversite bitirenler veya mastır ve doktora yapanların da ücretleri yükseltilecek yani çalışarak mevcut okulları da okuma imkânını bulacaklardır.

8) Bu şekildeki örnek yüz dairelik işyerleri çoğaltılacaktır. Türkiye’nin değişik bölgelerine bu apartmanlar inşa edilip faaliyete geçtikten sonra dünyanın bütün ülkelerinde de bu sistem yerleştirilecektir. Böylece “Adil (Ekonomik) Düzen” ekonomik uygulama olarak yaygınlaştırılacaktır.

9) Bunlar sanayi ve tarım işyerleri olacaktır. Bunlardan on tanesi bir araya getirilerek “Adil Düzen Bucağı” kurulacaktır.

10) Değişik işyerleri değişik mezheplerden olacak ve böylece “Adil Düzene göre dinli lâiklik (dinsiz değil) sistemi” de yerleşmiş olacaktır.

Bir taraftan her gün “İLİM YAPILACAK” ve diğer taraftan “EKONOMİ DÜZENİ” oluşacaktır.

“Adil (Ekonomik) Düzen” ile ilgili siyaseti sonra siyasi partiler yapacaktır...

Ve’s-selâm mea’d-dua, dua, dua…

Sam Adian
21.03.2012
10:06

Yeryüzünde "Yönetim Toplumu" anlayışı sona ermiştir. Artık bilgiye dayalı "girişim toplumu" vardır. Yönetim toplumu, ayrışmayı gerektiren bir yapıya sahipti. Girişim toplumu ise, Bilgi ve Erdem in benimsediği temel değerler üzerine kurulmaktadır. Bütünleştirici, homojen ve merkezi otoritenin etkisini minimal düzeye indirgeyen bir toplum yapısıdır.

Reşat Nuri Erol
23.03.2012
04:18

Anlıyorum!..

"Adil Düzen"e yoğunlaşmak istemiyorsunuz...

"ADİL (EKONOMİK) DÜZEN"i bilip öğrenmeden ELEŞTİRMEK...!!!...???

*

YAPABİLECEĞİMİZ BİR ŞEY YOK...

ALLAH insanları hür yaratmış...

Dünya hayatı böyle geçiyor...

Peki...

Ya ahiret...

*

Neyse...

Herkes kendi işine baksın...

Herkesin hesabını görecek olan ALLAH...

*

selam ve dua ile..

reşad

Reşat Nuri Erol
23.03.2012
04:38

KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ-653/ADİL DÜZEN DERSLERİ-483 10 Mart 2012 BİZ VE ONLAR Bizim karşımızda, “Adil Düzen”in karşısında iki grup var. BİRİNCİ GRUP: Bugün Müslümanlar sefil durumda, zelil durumda… Bunun sebebi nedir? Sebebi şeriattır! Herkes aklına gelene haram demiş, helalleri haram yapmış... Müslümanları hareketsiz hâle getirmiş, iş yapamaz yapmış... Fakirleşmişler, yenilmişlerdir... Gereksiz ibadetlerle vakitlerini doldurmuşlar, böylece işlerini aksatmışlardır... Biz Kur’an’a tâbi olmalıyız. Kur’an’da açıkça ne varsa sadece onu yapmalı veya yapmamalıyız. Domuz eti diyorsa sadece onu yemeyelim. Birçok şeyi ne diye hâlâ yapıyoruz? Namaz duadır. Duamızı yapalım; secde, rükû isteyen yapsın. Cemaatle değil ayrı ayrı kılalım. Vakitlerinde değil istediğimizde kılalım. Sitemizde tartışan Sam Adiyan, Yaşar Nuri Öztürk, Zekeriya Beyaz bunlardandır. * İKİNCİ GRUP: Kur’an geldi. 13 sene içinde bir devlet kurdu. Peygamber uyguladı, 10 sene içinde Arabistan’ı birleştirerek ulus devlet yaptı. Fukaha geldi, içtihatlar yaptılar, bir asır gibi bir zamanda tüm dünyada etkin süper güç oldular. Bu durum bin sene sürdü… Hangi delilinize dayanarak haram ve helallerin bizi geri bıraktığını iddia ediyorsunuz? Tam tersine şeriata uymadığımız için geri kaldık. M. Şevket Eygi, Davutoğlu gibi İstanbul uleması da bu görüşte. Cevat Akşit bile şimdi onların yanında. * BİRİNCİLERE SÖYLEYECEKLERİMİZ Önce siz haklısınız. İslâm âleminin geri kalmış olmasının sebebi bin sene önceki içtihatlarla bugünkü hayatı yaşamaya çalışmasıdır. Bu iddianızda yerden göğe kadar haklısınız. Ama bunun sebebi şeriatın yanlışlığı değildir, Kur’an değildir, Sünnet değildir. Fukahanın icma ve içtihatları değildir. Kur’an’ı bizim bugün anlamamız gerekmektedir. Bu hususta da sizden ayrılığımız yoktur. Sizden ayrıldığımız nokta şudur. Siz sorunlarımızı fıkıhla değil de Batının modaları içinde çözelim diyorsunuz. Herkes ne yapıyorsa biz de onu yapalım, biz de zengin olalım diyorsunuz. Hata ediyorsunuz. Onların zenginlikleri bizi sömürmelerinden ileri geliyor. Biz sömürülen kimseleriz. Biz sömürmek istesek bile kimi sömüreceğiz? Onların istediklerini yapmak demek sömürmek demektir. Faiz sömürme aracıdır. Biz faizle sömürülüyoruz. Biz borçluyuz. Biz onları nasıl sömüreceğiz? Onların çözümleri onlara aittir, hiç bize uyar mı?!. * İKİNCİLERE CEVABIMIZ Siz de Kur’an’ın, Sünnetin, icma ve içtihatların ne kadar büyük başarılar kaydettiğini söylüyorsunuz. Batı uygarlığının da bu dört delilden yapılan istinbatlarla oluştuğunu söylüyorsunuz. Bunda da siz yerden göğe kadar haklısınız. Sizin hatanız bin sene önceki içtihatları taklit etmenizdir. Kur’an bilemeyecekseniz sorun diyor, tâbi olun demiyor. Sorulan kimsenin hayatta olması gerekir. Önce ölü müçtehitler taklit edilmez. Bu kural sebebiyle de yeniden içtihat yapacağız. Onların içtihatları zamanımıza uyuyorsa reddetmeyeceğiz ki. O halde yeniden içtihat yapmamızda ne sakınca var. Böyle yaparsanız günümüzün problemlerini çözemezsiniz. O zaman fiilen laik hayat yaşarsınız. Birincileri haklı hâle getirirsiniz. BİZ NE DİYORUZ? İslâmiyet bir bütündür. Dört delil bir masanın dört ayağıdır. Birini çıkardığımız zaman o masa artık kullanılamaz olur. Çünkü o masa dört ayak üzerinde duracak şekilde yapılmıştır. Tevrat düzeninde kıyas ayağı yoktur. O üçayak üzerinde duracak şekilde düzenlenmiştir. Kur’an her devre, her döneme uysun diye dört ayaklı yapılmıştır. O halde Kitabı, Sünneti, icmaları ve kıyası kaynak kabul ederek bugünkü dünyanın sorunlarını müsbet ilimlerle tesbit ederek yeni şeriat oluşturacağız. Bu “Adil Düzen”dir. “Adil Düzen”i reddeden fiilen İslâmiyet’i reddediyor demektir. Günün sorunlarını Batının ekseriyet kanunları ile çözelim diyor demektir. Birinciler savunuyor, ikinciler fiilen bunu yapıyor. Bizimle kimse tartışmıyor. Sadece beyanlarda bulunuyor. Sadece Sam Adıyan tartışıyor. Üçüncü bin yıl uygarlığına büyük katkıları olacaktır. www.akevler.org sitesi bunun için vardır. SÜLEYMAN KARAGÜLLE Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

Sam Adian
23.03.2012
10:09

Sayın Erol

Allah "Bilmiyorsanız sorun" diyor.

Bildiğiniz gibi, Adil Düzen kavramı ve içeriği ile ilgili "bilgisiz" olduğumu zaten söylemiştim. Bir insanın bilmediği br konuda fikir yürütmesi kadar kötü bir şey yoktur. Dikkat ederseniz bu konuda sormaya da devam ediyorum. Öğrenmenin en temel yollarından biri budur.

Size "eğer kastınız Kur'an ise söyleyecek çok şey var" diyerek, referansa dayalı olarak zaten konuştuğumuzu ve ilgi gösterdiğimizi söylemiş oldum. Ancak bir metin olarak elimde yok, burada bölük pörçük tartışmalardan anlamaya ve mukayese etmeye çalışmak ile, "bilmek" farklı bir şeydir. Dikkat ederseniz "Adil düzen" hakkında herhangi bir yorumda veya eleştiride bulunmadım.

Karagülle'nin son yazısı ile ilgili olarak da düşündüklerimi açıkça söyledim.

Adil Düzen dediğiniz şey bir metin ise lütfen gönderin, e-mail atın. sam@admira.com.hk

Hayok bir metinden ziyade, kur'an dan çıkardığınız kavramlar ise, bunları zaten tartışıoruz.

Farklı düşünüyor olabiliriz, farklı algılıyor olabiliriz. Ancak "Biz ve Onlar" yakıştırmanız doğru değil. Çünkü Aynı kitabı anlamaya çalışıyor, Aynı Allah'a iman ediyoruz. Yöntemlerimizin farklı olması "Başka" olduğumuz manasına gelmez, gelemez.

Burada tartışmaya açtığımız konuları tartışmaya cesaret edebilecek fazla kimse olduğunu da zannetmiyorum. Ben bu meseleleri tartışmaya açarken, sizleri "KARŞI" gördüğüm için yapmıyorum. Bunları tartışmak gerektiği için yapıyorum. En azından ben böyle düşünüyorum, çünkü sistemi tıkayan noktaları aşmadan bir sistem meydana getirmenin imkanı yoktur. Bu manada daha tartışılması gereken çok mesele vardır.

Siz onlarca kişisiniz, ben bir kişiyim. Sizin elinizin altında bulunan kaynaklar, kitaplar bende yok. Siz 46 yıldır hep birlikte uğraştığınızı söylüyorsunuz ben ise 10 yıldır, tek başıma lafzı bilmeyen, konuşulanların çoğunu anlamayan, tercihleri, alışkanlıkları, yaşam biçimleri farklı başka dünyaların başka insanlarının arasında anlamaya çalışıyorum. Bugün elimde ne varsa bu sadece Kur'an dan edindiğim deneyimlerdir. Benim dünyamı sizin anlamanızı beklemiyorum çünkü sizin dünyanızı da ben anlamıyorum. Tartışırken öğreniyor, faydalanıyorum. Bana katkısı oluyor, üzerinde yeniden düşünmek zorunda kalıyorum. Yanıldığımı anladığım zaman "haklısınız" diyorum, emin olduğum zaman devam ediyorum.

Ama siz "Adil düzen yoksa tartışmayalım" diyorsanız bu başka bir şeydir.

Vesselam

Reşat Nuri Erol
23.03.2012
18:49

Sayın Erol

SAM KARDEŞ

CEVABINIZI ÇOK BEĞENDİM VE TAKDİR ETTİM...

ALLAH RAZI OLSUN...

NOKTA

DEYİP ŞİMDİLİK KAPATABİLİRİM AMA KISACA DEVAM EDEYİM...

ANLAYACAĞINIZ ÜMİDİYLE...

Allah "Bilmiyorsanız sorun" diyor.

Bildiğiniz gibi, Adil Düzen kavramı ve içeriği ile ilgili "bilgisiz" olduğumu zaten söylemiştim. Bir insanın bilmediği br konuda fikir yürütmesi kadar kötü bir şey yoktur. Dikkat ederseniz bu konuda sormaya da devam ediyorum. Öğrenmenin en temel yollarından biri budur.

AYNEN KATILIYORUM...

TEŞEKKÜRLER...

Size "eğer kastınız Kur'an ise söyleyecek çok şey var" diyerek, referansa dayalı olarak zaten konuştuğumuzu ve ilgi gösterdiğimizi söylemiş oldum. Ancak bir metin olarak elimde yok, burada bölük pörçük tartışmalardan anlamaya ve mukayese etmeye çalışmak ile, "bilmek" farklı bir şeydir. Dikkat ederseniz "Adil düzen" hakkında herhangi bir yorumda veya eleştiride bulunmadım.

ANLADIĞINIZ KADARINI GÖRÜŞÜP TARTIŞALIM...

Karagülle'nin son yazısı ile ilgili olarak da düşündüklerimi açıkça söyledim.

Adil Düzen dediğiniz şey bir metin ise lütfen gönderin, e-mail atın. sam@admira.com.hk

Hayok bir metinden ziyade, kur'an dan çıkardığınız kavramlar ise, bunları zaten tartışıoruz.

ALİ BÜLENT KARDEŞİMİZDEN İLGİLENMESİNİ RİCA EDECEĞİM, İNŞAALLAH...

SİZE KİTAPLARIMIZI GÖNDERECEKTİR...

Farklı düşünüyor olabiliriz, farklı algılıyor olabiliriz. Ancak "Biz ve Onlar" yakıştırmanız doğru değil. Çünkü Aynı kitabı anlamaya çalışıyor, Aynı Allah'a iman ediyoruz. Yöntemlerimizin farklı olması "Başka" olduğumuz manasına gelmez, gelemez.

"BİZ VE ONLAR" BİZİM HAFTALIK BİR DEĞERLENDİRMEMİZİN BAŞLIĞIDIR...

SİZE ÖZEL YAZILMIŞ DEĞİLDİR, BAZI KISIMLARI İLGİLİ OLABİLİR...

ÜZERİNİZE BÜTÜNÜYLE ALINMAYABİLİRSİNİZ...

SİZİ HENÜZ TAM TANIYAMADIK...

TANIŞACAĞIZ...

DEVAM...

Burada tartışmaya açtığımız konuları tartışmaya cesaret edebilecek fazla kimse olduğunu da zannetmiyorum. Ben bu meseleleri tartışmaya açarken, sizleri "KARŞI" gördüğüm için yapmıyorum. Bunları tartışmak gerektiği için yapıyorum. En azından ben böyle düşünüyorum, çünkü sistemi tıkayan noktaları aşmadan bir sistem meydana getirmenin imkanı yoktur. Bu manada daha tartışılması gereken çok mesele vardır.

TARTIŞALIM, İNŞAALLAH...

ÖZELLİKLE ÜSTAD KARAGÜLLE İLE TARTIŞMANIZI TAVSİYE EDERİM...

Siz onlarca kişisiniz, ben bir kişiyim. Sizin elinizin altında bulunan kaynaklar, kitaplar bende yok. Siz 46 yıldır hep birlikte uğraştığınızı söylüyorsunuz ben ise 10 yıldır, tek başıma lafzı bilmeyen, konuşulanların çoğunu anlamayan, tercihleri, alışkanlıkları, yaşam biçimleri farklı başka dünyaların başka insanlarının arasında anlamaya çalışıyorum. Bugün elimde ne varsa bu sadece Kur'an dan edindiğim deneyimlerdir. Benim dünyamı sizin anlamanızı beklemiyorum çünkü sizin dünyanızı da ben anlamıyorum. Tartışırken öğreniyor, faydalanıyorum. Bana katkısı oluyor, üzerinde yeniden düşünmek zorunda kalıyorum. Yanıldığımı anladığım zaman "haklısınız" diyorum, emin olduğum zaman devam ediyorum.

SİZİ ÇOK İYİ ANLIYORUM...

KOMÜNİST BİR ÜLKEDE (YUGOSLAVYA) DÜNYAYA GELDİM...

ÖMRÜMÜN ÖNEMLİ BİR KISMI DIŞ ÜLKELERDE GEÇTİ; SİZİ İYİ ANLIYORUM, ZANNEDERSEM...

ALLAH YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN...

Ama siz "Adil düzen yoksa tartışmayalım" diyorsanız bu başka bir şeydir.

MÜMKÜNSE "ADİL (EKONOMİK) DÜZEN" TARTIŞALIM...

ÇÜNKÜ BİZ "ADİL DÜZEN EKOLÜ"YÜZ...

AMA...

ELBETTE ÖĞRENDİKTEN SONRA VEYA ÖĞRENDİĞİMİZ BÖLÜMLERİ TARTIŞALIM...

Vesselam

VEALEYKÜMÜ'S-SELAM VE'D-DUA.. DUA.. DUA...

REŞAD





Son Eklenen Makaleler
Sam Adian
AN IMPORTANT EXPLANATION
28.05.2024 322 Okunma
Sam Adian
FUNCTIONAL CONCEPTS - 1
3.10.2020 3051 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAKCA - 30
15.06.2017 4400 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - DONUSUM VE YENI DUNYA DUZENI - 29
15.06.2017 2785 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISAT VE HUKUK - 28
14.06.2017 3121 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - UYGULAMA - 27
13.06.2017 2591 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI EVRIM - 26
12.06.2017 4300 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI DENGELER/REFAH TOPLUMU 25
11.06.2017 3871 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - BUYUME VE ETKILER - 24
10.06.2017 5954 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - YAPISAL ANALIZ - MAKRO/MIKRO - 23
9.06.2017 4300 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SERBEST TICARET ve PIYASALAR - 22
8.06.2017 3770 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TUKETIM - 21
7.06.2017 3813 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - FIYAT ANALIZI / Ucret, Fiyat, Para 20
6.06.2017 6992 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - URETIM VE ISHLETME - 19
5.06.2017 4283 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE DOĞAL KAYNAKLAR, 18
4.06.2017 5489 Okunma
1 Yorum 05.06.2017 09:35
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAK VE YATIRIM YONETIMI - 17
3.06.2017 3212 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI YONETIM SISTEMI - BANKA - 16
3.06.2017 3863 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI FAKTORLER - 15
2.06.2017 12371 Okunma
3 Yorum 03.06.2017 14:51
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI PARAMETRELER - 14
2.06.2017 4673 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KARZ-I HASEN / YATIRIM FONU - 13
31.05.2017 4467 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - INFAQ - TASARRUF MEVDUATI - 12
31.05.2017 4156 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - ZEKAT - IKTISADI YONETIM SISTEMI - 11
30.05.2017 6810 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE/C - MEKANIZMALAR 10
29.05.2017 6633 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / B- KOORDINASYON 9
29.05.2017 4683 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / A - 8
29.05.2017 6432 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SADAKA : KAMU MALIYESI - 7
27.05.2017 4780 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE MULKIYET - 6
27.05.2017 4425 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - RIBA - BIR OZGURLUK DOLANDIRICILIGI 5
27.05.2017 4636 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TARIHSEL YANILGILAR - 4
27.05.2017 4218 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 3
25.05.2017 5053 Okunma
1 Yorum 26.05.2017 00:55
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 2
24.05.2017 3584 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 1
24.05.2017 4152 Okunma
Sam Adian
BIRKAÇ NOT
15.01.2014 7871 Okunma
4 Yorum 25.07.2014 16:22
Sam Adian
AKEVLER - 4
8.02.2013 5539 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 3
8.02.2013 6630 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 2
7.02.2013 5132 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 1
7.02.2013 5536 Okunma
Sam Adian
DÜZEN MESELESI ve AKEVLER
3.02.2013 6528 Okunma
1 Yorum 06.02.2013 22:28
Sam Adian
KIYAMET GÜNÜ.....
21.12.2012 7089 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 00:43
Sam Adian
ARASAT'TAN BIR ARSA
18.12.2012 4855 Okunma
Sam Adian
YUNUS-NUH : Mitolojiden Vahye
13.12.2012 12295 Okunma
4 Yorum 14.12.2012 14:59
Sam Adian
El-Lehu, Lehu ve Mülkiyet
9.12.2012 7570 Okunma
1 Yorum 12.12.2012 11:42
Sam Adian
FINANSMAN MESELESI VE ZEKAT
8.11.2012 27269 Okunma
46 Yorum 28.05.2024 13:53
Sam Adian
MÜLKIYET MESELESI ve DÜZEN
6.11.2012 7822 Okunma
7 Yorum 21.11.2012 17:28
Sam Adian
SLT NEDIR?
3.11.2012 9640 Okunma
2 Yorum 04.11.2012 00:19
Sam Adian
Ve MUKADDERAT...
14.10.2012 6353 Okunma
Sam Adian
KARAGÜLLE FELSEFESİ.....
13.10.2012 7730 Okunma
8 Yorum 23.10.2012 03:34
Sam Adian
... VE NIHAYET RAB
12.10.2012 5589 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 01:06
Sam Adian
IŞLEVSIZ TANRI...!
9.09.2012 15368 Okunma
43 Yorum 28.05.2024 14:10
Sam Adian
RUBUBIYET....
6.09.2012 6768 Okunma
2 Yorum 12.10.2012 11:34
Sam Adian
Varlığın Rabbi....
28.08.2012 12327 Okunma
24 Yorum 05.09.2012 10:43
Sam Adian
.... VE TANRI! - 3
15.08.2012 6502 Okunma
1 Yorum 15.08.2012 21:16
Sam Adian
.... VE TANRI! - 2
13.08.2012 7069 Okunma
6 Yorum 14.08.2012 03:44
Sam Adian
.... VE TANRI! - 1
12.08.2012 7021 Okunma
10 Yorum 14.08.2012 07:50
Sam Adian
RAMAZAN ve TARIH
11.08.2012 12197 Okunma
Sam Adian
ORUCUN FAZILETLERI....
9.08.2012 7163 Okunma
4 Yorum 13.08.2012 13:58
Sam Adian
TANRI'NIN BEDENI....
2.08.2012 7673 Okunma
13 Yorum 08.08.2012 18:26
Sam Adian
MATERYALIST NIKAH
22.07.2012 5681 Okunma
2 Yorum 24.07.2012 03:40
Sam Adian
CINSELLIK VE AKIT
19.07.2012 8174 Okunma
11 Yorum 30.07.2012 06:11
Sam Adian
BIR EYLEM OLARAK ZINA
14.07.2012 34674 Okunma
25 Yorum 28.05.2024 13:42
Sam Adian
UTANMAZLIK ZINA MIDIR?
13.07.2012 14391 Okunma
16 Yorum 14.07.2012 21:14
Sam Adian
HADIM'DAN ZINAYA
12.07.2012 11502 Okunma
18 Yorum 13.07.2012 10:00
Sam Adian
EN IYI ANAYASA YAZILI OLMAYANDIR.....
7.07.2012 13600 Okunma
35 Yorum 28.05.2024 14:26
Sam Adian
YARATILIŞ VE DÜZEN
3.06.2012 5023 Okunma
Sam Adian
ADEM VE TOPLUMU - 1
4.05.2012 7070 Okunma
3 Yorum 04.05.2012 15:03
Sam Adian
YARATILIŞ VE SÜREÇ
2.05.2012 5655 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:38
Sam Adian
YARATILIŞ KURAMI VE EVRIM
1.05.2012 5747 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ - 2
30.04.2012 4416 Okunma
Sam Adian
BAZI ELEŞTIRILER
29.04.2012 5667 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 20:51
Sam Adian
YARATILIŞ
29.04.2012 7206 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 13:07
Sam Adian
KUR'AN'DA CEZA KAVRAMI
14.04.2012 17027 Okunma
3 Yorum 19.04.2012 20:21
Sam Adian
ANLAMADA YÖNTEM
12.04.2012 6080 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 16:04
Sam Adian
ORTAK REFERANSLAR ve BIR ÖNERI
11.04.2012 8673 Okunma
9 Yorum 21.06.2012 16:27
Sam Adian
KAT'a ve NEFY - KAVRAMLAR
7.04.2012 12955 Okunma
32 Yorum 09.04.2012 18:02
Sam Adian
ŞURA
6.04.2012 9343 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 20:27
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DEVLET ve IKTIDAR
4.04.2012 9745 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 09:59
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DIN FAKTÖRÜ
1.04.2012 6973 Okunma
11 Yorum 09.04.2012 23:53
Sam Adian
KAT'A ve NEFY
31.03.2012 14099 Okunma
22 Yorum 11.04.2012 01:44
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KARAR MEKANIZMALARI
29.03.2012 11549 Okunma
15 Yorum 31.03.2012 20:26
Sam Adian
CRITICS
27.03.2012 5645 Okunma
2 Yorum 28.03.2012 22:17
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KURUMSALLIK
26.03.2012 6509 Okunma
3 Yorum 27.03.2012 20:01
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - INSAN VE DEVLET
26.03.2012 9510 Okunma
9 Yorum 27.03.2012 16:28
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 2
25.03.2012 4483 Okunma
1 Yorum 25.03.2012 05:43
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 1
24.03.2012 5346 Okunma
2 Yorum 24.03.2012 23:10
Sam Adian
BAŞÖRTÜSÜ
23.03.2012 5651 Okunma
Sam Adian
SOSYAL KAPITALIZM.
21.03.2012 14543 Okunma
24 Yorum 28.05.2024 14:39
Sam Adian
"ADIL DÜZEN"IN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
20.03.2012 5473 Okunma
7 Yorum 23.03.2012 18:49
Sam Adian
Metod ve uygulama
18.03.2012 5672 Okunma
9 Yorum 21.03.2012 10:01
Sam Adian
HMR ve SONUÇ
16.03.2012 12411 Okunma
18 Yorum 16.03.2012 18:08
Sam Adian
ANLAMAK.....
15.03.2012 6564 Okunma
5 Yorum 16.03.2012 18:21
Sam Adian
HMR HAKKINDA - 2
14.03.2012 7275 Okunma
7 Yorum 15.03.2012 08:14
Sam Adian
INSANLIK ANAYASASI HAKKINDA-1
12.03.2012 4157 Okunma
2 Yorum 12.03.2012 17:32
Sam Adian
RIBA'nın UNSURLARI
11.03.2012 12825 Okunma
12 Yorum 15.03.2012 16:14
Sam Adian
RIBA ve EKONOMI-1
9.03.2012 7058 Okunma
7 Yorum 10.03.2012 19:31
Sam Adian
DARB-I MESEL VE YETKI GASPI
8.03.2012 10606 Okunma
22 Yorum 11.03.2012 16:10
Sam Adian
RIBA VE EKONOMI
7.03.2012 12489 Okunma
15 Yorum 09.03.2012 06:04
Sam Adian
SÖYLEYECEKLERIMIZ VAR
1.03.2012 4748 Okunma
5 Yorum 10.03.2012 08:24
Sam Adian
INSAN VE DÜZEN
1.03.2012 4866 Okunma
6 Yorum 01.03.2012 19:11
Sam Adian
SLT ve MESCID
25.02.2012 4420 Okunma
Sam Adian
HAMR ve HUMR
25.02.2012 53325 Okunma
19 Yorum 28.05.2024 13:50


© 2024 - Akevler