Sam Adian
YARATILIŞ VE DÜZEN
3.06.2012
4963 Okunma, 0 Yorum

Yaratılış, Din, Şeriat

 

Önceki yazılarımızda, Kur’an da anlatılan yaratılış sürecini yazmıştık. Öne çıkan bazı kavramları ile bu kavramların bize anlattıklarını  kısaca özetlemek gerekirse:

 

INSAN: Gerinmiş, hücresel bir maddeden üretilen kontrol ünitesi veya Asli varlık. Kur’an ın anlatımına göre, bizim anladığımız manada insan iki ayrı şeyden oluşuyor. Bunlardan birincisi, biyolojik varlıktan farklı olarak üretilmiş ve programlanmış olan bir varlıktır. Kur’an buna “insan” demektedir.

 

Anlaşılan o ki, “insan” bir çeşit mikroişlemci veya merkezi işlemcidir. Buna göre, program bu işlemci sayesinde biyolojik bedene aktarılmakta ve kontrol edilmektedir. Varlığın devamlılığını veya hayatiyetini sağlayan şeydir. (İnsan kavramı sadece akledebilen varlık ile sınırlı değildir), “insan” bir sabite olarak anlaşılmaktadır, yani işleyen, değişmeyen bir varlık.

 

ADEMI VARLIK:  “insan” denilen merkezi işlemci tarafından yönetilen, inorganik maddelerden üretilmiş bir organizmadır.  Program çerçevesinde gelişen ve varlığını sürdüren bir organizma. Merkezi işlemciden aldığı komutları yorumlayan, yerine getiren veya merkezi işlemcinin programı çerçevesinde “akledebilen” bir varlıktır. Diğer biyolojik varlıklardan ayrıldığı nokta da budur.

 

insan” varlığını oluşturan şeylerin içerisinde “akledebilen” varlıkların genel adıdır. Tek bir kişi değil, topluluklardır.

 

NEFS: Yine Kur’an ın anlatımlarından anladığımıza göre, varlığın “işletim sistemi”dir.  “insan” denilen işlemciye yüklenen ve biyolojik varlığı yöneten kurallar veya prensipler bütünüdür. Varlığın çalışma prensipleri veya varoluş prensipleri olarak da anlamak mümkün olabilir.

 

Ayetler “ölüm” denilen olguyu tanımlarken “nefsi geri almak” tan söz ediyor. Yani, biyolojik varlığı ayakta tutan şey ile olan bağlantısını keserek organizmanın dağılmasına sebep oluyor. Eğer hücreler, bir program çerçevesinde bir araya geliyor ve o program sayesinde varlığını sürdürüyor ise, programı sildiğiniz zaman veya program ile bağlantısını kestiğiniz zaman “ölmüş” olur. Yani dağılır. Yani çürür, yani yapıldığı maddelere ayrışır çünkü onu bir arada tutacak bir neden kalmamıştır.

 

RUH : Bir çeşit program yükleme yöntemidir.  Gerektiğinde biyolojik varlığı “install” edebilmek için kullanılan bir yöntemdir.  Kur’an ın ifadelerine baktığımız zaman bu açıkça anlaşılmaktadır. Mesela Isa’nın yaratılışı anlatılırken “ruhumuzdan bir kelime” ifadesi kullanılmaktadır. “Kelime” en basit şekliyle “anlamlı dizilim” demektir. Yine Ademi varlığın yaratılışında da benzer bir ifade vardır, “ruhtan üflemek” yani ona ihtiyacı olan programı aktarmak…. Vahiy ile ilgili olarak da benzer bir manada kullanılmaktadır. Netice itibariyle RUH, “insan” ve “biyolojik varlık” ile ilgisi olmayan, ancak gerektiğinde başvurulan bir yöntemdir. Bu yöntem ile varlığa program aktarılmakta veya gerekli düzenlemeler yapılmaktadır.

 

Bu kavramı “varlığın hayatiyeti” olarak algılamak mümkün değildir. Eğer biyolojik varlığa hayat veren şey “ruh” ise, niçin ölümün sebebi değildir? Oysa ayetler ölümün sebebi olarak “nefs” i işaret etmektedir. Tam aksine, “ruh” kavramı, çok daha farklı sebeplerle ve amaçlarla kullanılmakta ve böyle anlatılmaktadır.  Netice itibariyle “ruhvarlığın değil, sistemin bir parçasıdır ve çeşitli sebeplerle müdahale amacıyla kullanılmaktadır. Kur’an da başka bir açıklaması yoktur.

 

“Ademi Varlık” ; “insan” denilen ve bizim kontrolümüz dışında olan, bedenimizin dışında olan bir varlık ile, biyolojik varlık olarak şekillenmiş fiziksel beden ve bu ikisi arasında kurumuş olan iletişim kanallarından müteşekkil bir varlıktır.

 

Ben daha önce her iki varlık arasındaki iletişime “modem” demiş ve bunu da “ruh”a benzetmiştim ama şimdi bunu düzeltiyorum. Biyolojik varlık ile işlemcisi arasında bir “modem” vardır, iletişim vardır. Ancak bu iletişimi sağlayan şey ruh değildir. Kur’an da “siccin” ve “kiramen katibin” kavramları etrafında tanımlanan, “min hablel verid” gibi açıklamalarla biyolojik beden içerisinde ve biyolojik bedenin dışında birtakım “alıcılar-vericiler” kısaca “antenler” olduğu, bunlar sayesinde sinyallerin alınıp verildiği anlaşılmaktadır. Demek ki bu iletişim sistemi varlığın bir parçasıdır. Oysa Ruh, varlığın bir parçası olarak tanımlanmamaktadır. O halde Ruh başka bir şeydir ve bu iletişim sistemi ile ilgisi yoktur. Dolayısıyla varlığa ait bir şey de değildir.

 

Daha önce bunları yazdığımız için burada kısaca tanımlamakla yetiniyoruz.  Burda bir konuya daha değinmek istiyoru: Isa’nın yaratılışı ile ilgili olarak tartışılan bu yaratılışın, babasız oluşumu ve nihayetinde ilk yaratılışa olan atfı değerlendirmek istiyoruz.

 

Kur’an ın tanımlarından yola çıktığımız zaman, Isa’nın yaratılışının, tamamen ilk yaratılışta olduğu gibi “tek bir hücrenin programlanması” ile gerçekleşmiş olduğunu anlıyoruz.  Bu bir mucize değildir, çünkü yine Kur’an, ilk yaratılışın tekrar edildiğini de bize anlatmaktadır. Yani yaratılış sona ermemiştir. Devam eden, sürekliliği olan bir şeydir. Isa’nın programlanması da yine çokça tartışılan “ruh” kavramı ile açıklanmakta ve bunun “bir kelime” ile gerçekleştiği ifade edilmektedir. Nihayetinde bu eylemin başlangıçtaki ilk yaratılış gibi olduğu da açıklanır. “Adem’in yaratılışı gibidir” denir.

 

Burada dönüp Adem’i varlığın yaratılışına bakmamız gerekmektedir. Kur’an bu konuyu detaylı olarak anlatır. Önce “gerinmiş hücresel bir maddeden” üretilen bir processorün oluşturulduğu, sonra bu processöre karşılık gelen bir hücrenin eşleştirildiği, sonra bunlar bölünerek “”ler oluşturulduğu, Bu “”lerin erkek ve dişi olduğu, Sonra bunların çoğaltıldığı ve nihayetinde belli bir aşamaya geldikten sonra biyolojik varlık olarak tanımlanan “Adem”e “ruh üflendiği” yani onun programlandığı açıklanmaktadır.


Genel olarak “
Adem” kavramı, tek bir kişi olarak anlaşılmaktadır. Kur’an ın anlatımına baktığımız zaman böyle anlamanın imkanı yoktur. “Adem” ifadesi, bir “varlık şeklini” tanımlamaktadır. “insan” varlığı içerisinde “akledebilen” varlıkları tanımlar. Bunun tek olmadığı da açıklanmaktadır, “şuub ve kabail” ifadeleri burada kullanılmakta ve bu akledebilen varlığın farklı farklı olduğu, başka akledebilenlerin de olduğu ifade edilmektedir.

 

Daha özet bir ifade ile: Isa, Tıpkı Adem’i varlığın ilk olarak yaratıldığı gibi, tek bir hücrenin programlanması ile meydana gelmiştir. Başlangıçta hücreler çarpışarak bir oluşum olmadı, tek bir hücre üretildi ve bu hücre programlanarak biyolojik varlık oluştu. Isa da Meryem’in rahminde böyle oluştu. Bir tek hücreye “Ruh” vasıtasıyla “kelime” aktarılarak oluşturuldu. Zaman zaman bu kabil müdahalelerin olduğunu da yine Kur’an ın anlatımlarından anlıyoruz. Demek ki, bu durum aynı zamanda bir üreme yöntemidir. Gelecekte muhtemeldir ki, bu kabil üreme şekli, normal bir uygulama halini de alacaktır.

 

Kur’an daki yaratılış ile bilimsel veriler arasında bazı çelişkiler vardır. Bunlardan biri, Adem ve eşinin “tek bir anneden” doğdukları varsıyımıdır. Bu varsayım bütünüyle Lafza aykırıdır. Hatırlayalım, ilk yaratılış, tek bir hücrenin bölünerek “eşler” oluşturulması suretiyle oluşturulmuş idi. Bu eşlerin kendi aralarında çoğaltıldığı ve farklı farklı programlandığı da yine Kur’an ın anlattığı, ayetlerin ortaya koyduğu bir gerçektir. Eğer, tek bir hücre  bölünerek “eşler” oluşturulmuş ise ve eğer bu “” hücreler de kendi aralarında çoğaltılmış ise, “Niçin Adem ve eşi tek bir anneden doğmuş olsun?”

 

Bu varsayım aynı zamanda, Adem topluluğunun oluşumunun “ensest” bir ilişki sonucu olduğunu da kabul etmeyi zorunlu kılmaktadır. Çünkü eğer “adem ve eşi” tek bir anneden meydana gelmiş iseler, o halde “kardeştirler”. Dolayısıyla kardeşler arası evlilik veya ilişki meşru olmalıdır. “Allah’ın kanunlarında hiçbir değişiklik olmaz” lafzından yola çıktığımız zaman, başlangıçta böyle bir ilişkinin “meşru” olduğunu kabul edip, sonra bunun yasaklandığını düşünmenin imkanı ortadan kalkar. Allah’ın koyuduğu kurallar değişmiyor ise, o halde bugün de kardeşler arası ilişki veya evlilik normal kabul edilmelidir. “Tek bir anne” varsayımı bu sonucu ortaya çıkarmaktadır. Oysa bu durum Ayetlere bütünüyle aykırıdır. Çünkü Kur’an bu durumu yasaklamaktadır.

 

Zaman zaman karşılaşıyoruz, özellikle “şeriat” ile “kitap” arasındaki çelişkilerin açıklanabilmesi için denmektedir ki, “Allah toplumları olgunlaştırarak sistemi hakim kılmakta, buna göre başlangıçta meşru sayılabilen şeyler sonradan yasaklanmaktadır”… Bu kabul edilemez. Böyle düşünebilmek için Ayetleri görmemek gerekir.  Yani, mutlak irade sahibi olan yaratıcının koyduğu kurallar süreç içerisinde esnemeli ve değişmelidir. Veya, yaratıcı, sistemi tasarlarken hata yapmıştır ve sonradan bunu düzeltmiştir. Böyle bir varsayım “yaratıcı” kavramı ile de çelişen, onu tamamen anlamsızlaştıran bir yaklaşımdır.

 

Burada, bilimsel verilerin yetersiz olduğunu kabul etmek ve Lafza itibar etmek gerekir. Eğer Allah, kurallarını değiştirmiyor ise, böyle bir iddia ortaya koymuş ise, o halde yaratılış kuralları da değişmez. İlk defa nasıl tasarlandıysa o şekilde devam eder. Allah Kur’an da bize yeni bir şey getirdiğini söylemiyor, tam aksine, geçmiştekileri tasdik ettiğini söylüyor.  Böyle iken nasıl “yaratılış kuralları”nın süreç içerisinde değiştiğini söyleyebiliriz veya düşünebiliriz? Eğer böyle ise, varoluşun da değişmesi, vazedilen kuralların esnemesi veya farklılaşması gerekir. Ve eğer böyle ise, hesap vermemiz de gerekmez.  Önceden belirlenmemiş olan bir kurala veya kurallara göre yargılanamayacağımıza göre, hesap vermek de anlamsız hale gelir. Böyle olunca bir sistem veya düzene de ihtiyaç yoktur. Olmamalıdır.

 

Bazı arkadaşlar, bilimsel verilerden yola çıkarak, bu durumu açıkça ifade etmeseler bile, “tek bir anne” varsayımını kabul ettiklerini ortaya koymaktadırlar. Dişi varlığının 200 bin yıl, erkek varlığının 60 bin yıl geriye gidebildiği ve nihayetinde tek bir anneden oluştuğu şeklindeki bilimsel veriler veya bulgular ile de çeşitli “efsane”lerdekine benzer bir sonuca ulaşmaktadırlar. Ancak burada “ensest” ilişki sonucu ortaya çıkmış bir “Adem” türü olduğumuz sonucunu açıklayamamaktadırlar.  Bu durumu yukarıda ifade ettiğimiz “itiyaçlara göre esneklik” gibi bir yaklaşım ile açıklama gayretindeler. Bu böyle bir yaklaşımla açıklanabilecek bir durum değildir. Bu bir türü, bir varlığı başlangıçta “yanlış” olan bir yöntemle oluşturup, sonra onu terbiye etme gayretini ortaya koyar. Yani Allah hata mı yapmıştır ki, bizleri bu sebeple “terbiye” etme gayreti içine girmiştir?

 

Yine benzer şekilde, Musa ile “kitaptan bilgisi olan” varlığın karşılaşmasında da ortaya çıkmaktadır. Ayetlerde ifade edilen “nefse müdahale” bir çocuğun, masum bir çocuğun öldürülmesi şekilnde anlaşılmakta ve bu durum “Gerektiğinde şeriat öldürebilir” gibi inanılmaz bir sonuca kadar gitmektedir. Daha da vahim olan, bu anlayış, bir çocuğun, gelecekte “kötü” olma ihtimaline dayanarak öldürülebileceği  sonucunu da ortaya çıkarmaktadır. Eğer böyle ise Allah Öldürmeyi niçin yasaklıyor? Niçin öldürmeyin diyor? Şeriat ile Allah’ın kurallarını değiştirmek mümkün ise, niçin böyle bir “yasaklamaya” ihtiyaç olsun? Lafza itibar etmediğimiz, Lafzı anlamadığımız zaman, Allah’ın kurallarını da anlamamış oluruz. Kur’an ı anlarken, Allah’ın ortaya koyduğu kurallara göre anlamak zorundayız. Eğer Allah kitapta “öldürmeyin” diyor ise, bu hiçbir koşul altında öldürülemeyeceği anlamına gelir.  Oysa kıssada anlatılan şey çok daha başkadır. Bir müdahale yönteminden, bir teknolojiden söz etmektedir. Öldürmekten değil.

 

Benzer aykırılık, “hırsızlık” meselesinde de ortaya çıkmış idi. Netice itibariyle “şeriat keser” sonucunu doğuracak bir anlayışla hırsızın elinin kesilebileceği söylenmişti.  Bu çelişkili yaklaşımlara göre, demek oluyor ki “Şeriat, Allah’ın kurallarının da üstündedir”. Böyle midir? Yani, Allah, bize bir “şeriat” oluşturmamızı ve bu çerçevede dilediğimizi yapmamızı mı söylüyor? Dilediğimizi öldürelim, dilediğimizi keselim….

 

Elbette bize göre böyle değildir. Ancak “şeriat”çıların da bu yaklaşımını anlamak kolay değildir. Bu manada Karagülle bizi eleştiriyor : “Onlar havariler gibi, iyi insan olalım, iyi insanın aklı vardır ve böylece akıl ile iyi bir düzen ortaya çıkar” diyor. Karagülle yanılıyor. Evet biz düzene karışmıyoruz, Çünkü düzeni var eden onu işletmesini de biliyor. Bize düşen ona uymaktır. Yeni medeniyet, beni bir düzenle değil, “ilim” ile ortaya çıkacaktır.

 

Sistemi tasarlayan, onu bir kitapta yazan ve o sistemde herhangi bir değişiklik olmayacağını iddia eden bir Allah’ın, varlığı üretirken bu sistemin veya düzenin dışında üretmiş olması mümkün mü? O halde “Din” nedir? Eğer bizim bir düzene ihtiyacımız varsa, bir düzen kurmamız gerekiyor ise, “iİnned dîne indâllâhil islâm, ve mahtelefellezîne ûtûl kitâbe illâ min ba’di mâ câehumul ılmu bagyen beynehum, ve men yekfur bi âyâtillâhi fe innallâhe serîul hısâb” (Al-i İmran 19) Bu ayetten ne anlamamız gerekiyor? Allah bir düzen kurduğunu söylüyor ve bunun adını da koyuyor.  Düzenin dışına çıkmanın nasıl olacağını da tarif ediyor. O halde, biz Allah’ın düzenini beğenmiyor ve bunu düzeltmeye mi çalışıyoruz?

 

Hayır, Allah kainatı var ederken düzeni de var etti. Kainatı ve onun içindekileri de bu düzene göre oluşturdu. Her şey onun varettiği, onun tasarladığı düzene göredir.  Bu asla değişmemektedir. O halde toplulukların, varlığın düzeni de vardır. Bu Allah’ın düzenidir.  Bize göre “şeriat” demek, düzen içinde bir düzen oluşturma gayretinden başka bir şey değildir. Bu bir çeşit, sınırları zorlamak, veya aşmak manasına gelir. Allah zaten düzeni ortaya koymuştur. Bize yeni bir düzen emretmiyor, bize onun düzeni içinde “iyi varlık” olmamızı emrediyor.  “ilim geldikten sonra ayrılığa düşmemek” emrediliyor. Demek ki “düzen” ile değil “ilim” ile gelişmemiz, ilerlememiz gerekiyor. Demek ki, düzene müdahale etmemiz zaten mümkün değil. Demek ki Allah’ın düzeni zaten işliyor.

 

Mesela batılılar diyorlar ki, “toprak mülkiyeti işgal iledir”. Yani toprağı ilk kim işgal ederse onundur.  Oysa Allah kitabında, Her doğan varlığın “toprak üzerinde hakkı” olduğunu söylüyor. Her doğan çocuğun “halife” olduğunu söylüyor. Buna göre toprağı işgal etmek mümkün olmaz. Ama batılılar bunu açıkça ifade edemiyorlar, çünkü yapamayacaklarını düşünüyorlar. Bunun gerçekleşemeyeceğini düşünüyorlar. Her doğan çocuğun veya insanın veya Adem’i varlığın toprakta hakkı varsa, doğal kaynaklar üzerinde hakkı varsa, Rızk Allah tarafından yaratılmış ve verilmiş ise, “işgal” mümkün olmaz. Sadece bu anlayış bile daha başından kurmaya çalıştığınız düzenin “bozuk” olması için yeterlidir. Siz Allah’ın verdiği hakkı esirgeyecek, sahibine vermeyeceksiniz, sonra da “hırsızlık yaptın elini keseceğiz” diyeceksiniz.  Böyle bir düzen olamaz.

 

Ancak bizim karşı çıktığımız husus ise, “kur’an dan bir düzen çıkarmak” değil, Kur’an ın yani Allah’ın düzenini, “dar bir çerçeveye” sıkıştırmaktır. İlahi kuralları esnetmek veya değiştirmek veya onlara aykırı davranışları da meşru kabul etmek suretiyle oluşturulacak bir düzen “kur’an düzeni değildir.” Dolayısıyla Allah’ın düzeni de değildir.  İçtihat ve icmalar ile ulaşılan sonuç ortadadır. Herkesin hata yapma özgürlüğü vardır ama hatada ısrar etme özgürlüğü yoktur.  Düzen başlangıçta nasılsa şimdi de öyledir. Ama ilim keşfedilmeyi bekliyor.

 

 

Vesselam

 

 

 






Son Eklenen Makaleler
Sam Adian
AN IMPORTANT EXPLANATION
28.05.2024 276 Okunma
Sam Adian
FUNCTIONAL CONCEPTS - 1
3.10.2020 3006 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAKCA - 30
15.06.2017 4351 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - DONUSUM VE YENI DUNYA DUZENI - 29
15.06.2017 2742 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISAT VE HUKUK - 28
14.06.2017 3084 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - UYGULAMA - 27
13.06.2017 2552 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI EVRIM - 26
12.06.2017 4237 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI DENGELER/REFAH TOPLUMU 25
11.06.2017 3801 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - BUYUME VE ETKILER - 24
10.06.2017 5890 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - YAPISAL ANALIZ - MAKRO/MIKRO - 23
9.06.2017 4226 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SERBEST TICARET ve PIYASALAR - 22
8.06.2017 3708 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TUKETIM - 21
7.06.2017 3751 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - FIYAT ANALIZI / Ucret, Fiyat, Para 20
6.06.2017 6919 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - URETIM VE ISHLETME - 19
5.06.2017 4221 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE DOĞAL KAYNAKLAR, 18
4.06.2017 5418 Okunma
1 Yorum 05.06.2017 09:35
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAK VE YATIRIM YONETIMI - 17
3.06.2017 3161 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI YONETIM SISTEMI - BANKA - 16
3.06.2017 3792 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI FAKTORLER - 15
2.06.2017 12306 Okunma
3 Yorum 03.06.2017 14:51
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI PARAMETRELER - 14
2.06.2017 4613 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KARZ-I HASEN / YATIRIM FONU - 13
31.05.2017 4406 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - INFAQ - TASARRUF MEVDUATI - 12
31.05.2017 4083 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - ZEKAT - IKTISADI YONETIM SISTEMI - 11
30.05.2017 6745 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE/C - MEKANIZMALAR 10
29.05.2017 6565 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / B- KOORDINASYON 9
29.05.2017 4612 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / A - 8
29.05.2017 6369 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SADAKA : KAMU MALIYESI - 7
27.05.2017 4714 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE MULKIYET - 6
27.05.2017 4354 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - RIBA - BIR OZGURLUK DOLANDIRICILIGI 5
27.05.2017 4566 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TARIHSEL YANILGILAR - 4
27.05.2017 4149 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 3
25.05.2017 4988 Okunma
1 Yorum 26.05.2017 00:55
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 2
24.05.2017 3530 Okunma
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 1
24.05.2017 4098 Okunma
Sam Adian
BIRKAÇ NOT
15.01.2014 7806 Okunma
4 Yorum 25.07.2014 16:22
Sam Adian
AKEVLER - 4
8.02.2013 5490 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 3
8.02.2013 6569 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 2
7.02.2013 5066 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 1
7.02.2013 5472 Okunma
Sam Adian
DÜZEN MESELESI ve AKEVLER
3.02.2013 6466 Okunma
1 Yorum 06.02.2013 22:28
Sam Adian
KIYAMET GÜNÜ.....
21.12.2012 7016 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 00:43
Sam Adian
ARASAT'TAN BIR ARSA
18.12.2012 4800 Okunma
Sam Adian
YUNUS-NUH : Mitolojiden Vahye
13.12.2012 12184 Okunma
4 Yorum 14.12.2012 14:59
Sam Adian
El-Lehu, Lehu ve Mülkiyet
9.12.2012 7499 Okunma
1 Yorum 12.12.2012 11:42
Sam Adian
FINANSMAN MESELESI VE ZEKAT
8.11.2012 27160 Okunma
46 Yorum 28.05.2024 13:53
Sam Adian
MÜLKIYET MESELESI ve DÜZEN
6.11.2012 7762 Okunma
7 Yorum 21.11.2012 17:28
Sam Adian
SLT NEDIR?
3.11.2012 9564 Okunma
2 Yorum 04.11.2012 00:19
Sam Adian
Ve MUKADDERAT...
14.10.2012 6296 Okunma
Sam Adian
KARAGÜLLE FELSEFESİ.....
13.10.2012 7660 Okunma
8 Yorum 23.10.2012 03:34
Sam Adian
... VE NIHAYET RAB
12.10.2012 5528 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 01:06
Sam Adian
IŞLEVSIZ TANRI...!
9.09.2012 15270 Okunma
43 Yorum 28.05.2024 14:10
Sam Adian
RUBUBIYET....
6.09.2012 6706 Okunma
2 Yorum 12.10.2012 11:34
Sam Adian
Varlığın Rabbi....
28.08.2012 12247 Okunma
24 Yorum 05.09.2012 10:43
Sam Adian
.... VE TANRI! - 3
15.08.2012 6437 Okunma
1 Yorum 15.08.2012 21:16
Sam Adian
.... VE TANRI! - 2
13.08.2012 6999 Okunma
6 Yorum 14.08.2012 03:44
Sam Adian
.... VE TANRI! - 1
12.08.2012 6956 Okunma
10 Yorum 14.08.2012 07:50
Sam Adian
RAMAZAN ve TARIH
11.08.2012 12120 Okunma
Sam Adian
ORUCUN FAZILETLERI....
9.08.2012 7097 Okunma
4 Yorum 13.08.2012 13:58
Sam Adian
TANRI'NIN BEDENI....
2.08.2012 7602 Okunma
13 Yorum 08.08.2012 18:26
Sam Adian
MATERYALIST NIKAH
22.07.2012 5616 Okunma
2 Yorum 24.07.2012 03:40
Sam Adian
CINSELLIK VE AKIT
19.07.2012 8099 Okunma
11 Yorum 30.07.2012 06:11
Sam Adian
BIR EYLEM OLARAK ZINA
14.07.2012 34559 Okunma
25 Yorum 28.05.2024 13:42
Sam Adian
UTANMAZLIK ZINA MIDIR?
13.07.2012 14310 Okunma
16 Yorum 14.07.2012 21:14
Sam Adian
HADIM'DAN ZINAYA
12.07.2012 11416 Okunma
18 Yorum 13.07.2012 10:00
Sam Adian
EN IYI ANAYASA YAZILI OLMAYANDIR.....
7.07.2012 13502 Okunma
35 Yorum 28.05.2024 14:26
Sam Adian
YARATILIŞ VE DÜZEN
3.06.2012 4963 Okunma
Sam Adian
ADEM VE TOPLUMU - 1
4.05.2012 6995 Okunma
3 Yorum 04.05.2012 15:03
Sam Adian
YARATILIŞ VE SÜREÇ
2.05.2012 5592 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:38
Sam Adian
YARATILIŞ KURAMI VE EVRIM
1.05.2012 5683 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ - 2
30.04.2012 4344 Okunma
Sam Adian
BAZI ELEŞTIRILER
29.04.2012 5602 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 20:51
Sam Adian
YARATILIŞ
29.04.2012 7136 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 13:07
Sam Adian
KUR'AN'DA CEZA KAVRAMI
14.04.2012 16952 Okunma
3 Yorum 19.04.2012 20:21
Sam Adian
ANLAMADA YÖNTEM
12.04.2012 6016 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 16:04
Sam Adian
ORTAK REFERANSLAR ve BIR ÖNERI
11.04.2012 8605 Okunma
9 Yorum 21.06.2012 16:27
Sam Adian
KAT'a ve NEFY - KAVRAMLAR
7.04.2012 12869 Okunma
32 Yorum 09.04.2012 18:02
Sam Adian
ŞURA
6.04.2012 9279 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 20:27
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DEVLET ve IKTIDAR
4.04.2012 9680 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 09:59
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DIN FAKTÖRÜ
1.04.2012 6900 Okunma
11 Yorum 09.04.2012 23:53
Sam Adian
KAT'A ve NEFY
31.03.2012 14006 Okunma
22 Yorum 11.04.2012 01:44
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KARAR MEKANIZMALARI
29.03.2012 11477 Okunma
15 Yorum 31.03.2012 20:26
Sam Adian
CRITICS
27.03.2012 5581 Okunma
2 Yorum 28.03.2012 22:17
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KURUMSALLIK
26.03.2012 6441 Okunma
3 Yorum 27.03.2012 20:01
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - INSAN VE DEVLET
26.03.2012 9437 Okunma
9 Yorum 27.03.2012 16:28
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 2
25.03.2012 4419 Okunma
1 Yorum 25.03.2012 05:43
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 1
24.03.2012 5275 Okunma
2 Yorum 24.03.2012 23:10
Sam Adian
BAŞÖRTÜSÜ
23.03.2012 5583 Okunma
Sam Adian
SOSYAL KAPITALIZM.
21.03.2012 14451 Okunma
24 Yorum 28.05.2024 14:39
Sam Adian
"ADIL DÜZEN"IN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
20.03.2012 5404 Okunma
7 Yorum 23.03.2012 18:49
Sam Adian
Metod ve uygulama
18.03.2012 5605 Okunma
9 Yorum 21.03.2012 10:01
Sam Adian
HMR ve SONUÇ
16.03.2012 12323 Okunma
18 Yorum 16.03.2012 18:08
Sam Adian
ANLAMAK.....
15.03.2012 6505 Okunma
5 Yorum 16.03.2012 18:21
Sam Adian
HMR HAKKINDA - 2
14.03.2012 7201 Okunma
7 Yorum 15.03.2012 08:14
Sam Adian
INSANLIK ANAYASASI HAKKINDA-1
12.03.2012 4091 Okunma
2 Yorum 12.03.2012 17:32
Sam Adian
RIBA'nın UNSURLARI
11.03.2012 12742 Okunma
12 Yorum 15.03.2012 16:14
Sam Adian
RIBA ve EKONOMI-1
9.03.2012 6992 Okunma
7 Yorum 10.03.2012 19:31
Sam Adian
DARB-I MESEL VE YETKI GASPI
8.03.2012 10522 Okunma
22 Yorum 11.03.2012 16:10
Sam Adian
RIBA VE EKONOMI
7.03.2012 12426 Okunma
15 Yorum 09.03.2012 06:04
Sam Adian
SÖYLEYECEKLERIMIZ VAR
1.03.2012 4687 Okunma
5 Yorum 10.03.2012 08:24
Sam Adian
INSAN VE DÜZEN
1.03.2012 4799 Okunma
6 Yorum 01.03.2012 19:11
Sam Adian
SLT ve MESCID
25.02.2012 4350 Okunma
Sam Adian
HAMR ve HUMR
25.02.2012 53013 Okunma
19 Yorum 28.05.2024 13:50


© 2024 - Akevler