RUH-UL KUDÜS
Uzun zamandır yazamadığım bu konuyu benden önce yazmak Üstada nasipmiş. Aramızda fark yok, ben biraz daha vurgulamak istiyorum.
Kudüs, Müslümanların ilk Kabesidir. “Yüzünü Mescid-i Haram’a çevir" ayeti gelmeden önce yön birliğini temin edebilmek için Kudüs’e doğru namaz kılıyorlardı, Müslümanlar. Ayet, namaz esnasında geldiği için namazı bozmadan saflar yön değiştirmişti.
Kudüs neresiydi? Burası, Yakup peygamberin yapmış olduğu gece yolculuğunun son gecesinde yattığı ve rüyasında bir takım harikulade olayların kendisine gösterildiği yerdir. Uyandıktan sonra o noktayı işaretlemiş ve bugüne kadar kutsal bir yer olmuştur. Hem Yahudiler, hem Hıristiyanlar hem de Müslümanlarca “mukaddestir”, yani kutsaldır. Kudüs kökünden birkaç kelimeye aşinayız. “Kudüs”, Allah’ın isimlerindendir. “Beyt-i Makdis” Kudüs’teki mabedin adıdır, “Mukaddes” ise kutsal manasındadır. Türkçede Kut kelimesi, “ışık” manasındadır. Kudüs’ün ilk hecesindeki “KUD” ile Türkçedeki “KUT” benzeş görünüyor. Eğer Kudüs kelimesi bir terkibin kısalmışı ise, mesela “Kud-ün Nas”; “Nas’ın Kud’u”, yani “İnsanlığın Işığı” gibi söylenişi zor bir terkibin zamanla yuvarlanmış bir şekli olabilir.
Lügatler genellikle temiz manası vermişler ama, bir yerde “…azim bir cebel…” tabirini gördüm. Cebel dağ, dağ silsilesi, sıra dağlar gibi birbirine benzer ve ilk anda, uzaktan ayırt edilmesi zor dağlar demektir. Buradan kinaye ile, “organize olmamış topluluk” manasındadır.
“…lev enzelna hazel Kurane ala cebelin…” ayetindeki cebelden maksat, yukarıda söylediğim gibi, bir insan topluluğudur. Yoksa “gayr-i zi şuur”/bilinçsiz bir varlığa Kuran’ın inzali ne mana ifade eder ki...
Hâsılı Kudüs, topluluk demektir ki, biz bunu bugün “KAMU” kelimesi ile karşılıyoruz. “MUKADDES”, KAMUSAL demektir. “MUKADDES-İ TUVA”, KAMUSAL ALAN demektir.
“RUH-UL KUDÜS” üstadın deyimiyle, topluluğun ruhudur. Bunu biraz daha açarsak; topluluğun rüzgârı, topluluğun enerjisidir ki; “KAMUOYU BASKISIDIR”, “KAMUOYU DESTEĞİDİR” Bu öyle bir destektir ki, destekleyenleri bir bir ayıramazsınız, topluca kamu, o kişiye, o olaya sahip çıkar, direnir ve siz geri adım atmak zorunda kalırsınız. Halk bir kişiye, bir olaya, bir şeye sahip çıktı mı, siz ona dokunacak olursanız, bunun sonucunda halkın galeyana geleceğini, işlerin çığırından çıkacağını sezersiniz ve böylece o kişi dokunulamaz olur. Halkın sahiplenmesi, Allah’ın sahiplenmesidir. Allah’ın “ruh-ül Kudüs’ü”; halk desteğidir, kamu desteğidir.
Bu kişiler “KARİZMATİKTİR”. Bu destek, sadece peygamberlerde tezahür etmez. Sanatçılar, sporcular, siyasi liderler, tarikat liderleri hep bu desteği alırlar. Bu KARİZMA(büyüleyici özellik) nasıl oluşuyor, bilmiyorum. İnsanlar gerekirse bu kişilerin arkasında canlarını verebilirler. Bu destek bu kadar büyük boyutlara da varabilir.
Bana göre burada da “ruhaniler” yoktur veya ruhanilere gerek yoktur. Diyebilirsiniz ki, Allah halkın beynini, kamunun aklını ruhanilerle yönlendirmektedir. Bilemem, belki de öyledir.
Sayılarımla.
Hüseyin Kayahan