Sam Adian'ın 4. makalesidir.
Sayın Kayahan, son iki mailde, tek bir metin olması gerekirken Kavramlar kısmını eklemeyi unuttuğum için iki ayrı mail olarak size gönderdim. Şimdi birleştirilmiş olarak tekrar gönderiyorum.
Burada amacımız, sizlerin “geleneksel” çerçevenizin dışına çıkarak olasılıklar üzerinde tartışabiliyor olabileceğinizi varsayarak rasyonel bir süreç geliştirmektir.
YATIRIM FONU veya KAMU SERMAYESI
KAVRAMLAR:
SADAKA:
Sıdk (كْنزُ)
Sadaka (الصَّدَقَات)
Etimolojik anlamı ‘’özünde güçlü ve sağlam olmak’’ olan ‘’sıdk’’ kökünden türetilmiştir. söylemek, gerçeklik, hakikat, gerçek, sıdık, doğruluk, dürüstlük, rast ve doğru olmak
Sadaka, dostça bağlılık, sadakat, ders notları, dökümantasyon, bildiriler, çalışma kağıtları,
SADAKA: “vergi” anlamında karşımıza çıkan bir kavramdır. (Tevbe 60), Kavramsal olarak, vatandaşlığın bağının doğrulanmasını ifade eder.
Tanım gereği, modern anlamda verginin harcama alanları ile aynı olan bir vergi türüdür.
Gönüllülük/beyan esasına bağlı olmakla birlikte zorunludur (Tevbe 103)
Sadaka, çeşitli yöntemlerle yerine getirilebilecek bir eylem olmakla birlikte, temelde “Vatandaşlık bağı”nın doğrulanması anlamında kullanılan bir kavramdır. Harcama yerleri bellidir ve modern anlamda, sosyal devletin gerekleri içindir. Yani vergidir. İsteğe bağlı değil, zorunludur.
Tevbe 103, “onların mallarından sadaka al” der. Emir kipiyle kullanılır. Muhatap ise “Müslim” yahut “mü’min” değil, doğrudan “Resul”dur. Yani kamu otoritesidir. Bu konuda kitapta herhangi bir boşluk bulunmamaktadır. Bu nedenle “zekat” kavramı ile aynı olduğunu düşünmek, metodolojik olarak mümkün olamdığı gibi, tanım itibariyle de mümkün değildir.
Fıkhın, “Zekat” başlığı altında belirlediği oranlar, tamamen “Sadaka” çerçevesinde uygulanabilecek oranlamalar olup, temel hedefi doğrudan bu vergiye muhatap olacak olanlar değil, devletin kendisidir.
ZEKAT:
Zekat (زَّكَاةَ)
Ez-zekat (الزَّكَاةَ)
artmak, nimet, bolluk ve bereket içnde olmak, yakışmak, büyümek, gelişmek, inkişaf etmek, arık olmak, zenginleşmek,
Etimolojik olarak “ZKY” kökünden türetilmiş bir kelime olup, “bir buğdayın büyüyerek başak vermesi” demektir.
Kamu sermayesi, çoğaltmak için ödeme
(Temizlemek, ıstılahi bir anlam olup, bu çalışmanın konusu değildir, kelimenin etimolojik anlamına da uygun değildir.)
ZEKAT: infak yani, bireysel tasarrufların bir araya getirilmesi ile elde edilmiş olan Yatırım/üretim sermayesi, kamu sermayesini ifade eden bir kavramdır. (Bakara 110, Rum 39 vd.)
Bu manada “kurumsal” bir uygulama ifade eder. Kelime anlamı itibariyle Zekat yoluyla verilen kredilerden gelir beklenmelidir.
“Mü’min”, “emin” kelimesinden masdardır. Güvenilir olan, emin olan anlamlarına gelir. Kitabi anlamda, bir şeyin bilgisine sahip olup, o bilgiyi kullanabilen, rasyonel delillere ve kanıtlara sahip olan anlamına gelir. Özetle “Uzman kimse” yi ifade eder.
“Zekat” kavramının mü’min olanlara hitaben “isim” formunda kullanılıyor olması nedeniyle, uzmanlık gerektiren bir iş olduğunu anlıyoruz. Bu bir “çoğaltma” kurumudur ve uzmanlık işidir.
Bireysel tasarrufların krediye dönüştürülmesi amacıyla oluşturulan uzman bir kurumu ifade eder. Bu kurum kamu yararı gözeterek hareket eder. Kar amaçlı değildir.
KENZ:
Kenz (كْنزُ)
Hazine, istif, gömü, altın, gümüş toplamak, yığmak, yere malı gömmek, saklamak, biriktirip yığmak, hazine yapmak, çok oldurmak, yere mızrağı dikmek, saplamak
KENZ: bir değer ifade eden mal veya paranın atıl durumda tutulması, saklanması, biriktirilerek işlevsiz hale getirilmesini ifade eden bir kavramdır. (Tevbe 34-35 vd)
Değer ifade eden bir şeyin dolaşımdan çekilmesi, atıl hale getirtilmesi, o değerin faydalarının ortadan kaldırılması anlamında kullanılan bir kavram olan “KENZ”, iktisadi anlamda paranın dolaşımda tutulmasını zorunlu kılar.
Yani hangi sebeple olursa olsun, para veya değer ifade eden bir şey, dolaşımdan çekilemez, ondan elde edilecek olan fayda ortadan kaldırılamaz.
INFAK:
Nfk (نفق)
İnfak (إنفاق)
El-infak (الإنفاق)
Etimolojik olarak, “ölü hayvan” anlamına gelen bir ifadedir. Yani atıl olan, işe yaramayan şeydir.
Harcama, bir beklenti nedeniyle yapılan harcamaların tümü.
Bireysel tasarruf, atıl olan mal veya paranın dolaşıma sunulması, Fayda üretir hale getirilmesi
INFAK: Bireysel tasarrufların, yani ihtiyaç fazlası kazancın belli bir amaç doğrultusunda kamu sermayesine katılmasını ifade eden kavramdır.
Infak edilen mal veya para, ölü değildir. Kelime kökeninden yola çıkarak yani “ölü hayvan”, gözden çıkarılmış, unutulmuş bir şey olmayıp, tam aksine, ölü olan şeyin canlandırılmasını ifade eder. Yani atıl olan şeyin verimli hale getirilmesini ifade eder. (sebe 30, bakara 261, bakara 272 vd.)
Nafaka kökünden türetilmiş olan bir kelime olan “infak”, bir fayda gözetilerek verilen şeydir.
Afv (عفو)
El-Afv (العفو)
affetmek, bağışlamak, kapatmak, düşürmek, iskat etmek, iz silinmek, yok olmak, devenin kılı çok ve uzun olmakla dübrünü örtmek
Pardon, Affetmek, Issız, Suyun saf olması, Ot ve kılın çoğalması
AFV: “infak” kavramının tanımı olarak karşımıza çıkar. Atıl olan kısmın infak edilmesini ifade eden bir kavramdır (Bakara 219)
“Değer” ifade eden şeyin “ıssız” kalan kısmı, yani işe yaramayan, tasarruf edilmiş olan kısmının infak edilmesini, yani mevduat fonuna aktarılmasını ifade eder.
AFV: Bir şeyin belirti ve eserini silme, yoketme. Düşürme, geçiverme. Geriye bırakıp vazgeçme.
Bu “fazla” anlamında kullanılan bir kelime değildir.Arapçada fazla anlamına gelen başka kelimeler vardır ve kitap zaten kullanmaktadır. Örneğin “kesir, ziyade vs. “ gibi. Malın fazlası veya paranın fazlası olmaz. Biriktirilmiş bile olsa o fazla değil bir birikimdir, yine bir değeri vardır ancak dolaşımda olmadığı için bir şey ifade etmemektedir. Silik, ıssız durumdadır.
Yani INFAK edilecek olan şey, “harcamalardan arta kalan şey değildir.” Çünkü harcamalar tasarruflardan artan kısımdan yapılır. Dolayısıyla “tasarruf” temel hedef olarak karşımıza çıkar.
KARZ:
Karz (قَرْضً)
Ödünç verilen mal veya para, kredi
KARZ: kurumsal kredileşmeyi ifade eden bir kavram olarak karşımıza çıkar. Kamu sermayesinden (Zekat) kullandırılan krediye “karz” denir.
“yukridu” = Ödünç (lend)
“kardan hasenen” = Yararlı kredi / Good loan
“yakbidu ve yebsutu” = tutmak ve basitleştirmek, / Arrested and simplifies
“li yerbuve” = Fazla için / fazla (for more then, over) (Rum 39)
“fî emvâlin” = Fonlar / fonların çoğalması / para (in funds) (Rum 39)
“fe lâ yerbû indallâh” = O’nda artırmaz / Kamu fonlarını çoğaltmaz (no increase with god) (Rum 39)
“Yemhaku” = Küf,ykım, Afet, / blight, destroy (Bakara 276)
“yurbî” = Yükseltmek, Eğitimli, Eğitim görmüş, yetişmiş (Bakara 276)
“Sadakat” = Hayır kurumu / Charity (Bakara 276)
“esîm” = Yalanlar, Çirkin, göze batan / Falsehoods, Flagrant (Bakara 276)
(Bakara 276 ya dayanılarak, kredilerin tamamı “risk sigortası” adı altında güvence altına alınmalıdır. Yani kredi vermek vardır ama krediyi batırmak yoktur)
Karz, kamusal kredi niteliğinde olmakla birlikte, denetimli bir kredi sistemidir. Verilen kredi aynı zamanda fonlama yöntemi ile sigortalanmalı ve olası zararlar bu fondan karşılanmalıdır. Yani Kamu sermayesinden kullandırılan kredi, o kredinin oluşmasını sağlayan “infak” sahiplerinin hakkıdır. Dolayısıyla kamu bu hakkı ortadan kaldıramaz. Bu nedenle olası zararları oluşturacağı bir “fon” ile karşılamak, ancak zararın oluşmasına izin vermemekle yükümlüdür.
Karz, “çoğaltmak amacıyla verilen kredi” (Bakara 245 vd.) olarak tanımlanan bir kavramdır. Karşılıksız verilen bir şey olmayıp, verilen şeyin çoğaltılması, ondan fayda elde edilmesi öngörülür. Borçlar hukuku kapsamında Bakara 282’de ifade edilen temel prensiplere sahip olması nedeniyle kayıt altına alınması gereken bir işlemdir.
Bakara 276’ya göre ise, “karz” verilen kurum, “kar” amaçlı değil, kamu yararı gözeten bir kurumdur. (Zekat müessesesi)
Allah’a borç verilemez. Ancak doğal olan “kamu” ya borç vermektir. Eğer bir “borç” söz konusu ise, geri alınması kaçınılmaz olur, çünkü borçlar hukuku da yine kur’an da tanımlanmıştır. Aynı şekilde Eğer bir borç, “artırmak-çoğaltmak” amacıyla veriliyor ise, buradan gelir elde edilecek demektir.
Yani infak edilen şey karşılıksız değildir. Burada geleneksel fıkhın hatası vardır. Kitabın “Hayr” olarak nitelendirdiği harcama türü ile, Sadaka ve Zekat karıştırılmıştır. Belki tarım toplumu koşullarında bu kavramların anlamlandırılamamış olmasından kaynaklanmış olabilir ancak günümüz koşullarında bu kavramların anlamı bellidir ve uygulama alanları da bellidir.
RIBA - FAIZ:
FAIZ:
فائز : Kazanan, üstün, galip, elde eden, kurtulan
فَائض : Fazla, fazlalık, artı, dışı, artan, taşan, artık, artış, taşkın, ziyade, fazla, üretim fazlası, dopdolu
Faiz, iktisadi anlamda “bor verilen paraya eklenen fazlalık” olarak anlaşılabilecek bir tanıma sahiptir. Bu manada semitik bir kelime olan “FYZ” kelimesinden türetilen “Faiz” yaklaşık olarak bu anlamı karşılamakla birlikte kitapta kullanılan bir kavram değildir. Gerek kök itibariyle ve gerekse türemiş hali kitapta yoktur. Ancak, kitabın kullandığı ve “FVZ” kökünden türeyen “FAIZ” çok farklı bir anlam ihtiva etmekte olup, kitabın çokça kullandığı bir kelimedir.
Genel olarak FYZ kökünden türemiş olan “Faiz” kavramının yerine “RIBA” kavramının kullanıldığı iddia edilmekle birlikte, kitabın ortaya koyduğu tanım sebebiyle “yerine” kullanıldığı iddiaları asılsız kalmaktadır.
Riba’nın tanımları arasında yer alan “Ad’afen Muda’afeh” ( مصاعفةً أضعافاً) Kavramı, günümüzde bir forex uygulaması olarak kullanılan “EMA - Exponential Moving Average “ Tam olarak karşılığıdır.
EMA : A type of moving average that is similar to a simple moving average, except that more weight is given to the latest data. The exponential moving average is also known as "exponentially weighted moving average".
Genel olarak ve özetle “bir şeyin veya paranın dönem içindeki üssel değişim ortalaması”nı ifade eden bu kavram, yatırımın ortalama kazancına esas alınmaktadır.
Ad’afen Muda’afeh kavramının Sözlüksel karşılığı “üssel çoğalma, exponentially” anlamını taşır. Kelimenin gramatik yapısına bakılacak olursa “çoğul” formundadır. Bunun anlamı, üç veya daha fazla, yani bir şeyin üç katı veya daha fazlası olmasını zorunlu kılar. Çünkü Arapçada çoğul olan kelimeler asgari üç ifade eder. Çünkü ikil ifade için ayrı kelime zaten mevcuttur.
Buna göre, bir mal veya değerin, dönem içindeki ortalama değerinin üç katı veya daha fazlası “riba” sınırları içine girer. Bu oranda faiz uygulaması olmadığı gibi, böyle bir karlılık da söz konusu değildir. Riba ve alışveriş karşılaştırılırken, birinin çoğaltmaya yönelik, diğerinin ise tüketici olması nedeniyle karşılaştırılamaz olduğu ifade edilmektedir.
Eğer Faiz ile Riba aynı şey olsaydı, alışverişte uygulanan ve “fazlalık” olarak değerlendirilebilecek “kar” uygulamalarının meşru kabul edilmesi mümkün olmazdı. Çünkü, “riba” için belirlenmiş olan “dönemsel ortalama değerinin üç katı” asgari sınır olup, bu aynı zamanda “kar haddi”nin de sınırıdır. Yani alışverişin türü ne olursa olsun, “Kar” olarak değerlendirilebileek fazlalık, maliyetinin üç katını aşamaz.
Geleneğin ortaya koyduğu ve yasaklandığı varsayılan “faiz” kavramı üzerinde bir ittifak söz konusu olmadığı gibi, çeşitli mezheplerde bu uygulamanın bazı koşullarda esnetilebileceği de ifade edilmektedir. Eğer “riba” ile aynı içerikte kabul edilmiş olsaydı, herhangi bir esnekliğin söz konusu olması düşünülemezdi. Çünkü “RIBA” kesin olarak yasaklanmış, hiçbir koşulda esnetilmesi mümkün olmayan bir eylemdir.
Öyleyse riba nedir?
Riba (رِّبَا)
Er-Riba (الرِّبَا)
Yüksek yer, tepe, yerden yüksek olan yer, tepe, bayır, yokuş, yüksek yer, artan, taşan, ziyade taşkın, üremek, ziyade arttırmak, çok fazla olmak
Usury, tefecilik, murabaha
RIBA: Borç olan para veya malın, dönem içerisindeki ortalama değerinin üç katı veya yukası miktarındaki ilavesine denir. (Al-i İmran 130 vd.) Yani: Borç olarak verilen bir malın veya paranın, dönem içerisindeki ortalama değerinin misline (üç katı veya fazlası) RIBA denir.
Faiz kavramından farklıdır, Zaman tercihi, nakit tercihi, gelecekteki mal tercihi vs. gibi açıklamalar yapılmakla birlikte, genel olarak faiz, sermaye üzerindeki farklılığı ifade eden bir anlam taşımaktadır. Ekonomistler “niçin faiz alınır” sorusuna tutarlı bir cevap bulamamakla birlikte, faizin borç alınan paraya katılan miktar olduğu noktasında birleşmektedirler. Genel olarak eklenen “makul bir miktar” olarak açıklanmakta ve algılanmaktadır ancak bu “makul miktar” ın sınırları üzerinde de bir görüş birliği yoktur.
Riba kavramının sınırları kesin olarak belirlenmiş olması ve mala katılan fazla değil de, borç verilen parayı haksız bir şekilde artırmak olarak açıklanabilecek ve kavramsal olarak “tefecilik” olarak anlaşılabilecek bir kavramdır ve Faiz kavramından tümüyle farklıdır.
Kavramları şu şekilde özetlemek mümkündür:
“riba” = Kurumsal Tefecilik. (Al-I imran 130)
“ad’afen” = Exponentially, many times over. multiple / Üssel (Al-I imran 130)
“mudaafe” = Doubling, double / misli, katı, çift (Al-I imran 130)
Dönem içerisinde meydana gelen artış ve eksilmeleri değerlendiren bir yöntemdir. (Eponential Moving Average : Üssel Hareketli Ortalama – Bileşik Fiyat Endeksi veya Değer göstergesi) Bir çeşit hareketli ortalama yöntemi. Bu hareket pozitif olabileceği gibi negatif te olabilir. Yani hem yukarı doğru katlanma olabilir hem de aşağı doğru katlanma olabilir “Ad’afen” çoğul kullanılması nedeniyle, “en az üç katı” olarakdeğerlendirilmelidir.
“zerû” = Bırakmak, vazgeçmek (Bakara 278)
“mâ bakiye” = Kalan bölüm, geriye kalan (Bakara 278)
Tarihsel anlamıyla Riba, Mekkeli zenginlerin, herhangi bir sebeple borç verdikleri kimselerin borçlarını zamanında ödeyememeleri durumunda, onlara ağır şartlar getirmeleri ve borçlunun hayat boyu ödemeye mahkum edildiği bir uygulamanın adıdır. Modern anlamda “Tefecilik”tir.
Bu uygulamanın arap toplumunda, kan dökülmesine neden olduğu da bilinen bir vakıadır. Günümüzde “Temettü” uygulamalarının “riba” kavramına yaklaştığını veya aştığını söylemek mümkün olmakla birlikte “faiz” uygulamalarının bu anlamı karşılamadığı açıktır. Eğer “temettü” tekrar eden bir uygulama olsaydı, bu durumda kesinlikle “riba”dır denilebilirdi. Ancak bazı uygulamalarda, borçlunun ödeme zorluğuna düşmesi ile birlikte, gerek temettü uygulamalarının ve gerekse borcunun faizlendirilmesine yönelik “aşırı”lıkların gözlendiği de bilinmektedir.
Her halükarda, “riba” nın “faiz” ile aynı olduğunu söylemek, kur’an açısından mümkün değildir. Gerek kavramların zaten kullanılıyor oluşu, gerekse, tanımların ve sınırların kesin olarak belirleniyor olması, Faiz kavramından ayrılmasını zorunlu kılmaktadır. Elbette alışveriş veya “kar” meşru olmakla birlikte, paranın da bir “emtia” olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Bey’u (بَيْعُ)
El-bey’u (الْبَيْعُ)
Satış, gelir, alışveriş, peşin satış
Ticaret, alışveriş
Bey’u: Ticaret anlamında kullanılan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. (Bakara 275 vd)
Bu kavram ile ilgili olarak “yüksek kar haddi” sorunu tartışılması gereken bir konudur. Çünkü Riba’nın başladığı yerde “Kar” sona erer. Dolayısıyla bu manada bir sınırlama zorunludur.
ZEKAT KURUMU – ZEKAT BANKASI
ZEKAT, bireysel tasarrufların “yatırım” sermayesi yani “kredi”ye dönüştürüldüğü sistemin adıdır. Bu bölümde “Zekat” “banka” olarak ifade edilecektir.
Kur’an, zenginliği ve sermayeyi reddetmediğine göre, zenginin sahip olduğu sermayeyi dilediği gibi kullanması nasıl önlenecek veya nasıl bir alternatif ile “fırsat eşitliği” yaratılacaktır?
Kapitalizm karşıtlığının yeterli olmadığı, buna karşılık kitabın ortaya koyduğu önerilerin doğru anlaşılarak hayata geçirilmesi gerektiği açıktır. Tarım toplumu algılarına dayalı “fıkhın” yeterli olmadığını kabul etmek, “İslam iktisadı”na yönelik ciddi ve uygulanabilir çözümler üretmek zorunludur.
Bu çerçevede:
- Banka’nın yapısı ve işleyişi
- Sermayenin oluşturulması / sermaye temini
- Kredilendirme şekli ve dönüşüm
- Sınırlamalar
- Risk sigortası
Başlıkları altında kısaca kurumsal yapı özetlenecektir.
Bankanın yapısı ve işleyişi:
Zekat kurumu olarak oluşturulacak banka “kamu yararı” gözeten bir yapıda olmalıdır. Her ne kadar giderlerinin karşılanabilmesi için uygulamalarından pay alması kaçınılmaz olsa bile, bu tasarrufların komisyonlarından değil, kredileşmeden elde edilecek gelirden olmalıdır.
Banka, bir planlama ve yönetme kurumu olmalıdır. Projelerin “piyasa koşulları”nın değerlendirilmensin yanı sıra, proje uygulamalarının muhasebeleştirilmesinden, denetimine kadar her aşamada sorumluluk alması gereken bir yapıda olmalıdır.
Her proje bir komisyon tarafından değerlendirilir ve takip edilir. Projeye onay verecek olanlar, projenin karlılığından da sorumlu olmalıdırlar.
· Zekat bankası, kamu yararı gözeten bir uzman kurumdur
· Reel sektörün her alanında etkin olabilecek uzman kurullardan ve uzman personelden oluşur.
· Üretimi kredilendirmesi nedeniyle, üretim girdileri (hammadde) temininin planlanmasından da sorumlu olacaktır. Örneğin, yıllık üretim miktarına göre ihtiyaç bulunan hammadde temin etmek amacıyla hammadde üreticilerini yönetme/yönlendirmek ve ihtiyaçların zamanında karşılanmasını sağlamakla yükümlüdür.
· Banka, kredilendireceği projenin verimlilik/karlılık olasılıklarını piyasa koşullarında değerlendirmekle yükümlüdür. Verimsiz projeler kredilendirilemez.
· Her proje bir ekip tarafından yürütülür ve denetlenir. Projeye onay verecek olan ekip, projenin karlılığından da sorumlu olacaklardır.
Sermaye, - Sermaye temini :
Kur’an “kenz” yani biriktirmeyi yasaklar. Bu yasaklama, para veya değer ifade eden herhangi bir şeyin, dolaşımdan çekilmesi, atıl, işe yaramaz hale getirilmesini kapsayar. Buna karşılık “infak” önerilmektedir.
Infak, harcamalardan arta kalan kısım değildir. Tasarrufa esas olan miktarı ifade eder. Bireysel tasarruf mevduatı anlamına gelir. Bu tasarruflar mevduat hesaplarında toplanır ve banka tarafından krediye dönüştürülür.
Kamuya ait olan ve atıl durumda tutulan fonlar kabul edilemez. Bu fonların oluşmasına katkı sağlayan hak sahipleri belirlenerek sisteme aktarılmalıdır. Böylece başlangıç sermayesi de oluşmuş olacaktır. Bu fonlar çerçevesine, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının aidatlar vs. sonucu elde ettikleri büyük birikimler de katılabilir. Çünkü bu birikim “kenz” anlamına gelmektedir ve kabul edilebilir değildir.
Sermayenin yaygın tasarruf mevduatından temin ediliyor oluşu, mevduat sahibini de “hak sahibi” yapacaktır. Bu nedenle kredilendirme sonucunda elde edilecek gelirden mevduat sahibinin de kazanması, ona pay verilmesi kaçınılmazdır.
· İnfak, kesinlikle “karşılıksız verme” değildir. Fayda gözetilerek verilen borçtur.
· Bankanın sermayesi, kamunun atıl durumda bulunan fonları ve tasarruf mevduatlarından oluşur.
· Atıl fonlar, bu fonların oluşmasına neden olan hak sahipleri adına sisteme aktarılır ve buradan elde edilecek olan gelir kendilerine ödenir.
· Mevduat sahibi, dilediğinde mevduatını geri çekebilir. O ana kadar oluşmuş olan kazanımlar mevduatına orantılı olarak kendisine ödenir. Çünkü “infak” bir borçtur ve infak sahibi dilediğinde bu borcu geri isteme hakkına sahiptir.
· Ancak sözleşme hukuku gereğince, mevduat sahibi, sözleşme süresince önceden belirlenmiş haller dışında süre bitiminden önce mevduatını geri çekme talebinde bulunamaz. Ancak sözleşmede bu hususa izin verilmiş ise, banka tek taraflı olarak böyle bir sınırlamaya gidemez.
Kredi – Karz :
Tasarruf mevduatlarının bir araya getirilmesi sonucu oluşacak olan kamu sermayesi, tasarruf sahiplerinin de sistemden pay almasına neden olacağı için, gelirin yaygınlaştırılması anlamına da gelmektedir. Bu çerçevede uygulamada kredilendirilecek alanlar seçilmelidir.
Banka, bireysel kredi veremez. Çünkü, Yaşama hakkı zaten tanımlanmıştır ve “devlet” yani kamunun sorumluluğundadır. Dolayısıyla kişilerin bireysel krediye değil, gelire ihtiyaçları vardır.
Banka “teminat” karşılığı kredi veremez. Teminat karşılığı kredi, bankanın amacını ortadan kaldıran ve uzmanlaşmasını önleyen bir uygulamadır. Oysa, öngörülen sistem, bankanın uzman olmasını zorunlu kılar.
Banka sadece “proje”ye kredi verebilir. Ancak modern uygulamalarda olduğu gibi, kağıt üzerinde bir anlaşma sonucu verilen krediden belli bir fazlalık talep etmekle, veridiği krediyi unutmak şeklinde bir uygulama kabul edilemez.
Her proje, teklif sahibine bakılmaksızın, piyasa koşullarında olası “fayda” ya göre, yani oluşturacağı katma değere göre küçük veya büyük oluşuna bakılmaksızın değerlendirilerek kredilendirilir. Bu manada banka Kendi adına ve mevduat sahipleri adına projenin ortağıdır.
· Banka sadece “Proje” ye verimlilik esasına göre kredi verir.
· Bireysel kredi, veya “teminata” dayalı kredi söz konusu edilemez.
· Banka verdiği kredinin verimliliğinden de sorumludur. Dolayısıyla karlılığını denetlemekle ve uygulamanın sağlıklı işleyişine katkıda bulunmakla yükümlüdür.
· Banka, Kredilendireceği projeleri, piyasa koşullarında verimliliğini araştırmak ve sürdürülebilir olmasına bağlı olarak kredilendirmekten sorumludur. Bu nedenle vereceği krediden dolayı projenin ortağı olur. Gelirden pay alır.
· Kredi, yatırımın tümüne olabileceği gibi, kısmi de olabilir. Eğer mevcut bir işletmeye kredilendiriliyorsa, işletmenin verimlilğini dikkate almak zorundadır.
· Banka üretime kredi verebilir
· Banka “AR-GE” ye kredi verebilir. Özellikle endüstriyel tasarım, ürün geliştirme, teknoloji geliştirme ve uygulama gibi, verimliliği yüksek ve kalıcı çalışmalar kredilendirilir ve buradan elde edilen sonuçlar üretim alanlarında değerlendirilir.
· AR-GE kredilendirilmesi sonucunda elde edilcek katma değer veya kazanımlar, banka ile birlikte araştırmacıların hakları da gözetilerek işletmelere satılabilir buradan elde edilecek gelir hak sahiplerine paylaştırılır.
· Banka kredilendirdiği projeyi denetlemekle yükümlüdür. Bu nedenle her proje için uygun miktarda uzman personel görevlendirmek ve istihdam etmekle yükümlüdür. Bu personelin giderleri proje gelirlerinden karşılanır.
· Banka projenin verimliliğinden sorumludur. Bu amaçla, kar marjının belirlenmesi ve asgari karlılık düzeyi, üretim ve tüketim oranları ile belirlenir ve titizlikle uygulanması sağlanır. Reel olarak Karlılık oranı asgari % 30 olmalıdır.
· Kısa vadeli krediler verimli olmayacaktır. Üretimin gerçekleşmesi istihdam ve tüketim alışkanlıklarının beslenmesi zaman alacaktır. Bu nedenle banka verimlilik gözeterek uzun vadeli kredilendirme yapmalıdır.
· Kredinin geri çağrılması, işletmenin yapısına zarar vermeyecek şekilde olmalıdır. İşletmenin verimliliğini etkileyecek bir şekilde geri ödeme talebinde bulunulamaz.
Kredi türleri ve şekli genişletilebilir. Üretimin bir kısmına kredi verilebileceği gibi, tamamına da kredi verilebilir. Mevcut işletmeler desteklenereke geliştirilebilir. Ancak burada önemli bir sorun ortaya çıkmaktadır. Serbest piyasa koşullarında “karlılık” miktarı nasıl realize edilecektir?
Bu husus, başlangıçta sorun teşkil etmekle birlikte, ilerleyen aşamalarda, toplumun geniş kesimlerinin sistemden yararlanıyor olacağı göz önüne alındığında, refaha önemli bir katkı sağlayacağı açıktır. Bu da alım gücünün dengeli bir şekilde yaygınlaştırılması anlamına gelir. Böylece tüketicinin “makul” ölçekte daha çok harcaması sağlanmış, satınalma paritesi yükseltilmiş olur.
İşletme yapısı ve mevduatın yönlendirilmesi:
Banka kredi vereceği işletmenin veya projenin yapılanmasını denetlemekle yükümlüdür. Bu amaçla işletmenin nasıl yapılandırılacağını da belirleyebilir.
İşletmenin faaliyet esasları verimlilik açısından önemli bir etkendir. Banka mevduat sahiplerinin de çıkarlarını gözetmek, verimliliği maksimum seviyeye çıkarmakla yükümlü olması nedeniyle, işletmeyi bu amaçla yönlendirebilir ve kredi anlaşmasında buna yönelik şartlar belirleyebilir.
Kredilendirme, mevduat sahiplerinin mevduatlarından yapılacağı için, mevduat sahibi bankaya mevduatını teslim ederken, mevduatının hangi alanlarda kullanılabileceğini, tamamının mı kısmen mi kullanılacağı gibi tercihlerde bulunabilir. Eğer mevduat sahibinin bir tercihi yoksa, banka bunu tercih edebilir.
Üretim:
Üretim, tamamen talebe endexli olmalıdır. Stoka dayalı üretim veya stok yapılmasına yönelik bir üretim şekli kabul edilemez. Bu nedenle pazarlama enstrümanlarının gerektiği gibi ve sürdürülebilirliği sağlayacak şekilde kullanılması/planlanması kaçınılmazdır.
Stok için üretim, fiyat istikrarsızlığına da neden olur. Her ne kadar Pazar koşullarında satıcıların belli miktarlarda ürünü stoklamaları kaçınılmaz olsa bile, üretim noktasında stok olmamalıdır. Tüketim / talep kadar üretim yapılmalıdır.
Finansal istikrar ve sürdürülebilir ekonomi:
Her ne kadar, sistem finansman ihtiyaçlarını dengeli ve ekonomik dağıtıyor olsa da her zaman risk mevcuttur. Pek çok kredi çeşidi vardır. Ancak özellikle AR-GE ve Yatırım kredilerinderisk her zaman mevcuttur ve bu risklerin minimize edilmesi esastır. Aslolan kalkınmanın sürekliliğidir. Her halukarda, istismar edilmiş olan kredilerin geri dönüşünde riskler olabilir, çeşitli sebeplerle üretim durabilir, zarar meydana gelebilir. “Zarar etmek de, Zarar vermek de yoktur” ilkesi önemlidir. Bu sebeple:
Risk sigortası ve Kredi destek (garanti) fonu (Bakara 280)
Ticari faaliyetlerde risksizlik söz konusu değildir. Her ne sebeple olursa olsun meydana gelebilcek olumsuzluklar veya zararlar her ne kadar tarafları bağlayıcı gibi görünse de dolaylı olarak toplumun veya devletin cebinden çıkacak olan bir yüktür. Önemli olan, zararı taraflara yıkmak değil, zarar oluşması riskini ortadan kaldırmak veya bir zarar sözkonusu ise bunu bertaraf etmektir. Bu sebeple Risk sigortası ve kredi destek fonu kurulmalıdır.
i. Üretimin durması veya aksaması sebebiyle meydana gelebilecek olumsuzluklarda öncelikli olan “yeniden yapılandırma” dır. Bankalar verecekleri kredilerde bu ihtimalı her zaman göz önüne almak zorundadırlar. Yeniden yapılandırmada ilave bir talepte bulunulamaz.
ii. Borcun yeniden yapılandırılmasından sonra dahi ödeme güçlüğü meydana geliyorsa Fon devreye girer. İşletmenin ihtiyaçlarını belirler ve rasyonel çözümler üreterek sürdürülebilirliği sağlar.
iii. Gerekli olması halinde ilave kredi desteği vererek üretimi destekler/sübvanse eder (karşılıksız değildir ancak uzun vadeli olmalıdır)
iv. İşletmenin gelişimine katkı sağlar, üretimi realize eder. Mevcut kredi borçlarını gerektiği hallerde kapatarak, işletmenin fona borçlanmasını sağlayarak uzun vadede sürdürülebilirliği garanti altına alır.
v. Fon, denetimli olarak faaliyet gösterir. Bankanın kullandırdığı kredilerden eşit olarak (banka ve üretici) ödeyecekleri primler ile desteklenir. Gerektiğinde Devletin kaynaklarından finansman temin edilir. Kar amacı gütmeyen kurum olmalıdır. Kamu kurumu olarak faaliyet gösterir.
Böylelikle üretimin sürekliliği, sermayenin korunması ve yeniden kullanılabilir hale gelmesi sağlanmış olacaktır. Bu durum aynı zamanda rekabet ortamını da olumlu etkileyerek piyasa dinamiklerinin/dengelerinin bozulmasını önleyecektir.
Piyasa enstrümanlarının dengeli dağıtılması ve yönetilmesi ile parasal eylemlerin kontrolü de sağlanmış olur. Bankaların faaliyet gelirleri, sınırsız “Faiz”e bırakılmadan, doğrudan hizmet gelirleri olarak düzenlemesi ise “faiz” baskısını ortadan kaldıracaktır.
SONUÇ
Zekat ve bu fonun zorunlu sonucu olarak oluşturulamsı kaçınılmaz olan banka bir çeşit “investment bank” niteliğinde olacaktır. Toplumun her kesiminden toplanan tasarruflar dev bir sermaye gücü oluştururlar. Bu süreli ve koşullu bir mevduattır. Sistemin işleyişi görüldükçe, tasarruf sahiplerinin güveni de oluşmuş, sürdürülebilir bir fayda elde edeceklerini anlayan mevduat sahipleri, sisteme daha uzun vadeli ve sistematik olarak katılmaya başlamış olacaklardır.
Zekat bankası, sadece “üretimi” kredilendireceği için, yaygın “istihdam” da sağlamış olacaktır. Bir süre sonra, toplumun hiçbir kesiminde işsiz kalmayacağı gibi, işgücü ihtiyacını karşılamak amacıyla ithal etmek de kaçınılmaz olabilir.
Gelirin artması, ücretlerin de artmasına neden olacak, bu da tasarrufların artmasına neden olacağı gibi toplumda yaygın refah da getirecektir.
Aynı şekilde, üretimin her aşaması kredilendirileceği için, tarım kesiminden başlayarak sanayiye kadar her alanda üretim planlaması da kaçınılmaz olacaktır. Böylece, gereksiz ürün üretilmeyeceği gibi, verimsiz olan alanlardaki üretimler de kendiliğinden sisteme entegre olmak zorunda kalacaktır.
Zekat fonu, her yıl büyüyen bir seyir izleyecektir. Çünkü tasarruf sahipleri periyodik olarak tasarruf etmektedirler ve bu tasarruflar katlanarak çoğalacaktır. Gerek tasarrufların artması, gerek üretimden elde edilen gelirin önemli bir kısmının yine tasarrufa yönlenmesi sebebiyle kısa bir süre sonra, banka dev bir finans kuruluşu haline gelmiş olacaktır.
Ancak bu yapılanmanın bazı zorunlulukları da olacaktır. Örneğin, tarım üreticisinin ürününün satışının garanti edilmesi, onların daha iyi kazanmasına ve planlamaya göre üretim yapmalarına neden olacaktır. Üretim fazlası kontrol edilmiş olacağı için fiyatlar da istikrarlı olacak, aşırı düşüşler gözlenmeyecektir.
Buna karşılık, ticaret yasalarında bazı değişiklikler de kaçınılmaz olur. Örneğin, icra-iflas yasasında, alacaklının, işletmenin bütün ekipmanlarına el koyması zorlaştırılmalı veya ortadan kaldırılmalıdır. Amaç işletmeyi batırmak olmamalıdır. Ancak işletmenin yönetimine katılmayan kredi sahibi, olası riskleri de üstlenmek zorunda kalır. Bu da fon dışı sermayenin de davranışlarını fona uygun hale getirmesini zorunlu kılar.
Sermaye sahiplerine yönelik herhangi bir düzenlemeye gerek yoktur. Sistem işlemeye başladığında kendiliğinden sermayeye alternatif oluşturmuş, fırsat eşitliği yaratmış olacaktır. Dileyen serbest piyasa koşullarında herhangi bir bankadan onun koşullarında da kredi alabilir. Mevcut uygulamalarda, “teminat” zorunluluğu nedeniyle, pek çok proje uygulanamamakta, hayata geçirilememekte ve bu da istihdamın belirli alanlarda sınırlandırılmasına neden olmaktadır. Ancak bu yapılanma “profesyonel” bir yapılanma olmalıdır.
Çeşitli meslek örgütleri ve yari resmi kurumların ellerindebulunan fonlar sisteme entegre edilmelidir. Para atıl durumda tutulamaz.
Özellikle sendikal sorunların aşılması amacıyla, işletmelerde istihdam edilecek personel/işçi, işletmenin gelirinden pay alacak şekilde bir düzenlemeyle işletmeye katılımı sağlanmalıdır. Çalışanların tasarrufa teşvik edilerek ilave gelir elde etmelerine katkıda bulunulmalıdır. Gerek işletmenin gelirinden elde edecekleri ilave kazanç, gerekse tasarruflarından alacakları pay, onların yaşam kalitesini yükseltecektir.
Düşük ücret politikası, düşük kaliteli ürün politikaları verimli ve yararlı değildir. Yeterli ücret karşılığında verimli çalışma sistemi uygulanmalıdır. Bu uygulama bir süre sonra, özel sektörün de kendini düzeltmesine, düşük ücretlerle çalıştırılan işçilere daha iyi ücret vermelerine neden olacaktır. Daha iyi iş olanakları/fırsatları varken, hiç kimse daha kötü şartlarda çalışmak istemez.
Faizsiz bankacılık veya katılım bankası denilen uygulamaların Kur’an’ın zekat müessesesini karşılamadığı açıktır. Her ne kadar Bakara 282 ye göre bankacılık meşru olsa bile, bunun esasları açısından, bu tür bankaların mübadele araçlarının ticaretini yapmaları sonucunda bir çeşit amaç dışı faaliyet sürdürmüş olmaktadırlar.
Sistemin uzmanlık gerektirmesi, işletmelerin de konularında uzmanlaşmalarına neden olacaktır. Böylece verimlilik artacak, planlı ve akıllı üretim sonucu karlılık da yükselecektir.
Banka verdiği kredinin her aşamada takibini yapmak ve işleyişinden sorumlu olmak zorundadır. Kredi vardır ama krediyi batırmak yoktur.
Genel çerçevesi ile bu esaslara göre özetlenebilecek olan ZEKAT KURUMU, bir kalkınma kurumu niteliğindedir.
Geleneksel Fıkhın ortaya koyduğu kurallar, belki tarım toplumu algısı içerisinde anlaşılamamış olmasından kaynaklanan hatalar içermektedir. Metodolojik olarak, Kur’an hiçbir kavramı bir başka kavram yerine kullanmamaktadır. Kaldı ki gerek Sadaka, Gerek Hayr ve gerekse Zekat kavramlarının anlamları da bellidir. Hiçbir ilave yoruma gerek kalmaksızın, kur’an da anlatıldığı haliyle uygulanması mümkün olan şeylerdir.
Zekat kurumu veya Zekat bankası veya “investment bank”, İslam iktisadı’nın temel taşını oluşturacak nitelikte bir yapılanma anlamına gelir. Örneğin, Türkiye genelinde mevcut istihdam sayısından hareketle, her çalışanın ortalama yıllık 2 bin USD tasarruf edebileceği varsayılabilir. Bu da Türkiye’nin asgari düzeyde yıllık 50 milyar doların üzerinde bir yatırım sermayesi var demektir. Bu tamamen üretime ayrılacak olan sermayedir ki, yıllık düzeyde önemli bir miktardır. Bu miktar, milyonlarca insana istihdam olanakları yaratmakla kalmaz, aynı zamanda verimli ücretlendirmenin oluşmasında ve refahın yükseltilmesinde önemli bir rol oynar.
A.G.Hollman by Sam Adian
Bu sistemi sizin ülkenize önerdik. Halihazırda Ülkenizde resmi olarak “katılım bankacılığı” olarak bilinen sistemin devlet eliyle yürütülmesine ilişkin çalışmaların olduğunu biliyoruz. Bu çalışmaları değiştirebilecek ve kalıcı büyümenin sağlanmasına yönelik olarak yararlanılabilecek ve tartışılması gereken önemli bir konudur. Eğer ülkenizde bu uygulanır ise, sizin bugün sahip olduğunuz problemlerin kısa süre içerisinde ortadan kalkacağını düşünüyoruz.
Kapitalizmin çeşitli uygulamaları ve Finansman enstrümanlarının yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar ve uygulamalar, bu öneri kapsamında olmamakla birlikte, bazı açılardan benzerlikler de gösterir. Ancak bu sistem ne bir kooperatif, ne de bir vakıftır. Tamamen profesyonel bir kurumdur.
Meseleyi bir de bu açıdan değerlendirmeniz ve tartışmanız yararlı olabilir.
Metin, küçük bir özettir. Cümle düşükleri veya hataları olabilir. Bu açıdan lütfen mazur görünüz. Metot olarak, bizim standart metodumuza göre değerlendirilmiştir. Bütün kelime ve kavramlar tamamen doğal anlamı ile anlaşılmış ve ona göre yorumlanmıştır. (Istılah yoktur)
Saygılar