10.06.2013
Sayın Başbakanım;
Öncelikle sevgi, selam ve dualarımla…
Ben siyasetçi ve siyaseti seven biri değilim. Fakat ülkemiz ve dünya olağan dışı dönemlerden geçmektedir. Yazmazsam mesul olurum endişesiyle yazmaya çalışıyorum. Umarım katkım olur.
Allahın takdiriyle “gezi parkı olayları”; dost ile düşmanın, liyakat ile beceriksizliğin, samimiyet ile riyanın, vb. ortaya çıktığı bir turnusol kâğıdı işlevi görmüştür. Ayırt etmeksizin ülkenin tüm kurumlarında olmak üzere, bütün partilerde ve sivil toplum kuruluşlarında, bürokraside, dış devletlerde ve onların yöneticilerinde, gerçek niyet ve gerçek kimliklerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bütün yıkıntısına rağmen sizin için en önemli kazanım, güvenebileceğiniz ve güvenemeyeceğiniz kimseleri belirleyebilmenize vesile olmasıdır.
Savaşı kazanmanın, rakibi yenmenin kuralı; onun düşünmediği, sizden hiç ummadığı hamleyi yapmaktır. Hz. Peygamber öyle yaptı, Rahmetli Özal ve Erbakan öyle yaptı, siz de öyle pek çok hamle yaptınız. Mesela, Kıbrıs konusundaki tutumunuz, tüm dünyayı ters köşeye yatırmıştı. Şimdi de yine böyle bir hamle yapmanın tam zamanıdır. Onlar sizin ne zaman ne reaksiyon vereceğinizi hesaplamışlardır. Zaman, sizin hiçbir zaman yapmayacağınızı zannettikleri bir hamleyi yapma ve maçı bitirme zamanıdır.
Allah sizi “Ruh-ul Kudüs” ile desteklemektedir. “Kudüs”; topluluk, kamu demektir. Ruh ise, “rıh/rüzgar”tan gelen bir kelime olup, görünmeyen ama tesiri hissedilen güç demektir. Bunu bugünkü Türkçe ile söylersek, “kamuoyu desteği” demektir. Romanın bütün ihtişamına ve gücüne rağmen Hz İsa’yı halk gizledi, besledi ama asla ele vermedi. Roma ancak içlerinden birini satın alarak sorunu çözdüğünü zannetti fakat sonunda tüm Roma Hıristiyan oldu ve onun hamisi kesildi. Size de, her faniye kolay, kolay nasip olmayan işte böyle bir destek vardır. Bu Allahın size bir lütfudur, bunu hafife alamazsınız, terk ederseniz balığın karnına düşen Yunus gibi olursunuz, Allahın ikabı şiddetli olur.
Anayasa değişikliğinin içine “barış sürecini” ve “başkanlık sistemini” ilgilendiren maddeleri koyarak, mesafe almak istiyordunuz. Şimdi onlar sizi “anayasa ve barış süreci” konusunda köşeye sıkıştırdıklarını ve sizin istediğiniz bir anayasayı çıkartamayacağınızı sanıyorlar. Gelin turnusol kâğıdını bu sefer sürpriz bir şekilde kullanalım. Onlara deyiniz ki; “Ey Kemalistler, Ey Mustafa Kemali çok sevdiğini söyleyen sizler; geliniz, hep beraber onun ve birinci meclisin yaptığı Anayasaya dönelim. Çatı olarak Mustafa Kemalin Anayasasını baz alalım, onu sadece güncelleyelim.” Göreceksiniz ne yapacaklarını şaşıracaklar. Eğer Mustafa Kemalin Anayasasını kabul etmezlerse, onları tarihe gömersiniz, barajı da geçemezler; eğer kabul ederlerse Anayasayı hep beraber yapmaya ikna etmiş olursunuz.
Korkmayınız, Mustafa Kemalin Anayasası, size bahsettiğim bucak/nahiye sistemini eden bir anayasadır. Kendi kendini yöneten bucak sistemini getirdiğinizde; (buna itiraz edemezler, zira Mustafa Kemalin Anayasasındaki unsurdur) sadece Kürtlerin değil, tüm (etnik, dini, kültürel, sosyal) farklıkların da problemini çözmüş olacaksınız. Gerçekten barış gelecektir. Ülkemizin 100 ili ve her ilin de 100 bucağı olacaktır. Bu da 10.000 bucak anlamına gelir. Her bucak kendi kamu hukukunu yapacak, meclislerinin ittifakı o bucağın anayasası olacaktır. Dileyen dilediği gibi bir bucakta yaşayacaktır. Hz Musa da suçlular için ayrı bucaklar kurmuştu, onlar da kendilerinin kuralları ile o bucaklarda yaşamışlardı. Mustafa Kemal ve Birinci meclisin hazırladığı anayasa, inanın, bunların anayasasından iyidir, sizi ve memleketi bu badireden kurtaracaktır.
Kişiler “ayni haklarını” kısıtlayan sözler veremezler, taahhütlerde bulunamazlar. Bulunsalar da geçersizdir, hükümsüzdür. Allah Kuranda, “yeminlerimizi niye bozduğumuzdan değil de niye yemin ettiğimizden” dolayı bizlere hesap soracağını bildirmektedir. Öyleyse yemininizin/sözünüzün kefaretini veriniz ve göreve devam edeniz. Kamu görevi hem hak, hem de vazife/görevdir. Mücbir bir sebebe bağlı olmaksızın terk edilemez. Bu kadar insan size destek vermiş, bu ülke ve gelecek medeniyet hizmet beklerken siz “herhangi bir delile dayanmaksızın, böylesi daha iyi olur zannıyla, 3 dönem şartını koyduk, dolayısıyla devam edemeyiz”, diyemezsiniz. Böyle taahhütler geçersizdir. Bir kişinin “ben evlenmeyeceğim” demesi gibidir, hiçbir hukuki geçerliliği yoktur.
Sayın Cumhurbaşkanımız da, yeni yasanın ona tanıdığı 5+5 formülü ile görevine devam edebilir. O da böylece tarihi görevini ifa etsin ama, siz devam etmezseniz bu vebalin altından kalkamazsınız. Ne içerde ne de dışarıda; hiçbir gönül, fikir, çıkar vs. bağıntısı olmayan, sadece bu ülkeyi ve bu insanları seven ve tekraren söylüyorum, Allahın “ruh-ul Kudüs/kamu/halk desteği” ile desteklediği, sizin gibi bir insanın bu sorumluluğu benden daha müdrik olduğuna kaniim.
Her zaman ve her yerde seve seve yardımcı olmayı görev bilirim.
Saygılarımla.
Hüseyin Kayahan
İnç. Yük. Müh.
TC NO: 56 19 42 77 506