BELKİ DE İSTİHBARAT ZAAFİYETİ YOKTU-2

Uzun zamandır arkadaşlarıma söylediğim bir söz var: “Tayyip Erdoğan’ın ölümü, Hakan Fidan eliyle olacak” diye.

Şu yazacaklarımı komplo olarak da görebilirsiniz. Fidan, Gülen’in ekibindendir veya en azından işbirliği halindedir. Erdoğan’ın ona itimadının sağlanması için ustaca bir taktikle, cemaat görünürde ona yüklenmiştir. Onlar yüklenir göründükçe de Tayyip bey ona daha fazla sarılmıştır. Hatta onun için özel kanun bile çıkarmıştır. Halbuki, ona yapılmış olan bütün saldırılar da taktikseldir, herkes bu zokayı yutmuştur.

MİT’e 15 Temmuz günü saat 15 civarında “bir binbaşı (daha önce Albay denilmişti) tarafından, MİT’e bir suikast yapılacak” şeklinde bir ihbar yapıldığını, Başbakan Yıldırım açıkladı. Bu olay hala bulanıktır.

İhbarcının kimliği hala belli değildir. Eğer böyle bir kişi varsa, o bir kahramandır. Niye ödüllendirilmiyor böyle bir kişi? Böyle bir kişi, gizli bir MİT görevlisi olabilir ama bu kadar olağanüstü bir durumda yine de açıklanmalı ve ödüllendirilmelidir.  Böyle bir kişi olmayabilir ya da yaptığı ihbar “MİT’e değil, Erdoğan’a bir suikast yapılacak” şeklinde de olabilir(benim kanaatim bu yöndedir). Bu kişi ve kişinin ifadesi sadece Fidan tarafından aktarılmıştır, en azından medyadan takip ettiğimiz kadar böyledir. Bütün düğüm Fidandır. Bu düğümün çözülmesi gerekir. Şu anda operasyon yapılacakların bilgisi de MİT tarafından verilmektedir. Yoksa kim nereden ne bilebilir ki? İstihbarat sadece ondadır.

Anlıyorum ve taktik olarak da doğru buluyorum; “dereyi geçerken at değiştirilmez” kuralını ama Tayyip bey için tehlike geçmiş değildir. Gerçi lider konumunda olanlar için her zaman risk vardır ama Tayyip bey için durum özeldir. Bilmediğiniz, ya da yanlış bildiğiniz tehlikeye tedbir alamazsınız. Onu her şeye rağmen en iyi askerler koruyabilirler. Onlara samimi olarak güvenmesi gerekir.

“Acele giden, ecele gider” diye bir atasözümüz vardır. Gecikmenin bedeli yüksek de olsa, ecelden daha yüksek değildir. Fevri olmamakta fayda vardır. Allah bu milleti görevli kılmıştır. Bütün bu sıkıntılar yeni görevlere hazırlık içindir.

Savaşı kazanmak için cepheyi daraltmak gerekir. Aynı anda çok cephede ve çok düşmanla savaşırsanız, kaybetmeye çok yakınsınız demektir. Kurtuluş savaşında her ne kadar “yedi düvelle savaştık” desek de, gerçekte ciddi olarak sadece Yunanlılar ile savaştık ve onlar yenilince diğerleri işgalleri kaldırdılar. Herkesle dost olmasak bile, düşman olmamız da gerekmez. Herkesin sırası gelecektir.

Tevbe suresi 12. ayette “müşriklerin, ahitlerinden(sözlerinden) sonra yeminlerini de neks etmeleri halinde”, birden çare olarak, “eimmet-el küfri/küfrün imamları/inkarcıların ileri gelenleri ile vuruş” diyor. Konu müşrikler ama küfrün ileri gelenleri ile vuruş diyor. Bugün “küfrün eimmesi” kimlerdir? Müşrikler bizim içimizde, küfredenler ise dışımızda olanlardır. Bence Cumhurbaşkanı, dışarıdaki beşliyi iyi bilmektedir. Bu beşliyi sık sık da vurgulamaktadır. İçerideki müşrikler için de en az beş tane ileri gelen bulabilir. Sayın Cumhurbaşkanı oralardan başlamalı. Hür ama hep gizli olanlar kimlerdir?

Saygılarımla.

H.kayahan