Hüseyin Kayahan
KÖLELİK-1
10.03.2013
6920 Okunma, 5 Yorum

ALABAŞ KOCA İLE KÖLELİK ÜZERİNE

06.11.2012, İZMİR

- Selam Alabaş Koca.

- Aleyküm selam, Kayahan. Ne o, yorgun gibi görünüyorsun

- Ne olacak Ulu Koca, bütün gün köle gibi çalışırsan, sen de böyle olursun

- Sen köleliği bilir misin evlat?

- Filmlerden ve kitaplardan biliyorum. Romadaki köleliğin ölümün biraz iyisi olduğunu, köle durumuna düşenin sadece mal, eşya hükmünde olduğunu biliyorum.

- Sen savaşı bilir misin?

- Evet, alet kullanarak topluca dövüşmektir.

- Doğru, savaş; cezası en ağır, ödülü de en büyük olan insanları oynadığı en ciddi oyundur. En kalabalık oyun budur. Bunun daha düşük düzeylisi ekonomik savaşlardır, rekabettir. Bunda da ödülü büyük; zarar, mal varlığını tamamen yitirme ve hatta iş yapma ehliyetini de kaybetme gibi cezaları olan bir savaş / bir oyundur. Bundan düşük düzeylisi ise sosyal-psikolojik savaşlardır. Cemaatler, dernekler, vb sürekli yarışırlar. Daha iyi oynayan nüfuzunu ve nüfusunu arttırır, kaybedenler piyasadan çekilir, başka bir ceza yoktur. En düşük düzeyli olan ise, ilim üzere yapılanlardır. Cezası da mükâfatı da yok gibidir. Marifet iltifata tabidir dedikleri mekanizma sayesinde marifetli olanlar iltifata maruz kalırlar ve iltifat marifete tabidir demek isterler.

İlk oyunu siyasiler, yani yönetime talip olanlar oynar; hem hukuki hem de ekonomik sonuçları olur. İkinciyi ekonomik, mesleki kurum ve kişiler yapar ve ekonomik sonuçları olur. Üçüncüyü dini ve ahlaki kurumlar yaparlar ve sosyal oluşumlara vesile olur. En sonuncuyu da ilmi teşekküller yapar ve teknik ve sosyal devrimler olabilir.

- Desene Alabaş Koca, insanlar sürekli savaş içindedir.

- Evet, öyledir. Fakat bugünkü savaşlar, oyun hükmündedir. Aylarca, yıllarca süren savaşlar sonunda sadece birkaç ekonomik düzenlemenin dışında her şey eskisi gibi devam etmektedir. Yenilen pehlivanın oyuna doymaması gibi sürekli yeniden savaşmaktadırlar.

- Peki, nasıl olmalı ki sonuçları kesin olsun?

- Şari (şeriatı vaz eden) kitabında, güvenliği sağlayanları ellezine amenu olarak isimlendirmiştir. Bunlar canlarını ve mallarını cennet karşılığında ortaya koyanlardır. Ülkenin güvenliğini sağlayamazlarsa mallarını, kişiliklerini ve hatta canlarını kaybedebilirler.

- Can ile malı anladım da, kişiliği kaybetmek de neyin nesi?

- Esaret, Kayahan. Esir düşen, vatandaşlığını, yani kişiliğini kaybeder, hukuki ve ekonomik hakları elinden alınır, çocuk hükmüne düşer. Nasıl çocuklarımız ile ilgili olarak 15 yaşına kadar (Batılılar, ülkeleri daha kuzeyde ve dolayısıyla daha soğuk olduğundan olsa gerek bu yaşı 18 olarak kabul ediyorlar) tüm tasarrufları vasisi, velisi olarak ebeveynleri yapıyorsa, esir düşen insanın da tüm tasarrufları da vasisi tarafından yapılır. Akit yapamaz, dava açamaz, davalı olamaz, mal ve mülke malik olamaz, vs. Bizimle savaşıp ta yenilenler bunu göze almalıdır ki, bizimle savaşsınlar. Ellezine amenu olanlar bunu göze alanlardır. Bunun karşılığında bu dünyada seçilme, yönetme hakkı sadece onlarındır. Diğer vatandaşlar sadece seçme haklarını kullanırlar. Ülkede bulunanlardan bazıları onu da kullanamazlar.

- Ellezine amenu derken, müminleri mi kast ediyorsun, ey Ulu Koca?

- Hem evet, hem hayır Kayahan. Mü’minler, biz güvenlikci olacağız, siz ey Müslimler, sizin canlarınız ve mallarınız bize emanettir diyenlerdir. On beş yaşından başlayarak, ölünceye kadar devam eder. Ellezine amenu olanlar ise, muvazzaf olarak bu görevi deruhte edenlerdir. Mü’minler daha geniş daire, ellezine amenu onun içinde bir dairedir. Aktif emeklilik yaşı burada da vardır. Herhalde ekonomik emeklilik yaşı gibi burada da 63 diyenler olabilir ama, bana kalırsa 40 yaş daha uygundur. İhtiyaç olması halinde, seferberlik ilanı ile bu yaş 63e kadar çıkarılabilir.

- Bunlar sadece erkeklerden mi oluşur Koca?

- Hayır, görev (zorunlu) olmamak ve hak olmak üzere mü’min kadınlardan da isteyenler ellezine amenu olabilirler ve mükafat ve cezayı eşit paylaşırlar.

- Diyelim ki bize saldırdılar ve savaşmak zorunda kaldık.

- Savaş, savunma veya hakem kararlarını uygulamak için yapılır. Bize saldıranlara karşı savaşmak hakkımız ve görevimizdir. Hakemler kurulu kararı ile ülkesinde güvenliği tesis edemeyen ülke yönetimine karşı isteyenler savaşırlar. Kazanırlarsa oradaki güvenlikten sorumlu olanların tüm mal varlıkları bunların olur, savaşanlar da esir duruma düşerler.

- Bir dakika, yavaş yavaş gidelim. Bütün ülke demedin de yalnızca güvenlikten sorumlu olanlar dedin, doğru mu anladım?

- Evet, bana göre böyledir. O anda ülkedeki (veya o bölgedeki) tüm askerler, iç güvenlik sorumluları bu oyunu kaybetmiş olurlar. Bundan sorumlu olmayanların onlar gibi esir olmaları düşünülemez. Nasıl ki bizim Müslimlerimiz vardır ve daha baştan onlar güvenlikçi olamayacaklarını beyan etmişlerdir ve bazı hakları kullanmamakta ve belli bir ekonomik bedel ödemektedir; onların da normal vatandaşları bu hükümde kabul edilir. Bu kaybedişte onların bir sorumluluğu yoktur. Ceza sadece sorumlu olana, fiili işleyene verilebilir. Biz kaybedersek bizim Müslimlerimiz onların Müslimleri haline gelir, onlar kaybederse onların Müslimleri bizim Müslimlerimiz haline gelirler.

- Herkes vatandaş, herkesin ülkeyi koruma ve kollama görevi olmayacak mı?

- Evet, herkes vatandaş ama hak ve görevler bakımından insanlar arasında farklar oluşur. Mü’minler seçme ve seçilme hakkı olan ve bedel ödemeyen, buna karşılık canları ve mallarını feda edenlerdir. Müslimler ise, sadece seçme hakları olan ve sürekli ekonomik bir bedel ödemek zorunda olan buna karşılık can ve malları teminat altında olan kimselerdir.

- Bu nasıl bir teminattır?

- Bir müslimin malı zayi olursa, o bölgeden sorumlu olan ellezine amenu olanlar onu tazmin ederler, canına bir şey gelirse o zaman da diyetini mirasçılarına öderler. Böylece hak büyük ama sorumluluğu da büyük olunca denge kurulmuş olur. Evlat, ne düşünürsen düşün, sonunda mizana, teraziye, dengeye koyup, kontrol edeceksin. Şari ve vedaal Mizan/ Mizanı vad etti/etmiştir deyip, peşinden de Mizanı hasar etmeyiniz, bozmayınız demiştir. Esas olan dengeyi bulabilmektir. Dengeyi kurabildin mi, sistemi kurdun demektir. Dengeyi de stabil denge yapmaya çalışmalısın. Çanağın içindeki bilye böyledir. Ne kadar sağa sola gitse de, sonunda çanağın dışına çıkmaz, dibe döner. Labil dengeler dengedir ama en küçük bir etki ile denge durumuna bir daha dönmemek üzere bozulurlar. Çanağın dışında olan bilye, uzaklaşmaya başlayınca bir daha oraya gelemez ve denge bozulur.

- Alabaş Koca, kölelikten başladık nerelere geldik? Köleliği anlatacaktın söze başlarken Öyle demiştin.

- Savaşı komutan yönetir. Onu da devletin başı tayin eder. Bütün yetki ondadır. Devlet başkanını adına hak ve görev sahibidir. Sonuçlara o karar verir. Savaş galibiyetle biterse, komutan, yenmiş olmanın yeterli bir ders olacağını düşünür ve kaybedenlerin esir, mallarının müsadere edilmesinin daha sonra problem çıkaracağını düşünürse, sadece savaş masraflarını ister ve herkesi serbest bırakır. Teslim olmuşlarsa artık katletmek yoktur. En ağır bir ceza olarak da savaşla, güvenlikle görevli olanların hepsini esir olarak alır, onlara ait malları da müsadere eder. Savaşmakla mükellef olmayanların mallarına ve canlarına dokunmaz. Bunların da ailelerinin diğer fertlerine ve o fertlerin malik oldukları mallara da dokunmaz. Zira Şari kitabında “… la veziru vaziratün vizra uhra / hiçbir vazir, diğerinin vizrini vizretmez demiştir. Bir görevin ifasından sorumlu olmayan, yerine gelmeyen o görevden dolayı mesul tutulamaz.

- Esir demek, köle demek mi, Alabaş Koca?

- Esir, en geniş dairedir. Vatanını savunamamış, böylece vatansız duruma düşmüş kişi demektir. Bu esirler bir bedel karşılığında bırakılabilir veya vatandaş yapılmak üzere, ellezine amenu olanlardan isteyenlerin gözetimine verilirler. Esirlikten Rikab hükmüne geçerler. Rikabtan da ellezine amenu olanlara tahsis edilenler ma meleket eymaniküm/eymanınızın mülk ettiği şey…” hükmüne geçerler. Şari bir yerde de “…ellezi meleket eymaniküm/eymanınızın mülk ettiği kimse…” demektedir. Demek ki burada da bir terakki, gelişme olmalıdır.

- Kim istemez ki böylesini..?

- Acele etme evlat. Biraz sonra göreceksin ki bu o kadar da güzel değildir. Yeni kölelik eski kölelik gibi olmayacak zira Bunlara rakabe, göz altına alınanlar dedik.

- Bedava işgücü ve diğer menfaatleri düşündüğümüz de, insanlar neden istemesinler ki bu insanları?

- Vatandaşlık hakları olmayan, dilimizi, örfümüzü, kısaca kültürümüzü bilmeyen bu insanlar bazı haklardan mahrumdurlar ama insanlık bakımından tamdır. Yeme, içme, giyinme, barınma, sağlık gibi tüm insan haklarından gözetimine tevdi edilenle aynı haklara sahiptirler. Bu vasi, kendisi, eşi, çocukları ne yer, ne içerse aynısını bunlara da sağlamakla görevlidir. Bugünkü işçilik bundan da beterdir. İşçinin ücretini ödersin ve başka bir şeyini düşünmezsin. Yetti mi, aç mı, açık mı, evli mi bekâr mı, seni ilgilendirmez. Bu haliyle işçilik bizim kölelikten de beterdir.

- Yine de kötü değil, mesaisi olmayan, evin bir ferdi gibi biri neden istenmesin ki..?

- Bu kişinin tüm kazancı vasisine aittir. Kendisi mal ve mülk sahibi olamaz. Taki mükateb olana kadar. Saymadığım bir hakkı daha var bu insanların.

- Ne kaldı ki? Yediğimizden yedirdik, içtiğimizden içirdik, giydiğimiz markadan giydirdik, aynı mekanlarda yatırdık. Başka ne kaldı ki?

- Bu insanlar ya bekardır, ya da esaretten dolayı eşlerini kaybetmişlerdir. Varsa çocuklarının vesayeti  de başkasına geçer. Eşleri bunlar 4 ay süreyle kurtulup gelemezlerse boşanıp başkasına varabilirler. Hür olan eş, köle durumuna düşen eşini bırakmayabilir elbette, eğer bu statüye razı olursa. İster bekâr, ister ayrılmış olsun bunların da insani bir hak olarak evlenme hakları vardır. Rakabe olanlara evlenme hakkı verilmez. Onların bu hakkı kullanabilmeleri için birisinin gözetimine girmesi girmeleri gerekir.

- Yine, one minute, bir dakika. Neden evlenemezler, ne olur ki evlendiklerinde?

- Bu esirlere, kademe kademe hakları iade edilir. Esirler iade edilinceye veya gözetime (rikab) kadar sadece yaşama haklarına, gözetimde evlenme haklarına, mükateb olunca mülkiyet haklarına ve sonunda da tüm vatandaşlık haklarına sahip olurlar. Bütün mekanizma bunu hızlandırmak üzere kurgulanır. En kısa sürede, en çok kişiyi vatandaş yapmak üzere yol ve yöntem izlenir.

- Evlenmeye gel, evlenmeye!

- Evlenirler ama çocuk sahibi olamazlar.

- Allah aşkına, Alabaş koca; ne demek şimdi bu? Sen benimle dalga mı geçiyorsun?

- Çocuklar, vasisinin çocukları olur, onlar köleden doğsalar da hürdürler ve vasinin kütüğüne kaydolurlar.

- Neden?

- Kölenin mahrum olduğu haklardan biri de vasiliktir. Köle, hür birinin  vasisi olamaz. Bu külfet onun da vasisi olan kişiye geçer. Babası olarak vasisi yazılır.

- Ama biyolojik baba köledir, rakabedir.

- Şari, kitabı inzal eden; “…mevludün leh/kendisi için doğurulan demiştir. Alahın Nebisi ve Rasülü olan Peygamber de; …çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa, onundur demiştir. Her çocuğun annesi, o yoksa annenin kadın akrabaları; babası, o yoksa babanın erkek akrabaları tarafından yerine getirilen hakları vardır. Köle buna ehil olmadığına göre bu görev vasiye geçer ve çocuk onun çocuğu olur. Çocuk bu haktan mahrum edilemez. Hukuki baba artık vasidir. Kanunun tanıdığı baba odur. Bu çocuğun evlenmesi sırasında biyolojik zincire ayrıca dikkat edilir. Haram bir evlilik yapılmaması için tedbir alınır.

- Bu da kötü görünmüyor.

- Vasi zengin ise yine de sorun yoktur ama fakir ise öldüğü zaman diğer çocukları gibi bu çocuk(lar) bırakacağı mirasa varis olacaklardır. İşte başta bu sebepten ve diğer psikolojik ve psikolojik diğer sebeplerden her ellezine amenu olan rakebe edinmek istemeyebilir. Kendisinin veya eşinin çocuğu olmayanlar, işi icabı çok nüfusa ihtiyacı olanlar, mizacı gereği kalabalık aileyi sevenler elbette rakabe isterler. Edindikten sonra hamileliğin vuku bulması halinde doğacak bu çocuğun nüfusuna geçmesini istemeyenler derhal rakabeyi azat ederler. Zira mükateb yapsa bile bu statüde de, vasilik hakkı henüz verilmeyebilir. Eşyaya sahip olabilir ama bir hürün vesayetine henüz ehil değildir. Erken azatlarda da sorun çıkabilir. Yabancı olan bu kişi henüz vatandaşlık ehliyetine tam ehil olmayabilir ve bu konuda da bir çözüm düşünülmelidir. Müçtehitlerimiz biraz kafa yorarlarsa elbette bir çözüm bulacaklardır

- Kölenin çocuğu köle doğmayacak o zaman

- Ne demiştik: Kimse kimsenin günahını çekmez. Babanın günahı çocuğa çektirilmez. Baba ülkesinin güvenliğini sağlayamadığı için geçici bir ceza görmektedir. Eski çocuklarının, sonradan doğacak çocuklarının, eşlerinin, güvenlikle mükellef olmayanların (Müslim ve benzerlerinin) bu cezada payı yoktur. Yönetim başkalarının eline geçer ama bunlar köle olmazlar. Savaşın sonunda ceza da, mükafat da kollektifdir. Herkes(sorumlular) birden cezalandırılır, herkes birden ödüllendirilir. Bu herkesten kasıt, güvenlikten sorumlu olanlardır, tüm ülke vatadaşları değildir. Rakabenin dağıtımında rütbelere de dikkat edilir. Esir düşen generali, erata değil, (istediği takdirde) bizim ordumuzun generaline verilir. Hakkaniyet bunu gerektirir. Zorunluluklar müstesnadır.

- Savaşanların dışında kimseyi cezalandırmadık. Onların da doğacak çocukları hür ve vatandaş olarak doğdular. Peki ganimet nasıl olacak?

- Bana göre kazananlar, sadece kaybedenlerin şahsi mal varlıklarını ganimet yapabilirler. Savaşla mükellef olmayanların mallarına dokunmazlar. Kamuya ait ortak mallar, yine kamunun ortak malları olarak kalmalıdır. Toplum yok olmadı ki. Savaş tazminatını da, genel devlet bütçesinden isterler.

Böylece alınan bu tedbirler sayesinde çok kısa bir zamanda esir düşen bu kimseler, vatandaşlık statüsüne yükselir ve genel olarak kölelik denen bu statü, her savaşta kısa bir süre sonra otomatik olarak biter.

Biz ellezine amenu olanlar bunu bilir ve bu statü üzere, savaşa gireriz. Ölmeyi, her şeyimizi kaybetmeyi, esir ve köle olmayı kabullenmedikçe insan ciddi savaşamaz. Bize savaş açacaklar da, kendilerini bu akibetin beklediğini bilerek saldırırlar. Denge böyle kurulur. Kaybedenlerden ölmeyenler, mal ve mülklerini, vatandaşlık haklarını ailelerinin vasiliğini kaybederler. Sonunda bizim, yani başka bir devletin vatandaşı olurlar. Sonuçları bu kadar ciddi olmazsa, bugünkü gibi oyuncak savaşlar yapılır, boşuna insanlar ölür, servetler yok olur. İnsanlar silah tüccarlarının oyuncağı olurlar.

- Bir dokun, bin ah işit; kase-i fağfurdan demişler. İyi ki bir mecaz yapıp, köle gibi çalıştık dedik. Ne kadar enteresan bir müessese imiş şu kölelik.

- Eğer bu kölelik bu kadar lüzumlu ve önemli olmasaydı, müellif kitabında bu kadar anlatır mıydı? “…Siz onu kerih gördüğünüz halde kital sizin üzerinize ketbedildi/ siz onu kerih görürsünüz ama savaş size kıyamete kadar yazıldı…” demiştir. Savaşlar hiç bitmeyecek ama bu müessese onu dengeleyecek. Savaş olmazsa eskiyen ve yozlaşan topluluklar/devletler ortadan kalkmaz. Onları sadece savaş yok eder. Savaş her daim dinamik olmayı sağlar.

- Alabaş Koca, bazı kabuller eskilerinden anladıklarından farklı oldu galibe, öyle mi?

- Ben ümmi sayılanlardanım. Varsayımlarım ve sonuçlarının çoğu istihsandır. Fakat sonra kontrol edince isabet ettiklerim daha fazladır. Sen bunları arkadaşlarınla paylaşınca onlar teyid eden ve nakzeden delilleri söyleyeceklerdir. Farklılıklarımız içtihatlarımız, aynılıklarımız ittifaklarımız ve nihayetinde de icmalarımız olacaktır. Arkadaşlarına selam söyle. Allaha emanet ol. Bu kadar uzun aralar verme, sık sık gel ki, verimli sohbetler yapalım.

- Allaha emanet ol, Alabaş Koca. Bakalım ne kıyamet kopacak bundan sonra

 

Saygılarımla.

H.Kayahan

 

* Küçük birkaç dip not:

Esir: Savaş sonunda teslim olanlar.

Rikâb: göz altına alınanlar (eski adı köle), göz altında tutulanlar, vatansız hale gelip vatandaş yapılacak olanlar;

rakabe: gözetmek,

rakîb: gözeten, gözetici

Ma (bir yerde ellezi) meleket eymaniküm: rikabtan şahısların gözetimine ve kullanımına verilenler

Ellezine yebtegunel kitabe(mukateb olan kimseler): vatandaşlığı/hürriyetini ekonomik bedel karşılığı elde etmek isteyenler.

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
12.03.2013
00:30

OKURKEN...

İSLÂM'DAKİ KÖLELİKTEN BETER...

FAİZLİ KAPİTALİZMDEKİ "İŞÇİLİK" SİSTEMİ AKLIMA DÜŞÜVERDİ...

İNSANLIK KÖLELİKTEN BETER BU FAİZLİ İŞÇİLİK SİSTEMİNDEN YAKINDA KURTULUR İNŞAALLAH...

...

OKURKEN DEDİM AMA...

GÜNÜN YORGUNLUĞU ARDINDAN YOĞUNLAŞARAK OKUYAMADIM...

HERKESE VE KENDİME İYİ VE İSTAİFADELİ YOĞUNLAŞTIRILMIŞ DERİN OKUMALAR DİLERİM...

SELAM VE DUA İLE..

...

Tayibet Erzen
14.03.2013
01:44

Özlemiştik Alabaş Koca'yı, kendisine tebriklerimizi ve selamlarımızı iletirseniz seviniriz.

Aşağıda İnsanlık Anayasa'sı dersleri sırasında aldığım notlardan derlediğim bir özet var, sadece paylaşmak istedim.

Kuran’da köle kavramı için birden fazla kelime kullanılıyor. Bunlar: عَبْدٌ, أَمَةٌ, مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ ve رَقَبَةٌdir.

عَبْدٌ : Erkek köle Bakara-221: وَلَا تُنْكِحُوا الْمُشْرِكِينَ حَتَّى يُؤْمِنُوا وَلَعَبْدٌ مُؤْمِنٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكٍ

أَمَةٌ : Kadın köle Bakara-221: وَلَا تَنْكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ حَتَّى يُؤْمِنَّ وَلَأَمَةٌ مُؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكَةٍ

مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ : Sahibiyle yaşayan erkek veya kadın köle Rum-28: ضَرَبَ لَكُمْ مَثَلًا مِنْ أَنْفُسِكُمْ هَلْ لَكُمْ مِنْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ مِنْ شُرَكَاءَ فِي مَا رَزَقْنَاكُمْ فَأَنْتُمْ فِيهِ سَوَاءٌ تَخَافُونَهُمْ كَخِيفَتِكُمْ أَنْفُسَكُمْ

رَقَبَةٍ : Erkek ve kadın kölenin genel adıdır. Aynı zamanda mukatebe sonrasındaki kölelik statüsü için de kullanılır. Kölelik sözleşmesi yapan köle artık sahibinden ayrı yaşamaya başlar, çalışarak hürlük bedelini öder hatta bunun için sermaye kredisi bile alabilir. Bu kredi ma meleket eymanüküm’e verilmez. Bu süreçte köleye mezun denir. Sonunda rakabe olur. Tevbe-60: إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاءِ وَالْمَسَاكِينِ وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ

Hüseyin Kayahan
14.03.2013
18:31

Tayibet ve cengiz'e teşekkür ederim.

Yazıyı tazmaya 06.11.2012 de başlamıştım ve yarım kalmıştı. Lütfi bey de biz kölelik konusunda çalışma yapmıştık, diye söylemişti. Henüz o yazıyı, varsa diğer yazıları ve tasnifleri bilmiyorum. Kelimeleri ve verdiğimiz manaları ve yerlerini değiştirmemiz elbette mümkün.

Ruhul kuran ve mucemi pek kullanamadığım için bazı hatalar yapıyorumdur. Zaten benim genel maksadım, farklı düşüncelere ön ayak olmak, yeniden düşünmek için adeta tahrik etmektir.

"Esir" kelimesi var diye biliyorum.

"Abd" kelimesini ben köle mamasında değil, "VATANDAŞ" manasında alınyorum ve ibadet kavramını da "VATANDAŞLIK" olarak kullanıyorum. Her yerde bu manayı karşılar mı bilmiyorum.

"emetün" varmış bilmiyordum, ayrı bir hukuki statü mü bakmam lazım.

"ma meleket eymanüküm" den başka, "ellezi melet eymaniküm de" var diye biliyorum. Demek ki bir DERNEKLERİ, YANİ TÜZEL KİŞİLİKLERİ olanlar da olacak demektir...

Vurgulamaya çalıştığım; kölelik müessesesi olmazsa savaşlar oyun gibi olur, kölelik müessesesi de yazdığım gibi veya benzeri bir başka şekilde düzenlenmezse haksızlık ve adaletsizlik olur... vs.

Saygılarımla. Teşekkürler.

H:kayahan

Hüseyin Kayahan
14.03.2013
18:36

Kafir, Müşrik ve Mü'min tanımlarımı daha önceden zaten biiyorsunuz. (Allah'ın zatı ile ilgili olan kavramlar yerli yerinde duruyor, onlar mahfuz olmak üzeredir benim verdiğim ek manalar)

Kafir; devlet (Kamu, topluluk) erkini tanımayan

Müşrik; devlet (Kamu, topluluk) erkini ortaklayan. Yani iltimas, kayırma, rüşver ve benzeri yöntemle aşma eylemi

Mü'min de zaten güvenlikci demek, biliyorsunuz.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
14.03.2013
19:54

Alabaş Koca'ya selamlarınızı söyledim. O da size teşekkür edip, mahsus selamlarını gönderdi. Tebrik faslını iltifattan sayıyorum, dedi.

Teşekkürler.





Son Eklenen Makaleler
Hüseyin Kayahan
ÂDEM'İN DİLİ-2
9.08.2020 3241 Okunma
1 Yorum 12.08.2020 15:51
Hüseyin Kayahan
ÂDEM'İN DİLİ
27.07.2020 4000 Okunma
6 Yorum 30.07.2020 09:04
Hüseyin Kayahan
AYASOFYA CUMA MESCİDİ OLMALIDIR.
20.07.2020 3258 Okunma
1 Yorum 20.07.2020 16:51
Hüseyin Kayahan
BAĞIMLILIK-TUTKU
31.05.2020 1944 Okunma
Hüseyin Kayahan
ZÜNNÛN – bir muamma
19.05.2020 4765 Okunma
1 Yorum 21.05.2020 18:19
Hüseyin Kayahan
MUTAHHERÛN-“koş abla koş, bir metaforcu geldi!”
1.05.2020 2098 Okunma
Hüseyin Kayahan
MÜŞRİKLER ve STK (sivil toplum kuruluşları)
19.04.2020 3346 Okunma
1 Yorum 19.04.2020 13:16
Hüseyin Kayahan
ABDEST ve TOPLUM SAĞLIĞI
15.04.2020 1965 Okunma
Hüseyin Kayahan
METAFOR ≡ ANALOJİ (sistem benzeşimi) ≡≤ MÜTEŞÂBİHAT
15.04.2020 2221 Okunma
Hüseyin Kayahan
SALGINLAR ve PROJEKSİYONLAR
14.04.2020 4530 Okunma
4 Yorum 14.04.2020 16:25
Hüseyin Kayahan
KURANDA METAFORLAR
13.04.2020 5948 Okunma
3 Yorum 15.04.2020 09:19
Hüseyin Kayahan
YENİ DİJİTAL UYGARLIK (“4'üncü ON BİN YIL UYGARLIĞI”)
12.04.2020 2143 Okunma
Hüseyin Kayahan
KUL HAKKI ve MUHASEBE
8.04.2020 2211 Okunma
Hüseyin Kayahan
MÜZEKKER MÜENNES ve HÜNSA
2.02.2020 3178 Okunma
Hüseyin Kayahan
KUŞ DİLİ ve Hz. SÜLEYMAN
19.12.2019 3853 Okunma
1 Yorum 18.02.2020 16:07
Hüseyin Kayahan
MÜŞRİK ve KAFİR
1.11.2019 3644 Okunma
Hüseyin Kayahan
ISTILAHİ DİLLER, MECAZ ve HAKİKİ MANALAR
20.10.2019 4651 Okunma
3 Yorum 29.10.2019 11:19
Hüseyin Kayahan
MUHKEM ve MÜTEŞABİH
20.10.2019 4822 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 14:39
Hüseyin Kayahan
KURAN ve SENARYO
20.10.2019 4237 Okunma
Hüseyin Kayahan
Yeni dünya düzeni
18.07.2019 2840 Okunma
Hüseyin Kayahan
AKIL SATMALAR
11.07.2019 3086 Okunma
Hüseyin Kayahan
HURUF-U MUKATTAA
17.02.2018 5206 Okunma
2 Yorum 21.02.2018 13:02
Hüseyin Kayahan
Hakiki, mecazi, ıstılahi MANALAR
12.02.2018 4273 Okunma
Hüseyin Kayahan
LİSANE SIDKIN sadık lisan ve İBRAHİM PEYGAMBER
11.02.2018 5277 Okunma
3 Yorum 28.10.2019 21:50
Hüseyin Kayahan
ALFABELER
11.02.2018 4542 Okunma
1 Yorum 18.02.2018 01:19
Hüseyin Kayahan
AD SEMUD İREM ve ARAFTAKİLER
11.02.2018 5822 Okunma
2 Yorum 24.02.2018 17:11
Hüseyin Kayahan
ŞURA ve Hz. ALİ'nin YAŞI
5.02.2017 7520 Okunma
Hüseyin Kayahan
PARA VE BONO
5.02.2017 5142 Okunma
1 Yorum 13.02.2017 08:43
Hüseyin Kayahan
SESSİZ ve SESLİ NAMAZLAR
13.11.2016 9917 Okunma
5 Yorum 01.08.2017 18:04
Hüseyin Kayahan
FIKIH ve KELAM
30.10.2016 9689 Okunma
7 Yorum 18.11.2016 04:58
Hüseyin Kayahan
MÜLK ve MAKAM
23.10.2016 7020 Okunma
2 Yorum 24.10.2016 15:38
Hüseyin Kayahan
FİTNE ve KATL
23.10.2016 4145 Okunma
Hüseyin Kayahan
BELKİ DE İSTİHBARAT ZAAFİYETİ YOKTU-2
4.08.2016 4503 Okunma
Hüseyin Kayahan
BELKİ DE İSTİHBARAT ZAAFI YOKTU.!?
24.07.2016 7600 Okunma
3 Yorum 26.07.2016 21:04
Hüseyin Kayahan
İLK (ve TEK) SOSYAL/KOLEKTİF KİTAP: KUR’AN
12.06.2016 7876 Okunma
8 Yorum 15.06.2016 23:36
Hüseyin Kayahan
DİYET TAŞI
30.01.2016 7201 Okunma
4 Yorum 16.02.2016 18:06
Hüseyin Kayahan
HACCIN ZAMANI
23.08.2015 8133 Okunma
4 Yorum 23.08.2015 22:10
Hüseyin Kayahan
FECR / ALACAKARANLIK ve GÜNEŞ TAYFI
16.07.2015 14560 Okunma
11 Yorum 28.07.2015 00:04
Hüseyin Kayahan
HİKMET ve UYGULAMA (PRATİK)
9.07.2015 7684 Okunma
1 Yorum 09.07.2015 12:13
Hüseyin Kayahan
ONA ÜFLEDİ - NEFEHA FİHA, NEFEHA FİHİ
14.06.2015 10268 Okunma
1 Yorum 18.06.2015 09:29
Hüseyin Kayahan
YENİ (TÜRK TİPİ) BAŞKANLIK
18.03.2015 6761 Okunma
1 Yorum 20.03.2015 11:03
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN-ZEKAT BANKASI (ÖZET)
13.09.2014 7080 Okunma
2 Yorum 17.09.2014 15:32
Hüseyin Kayahan
İSLAM EKONOMİ SİSTEM,-ZEKAT BANKASI
12.09.2014 9852 Okunma
3 Yorum 14.09.2014 22:42
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - DUYURU ve DAVET
7.09.2014 4045 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - XEKAT ve KAVRAMLAR
7.09.2014 3898 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - ZEKAT SADAK ve FONLAR
7.09.2014 4379 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - ZEKAT ve BANKA
7.09.2014 4224 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - RANT ve ÖZEL MÜLKİYET
7.09.2014 4178 Okunma
Hüseyin Kayahan
FATİHA ve YENİ KOMÜNİZM
4.09.2014 7382 Okunma
4 Yorum 24.09.2014 08:17
Hüseyin Kayahan
KUNUT ve HUŞÛ
29.08.2014 5076 Okunma
Hüseyin Kayahan
BAŞKANLIK, YARI BAŞKANLIK YA DA...
27.08.2014 6995 Okunma
5 Yorum 01.09.2014 08:02
Hüseyin Kayahan
ALLAH ve DEVLET
13.07.2014 6933 Okunma
7 Yorum 09.08.2014 20:59
Hüseyin Kayahan
ORUÇ ve RAMAZAN
29.06.2014 9758 Okunma
19 Yorum 20.07.2014 07:59
Hüseyin Kayahan
HUKUK ve TAŞKINLIK; MUSA ve HIZIR
7.05.2014 7395 Okunma
7 Yorum 12.05.2014 20:13
Hüseyin Kayahan
PARALEL OKUMALAR-MUHKEM ve MÜTEŞABİH
17.04.2014 6747 Okunma
1 Yorum 19.04.2014 09:21
Hüseyin Kayahan
PARALELE DAİR
18.03.2014 7090 Okunma
4 Yorum 19.03.2014 13:13
Hüseyin Kayahan
SÖYLEMEK ve YAPMAK
15.11.2013 9863 Okunma
5 Yorum 22.11.2013 21:08
Hüseyin Kayahan
DEVİ YOKETMEK
13.10.2013 4979 Okunma
1 Yorum 14.10.2013 16:22
Hüseyin Kayahan
GECİKMİŞ YORUMLAR: SALSAL VE TUFAN HK.
13.10.2013 13079 Okunma
22 Yorum 18.10.2013 15:10
Hüseyin Kayahan
NUH TUFANI (kısa bir özet)
4.10.2013 15179 Okunma
9 Yorum 18.10.2013 14:55
Hüseyin Kayahan
İZLENİMLER-2
25.09.2013 6703 Okunma
8 Yorum 28.09.2013 07:31
Hüseyin Kayahan
4x4 ve HIZIR
12.09.2013 6720 Okunma
1 Yorum 17.09.2013 17:13
Hüseyin Kayahan
2013-2014 KIŞ DÖNEMİ İLK İZLENİMLER
9.09.2013 6995 Okunma
2 Yorum 09.09.2013 11:39
Hüseyin Kayahan
KEVSER
4.08.2013 6627 Okunma
1 Yorum 05.08.2013 05:12
Hüseyin Kayahan
CEBELLEŞMEK-1
4.08.2013 5187 Okunma
1 Yorum 15.08.2013 12:39
Hüseyin Kayahan
SOSYOLOJİK KURAN MEALİNE BAŞLARKEN-2
31.07.2013 7405 Okunma
6 Yorum 03.03.2018 15:53
Hüseyin Kayahan
SOSYOLOJİK KURAN MEALİNE GİRİŞ-1
30.07.2013 6791 Okunma
1 Yorum 10.08.2013 17:54
Hüseyin Kayahan
ÜSTAD KARAGÜLLEYE AÇIK ARZIMDIR
25.06.2013 6673 Okunma
8 Yorum 02.11.2013 05:43
Hüseyin Kayahan
BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP-2
10.06.2013 7098 Okunma
4 Yorum 25.06.2013 14:51
Hüseyin Kayahan
BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP
6.06.2013 7265 Okunma
4 Yorum 09.06.2013 18:33
Hüseyin Kayahan
KÖLELİK-1
10.03.2013 6920 Okunma
5 Yorum 14.03.2013 19:54
Hüseyin Kayahan
MÜTEŞEBBİSE DAİR / GELECEĞİN MÜTEŞEBBİSİ
21.02.2013 15563 Okunma
13 Yorum 18.03.2013 21:10
Hüseyin Kayahan
KRAL ÇIPLAK (MI?)
28.01.2013 6445 Okunma
7 Yorum 07.02.2013 17:00
Hüseyin Kayahan
NAMAZI TANIMAK-1
2.11.2012 6649 Okunma
1 Yorum 03.11.2012 09:33
Hüseyin Kayahan
KURAN'I TANIMAK-2, MUCİZELER
29.10.2012 6613 Okunma
3 Yorum 30.10.2012 07:15
Hüseyin Kayahan
BİR AŞK FANTEZİSİ
14.08.2012 3321 Okunma
Hüseyin Kayahan
KURAN'I TANIMAK-1, KURAN'IN MÜŞKÜLLERİ
7.08.2012 6365 Okunma
3 Yorum 09.08.2012 16:49
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK-3 KURAN ARKEOLOJİSİ
6.08.2012 5711 Okunma
1 Yorum 07.08.2012 07:50
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK-2, TANRININ AÇMAZI
2.08.2012 11076 Okunma
25 Yorum 06.08.2012 22:06
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK
27.07.2012 12166 Okunma
32 Yorum 15.08.2012 10:48
Hüseyin Kayahan
YARATILIŞ-DİRİLİŞ ve FELSEFE
6.07.2012 6328 Okunma
4 Yorum 07.07.2012 15:08
Hüseyin Kayahan
RUH-ÜL KUDÜS
15.05.2012 7691 Okunma
8 Yorum 17.05.2012 00:58
Hüseyin Kayahan
TARİF ve BAŞLANGIÇ
12.05.2012 3088 Okunma
Hüseyin Kayahan
DİLLER; NELER ANLATIRLAR, NELER...
6.05.2012 5145 Okunma
1 Yorum 07.05.2012 01:01
Hüseyin Kayahan
RUH, NEFİS ve DİĞERLERİ
4.05.2012 15600 Okunma
58 Yorum 13.05.2012 06:56
Hüseyin Kayahan
KELİME, MUTASYON; TURAB VE TOPRAK
29.04.2012 7298 Okunma
10 Yorum 01.05.2012 11:38
Hüseyin Kayahan
ERGİNLİK TEORİSİ
25.04.2012 2698 Okunma
Hüseyin Kayahan
YENİ BİR PAVLUS ARANIYOR
25.04.2012 6347 Okunma
13 Yorum 04.05.2012 18:47
Hüseyin Kayahan
ÖZGÜR ve ÖZGÜN İNSAN
24.04.2012 2802 Okunma
Hüseyin Kayahan
ALLAH; KENDİSİNİN VAR OLDUĞUNU NASIL BİLİR?
24.04.2012 2911 Okunma
Hüseyin Kayahan
CANLI NEFİS ve RUH bir girizgah
24.04.2012 2465 Okunma
Hüseyin Kayahan
EVREN ve NOKTA
23.04.2012 5410 Okunma
3 Yorum 29.04.2012 18:11
Hüseyin Kayahan
YORUMSUZ ve BİR SEZİ ve BİR SORU
17.04.2012 6118 Okunma
5 Yorum 19.06.2012 11:35
Hüseyin Kayahan
SÖZ KESTİK, SÜT DE KESİLDİ...
13.04.2012 5434 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 08:56
Hüseyin Kayahan
ASLAN OĞLUM ve METOD
11.04.2012 6560 Okunma
13 Yorum 13.04.2012 17:42
Hüseyin Kayahan
KARAGÜLLE'YE MUHALEFET NASIL OLMALI?
4.04.2012 5958 Okunma
2 Yorum 05.04.2012 19:58
Hüseyin Kayahan
MUSA, FETASI ve BULUŞMA YERİ
30.03.2012 5035 Okunma
3 Yorum 08.04.2012 18:07
Hüseyin Kayahan
DİLİN CİLVELERİ
27.03.2012 5452 Okunma
6 Yorum 29.03.2012 17:18
Hüseyin Kayahan
ÖZGÜRLÜKÇÜLÜK NASIL ANLAŞILIR?
27.03.2012 6359 Okunma
9 Yorum 29.03.2012 17:53
Hüseyin Kayahan
yorumların çetelesi
26.03.2012 2957 Okunma


© 2024 - Akevler