MÜLK ve MAKAM
15 Temmuzda ve sonrasında gerçekten daha önce şahit olmadığımız şeyler yaşanıyor. İnsanlar hapse giriyor, mal ve mülkleri hazineye irad olarak kaydediliyor, rütbeleri alınıp özlük hakları oradan kaldırılıyor. Peki bunlar doğru mudur?
Bu geçen 3 aylık sürede düşünüyorum ve Kurana bakmaya çalışıyorum. Kuranda böyle şeylere örnek var mıdır diye merak ediyorum. Yaşadığımız olaylarla benzerleştirdiğim “bahçe sahiplerinin kıssalarını” sizinle paylaşmak istiyorum:
Kalem Suresi (mealen 17-33 ayetler arası);
17- Gerçek şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.
18- (Bu konuda) Hiçbir istisna yapmıyorlardı.
19- Fakat onlar, uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp-gelen bir bela' onun üstünü sarıp-kuşatıverdi.
20- Sonunda (bahçe) kökünden kuruyup-kapkara kesildi.
21- Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler.
22- "Eğer ürününüzü devşirecekseniz erkence kalkıp-çıkın."
23- Derken, aralarında fısıldaşarak çıkıp-gittiler:
24- "Bugün sakın oraya hiçbir yoksul girip de karşınıza çıkmasın."
25- (Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.
26- Ama onu görünce: "Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmışız" dediler.
27- "Hayır, biz (herşeyden ve bütün servetimizden) yoksun bırakıldık."
28- (İçlerinde) Mutedil olan biri dedi ki: "Ben size dememiş miydim? (Allah'ı) Tesbih edip yüceltmeniz gerekmez miydi?"
29-Dediler ki: "Rabbimiz Seni tesbih eder, yüceltiriz; gerçekten bizler zalim imişiz."
30- Şimdi birbirlerine karşı kendilerini kınamaya başladılar.
31- "Yazıklar bize, gerçekten bizler azgınmışız" dediler.
32- "Belki Rabbimiz, onun yerine daha hayırlısını verir; şüphesiz biz, yalnızca Rabbimiz'e rağbet eden kimseleriz."
33- İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise, muhakkak çok daha büyüktür; bir bilseler.
Kehf Suresi (mealen 32-44 Ayetler arası);
32. Onlara, misal olarak şu iki adamı anlat. Bunlardan birine iki üzüm bağı vermiş, her ikisinin de etrafını hurmalarla donatmış, ikisi arasında da ekin bitirmiştik.
33. Bağlardan ikisi de yemişlerini verip hiçbir ürünü eksik bırakmamışlardı. İkisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık.
34. Bu adamın başka serveti de vardı. Bu yüzden arkadaşıyla konuşurken ona şöyle dedi: "Ben, servetçe senden daha zenginim; insan sayısı bakımından da senden daha güçlüyüm."
35-36. Böyle bir inkâr içinde kendine kötülük ederek bağına girdi ve şöyle dedi: "Bunun hiçbir zaman yok olacağını sanmam. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şayet rabbimin huzuruna götürülürsem, hiç şüphem yok ki, orada bundan daha hayırlı bir akıbet bulurum."
37-41. Kendisiyle konuşmakta olan arkadaşı ona hitaben, "Sen, dedi, seni topraktan, sonra nutfeden (sperm) yaratan, daha sonra seni bir adam biçimine sokan Allah'ı inkâr mı etmektesin? Halbuki O Allah benim rabbimdir ve ben rabbime hiçbir şeyi ortak koşmam. Keşke bağına girdiğinde, 'Maşallah! Kuvvet yalnız Allah'ındır' deseydin! Eğer malca ve evlâtça beni kendinden güçsüz görüyorsan, ben de rabbimin bana, senin bağından daha iyisini vereceğini umuyorum; Allah senin bağına gökten âfetler gönderir de bağ boş ve kaygan bir zemin haline gelir. Ya da bağının suyu dibe çekilir de bir daha onu aramaya bile gücün yetmez."
42. Derken onun serveti yok edildi de çardakları yere çökmüş bağı uğruna yaptığı masraflardan ötürü çırpınmaya başladı. "Ah, diyordu, keşke ben rabbîme hiçbir şeyi ortak koşmamış olsaydım!"
43. Ona Allah'tan başka yardım edecek herhangi bir topluluk yoktu; kendisi de (bu felâkete) engel olamadı.
44. İşte burada yardım ve dostluk, Hak olan Allah'a mahsustur. Mükâfatı en iyi olan O, en güzel akıbeti veren yine O'dur.
Neden, bu benzer örnek, iki defa anlatılmıştır? 28. ayette biz Allah'ı/devleti hafife almışız; 43. Ayette; “Ona Allah’tan başka yardım edecek bir fie/topluluk da yoktu” deniyor. Allah’tan başka, yani devletten başka demektir. Anladığım kadarı ile bunlar Allah’ı, yani devleti unutmuş, yok saymışlardı.
Mülk ve makam nasıl verilir ve nasıl geri alınır? Aşağıdaki ayet bize neyi anlatıyor? Türkçeye “dilemek” olarak çevirdiğimiz “meşiet” kelimesi gerçekten nasıl tezahür eder? Eğer bu meşiet/dileme tamamen keyfi midir? Hangi haller de alır, hangi hallerde verir; hangi hallerde terfi ettirir, hangi hallerde azl ettirir?
KUR'AN: Âli İmrân Suresi; Sure 3, Ayet 26
Elmalılı 3:26 - De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır Senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kâdirsin.
Bu manada daha başka ayetler de vardır. Ben bir tanesini aldım. Eğer bu ayetin uygulanacağı bir hal varsa biri fitnedir, biri yargı kararına kendi rızası ile uymamadır. Başka fiillerde buna dahil olabilir. Yargı kararlarına kendiliğinden uymayan ve kaçanların mallarının mirasçılarına kalmaması, devlete geçmesi eskiden de uygulanmıştır.
Dini açıdan Allah kelimesi, kainatın yegane sahibi ve yaratıcısı olan kişidir. Sosyolojik açıdan ise Allah, “devlettir/kamudur”. Öyleyse devlet, mülkü verir ve mülkü geri alır; aziz eder ve azleder. Ayette bu uygulama mutlak görünüyor, yani hangi şartlarda böyle olacağı belirtilmiyor. Mağdur olanlar ancak hakemlere gidebilirler, demektir. Devletin bu gibi tasarruflara hakkı vardır, diye düşünüyorum.
Saygılarımla.