ORUÇ ve RAMAZAN
İzmir, 29.06.2014,
Savm/Oruç ibaresi toplam 14 defa geçmektedir. İlk olarak Bakara/183’te geçer.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ (183)
Ey o bütün iman edenler! Üzerlerinize oruc yazıldı, netekim sizden evvelkilere yazılmıştı gerek ki korunursunuz[183]
Buradaki hitap, “ellezine amenu/bil fiil güvenlikle görevli” olanlaradır. Vuruşmak/savaşmak eylemi içinde olanlar, diğer insanlar gibi istedikleri her an yeme ve içme imkanı bulamazlar. Öğünlerin arası açılır, yenilen gıdalar yeterli olmayabilir, hatta çok uzun süreler tamamen gıdasız ve susuz kalınabilinir. Vücudun bu eğitimi önceden alması ve dayanıklılığını arttırması gerekir. Zaten ayetin sonunda da bunun gerekçesinin böyle olduğunu söylüyor: “Lealleküm tettequn” Böylece İMMÜN SİSTEMİNİZ/BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİZ gelişebilir, denmiştir. Vika’daki korumanın, bağışıklık sistemiyle sağlanması öngörülmüştür. Açlık ve susuzluk deneyimine sahip olan kimse, zor şartlarda savaşma kabiliyetini kaybetmeyecektir. Askerlere de, özellikle komando olanlara, böyle yemek ve suyun verilmediği ortamlarda talim yaptırılır ki, bünyeleri dayanıklı hale gelsin. Bu müessese bunun için vardır.
Oruç/Savm biyolojik bağışıklık sistemini geliştirir, Namaz/Salat ise sosyolojik ve psikolojik bağışıklık sistemini geliştirir. Her iki müessese “ellezine amenu/bil fiil mü’min(güvenlikci)” olanlara zorunlu, “mü’min/bil kuvve mü’min” olanlara da gereklidir.
أَيَّامًا مَعْدُودَاتٍ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ وَعَلَى الَّذِينَ يُطِيقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكِينٍ فَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ وَأَنْ تَصُومُوا خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ (184)
Sayılı günler, içinizden hasta olan veya seferde bulunan ise diğer günlerden sayısınca, ona dayanıb kalacaklar üzerine de fidye: bir miskin doyumu, her kim de hayrına fidyeyi artırırsa hakkında daha hayırlıdır, bununla beraber oruc tutmanız sizin için daha hayırlıdır eğer bilirseniz[184]
Bu ayetde, yıl içinde muhtelif vesilelerle sayılı günlerde, yani 1 ile 10 arasında değişen miktarlarda oruç tutmak öngörülmüştür. Yine “ellezine amenu” olanlara zorunlu, diğerlerine ise gereklidir. Oruçun tutulamadığı iki hal (maraz/hastalık ve sefer/il dışında olma) sayılmış, buna karşılık olan kademeli 2 yaptırım sayılmıştır. Öncelikle, diğer günlerde tutmak gerekir. Burada “fe” harfi getirilmiş, hastalık veya seferin hemen akabinde o miktarın tutulması öngörülmüştür. Oruç tutmaya hiç güç yetirememe veya seferin sürekli olması halinde ise “bir miskinin taamı kadar fidye/bedel ödemeye izin verilmiştir. Bu ikinci kolaylık Ramazan Oruçu için öngörülmemiştir.
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَنْ كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ (185)
O Şehri Ramazan ki insanları irşad için hak fürkanı, hidayet delili beyyineler halinde Kur’an onda indirildi, onun için sizden her kim bu Ay şuhudda -ya’ni hazarda- ise onu oruç tutsun, kim de hasta yahud seferde ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerden kaza etsin, Allah size kolaylık irade buyuruyor zorluk irade buyurmuyor, hem buyuruyor ki sayıyı ikmal eyleyesiniz de size hidayet buyurduğu veçhüzere Allahı tekbir ile büyükleyesiniz ve gerek ki şükredesiniz[185]
Ramazan Oruçu, Sayılı günler Oruçundan farklıdır. Her ikisinin özürlü(muaf) olma hali ayrı ayrı zikredilmiştir. İkisi birbirinin aynı olsaydı, israf olmaması açısından, özürlü olma hali ortak olarak gelirdi. Tekrar edildiğine göre ikisi ayrı ayrı oruçtur ve ilgilerine görevdir. Ramazan orucunda da Hastalık ve ilinin dışında olma özür kabul edilmiş ama cezası olarak sadece başka günlerde oruç tutma olarak verilmiştir. Ramazan oruçunun fidyesi yoktur, yerine başka günlerde oruç tutma vardır. Bu kısa ve soğuk günler olabilir, bir kısıtlama yoktur. Zira burada “fe” (takibiyye) harfi ile değil, “ve” harfi ile getirlmiştir ki, zamanı serbest bırakmıştır. Size kolay olacak her hangi bir zaman geçerlidir. “…Size kolaylık irade ediyor…” diyerek bunu da izhar ediyor. Önemli olanın sayıyı (ayı) tamamlamak olduğunu da ekliyor.
أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَى نِسَائِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَكُمْ وَأَنْتُمْ لِبَاسٌ لَهُنَّ عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَخْتَانُونَ أَنْفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنْكُمْ فَالْآنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُوا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَكُمْ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الْأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الْأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ أَتِمُّوا الصِّيَامَ إِلَى اللَّيْلِ وَلَا تُبَاشِرُوهُنَّ وَأَنْتُمْ عَاكِفُونَ فِي الْمَسَاجِدِ تِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ فَلَا تَقْرَبُوهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ (187)
Oruç gecesi kadınlarınıza ilişmeniz size helâl buyuruldu, onlar sizin için bir libas siz de onlar için bir libas mesabesindesiniz, Allah nefsinize emniyyet edemiyeceğinizi bildiği için müraceatınızı kabul buyurdu ve sizden afvetti, şimdi onlara mübaşerette bulunun ve Allahın sizler için yazdığını isteyin ve tâ fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yeyin için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun, bununla beraber siz mescidlerde i’tikâf halinde iken onlara mübaşerette bulunmayın, bunlar Allah hudududur sakın onlara yaklaşmayın, böyle ayırd ediyor Allah âyetlerini insanlara ki sakınıb korunsunlar[187]
Üstad Karagüllenin bu haftaki yeni içtihandından yola çıkarak;
Bir gün 24 saattir. Bunun yarısı, 12 saat günüz, yarısı 12 saat gecedir. Gündüze 2 saat “fecr” süresi eklenir ve teorik/nominal ORUÇ SÜRESİ bulunur. Tam ekvatorda bulunanlar yılın her gününde bu kadar oruç tutarlar.
Ekvator (0 derece) ile ekinoks (23.5 derece) arasında yaşayanlar için fecr süresi 4 saat kadar artar ve en uzun zamanda (23 Haziranda) 16 saat, en kısa zamanda (21 Aralıkta) ise 12 saat oruç tutarlar. Ortalaması yine 14 saat olur.
23.5 ile 47 derece arasında yaşayanlar için fecr süresi 6 saat kadar artar ve Haziranda (Kuzey yarım küre için düşünüldüğünde) 18 saat, kışın (21 Aralıkta) ise 10 saat oruç tutmuş olurlar. Bunlardan (18 saatten) daha uzun olan oruç zararlı, daha (10 saatten) kısa olan oruç ise faydalı değildir, insan bağışıklığına önemli bir katkı yapmaz, olagan aç kalma sınırları içindedir.
47 derecenin üzerindeki enlemlerde de en az 3 vakit tebeyyün etmemektedir, diye düşünüyorum. Ayetten delilim yok ama; görünüşe göre gün süresi en fazla %50 (1/2) arttırılabilir, gibi çıkmaktadır. Ya da nominal oruç süresi %30 (1/3) oranında arttırılabilir, görünmektedir ki, her iki halde de yaklaşık en fazla 18 saat, en az da 10 saat görünmektedir.
Bizim ülkemizde en uzun 17 saat, en kısa da 11 saat oruç tutulmaktadır. Bu, kabul edilebilir sınırlar içindedir. 47 derece, 18 saatten fazla ve 10 saatten az tutulan yerlerde ne yapmak lazımdır?
Eskiler;
a- Bu yerlerde oruç tutulmaz, fidye verilir, demişlerdir.
b- 3 vaktin tebeyyün ettiği yere göre tutulur, demişlerdir.
c- Mekke’ye göre tutulur, demişlerdir. Dünyanın dışında böyle tutulacağı konusunda hemen hemen ittifak vardır.
d- Üstad Karagülle’nin yeni görüşü de şöyledir. Bu yerlerdeki mukim/yerleşik insanlar, yılın her zamanında artma ve eksiltme yapmaksızın 14 saat oruç tutabilirler. Bu içtihada göre, başlama ve bitirme vakitlerini de (“…min el fecr…” ibarisini yeniden düşünüp), yeniden belirlemek gerekir.
Bundan sonraki ayetlerdeki oruçlardan biri hepsinden değişiktir. Bu da “susma/konuşmama” oruçudur ki, bizler hiç uygulamıyoruz. Halbuki insan ve toplum psikoloji için bu çok önemli olsa gerektir. Son zamanlarda trend olan, “duran adam” eylemleri böyle bir müesseseyi anımsatmaktadır. Bu müessese canlandırılmalıdır. Madem Kuranda vardır, mutlaka bir fonksiyon için öngörülmüştür.
Diğer oruçlar daha çok ceza şeklindedir. Ayetlerin içinde “YARGI/Allah ve (onun) resülü” ibaresi geçmektedir. Bu bizim anladığımız manada, KESİNLEŞMİŞ YARGI KARARLARI demektir.
وَأَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلَّهِ فَإِنْ أُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ وَلَا تَحْلِقُوا رُءُوسَكُمْ حَتَّى يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ بِهِ أَذًى مِنْ رَأْسِهِ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ أَوْ صَدَقَةٍ أَوْ نُسُكٍ فَإِذَا أَمِنْتُمْ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعْتُمْ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌ ذَلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ أَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (196)
Hacc-ü omreyi de Allah için tamam yapın, eğer ihsara tutulmuşsanız o vakit hedyin kolayınıza geleni, bununla beraber bu hediy mahalline varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin, içinizden hasta olana veya başından bir eziyeti bulunana tıraş için oruç veya sadaka veya kurbandan ibaret bir fidye var; ihsardan aman bulduğunuz vakit de her kim hacca kadar omre ile sevab kazanmak isterse ona da hedyin kolay geleni, bunu bulamıyana ise oruç, üç gün hacda yedi de avdet ettiğinizde ki tam on gündür ve şu hüküm, ehli Mescidiharam mukimlerinden olmıyanlar içindir, hasılı Allahdan korkun ve bilin ki Allahın ıkabı cidden çok şiddetlidir[196]
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ أَنْ يَقْتُلَ مُؤْمِنًا إِلَّا خَطَأً وَمَنْ قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَأً فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ إِلَّا أَنْ يَصَّدَّقُوا فَإِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ عَدُوٍّ لَكُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَإِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِيثَاقٌ فَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ وَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ تَوْبَةً مِنَ اللَّهِ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا (92)
Bir mü’minin bir mü’mini öldürmesi olamaz meğerki hatâ ola ve kim bir mü’mini hatârâ öldürürse mü’min bir esir azad etmesi ve ölenin vârislerine teslim edilecek bir diyet vermesi lâzım gelir, meğer ki vârisler tasadduk edeler, eğer öldürülen kendi mü’min olmakla beraber size düşman bir kavmden ise o zaman öldürenin bir esir azad etmesi lâzım gelir, ve eğer kendileriyle aranızda bir misak bulunan bir kavmden ise o zaman vârislerine teslim edilecek bir diyet vermek ve mü’min bir esir azad etmek lâzım gelir, bunlara gücü yetmiyen de Allah tarafından tevbesinin kabulü için ardı ardına iki ay oruç tutmak lâzım gelir, Allah alîm, hakîm bulunuyor[92]
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللَّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمُ الْأَيْمَانَ فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ ذَلِكَ كَفَّارَةُ أَيْمَانِكُمْ إِذَا حَلَفْتُمْ وَاحْفَظُوا أَيْمَانَكُمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ (89)
Allah sizi yeminlerinizde -bilmiyerek ettiğiniz- lâgv ile muahaze etmez ve lâkin bile bile akd ettiğiniz yeminlerle sizi muahaze buyuruyor, bunun da keffareti çoluğunuza çocuğunuza yedirdiğinizin orta derecesinden on fakırı doyurmak yahud geydirmek, yahut bir esîr azâd etmektir, bunlara gücü yetmiyen üç gün oruç tutar, işte yemîn ettiğiniz vakıt yeminlerinizin keffâreti bu, bununla beraber yeminlerinizi gözetin, böyle beyan ediyor Allah size âyetlerini ki şükr edesiniz[89]
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَقْتُلُوا الصَّيْدَ وَأَنْتُمْ حُرُمٌ وَمَنْ قَتَلَهُ مِنْكُمْ مُتَعَمِّدًا فَجَزَاءٌ مِثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحْكُمُ بِهِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ هَدْيًا بَالِغَ الْكَعْبَةِ أَوْ كَفَّارَةٌ طَعَامُ مَسَاكِينَ أَوْ عَدْلُ ذَلِكَ صِيَامًا لِيَذُوقَ وَبَالَ أَمْرِهِ عَفَا اللَّهُ عَمَّا سَلَفَ وَمَنْ عَادَ فَيَنْتَقِمُ اللَّهُ مِنْهُ وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ (95)
Ey o bütün iyman edenler sizler ihramda iken avı öldürmeyin, içinizden her kim onu amden öldürürse ona mevaşîden öldürdüğünün misli bir ceza vardır ki Kâ’beye vasıl olmuş bir kurbanlık olmak üzere buna aranızdan adâlet sahibi iki adam hukmeder veya bir keffaret vardır ki o nisbette fukarayı doyurmak veya onun dengi oruç tutmaktır, tâ ki bu suretle ettiğinin vebalini tatsın, Allah geçmişi afiv buyurdu, fakat kim bir daha yaparsa Allah ondan onun intikamını alacak, Allah azizdir, intikamı vardır[95]
فَكُلِي وَاشْرَبِي وَقَرِّي عَيْنًا فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ الْبَشَرِ أَحَدًا فَقُولِي إِنِّي نَذَرْتُ لِلرَّحْمَنِ صَوْمًا فَلَنْ أُكَلِّمَ الْيَوْمَ إِنْسِيًّا (26)
Artık ye, iç, gözün aydın olsun, bunun üzerine şayed beşerden birini görürsen ben, de: rahmana oruç adadım, onun için bu gün hiç bir inse söz söylemiyeceğim[26]
إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا (35)
Bütün müslimler ve müslimeler, mü’minler ve mü’mineler, kanitler ve kaniteler, sadıklar ve sadıkalar, haşı’ler ve haşialar, mütesaddıklar ve mütesaddikalar, saimler ve saimeler, ırzlarını koruyan erkekler ve kadınlar Allahı çok anan zâkirler ve zakireler hep bunlara Allah bir mağrifet ve bir büyük ecir hazırlamıştır[35]
فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَتَمَاسَّا فَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَإِطْعَامُ سِتِّينَ مِسْكِينًا ذَلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ (4)
Ona gücü yetmiyen de ikisi temas etmezden evvel sırasiyle iki ay oruc tutsun, ona da güç yetiremiyen altmış yoksul doyursun, bunlar Allah ve Resulüne iyman edesiniz diyedir ve bunlar Allahın çizdiği hududdur, kâfirler için ise elîm bir azâb vardır[4]
Makalenin aşırı uzamaması için diğer ayetleri tek tek yapmadım. Hasılı Savm/Oruç çok önemli bir kurumdur ve her toplumda ve her zaman yaşatılması gerekmektedir. Müslim olanlar/güvenlik (askerlik) görevi almak isyemeyenler –elbette- buna zorunlu değillerdir. Yaparlarsa geçerlidir ama zorunlu değillerdir. Salat ve Savmu yapmayanlar bu düzende yönetici olamazlar, onları başkaları yönetir. Seçilme hakları yoktur da, seçme hakları da yoktur bana göre. Yönetici olacakları (ellezine amenu), yönetici olma hakları olanlar belirlemelidir…
Allah hiçbir şeyi oyun ve eğlence olsun, insanlar sıkıntıya girsinler diye ön görmemiştir. İbare bize delildir ama onun hikmetlerini, ve gerekçelerini akıl ile bulmamız gerekir.
Saygılarımla.
H.Kayahan