Darbe ve hedefi konusunda farklı görüşlerim var. Belki de istihbarat zaafı yoktu.!?
Darbe, eğer adı hala meçhul olan albay tarafından, 14:30 civarında, kendi imkanlarıyla bizzat MİT Müşteşarlığına gelerek, sadece Müşteşara haber verilmemiş olsaydı, gece 03:00 te her yerde aynı anda başlayacak; planlandığı gibi aksaksız uygulanacak, 06:00 da da eylem bitirilmiş ve el koyma başarılacaktı. Bunun için çok hassas planlar yapılmış, en uygun saat olan 03 seçilmiş; görevler, kişiler, techizatlar, mühimmatlar, destek, koordinasyon ve kontrol bu saate göre ayarlanmış ve tebliğ edilmişti. Ama bu meçhul albay, işi bir kişiye (Mit Müsteşarına) bildirmişti...
MİT, 14:30 dan 16:30 kadar hiçbir kurumu bilgilendirmemiştir. Çünkü, bu bilgi kullanılsa darbe deşifre edilmiş, bu bilgiyi kullanmasa MİT kendisi darbeye iştirak etmiş olacaktı... İki saatlik bir boşluktan(meçhulden) sonra, 16:30 da yine bizzat müşteşar Genel Kurmaya gelmiş ve sadece Genel Kurmay Başkanı ile görüşmüş ve ayrılmıştır.
Genel kurmay 16:30 dan 18:30 kadar yine hiç bir kurumu bilgilendirmemiştir. Çünkü, bu bilgi kullanılsa darbe deşifre edilmiş, bu bilgiyi kullanmasa Genel Kurmay kendisi darbeye iştirak etmiş olacaktı... İki saatlik bir boşluktan(meçhulden) yani, 18:30'dan sonra, Genel Kurmay Başkanının şifahi olarak bazı yerleri aradığı, 21:30civarında da yazılı emirler geçildiğini öğrendik.
Nihayet, 22:00 civarında darbenin esas ve birincil hedefi olan Cumhurbaşkanı haberdar ediliyor.Cumhurbaşkanı, kendi akrabaları tarafından bundan 2 saat önce, 20:00 civarında olay hakkında bilgi sahibi oluyor ve bazı tedbirler düşünüyor. 22:00 dan sonra resmi olarak bilgilendirildikten sonra; 1. Ordu Komutanı kendisini İstanbul'a davet ediyor ve olayın devamını hepimiz, TV ekranlarından da takip ettik.
Bana göre darbe başarılsaydı; yani o meçhul albay tarafından MİT'e bildirilmeseydi, hem de çok kolay başarılacaktı ve darbe, askeri ve istihbari tüm unsurların katılımı ile kansız (veya en az zayiatla) ve kolay bir şekilde yapılacak; sonraki günlerde siyasi erkan büyük gösterilerle, mahkemelerde yargılanacaktı.
Darbenin bir kişi tarafından resmi bir kuruma 14:30 da bildirilmesi ile, darbenin normal planlaması olan 03:00 arasında 12,5 saat gibi çok büyük bir zaman dilimi oluşmuştur. Bu kadar saat bu bilgi yok sayılamazdı, ama harekat erkene de alınamazdı. Çünkü günlerce çalışılmış ve her şey o saate göre planlanmıştı. Erkene alınınca; o kadar insanı yeniden programlamak hemen hemen imkansız olurdu. Bence bu konu önce MİT'in kendi içinde, sonra Genel Kurmayın kendi içinde epey değerlendirilmiş olmalı...
Her şeye rağmen adanmışların yoldan dönmesi söz konusu olmadı ve onlar gelişen durum üzerine, yine de başaracakları umuduyla (veya şaşırtma olmak üzere), 21:00 de planlarını uygulamaya başladılar.
Hiçbir kurum, Cumhurbaşkanı onları arayıncaya kadar, ona haber vermedi. En azından, şunu başarırlarsa maksat hasıl olmuş olacaktı. Normal başarı olsaydı Cumhurbaşkanı yüce divanda "vatana ihanetten" yargılanacak ve asılacaktı, başarı şansı azalınca onun suikast timi ile yok edilmesi yönüne gidildi ve kendisine hiç bir haber, bunun için verilmedi. Onlar için, Cumhurbaşkanı ölseydi zaten bu yeterli olurdu, R. Tayyip Erdoğan'ın yok edilmesinden sonra AK Partinin zamanla zayıflayacağı zaten bilinen ve beklenen bir olgudur. Tüm kadroları yargılamak müthiş bir jübile olurdu ama sadece liderin öldürülmesi de yeterli neticeyi sağlardı.
Zamanın erkene alınması ile plan aksamış, ekip intikalde geçikmiş ve Tayyip bey bu badireden (suikasttan) de kurtulmuştur. Demek ki daha görevi ve ömrü bitmemiştir. Fakat yapılacaklar konusunda çok eksiklikleri vardır. Üçüncü dönemden sonra etrafına örülmüş olan danışman ve ekipten kurtulması lazımdır. Bilgi çok değerlidir ve her yerde neş'et etmez. Dua ederse Allah kendisine ilham edecektir.
Cuma günü sabahı bir kaç saniyelik bir rüyamı hatırlıyorum. "Nerede olduğumu ve yakınımdaki bir kaç kişinin kim olduğunu hatırlamıyorum. Bulunduğum yerden çok çok temiz, pırıl pırıl bir içme suyu an içinde diz hizasına kadar yükseldi ve görebildiğim tüm ufuk boyunca her yeri aynı kalınlıkta kapladı." Hayır olsun, hayırlara vesile olsun. Hepimize geçmiş olsun.
Merkezileştirilen güçlerin akibeti hep budur. Çözüm; gücü yaymak ama organizasyonu da sağlamaktır, desantirilizasyondur. Merkezin görevini ve gücünü azaltmak, yerellerin gücü ve yetkilerini çoğaltmak. Bu hem kurumsal hem de coğrafi olarak gereklidir. Detayları bu makalenin maksadını aşar.
Saygılarımla.
H.Kayahan