Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 78
NAHL SURESİ 72 ve 73.AYETLER ÖZEL TEFSİRİ
23.09.2000
2603 Okunma, 0 Yorum

بسم الله الرحمن الرحيم

 افبالباطل  يوئمنون و بنعمت الله هم يكفرون *

و يعبدون من دون الله ما لا يملك لهم رزقا من السموات و الارض شيئا و لا يستطيعون

NAHL SÛRESİ – 72 ve 73. ÂYETLER

 

KUR’AN MATEMATİĞİ                                                                                                                             23 EYLÜL 2000

78. SEMİNER NOTLARI                                                                                             clubs.yahoo.com/clubs/adilduzen

www.adilduzen.8m.com

 

KUR’AN’DA MUCİZE

KUR’AN

Kur’an’ın bir âyetini yorumlamaya başlarken onun Kur’an’daki yerini belirlememiz gerekir. Cümle söylendiği yere göre mânâ taşır. Kur’an

    1  Sûre        Fatiha

112  Sûre        Büyük Kur’an’ı oluşturur.

  64  Sûre        Dâvet  (Anlatma)

  32  Sûre        İnzar  ( Tebşir ve inzar)

  16  Sûre        İslâm  (Uzlaşma) sûrelerinden oluşur.

Bu hafta ele aldığımız âyetimiz dâvet sûreleri içindedir. Dâvet Sûreleri

    7  Sûre        Ahkâm

  16  Sûre        Sebat  

  31  Sûre        Tebliğ

  10  Sûre        Dâvetin Özeti   sûrelerindendir.

Âyetimiz  Sebat Sûreleri içinde yer alır. Sebat Sûrelerinden

    3  Sûre        (Yunus, Hûd, Yusuf)              Kavmî Resuller.

    3  Sûre        (Ra’d, İbrahim, Hicr)            Beşerî Resuller.

    3  Sûre        (Nahl, İsrâ, Kehf)                  Mucize Sûreleri

    3  Sûre        ( Meryem, Tâhâ, Enbiya)     Büyük Dinlerin Resullerini anlatır.

Sûremiz 16 ıncı Nahl Sûresidir . Mucize Sûreleri içindedir.

1  Müsbet İlim Mucizesi

2  Sosyal Mucize

3  Tarihi Mucize

Âyetimiz Müsbet İlim Mucizesi Sûreleri içindedir.

Biyolojik Mucize

Teshir Mucizesi

Âhiret Mucizesi

Küfür Mucizesi

Risâlet Mucizesi

Düzen Mucizesi

İrade Mucizesi

Ecel Mucizesi

İçgüdü Mucizesi

Sosyal Düzen Mucizesi

Dayanışma Mucizesi

Sosyal Yapı Mucizesi

Amel-i Sâlih Mucizesi

Evrim Mucizesi

Tabii Cezalar Mucizesi

16-       İbrahimî Din Mucizesi

Âyetimiz Sosyal Düzen Mucizeleri içinde yer alır.  Bu ayırım

Ekonomik Düzen

Sosyal Düzen

Düzenden Sapma

Düzeni Beğenmeme

Ekonomik Hizmet

Sosyal Hizmet konulu âyetlerini içerir.

Âyetimiz Düzenden Sapma konusunu içermektedir.

Böylece Kur’an’ı gözönüne getiriyorsunuz. Uzaktan hedefinize bakıyorsunuz. Şimdi dürbününüzü alarak hedefi yakından inceliyorsunuz. Bunun için önce söz ve sesleri tasnif etmeniz gerekmektedir.

Sosyal düzen sosyal gruplarla oluşmuştur. İlmî, Dinî, Meslekî ve Siyasî Sosyal Gruplar hayırda yarışarak kendilerine tevdi edilmiş hizmetleri yaparlar. İlmî sosyal gruplar yasmayı, meslekî sosyal gruplar yürütmeyi, siyasî sosyal gruplar yönetmeyi (yargıyı), dinî sosyal gruplar tebliğ ve uyarı hizmetlerini yaparlar. Bunların bu düzenleri sürdürmelerini engelleyen ve düzeni bozan müfsitler fâcirler vardır. Bunlar sayesinde hayırda yarışan sosyal gruplar hizmetlerini gevşemeden ve bozulmadan sürdürürler. Eğer bunlar olmazsa sosyal grupları uyaracak ve onları dikkatli kılacak güç olmayacaktır. Düzen bozulacaktır. İşte düzenden sapmanın varlığı bir ilâhi mucizedir. Bu âyet buna işaret ediyor.

Va                   Va                   Va                         

Min                Min                 LaHuM  

Ma                 La                   La  

YaGBuDuNa             YaMLiKu       YaSTaTıGu 

Rızk                EsSaMAVAt AlLAH  

Şay’                e>LEarW       DUvN

(3+3+3)+3+(2+2+2) = 18  buna  “LaHum”daki  “Hum”u ayrı sayıp eklersek 19 kelime eder.

Şimdi harfleri sayalım:

V YGBDUN MN DUN  LL A H MA LA YMLK LHM RZQn

MN  s SMAVAT V LLERW ŞYEn V LA YSTOIGUN

Nahl Sûresi - Âyet 72

EE   H H   GG   KQ  Y Y  YY     IUUU        12+4

V V  VV  B n MM MM   MM                               12

ŞS   s S   TT O    WZ DD AA  AA  AA       11+ 6

NN  NN Nn  LL LL LL LL RR                              16

Sessiz harfler 51 kadardır. Bu 17’nin katıdır. 17 (1+16) Hidrojen Atomunun çekirdeğini oluşturur. Sesli harfler 10 kadardır. Bütün harflerin eşleri vardır. Yalnız O harfinin eşi yoktur. Bunu da bundan önceki âyette arayabiliriz. Orada  Z Z Z D TT t S  OOO  Orada da O tektir. Bu iki âyet sıkı bir şekilde birbirine bağlıdır. Onun için aralarında “La” işareti vardır. Düzenden sapma oradan başlar. Sapma da düzenin bir parçasıdır. Genel düzen düzenden sapmalarla birlikte oluşur. 

Allah kainatı var ederken iki takım oluşturdu. Takımın biri düzeni yaşatmak ve korumak için çalışır. Takımın diğeri düzeni yıkmak ve bozmak için çalışır. Böylece oyun oynanmış ve seyirciler dinlendirilmiş olur. Ne var ki buradaki seyirciler aynı zamanda oyunculardır. İşte bu sebepledir ki düzene karşı gelenlerin bir kısmını sosyal düzen içinde zikretti. Ama takımların eşit şanslara sahip olmadığını belirtmek için de düzenden sapanların yarısını ikinci âyette zikretti. Çünkü düzeni bozmak isteyenlerin hizmetleri düzeni bozmak değil, daha iyi bir düzenin oluşmasını sağlamaktır. Esasen sayılan mucizeler içinde evrim mucizesi de sayılmıştır. İşte bu sebepledir ki bu âyetten bir harf alınarak önceki âyete verilmiştir.

Şimdi, kelimeleri tasnif edelim:

Toplam 18 kelime vardır. Bunun yarısı mebni, yarısı mu’rebdir.

Mebnilerin üçte biri atıf, üçte biri diğerleri, üçte biri de cer harfleridir.

Mu’reblerin üçte biri fiil, kalan üç çifti nekire, biri harf-i tarifle biri de izafetle ma’rifedir.

“Allah” ile “Dun” kelimesi eşleştirilmiştir. Allah var. Bir de onun dışındaki mahluk var. Düzene uyanlar ile düzenden sapanlar hep O’nun mahlukudur.  Kainat içinde zıt kuvvetler vardır. Bunlar çekişme içindedir. İnananlar ile inanmayanlar da zıt kuvvetlerdir. Ne var ki bu kuvvetlerin sahibi bir kimsedir. O’nun isteyerek ve bilerek var ettikleridir. Kendi iradesi dışında bir şey yoktur.

MA” mebnidir. “Ve” isimdir.  “Va La” da bir harf sayılabilir. O zaman 10+6 oluyor.

Sonra “Gökler” ile “Yer” eşleştirilmiştir. Yer göklerin içindedir. Ancak biz yer ve çevresinden yararlanabiliriz. Mülk eşyadır. Biz mülkten yararlanırız. Böylece ekonominin iki temel işlemi burada anlatılmış olmaktadır; biri “imar”dır, diğeri de “imalât”tır. Bizim görevimiz insanın nüfusunu artırmak ve vasfını yüceltmektir. Yeryüzünü imar ederek daha çok insanın yaşayacağı bir kainatı gelecek nesle bırakmaktır. İşte bu sebeple göklerle yeri birbirine, eşya ile rızkı birbirine bıraktı.

Bu söylenenler sadece bizim yorumumuz değildir. Müsbet ilim de bu gerçekleri ortaya koymuştur. O fiillerden “İbadet” kelimesi ile “Mülk” ve “İstitaa”yı karşı karşıya getirmiştir. İnsan ibadet eder ve karşılığını ister. Fatiha’da “Sana ibadet eder ve Sen’den istiane ederiz” deniyor. İşte burada o “istiane” kelimesi açıklanmıştır. O da “sermaye” ve “emek” olarak belirlenmiştir. “Mülk” “sermaye”yi, “istitaa” “emek”i ifade eder.

Âyeti böylece genel olarak tanıdıktan sonra kelime kelime tahliline geçilebilir.

Şimdi gerisin geriye giderek ana konular içinde nasıl yer aldığına bakalım.

Bundan dolayı tek parti meclisleri tarih olmaktadır. “Muhalefet” diye bir parti oluşturulmuştur. Bu yanlıştır. Mecliste “sosyal gruplar” olacak, “çok partiler” olacak ve bunlar ortaklaşa iktidarı kullanacaklar. Ama bu düzeni bozacak muhalefet dışarıda olacak. Kişiler seçilecek. Meclisin çalışmasını dışarıdaki basın ve diğer şer güçleri engellemeye çalışacaklar. Ama Meclis güçlü olacak ve hakimiyetini sürdürecek. Hakimiyetini kaybedince de tasfiye edilmelidir. Yoksa ülkeyi beceriksizler yönetir.

Sosyal mucize” deyince, mesela insanın ruhi yapısı öyle yaratılmıştır ki sonunda “sosyal düzen” kuruluyor. İnsanın şiddetli cinsi arzu duyması ve erkeğin eşini kıskanması evliliğe zorlamaktadır. Kadının ruhi ve bedeni yapısı işbölümünü zorunlu kılmaktadır. Böylece aile doğmaktadır. Şer kuvvetlerin varlığı sebebiyle insanlar birleşmek zorunda olmaktadır. Ocaklar, bucaklar, iller ve ülkeler kurulmaktadır. İnsanlık tek çatı altında toplanmaya başlamıştır. İşte bütün bunlar “sosyal mucize”dir. Kendiliğinden olacak şeyler değildir. “Mucize” demek, kainatın bir yaratıcı tarafından yaratıldığını gösteren oluşlardır. Kur’an’ın Allah sözü olduğunu gösteren deliller “Kur’an mucizesi”dir.

Âyetimiz “Sebat Sûreleri” içindedir. Bu sûrelerde eski peygamberlerin hikâyeleri anlatılır, sonunda onların muzaffer olduğunu gösterir. Sebat etmemizi emreder. Bu âyet de bize karşı tarafın güçsüz olduğunu anlatarak işimizde sebat etmemizi ifade eder.

Âyet “Dâvet Sûreleri” içinde yer alır. Tarihte risâlet Hz. Adem ile başlamıştır. Hz. Nuh ile devam etmiştir. Her topluluğa değişik zamanlarda peygamberler gelmiştir. İlk defa Hz. İbrahim insanlığa hitap ederek “ilmî düşünüş”e çağırmıştır. Arkasından Hz. Musa insanlığa “şeriat düzeni”ni öğretmiştir. Hz. Davut insanlığa “ekonomi düzeni”ni öğretmiştir. Hz. İsalâik düzen” içinde dini hayatı öğretmiştir. Hz. MuhammedKur’an ilebu ayrı ayrı uygulamaları birleştirmiştir.Çoklu düzen”i kurmuştur.

Medeniyetler doğup büyür gelişir ve yaşlanarak tarih olur. Bunların ortalama ömürleri bin yıldır. Kur’an bin yılda bir dâvetini yeniler. Kur’an adeta sadece “dâvet kitabı”dır. Onun için büyük bölümünü dâvete ayırmıştır. Bu âyette sapanlardan bahsederek onların kendilerine ne mâlî ne de bedenî güç veremeyecek kimselere hizmet ettiklerini belirterek insanlığı Âlemlerin Rabbi’ne hizmet etmelerine çağırmaktadır.

Bu âyet Kur’an’ın bir parçasıdır. Bütün Kur’an bu âyetin yorumudur. Bu âyet de Kur’an’ın bütün âyetlerini yorumlar. Âyetin amacı insanları şirkten uzak tutmaktır. Bundan önceki âyet de küfürden uzak tutmak istemiştir. Küfür, gerçekleri tahrip edip gerçek mâbud olan Allah’ın emirlerine itaat etmemektir. Şirk ise gerçek mâbud dışındaki varlıklara ibadet etmektir. Burada şirk kelimesi geçmiyor. Tanımı yapılıyor.

 

TEFSİR

و Va : Atıf harfidir. Bundan önceki âyette bulunan “Yekfurûne”ye veya “Yu’minûne”ye atıf yapmaktadırlar. Bâtıla iman ediyorlar ve Allah’tan başkasına ibadet ediyorlar  İman ile ibadet karşılaştırılıyor. İman, birine dayanarak kendini güven altına almaktır. Bâtıla iman, hak olmayana imandır. Ölü bir kimseye güvenmektir. Onun kurtaracağını sanmaktır. İbadet ise birinin güvenini kazanmak için ona hizmettir. Allah’ın koyduğu “sosyal düzen”e karşı çıkarak, O’nun şeriatını beğenmeyerek, kendilerinin bâtıl şeriat koymaları ve ona göre sosyal yapıları düzenlemelerini anlatıyor. “Onlar küfrediyor ve Allah’tan başkasına ibadet ediyorlar” şeklinde de anlaşılabilir. Birisi bir iyilik yaparsa ona kul köle olurlar. Ama her türlü nimeti veren Allah’a karşı nankördürler ve Allah’tan başkasına ibadet ediyorlar.

عبدGBD” “XMD” köküne akrabadır. “XMD” Bey çadırlarının, köşklerin, sarayların cümle kapılarıdır. “GMD” buradaki direktir. “GBD” bu direğin yanında bekleyen kapıcıdır. “Abd” köle demektir. Kölenin işçiden farkı, köle tüm zamanını satmıştır. Başkasına iş yapamaz. İşçi bazı saatlerini satmıştır. Başka saatlerde diğerlerine de iş yapabilir. Bütün mesaiyi bir kimseye tahsis etmek ona ibadettir. Paradan başka bir değer tanımamak da şirktir.

Fiil-i muzari kullanılmıştır. Devamlılığını ifade eder. Kıyamete kadar putperestliğin devam edeceğini ifade eder. Çünkü putperestlik de sosyal düzenin bir parçasıdır. Müsbet ilimlerin bu kadar geliştiği ve her şeyin âşikar olarak bilindiği bir zamanda ölümlü insanın tanrı olamayacağı da âşikar olmuştur. Ama insanlara tapma hastalığı artmış, azalmamıştır. Kıyamete kadar şeytan var olacak, putperestlik de var olacaktır. Bizim görevimiz şeytana kızıp onu öldürmek değil, görevimiz şeytan tehlikesinden kendimizi korumaktır. Sağlığımıza dikkat etmektir. Karşı tarafa kızmak değil, kendini düzeltmek yolu tutulmalıdır. Kur’an Kursları kapanmışsa, İmam Hatip Okulları dağılmışsa, başörtülüler okula alınmıyorsa, kamu hizmetinde görev verilmiyorsa; bizim bir eksiğimiz vardır demektir, onu bulup düzeltmeliyiz. Yoksa devleti bu işleri yapanlara teslim edip devlet düşmanlığı yapmak, “dünyayı şeytan yönetiyor” deyip dünyaya düşman olmaktır. Oysa kainatı Allah yönetiyor ve bizim görevimiz kainat içinde gereken yerimizi almaktır.

Çoğul sığası kullanılmıştır. Buradaki zamir “yu’minune bi’l-bâtılı”daki zamirdir. Muhatap bütün insanlar iken, sonra hitaptan gaybe geçmiş, böylece kâfirleri muhataplar dışına çıkarmıştır. Onlar bize hitapta dahildirler. Ama kendi başlarına muhatap değildirler. Bu sebeple sizi birlikte yarattı. İçinizden onlar küfrediyorlar. Kur’an mü’min olmayanlara doğrudan hitap etmez. Bu sebepledir ki Hıristiyanlar ve Yahudiler mü’minlerdir. Atıf küfre ise o zaman buradaki zamir “yekfurune”deki zamir gibidir.

من Min “DUN”den önce geldiğinde zarfı belirli hâle getirir. “Reeytuhu Yevme’l-Cumuati” dersem, “Cuma gününün tamamında veya belirsiz bir kısmında gördüm” anlamı çıkar. “Min Yevmi’l-Cumuati” derseniz, “Cumanın belli saatinde” anlamı çıkar. Burada Allah marifedir. O’nun dışındakiler nekire olursa “Duna” kullanılır. Marife olursa “Min DUN” kullanılır. Demek ki Allah’tan başka taptıkları kimseler bellidir. Her toplulukta değişiktir ama bir topluluk için bellidir.

دون DUN: “DANa”dan gelen kelimedir. Yakın yeri belirler. Ama başkalığı ifade eder. Bir şeyin yakını kendisi değildir. Bu kelimenin içine peygamberler de evliyalar da girer. Onlara ibadet edenler Allah’ın dışındakilere ibadet etmiş olurlar. Hz. İsa’ya veya Mustafa Kemal’e ibadet edenlerin kötülüğü İsa’ya veya Mustafa Kemal’e dokunmaz. Müslümanlar Hz. İsa’ya veya Mustafa Kemal’e karşı değiller, onlara tapılmasına karşıdırlar. Yoksa bir Müslüman Hz. İsa’nın peygamberliğini inkâr etse kâfir olur.

الله ALLAH: Âlemi var eden, bileni ve bilineni var eden, kendiliğinden var olan zamanın ve mekânın dışında irade sahibi muktedir olan kimsenin adıdır. Kâinat O’nun eseridir. Zıtlar âlemiyle düzen kurmuştur. Kâinat dört ilkeye dayanır: 1. İlişki İlkesi, 2. Denge İlkesi, 3. Basitlik İlkesi, 4. Evrim İlkesi. Denge İlkesi zıtlık ilkesini getirir. Evrim İlkesi yenileme ilkesini getirir. Bozulan veya yaşlanan ortadan kaldırılır, yerine daha iyisi ve ilerisi gelir. Canlılarda bu görevi mikroplar, insanlarda bu görevi kâfirler yüklenmişlerdir. Topluluk yaşlanınca veya bozulunca müfsidler ortaya çıkar ve onları ortadan kaldırırlar. Onların yerine yenileri gelir. Allah böyle düzen kurmuştur. Zıtlık bir kumaşın iki yüzüdür, zıtlık bir oyunun karşı takımlarıdır. Takımlardan biri daima kendini yenileyerek gelişir. Diğeri ise yenilemeyen takımı eler.

ما MA: İsm-i mevsuldür. Eşya için kullanılır. Akıllı da dahil olabilir. “Men”  olamaz. Oysa “Hum”da kadınlar dahildir. “Hunne”de erkekler dahil değildir. Bu kadınların üstünlüğünü ifade eder. Fail belirsizdir. Fiil bellidir. Mülk ve istitaa fiilleri bellidir. Emek ve sermaye diye adlandırdığımız şeylerdir.

لا LA: Gelecekte nefy edatıdır. Yapamayacakları, güçlerinin yetmeyeceği anlamında kullanılmıştır. Fiil-i muzariye “Ma” gelirse hâli, “La” gelirse istikbali ifade eder. İbadet ediyorlar, belki geçmişte bir faydaları olmuştu. Hayatta iken onlara bir yardımda bulunmuş olabilirler. Ama bunlar hayatta iken Mustafa Kemal’e tapmıyorlardı. Öldükten sonra tapmaya başladılar. Oysa öldükten sonra onlara hiçbir yardımı veya zararı dokunamaz. Burada “Men” yerine “Ma” kelimesini kullanıyor. Mustafa Kemal’in ruhundan istimdat etseler, ruhun varlığını kabul etseler, yine bir mânâsı olacaktır. Oysa onun resminden, heykelinden, kabrinden istimdat ediyorlar. Bunu yalnız Türkiye’dekiler yapmadılar. Öldükten sonra hayat yoktur diyenler Lenin'i tanrı yapmadılar mı?

ملك MILK: Türkçedeki bilekten gelir. Güç demektir. Kişinin sahibi olduğu taşınmazlara “mülk” adı verilir. “Mâlik” demek, üzerinde dilediği tasarrufu yapan kimse demektir. İşgal menfaatini ihya ise mülkün kaynağıdır. O yaptıkları kimseler ne yerden ne de gökten her hangi bir rızıka sahip değildirler. Kendilerinin yok ki size versinler. Onların olsa Allah'ın mülkünden size vermeleri mümkündür. Çünkü gökte ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Gerçek budur. Müsbet ilmin verisi budur. Tapılanlar da O’nun mülkünün bir parçasıdır.

لهم LAHUM. “Li” temlik içindir. Yani onlara verebilecek hiçbir şeyleri yoktur. Mâlik olmak ancak insan için söylenir. Öyleyse “Men” içinde akıl sahipleri de vardır. “Hum” zamiri insanlardan inanmayanlara râcidir. Mealen geçmektedir.

رزقا RıZQan: Razakı, bir üzüm çeşididir. Üzüm suyu, insanın harcadığı ana maddedir. Diğer maddeleri buna çevirir. Rızk kelimesi bütün yiyeceklere, sonra diğer ihtiyaçlara da teşmil edilmiştir. Burada önemli bir şeye işaret edilmiştir. Bir yakıtın kullanılması için o yakıtı yakacak aygıta ihtiyaç vardır. Dut yaprağı yalnız ipek böceğine rızıktır. Bize rızık değildir. O ölü insanlar sağ olsalar ve onlara yiyeceklerini verseler bile midelerindeki mekanizmayı kurmaya kâdir midirler, yoksa Allah'ın kurduğu mekanizmadan yararlanarak besleyeceklerdir. İşte ilim bu iddiaların ne kadar saçma olduğunu göstermiştir. “Rızkan” kelimesi nekiredir. Herhangi bir rızka mâlik olamazlar. Şekeri üretseler bile yeterli değildir. Size bir ilaç verirler. Onun yan tesirini gidermek için ikinci ilaç verirler. Gıdalar da böyledir. Bütün gıdaları almak gerekir ki denge bozulmasın. Tüm canlılara birbirine gıda olarak dengeli beslenme sağlanmıştır. Allah'tan başkası onlara bunları nasıl sağlayacaktır?

من السموات SaMAVATtan: Sema, gök demektir. Bizim üstümüzdeki yüksekliktir. Gökten yağmur gelir. Gökten Güneş ışığı gelir. Yıldızlardan kısa dalgalı ışıklar gelir. Onlar bize rızk olur. Tapılan kimseler veya şeylerin bu göklerde herhangi bir ortaklığı var mıdır? O halde onlar bunlara nasıl rızık vereceklerdir?

و Va Arzı semaya eklemektedir. Rızk deyince önce arz sonra sema zikredilmeliydi ve Nun harfi tekrar edilmeliydi. Ancak sema ve arz bir bütündür. Birlikte rızk üretirler. Güneş’siz Yer, Yer’siz Güneş bir şeye yaramaz. Bu birliğe işaret için böyle kullandı. Arz semanın bir parçasıdır. Onun için sonraya bıraktı. Kur’an’da bu ifade kainat anlamında kullanılır.

الارض Eal Arz: Yer demektir. Gezegenler de birer “arz”dır. İki çeşit varlık vardır. Işık salan varlıklar, bunlar yıldızdır ve enerji kaynağıdır. Işığı soğuran (yutan) varlıklar vardır, bunlar da gezegenlerdir. Gezegenlerin Kur’an’daki adı “Necm”dir. Dr. MAURICE hata etmiştir.

شيئا ŞaYEaN: Rızkının bedelidir. Rızkının genişletilmesidir. Onların bir zerre kadar mülkiyetleri yoktur demektir. Onun için öldüler demektir. İşçi çalıştığı fabrikada ücreti istihkak eder. Ayrıldıktan sonra da ücretini ister. Ama fabrikada hiçbir ilişkisi kalmaz. Ölenler de bu dünyadan giderken borçlu veya alacaklı giderler ama onların artık burada bir şeyleri kalmaz. Kalan mallara varisler vekâleten değil asaleten mâlik olurlar.

و لا  Va La:  Va mülke istitaayı bağlamaktadır. Mülk, maddi imkanlardır. İstitaa ise bedeni imkanlardır. Üretim sermaye ile emeğin birleşmesinden doğar. Ölülerin sermayeleri yoktur. Bedenleri de yoktur. Üretime katkıları söz konusu değildir. Ölen insanın mirası taksim edildikten sonra kişiliği sona erer. Bu dünyada artık onun bir borç ve alacağı kalmaz. Bu hukuk kuralı hayat kuralları ile tamamen çakışmaktadır.   La tekrar edilmiştir. Sermaye ayrı emek ayrıdır. Birbirinden ayrı hakka sahip olurlar. Kapitalistler emeği sermayeye eklerler, sosyalistler sermayeyi emeğe eklerler. Gerçekte ise sermaye ayrı emek ayrıdır. Sermaye kârı, emek ücreti istihkak eder. İşte buradaki “La”nın tekrarı “Adil Düzen”in tüm ilkelerini ortaya koyar.

طوع Tav’: Hurmayı devşirmedir. En kolay ve basit güçtür. Olmuş hurma tav’dır. Onu koparmak istitaadır. İstifala bâbı dönüşmeyi ifade eder. Böylece emeğin başka şeye dönüşmesini anlatmış oluyor. İnsan bir şey harcıyor. Oysa bina bir şey harcamıyor. Görünürde insan da harcamıyor gibidir ama insan binaya değil de motora benzer.

Mâlik olma ve istitaa karşılaştırılmıştır. Mâlik olsalar bile onu rızk yapamazlar anlamı da verilebilir.

Biz size burada Kur’an’ın bir âyetinin nasıl mânâlandırılacağına bir misâl vermiş oluyoruz. Siz bu usûlü benimseyerek düşünmeye başlayacaksınız. Bir âyeti seçerek değişik tefsirlere bakacaksınız. Türkçede yeteri kadar tefsir vardır. Sonra siz de düşünmeye başlayacak ve Kur’an size hitap edecektir. Benden Kur’an’ı baştan sonuna kadar tefsir etmemi söyleyenler oldu. Oysa ben size kendi tefsirimi değil sizin kendi tefsirinizi tavsiye ediyorum Kur’an ile meşgul olun. Arapça bilmeseniz de Allah size mânâlarını ilham edecektir.   

 

MATEMATİK

Bir karenin alanı kenarın karesine eşittir. Eşit kenarlı dik üçgenin  ise yarısıdır.  

Sk = a*a          Su = a*a/2

Eğer  kenarın büyümesi kademeli ise  en büyük sayı ile 1 eşleştirilir, yarısı alınır. Böyle  n+1 terim elde edilir. Buna devam edilir. Bunların sayısı n kadardır. Sayı tekse orta terimin iki katı alınarak yarıya bölünür.

S = (n+1)/2 +  ((n-1)+2)/2  +( (n-2)+3)/3   +     (n-n+n+1)/2= n*(n+1)/2                 

                  n   

Ss = {   n*dn  = n*n/2  dir 

                  0

      n+1/2   

St = {   n*dn  = n*(n+1)/2  dir 

                    0+1/2       

Bunu      St = (n+1/2)^-(1/2)^2   = (( n+1/2) +1/2 ) (n+1/2)-1/2))

Şeklinde de yazabiliriz. Burada iki kural ortaya çıkıyor.

Parçacıklar buçuklu yük taşırlar.  .5, 1.5,2.5,3.5 .....

Parçacıklar çift hareket etmek zorundadırlar. Yoksa girdikleri yerde dengeyi bozarlar.

Şimdi bir sarkacı düşünelim.

Sarkacın başına sarılı parça kendi etrafında döner. Bir enerji parçacığını taşır.

Sarkaca  sağa sola sallanır bir enerji parçacığını yüklenir.

Sarkaç ileri geri giderek sabit ip etrafında eliptik hareket yapar.

Sarkacın asıldığı ip lastik ise sarkaç kolu uzayıp kısalabilir bunda da enerji depo eder.

Bu şekilde sallanmaya bırakılan sarkaçlar sürtünme sonunda yavaşlayıp durur. Atom ise boşlukTadır. Sürtünme yoktur. Bunun yerine dışarıya mıknatıslı elektrik gönderir, enerji salar veya dışarıdan mıknatıs elektrik dalga parçacığını alır ve hızını artırır.

Demek ki eğer alan sayısalsa   n  yerine  n = (n*(n+1))^.5   alınmalıdır.

Gerçekten dolanan elektronun taşıdığı enerjilerin sayılarında hep  n (n+1)  değerleri ile karşı karşıya kalırız. Yanİ kâinat parçacıklardan oluşur ve 0 enerji yoktur

Bunun uygulamasına geçelim:

En küçük negatif elektrik yüklü parçacığa “elektron” denir. Elektron kendi ekseni etrafında döner ve yarım hareket miktarlı bir hareket birimini taşır. Suyu oluşturan yanıcı temel parçacık ise müsbet değerlidir. Ve 1837 parçacıktan oluşur. (1+16)*6*6*3+1 = 1836  elektron onun etrafında döner. Bu dönüşte 1’er parça harekâtını artırır. Yani  1/2 , 1/2 +1 , 1/2 +2, 1/ 2  +3  yani 1 /2, 3/2, 5/2  ve 7/2 değerler alır. Aynı enerji değerini taşıyan elektronların kendi çevrelerinde dönerken hareket yönleri  aynı yönde veya aksi yönde olabilir. O takdirde  her yörüngede çift elektron olabilir demektir.

Şimdi

                        1 

                           1  3

                               1 3 5

                                  1 3 5  7

                                     1 3  5 (7)

                                        1 3  (5 7)

                                           1 (3 5 7)

Burâda 7 sistem hâkim kılınmıştır.  7+3=10 ve 5*2=10  onlu sistemin temel sayılarıdır. Basitlik ve ikili sistem esas alınırsa 10’lu sistem oluşturulur.  Onlu sistemin 7’li birleştirilmesi  100’e yakın bir çeşit üretir.  Demek ki

Buçuklu tabiattan dolayı dizi  1,3,5,7 tarikli dört fülk vardır.

Çiftlik esasından dolayı her tarikte çift elektron (vıkr) olabilir.

Tarikler dolmadan üst tarike geçilemez. Bir felek dolmadan kendisinden üst tarikli feleke geçilemez. Her üst tabaka (sema) bir fazla feleki içerir. En çok 7 sema vardır. 5’inci semada 7 tarikli felek, 6’ıncı semada 5 tarikli felek, 7’inci semada 3, 5, 7 tarikli felekler dayanıksızdır. Buna göre 88  dayanıklı, (88+14=102), az dayanıklı ve (102+10=112), dayanıksız atomları verirler.

Hesaplar yapılırken l yerine (l*(l+1))^.5  konursa ölçüler tam tutar.

E = n*h*f  yerine  E = (n+1/2)*h*f  alınmalıdır.

Şimdi bu buçuklu dağılımın yararlarını anlatalım:

0 enerjili bir parçacık yoktur. Mutlaka bir hareketi vardır.  u*v=c*v  denkleminde en küçük ve en büyük  u  bellidir. Sonsuz yoktur. Her şey miktar iledir. Yarım elektrik yükü de vardır. O sayede atomlardaki elektron ve pozitronlar birleşirler. Yarım yükler çekimi sağlarlar. Parçacık gidip geldikçe daima borçlu kalınır.

Atomlarda 7 semalı sistem buçuklu parçacık sayesinde oluşmuştur.

Buçukluluk oluşumun iradi olduğunu gösterir. Zorunluk yoktur.

 

HAFTALIK YORUM

Muğla Üniversitesi Rektörü Ethem Ruhi Fığlalı üniversitenin açılış konuşmasında Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer’in karşısında gerçekten kendi deyimiyle utanç verici bir konuşma yapmıştır. Ruhi Fığlalı İslâmiyet’teki Bölücü Tarikat ve Mezhepler Tarihi profesörüdür. Ne tefsir ne de fıkıh ilminden yeterli sahip değildir. Söylediği sözlerin ihtisası sebebiyle siyasi olması normaldir.

İDDİALARI:

1- Başörtüsü siyasi mesaj vermektedir. Dış merkezlerce hazırlanmış bölücülük aracıdır.

Sayın Fığlalı, siyaset bölücülük müdür? Siyasi partiler bölücü müdür? Öğrencilerin siyaset yapması yasak mıdır? Demek ki siz ileride siyasi partileri yasaklayacak ve tek parti dönemine geçecek bir özlem içinde faşizme hizmet ediyorsunuz. Evet, Türkiye’de hâlâ tek parti özleminde olan Halk Partili kalmamıştır; ama tek parti özleminde olan Erbakan gibi siyasiler ile Fığlalı gibi faşist profesörler vardır. Milleti tek tür kıyafetle donandırıp kışla hayatını yaşatmayı isteyen eskimiş kafalar şimdi Türkiye’de “Makbul Rektörler” oluyor.

2- Bir metre bez parçası ile sizleri bölüyorlar.

Bayrak da 1 metrelik bez parçasıdır. Ama Kıbrıs’ta o bir parça bez için bir Rum direkte kurşunladı. Bir metre bez parçası Türk Milletinin siyasi sembolü değil namus sembolüdür. İffet sembolüdür. Siz farkında değilsiniz! Bir metre bez parçasına saldırarak Türkün namus anlayışına saldırıyorsunuz. Bunun anlamı; size göre veya başkalarına göre öyle olmayabilir. Ama Türk halkı böyle biliyor. Bu anlayış hatalı olabilir. Ama halk öyle biliyor. Başını örten kız, “ben bakireyim” diyor. “Benimle bu şartlarla evlenebilirsiniz” diyor. Türkiye’de zorla baş açtırıldığı için baş açanların da kahir ekseriyeti bakiredir. Ama onlar bu bakireliğini bildirecek mesajdan mahrumdurlar. Madem ki baş örtüsü bir bez parçasından ibarettir; Be Akıllı Rektör! Sen o sözü bunda ısrar eden gerçekten dışarıdan tezgahlanmış başörtüsü yasağını koyanlara söylesene. Önemsiz yasak olmaz, serbest olur. Sayın Fığlalı! Bu kadar da hukuk bilmiyorsunuz! Ama hukuk dersini veriyorsunuz!..

3- Türkiye Cumhuriyeti mevzuatında başörtüsü yasaktır.

Sayın Fığlalı! Siz hukuku bilmiyorsunuz ama biraz dikkat etseniz hemen öğrenebilirsiniz. Önce bir yasak ancak kamuya zarar veren konularda konabilir. Kanun çıksa bile anayasaya aykırı olacağı için iptal edilir. Yasak kanunla çıkarılır. Oysa kadınların başörtüsünü yasaklayan bir kanun yoktur. Tam aksine “devlet görevlilerinin kıyafeti halkın kıyafetidir” demek suretiyle kıyafet serbestliğini getirmiştir.

Başörtüsünü yasaklayan Bakanlar Kurulu Kararları bile yoktur. Sadece Bülent Ulusu’nun genelgesi vardır. Oysa Başbakanın böyle bir genelge yayınlama yetkisi yoktur.

Anayasa Mahkemesi’nin bununla ilgili bir kararı yoktur. Olsa bile Anayasa Mahkemesi Kararları sadece kanunu iptal edebilir. Kanun kayamaz. Ceza maddesini hiç koyamaz.

4- Başörtüsü yasağı şeriata da uygundur.

İslâmiyet’te resmi okullar yoktur. Serbest medreseler vardır. Herkese açık olan medreselerde ne okunacağı ve ne giyileceği hususu tamamae hocalara bırakılmıştır. İslâmiyet’te başı açmak haramdır ama yasak değildir. İster örter sevap işler, ister açar -cezasını insanlar değil- Allah isterse verir. İslâm devletinde devletin kişilerin baş örtülerine müdahale etme hakkı yoktur. Devlet dış güvenliği sağlar. İç güvenliği iller sağlar. Hukuk düzenini bucaklar kurar, yasakları onlar kendilerine koyar. Merkezin yerel yönetimlerin iç işlerine müdahale yetkisi yoktur. Dini bakımdan ise herkes kendi içtihadına göre hareket eder. Bir başkası başkasına herhangi bir baskı yapamaz. Şeriat faşizm yönetimi değildir.

5- Sayın Fığlalı’ya göre baş örtüsü siyasi istismar aracıdır.

Bir siyasi parti kendine göre haksızlığa uğrayan kimseleri savunur. Bunu rey almak için de yapmış olabilir. Bu savunulan kişilerin haklarını iptal etmez. Siyasi partiler bunu yapmakla görevlerini yapmış olurlar. Yapmıyor, suç işliyorlarsa onlar cezalandırılır; bakire kızlar değil.

6- Sayın Fığlalı başörtenlerin ülkeyi bölenlere âlet olduklarını söylüyor.

Ülke farklı kıyafetlerle bölünmez. Ülke farklı düşüncelerin baskıya alınmasıyla bölünür. Hiçbir baskı rejimi ülkesini bölünmekten koruyamamıştır. Hiç sebep yokken başörtüsü sorununu sürdürmek kelimenin tam anlamıyla bölücülerin âleti olmak demektir. Türk Milleti Müslümandır, Müslüman kalacaktır ve dinin kendisine emrettiği iffet belgesini er geç başına serbestçe geçirecektir. Korkarım ki siz Türkiye’yi bu gidişle İran’ın şeriata aykırı baskıcı rejimine götüreceksiniz. Afganistan’daki Talibanlar sayenizde Türkiye’de at oynatmağa başlayabilirler. Bunu da yine Batı finanse eder. Şimdi siz onların gelmesi için faaliyettesiniz. Ama milletim bilinçlidir. Heyecanlanmadan sabırla yoluna devam ediyor. Seslere kulak vermeden yürüyor ve yürüyecek. Bölücüleri ve baskıcıları er veya geç ülke içinde fitne çıkarmadan bertaraf edecektir.

Ben bu tavsiye ve görüşlerimi benim tanıdığım kıymetli profesör Ethem Ruhi Fığlalı’ya vermiyorum. Rektör olma hevesiyle değişen ve orada kalabilmek için takiyye yapan Ethrm Ruhi Fığlalı görüntüsüne veriyorum.

 

Yazan ve Anlatan: SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yayına Hazırlayan: REŞAT NURİ EROL

 

 

 

HAFTANIN SÖZLERİ:

 

BİR DÜŞÜNÜR DİYOR Kİ:

“Büyük hedefler birlikte başarılabileceğine göre, kim neyiyle öne çıkabilir?

Bunu anlamak VAKİT, NAKİT ve GÖNÜLDEN BİR AKİT ister.”

BU HAFTANIN SON SÖZÜ:

“BU HAFTA ADİL DÜZEN İÇİN NE YAPTIN?”

 






Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 730
TEVBE SURESİ-14-16.AYET TEFSİRİ
21.09.2013 3328 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 729
TEVBE SURESİ-12-13.AYET TEFSİRİ
7.09.2013 2928 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 728
TEVBE SURESİ-9-11.AYET TEFSİRİ
31.08.2013 3108 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 727
TEVBE SURESİ-7-8.AYET TEFSİRİ
24.08.2013 2447 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 726
TEVBE SURESİ-5-6.AYET TEFSİRİ
17.08.2013 2505 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 725
TEVBE SURESİ-4.AYET TEFSİRİ
10.08.2013 1696 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 724
TEVBE SURESİ-3.AYET TEFSİRİ
3.08.2013 1929 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 723
TEVBE SURESİ-1-2.AYET TEFSİRİ
27.07.2013 2397 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 722
ADİL DÜZEN’DE TURİZMİN HÜKÜMLERİ NELERDİR?
20.07.2013 1319 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 721
Kıyamet Sûresi tefsiri -40.ayetler
13.07.2013 1996 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 720
Kıyamet Sûresi tefsiri -36-39.ayetler
6.07.2013 1693 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 719
Kıyamet Sûresi tefsiri -32-35.ayetler
29.06.2013 2805 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 718
Kıyamet Sûresi tefsiri -26-29-30.ayetler
22.06.2013 3294 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 717
Kıyamet Sûresi tefsiri -21-25.ayetler
15.06.2013 1979 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 716
Kıyamet Sûresi tefsiri -16-19.ayetler
8.06.2013 2274 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 715
Kıyamet Sûresi tefsiri -11-15.ayetler
1.06.2013 2485 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 714
Kıyamet Sûresi tefsiri -5-10.ayetler
25.05.2013 2809 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 713
Kıyamet Sûresi tefsiri -3-4.ayetler
18.05.2013 1763 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 712
Kıyamet Sûresi tefsiri -1-2.ayetler
11.05.2013 2293 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 711
Enfal Sûresi tefsiri-75.ayetler
4.05.2013 1335 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 710
Enfal Sûresi tefsiri-74.ayetler
27.04.2013 1772 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 709
Enfal Sûresi tefsiri-73.ayetler
20.04.2013 1512 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 708
Enfal Sûresi tefsiri-72.ayetler
13.04.2013 1159 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 707
Enfal Sûresi tefsiri-70-71.ayetler
6.04.2013 2460 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 706
Enfal Sûresi tefsiri-67-69.ayetler
30.03.2013 1453 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 705
Enfal Sûresi tefsiri-65-66.ayetler
23.03.2013 1490 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 704
Enfal Sûresi tefsiri-63-64.ayetler
16.03.2013 1764 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 703
Enfal Sûresi tefsiri-61-62.ayetler
9.03.2013 1585 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 702
Enfal Sûresi tefsiri-60.ayetler
2.03.2013 1760 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 701
Enfal Sûresi tefsiri-57-59.ayetler
23.02.2013 2034 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 700
Enfal Sûresi tefsiri-55-56.ayetler
16.02.2013 1504 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 699
Enfal Sûresi tefsiri-52-53.ayetler
9.02.2013 1693 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 698
Enfal Sûresi tefsiri-49-51.ayetler
2.02.2013 1790 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 697
Enfal Sûresi tefsiri-47-48.ayetler
26.01.2013 1424 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 696
Enfal Sûresi tefsiri-45-46.ayetler
19.01.2013 2151 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 695
Enfal Sûresi tefsiri-43-44.ayetler
12.01.2013 1649 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 694
Enfal Sûresi tefsiri-42.ayetler
5.01.2013 1621 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 693
Enfal Sûresi tefsiri-41.ayetler
29.12.2012 1715 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 692
Enfal Sûresi tefsiri-39-40.ayetler
22.12.2012 1266 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 691
Enfal Sûresi tefsiri-36-38.ayetler
15.12.2012 2015 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 690
Enfal Sûresi tefsiri-34-35.ayetler
8.12.2012 2602 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 689
Enfal Sûresi tefsiri-32-33.ayetler
1.12.2012 1666 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 688
Enfal Sûresi tefsiri-29-31.ayetler
24.11.2012 1464 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 687
Enfal Sûresi tefsiri-27-28.ayetler
17.11.2012 1496 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 686
Enfal Sûresi tefsiri-24-26.ayetler
10.11.2012 1192 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 685
Enfal Sûresi tefsiri-20-23.ayetler
3.11.2012 1264 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 684
Enfal Sûresi tefsiri-19.ayetler
20.10.2012 1582 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 683
Enfal Sûresi tefsiri-17-18.ayetler
13.10.2012 1822 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 682
Enfal Sûresi tefsiri-15-16.ayetler
6.10.2012 1551 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 681
Enfal Sûresi tefsiri-12-14.ayetler
29.09.2012 1680 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 680
Enfal Sûresi tefsiri-11.ayetler
22.09.2012 3000 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 679
Enfal Sûresi tefsiri-7-8.ayetler
15.09.2012 1545 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 678
Enfal Sûresi tefsiri-9-10.ayetler
8.09.2012 2141 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 677
Enfal Sûresi tefsiri-5-6.ayetler
1.09.2012 1575 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 676
Enfal Sûresi tefsiri-2-4.ayetler
25.08.2012 1976 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 675
Enfal Sûresi tefsiri-1.ayetler
11.08.2012 3256 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 674
TESBİH
4.08.2012 1896 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 673
İNŞİKAK SÛRESİ TEFSİRİ -20-25.AYETLER
28.07.2012 2697 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 672
İNŞİKAK SÛRESİ TEFSİRİ -16-19.AYETLER
21.07.2012 2728 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 671
İNŞİKAK SÛRESİ TEFSİRİ -10-15.AYETLER
14.07.2012 3144 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 670
İNŞİKAK SÛRESİ TEFSİRİ -6-9.AYETLER
7.07.2012 2163 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 669
İNŞİKAK SÛRESİ TEFSİRİ -3-5.AYETLER
30.06.2012 2288 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 668
İNŞİKAK SÛRESİ TEFSİRİ -1-2.AYETLER
23.06.2012 2028 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 667
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -119-120.AYETLER
16.06.2012 1649 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 666
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -117-118.AYETLER
9.06.2012 5619 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 665
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -116.AYETLER
2.06.2012 2634 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 664
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ 114-115.AYETLER
26.05.2012 3949 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 663
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -111-113.AYETLER
19.05.2012 2599 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 662
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -110.AYETLER
12.05.2012 2568 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 661
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -109.AYETLER
5.05.2012 1551 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 660
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -107-108.AYETLER
28.04.2012 1817 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 659
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -106.AYETLER
21.04.2012 2080 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 658
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -105.AYETLER
14.04.2012 1963 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 657
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -104.AYETLER
7.04.2012 5126 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 656
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -103.AYETLER
31.03.2012 3885 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 655
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -101-102.AYETLER
24.03.2012 2103 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 654
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -98-100.AYETLER
17.03.2012 1811 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 653
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -96-97.AYETLER
10.03.2012 1702 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 652
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -94-95.AYETLER
3.03.2012 2162 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 651
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -92-93.AYETLER
25.02.2012 1763 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 650
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -90-91.AYETLER
19.02.2012 5164 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 649
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -89.AYETLER
11.02.2012 1602 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 648
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -87-88.AYETLER
4.02.2012 2475 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 647
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -83-86.AYETLER
28.01.2012 1351 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 646
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -82.AYETLER
21.01.2012 1602 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 645
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -80-81.AYETLER
14.01.2012 1733 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 644
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -78-79.AYETLER
7.01.2012 2900 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 643
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -77.AYETLER
31.12.2011 1794 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 642
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -75-76.AYETLER
24.12.2011 2271 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 641
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -73-74.AYETLER
17.12.2011 2026 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 640
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -72.AYETLER
10.12.2011 1625 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 639
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -70-71.AYETLER
3.12.2011 1460 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 638
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -69.AYETLER
26.11.2011 2223 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 637
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -68.AYETLER
19.11.2011 2035 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 636
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -67.AYETLER
12.11.2011 1508 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 635
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -65-66.AYETLER
29.10.2011 2072 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 634
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -64.AYETLER
22.10.2011 2332 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 633
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -61-63.AYETLER
15.10.2011 1559 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 632
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -59-60.AYETLER
8.10.2011 2033 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 631
MÂİDE SÛRESİ TEFSİRİ -57-58.AYETLER
1.10.2011 1831 Okunma


© 2025 - Akevler