İnnalillahi ve innaileyhi raciun; Rabia Hocahanım-27
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Kur’an ehli ve hizmetkarı anne babamızın ardından Kur’an ehli ve hizmetkarı (Diyanet İşleri Başkanlığı Kız Kur’an Kursu Hocası) Rabia Hocahanım da rahmeti rahmana kavuştu…
Rabia Erol Hocahanım kardeşimin vefatı vesilesiyle bu yazıları yazıyor, böylece hem dünya hem de ahiret hayatımız ile ilgili gerçekleri anlamaya çalışıyoruz…
Konunun önemine binaen kaldığımız yerden devam ediyoruz…
Bakara Suresi’nin 240’ıncı ayetinde “Ve elLeZıYNa YuTaVaFfaVNa MiNKuM / ve sizlerden biri teveffi ederse” yani ‘sizden biri vefat eder de eş bırakırsa’ denmiyor, ‘sizlerden vefat edenler eşler bırakırlarsa’ deniyor. Böylece ‘ölen insanların da topluluk oluşturacağı’ ortaya çıkmaktadır. Ölenler kurallı çoğulla ifade edilmiştir, ‘minküm’ diyerek onların yaşayanlardan oldukları ifade edilmiş olmaktadır.
Bu ifade bize ölenlerin çocuklarına ve eşlerine bakacak bir vakfın kurulmasını bildiriyor. Bu vakfın gelirleri ile kocaları ölmüş kadınlar korunacaklardır. Bugün ülkemizde kadınlar ölen kocalarının maaşlarını almaktadırlar. Bu durum aidatlı sigorta ile olmaktadır. İnsanlar için evlenme asıldır. Bu dünya hayatı ile ahiret karıştırıldığı için kadınların dul kaldıktan sonra evlenmesi iyi karşılanmamaktadır. Kur’an bunu Hazreti Peygamber’in hanımları için teşri etmektedir. Kıyas yoluyla bucak başkanlarının hanımları için de aynı hükmü istidlâl edebiliriz. Bunun sebebi eşlerin sonra fitne çıkarmasıdır. Başkasıyla evlenme sonucunda erkeğin veraset yoluyla yönetimde fitne çıkarmaması içindir.
Bu husustaki hükmü bugün için değil de ‘Adil Düzen bucakları’ kurulduğu zaman çıkan olaylarla tespit edebiliriz; başkanların eşleri evlendikleri zaman ne olur, neler olabilir?
Diğer insanlar için şunu söyleyebiliriz. Kadınlara kızları bakacaktır. Erkeklere ise eşleri bakacaktır. Doğurma devresinde kocasız kadın bırakmamak için evlenmeler olacaktır. Yaşlılar ile ise bakımsız erkek kalmaması için evlenmeler olacaktır.
Burada atıf vardır; nereye? “Ve YeZeRUvNe EaZVAvCan / ve zevceler bırakırlarsa, eşler bırakırlarsa.” Ölenlerin her biri kendi eşini bırakırsa veya eşler bırakırsa.
Kur’an düzeninde gelişigüzel bırakılmış hiçbir şey yoktur. Her şey çözüme kavuşturulmuş ve vakıflara bağlanmıştır. Çocuğun büyütülmesi, yaşlıların bakılması, boşanmış kadınlar ve dulların durumu. Bütün bunların sıkıntılı duruma düşmemesi için “vakıflar” oluşturulmuştur. ‘Yetimler ve yaşlılar vakfı’ dışında ‘dullar ve boşanmışlar vakfı’ da kurulmuştur. Bu iki vakıf ayrı ayrı vakıflardır. Boşanmışların vakfı dulların vakfından ayrıdır. Bunu, bundan sonraki ayetin buna “Vav” harfi ile atfetmiş olmasından anlıyoruz.
Söz konusu bu vakıflar nasıl çalışırlar? Vakıflarda şunlar vardır:
a) Vakfın tesisleri vardır. Müstahaklar o tesislerden yararlanırlar. Bunlara “hayriye” denir. Vakıfnamede yazılı olduğu şekliyle onlar ayarlanmış olurlar. Dulların kalacağı yerler, boşanmışların kalacağı yerler bunlardandır. Sorun, kadını çalışmak zorunda bırakmamaktır. Nasıl evli kadınların nafakaları kocalarına ait ise; dul ve boşanmış kadınların nafakaları da bu müessese tarafından karşılanır.
b) Vakfın giderlerini karşılamak için gelirlerinin olması lazımdır. Bu gelirleri getiren kuruluşlara “galliye” denir. Yani vakıfların hayriyesi var, galliyesi var. Bunlar kiraya verilir ve elde edilen gelirlerle giderler karşılanır. Kamu bütçelerinden de bunlara pay ayrılır. Bu vakıflar vergiye tâbi değildirler yani zekât vermezler.
c) Vakıflarda hizmet veren insanlar olacaktır. Bunlar orada yaşayan insanlar olabilir. Kaldıkları yerin temizliğini ve aşçılığını kendileri yapmış olurlar. Bunların yani bu hizmetlerin nasıl yapılacağı vakıf senedinde zikredilir.
d) Nihayet vakfın asıl gayesi oradan yararlanan kimselerdir. Bizim bahsettiğimiz vakıflarda yaşlılar ve yetimler yanında dullar ve boşanmışlar da yer alırlar. Buradaki yani bu ayetteki “ellezîne” kurallı çoğul olarak işte bütün bunları ifade etmektedir.
(Devamı var)