Lokman (5) ‘Ve mâ tedrî nefsun bi-eyyi ardin temût’
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Haftalık “Kur’an ve İlim Seminerleri” yani son haftalardaki Lokman Suresi tefsir çalışmalarımızdan derlediklerimi sunmaya devam ediyorum; surenin 34’üncü ayetinin sonundaki şu kısmı üzerindeki değerlendirmelerimizle devam edelim… “Ve mâ tedrî nefsun bi-eyyi ardin temût / Ve hiçbir nefis hangi yerde öleceğini dirayet edemez.”
Ayetin bu bölümünde geçen “arz/arazi” kelimesi “yer” demektir, ERD kökünden gelmiştir. Dördüncü bâbdan ERaDa mastarı bir mekânın bereketli, verimli olması, hayrının çok olması ve yerleşme ve ikamet için uygun olması manasındadır. Bu mastar manasından yerleşme için uygun olan manasında ERD “yer” anlamında olduğu gibi aynı zamanda “yeryüzü” manasına da gelir. Yerleşme için uygun olan her yer arzdır. Ay’a yerleşirseniz, orası arz olur. Mars’a yerleşirseniz, orası arz olur. Uzay istasyonuna yerleşirseniz, orası arz olur. Arzı yerküre olarak sınırlandırmak yanlıştır. Yerküre içindeki herhangi bir alan da arzdır. Türkçeye geçen “arsa” ve “arazi” kelimeleri, İngilizcedeki “earth” kelimesi de buradan gelmektedir.
*
“Ve mâ tedrî nefsun bi-eyyi ardin temût / Ve hiçbir nefis hangi yerde öleceğini dirayet edemez.” Öleceği yere dair önceden bir bilgisi yoksa bilemez. Ayetin önceki cümlesinde “ne kazanacağına dair önceden bir bilgisi yoksa bilemez” dedikten sonra bu cümlede “öleceği yeri önceden bir bilgisi yoksa bilemez” denmektedir. Bunları niçin söylemektedir? Henüz daha yarın ne kazanacağını bilemeyenler, öleceği yeri bilmeyenler başarının ne zaman geleceğini mi bilecekler? Gaysın ne zaman ineceğini mi bilecekler? Rahimlerde olanın büyüyüp de gün gelip Allah’ın yolunda çalışacaklarını mı bilecekler?
*
“İnna(A)llâhe ‘alîmun ḣabîrun / Kesinlikle Allah bilicidir, haberdardır.
Allah bilici ve haberdardır.
Bizim bilemeyeceğimiz her şeyi bilendir. Bu O’nun vasfıdır.
Her şeyden haberdardır, bu da O’nun vasfıdır.
Allah’ın vasıfları Kur’an’da bu şekilde ikili ikili gelir. Burada da o şekildedir.
Kur’an’daki benzer diğer ayetlere bakalım…
“Kesinlikle Allah bilicidir haberdardır.” (Nisa 35)
“Kesinlikle Allah bilicidir, haberdardır.” (Hucurat 13)
“‘Bana bilici haberdar haber verdi’ dedi.” (Tahrim 3)
Kuran’daki dört geçişinde de önce “alîm” sonra “habîr” gelmektedir.
İkisi bir arada yaptıklarımızı bilen ve haberi olan demektir.
Allah, bizim Allah yolunda mı çalıştığımızı yoksa Allah’la aldatan aldatıcıların yolunda mı çalıştığımız bilir ve haberi vardır.
Bizim durumumuzu bilir ve haberi vardır.
Bizi boş bırakmaz, gaysı indirmesi gerektiği zaman indirir.
Hatta o kadar ki mevcut nesilde kimse bize katılmazsa rahimlerde olanlardan seçer ve onları yardımcı olarak gönderir.
Bilici ve haberdar olan Allah’ın yolunda olmanın yolu Kur’an’dan geçer.
Kur’an’la sadece “tilavet” seviyesinde ilgilenip Allah’ın izin vermediği sadece çok müntesip, sadece çok para, sadece çok oy yöntemleriyle başarıyı elde edeceğini sanarak Allah ile aldatıcıların aldattığı kimselerden olmamak için Kur’an’ı “KIRAAT” etmeliyiz, yani Kur’an’ı anlamalıyız ve hayatımıza Kur’an’la yol çizmeliyiz, dünya düzenimizi ona göre kurmalıyız; ülkemiz için “Adil Düzen” ve “Adil Ekonomik Düzen”, insanlık yani bütün dünya için de “Adil Dünya Düzeni” ve “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”.
Böyle olduğu müddetçe hiçbir endişemiz ve korkumuz olmasın.
İşte o zaman “inne (A)llâhe meanâ / Allah bizimledir.”
Ve’s-SELAM mea’d-DUA…