Yeni anayasa, yeni sistem, yeni medeniyet… - 4
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Türkiye 1982 Anayasası ile yönetiliyor, bu anayasa kabul edildiğinden beri…
Bu anayasa yürürlüğe girdiğinden beri zaman zaman gündeme gelmek bir yana, birkaç defa birkaç maddesinde değişiklikler yapılarak yamalı bohça haline gelmiş durumda…
Son bir yıl zarfında da yine ve yeniden birkaç defa tekrar tekrar gündeme geldi…
Biz de geçen eğitim öğretim yılı başında her hafta Salı günleri otuz kadar ‘Anayasa Semineri’ yaptık ve bu seminer kayıtları İslam Medeniyeti Vakfı sitemizde yayınlandı…
Geçen ay başında başladığımız ‘yeni dönem haftalık seminerlerimizde’ de dört seminer yaptık ve önemine binaen bu dönem de ana konumuz ‘Anayasa Seminerleri’ oldu; Doç. Dr. Süleyman Akdemir Hocamız ile geçen dönem kaldığımız yerden devam ediyoruz…
Yine önemine binaen ben de “Anayasa, İnsanlık Anayasası, Adil Dünya Düzeni” başlıklı yazılarımı 14.10.2024 tarihinden itibaren yazmaya başlamıştım ki;
Araya daha başka malum ‘güncel meseleler’ girdi ve o konuları yazmak durumunda kaldım ama 02.11.2024 tarihinden itibaren “Yeni anayasa, yeni sistem, yeni medeniyet…” başlıklı yazılarımı yazmaya başladım ve bugün kaldığımız yerden devam ediyoruz…
Not: Her Salı günü haftalık ‘Anayasa Seminerleri’ çalışmamız devam ediyor…
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARININ VAZGEÇİLMEZLERİ
Halis Özdemir arkadaşımız, yine o günlerde ‘yeni anayasa’ gündeme geldiğinden dolayı, 12 Mayıs 2024 tarihinde işte bu başlık altında bir yazı yazmıştı…
Hem konunun hem de yazılanların önemine binaen bugün onu değerlendirelim…
“Yeni anayasa çalışmalarında; bu çağrım Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın TBMM başkanımıza, siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına ve aziz milletimizin her ferdinedir.
Anayasamız detay düzenlemelerden arındırılmalı, açık ve net, kısa öz olmalıdır.
Bizim anayasamız da kanuni düzenlemelerle hatta yönetmeliklerle bile çözülecek meseleler anayasa maddesi haline getirilmiştir. Bundan kurtulmak gerekir.
Başkanlık sistemi mi yarı başkanlık sistemi mi?
Ülkemiz başkanlık rejimine geçtiği günden itibaren yaşanılan zorluk ve uygulamalardaki aksaklıklar dikkate alınarak, parlamentonun da daha etkin kılınması için YARI BAŞKANLIK rejimine geçmeyi düşünmeli, tartışmalı ve sonuca ulaşmalıyız.
Milletvekili sayısı Türkiye için fazladır: Parlamenter rejim sırasında bakanların da meclis içinden görevlendirildiği halde vekil sayısı beş yüz elli iken, şimdi bakanların parlamento dışından olmalarına rağmen vekil sayısı altı yüzdür. Milletvekili sayısı elli adet düşürülmesi gerekirken elli adet yükseltilmiştir. Milletvekillerinin maaş ve sosyal statülerinin Türkiye bütçesine büyük yük getirmekte olduğu aşikardır. Milletvekillerinin emekli ve milletvekili maaşlarını aynı anda almaları da ayrı bir garabettir ve milletin sırtına yüktür. Bu durum düzeltilmeli, milletvekilleri aynı zamanda emekli maaşı alamamalılar.
Siyasi Partiler Yasası: Siyasi partiler yasası demokrasinin önünde büyük engel teşkil etmektedir. Siyasi partiler yasası parti genel başkanları ve merkez karar vericilere olağanüstü yetkiler tanımış olduğundan milletvekili ya da belediye başkanı olabilmek parti genel başkanın iki dudağı arasına sıkışmış, genel başkanın seçtiğini millet seçmek zorunda bırakıldığı için de halka seçilmek için gösterilen adayları kendilerini halkın takdirine ihtiyaç duymaz hale getirmiştir. Bir partinin genel başkanını kendisi istemediği takdirde değiştirmek nerede ise mümkün değildir. Buna bir kıstas getirmek zorunluluğu getirmekle siyasi rekabete ve yarışa fırsat verilmiş olacaktır.
Seçim Barajı: Seçim barajı yüzde onun altında alan partilerin oylarını adeta “çöp” etmekte, halkın iradesi ve tercihi parlamentoya yansımamaktadır. Bunu sağlamak için; örneğin, yüzde bir alan bir parti, bir temsilci yüzde üç alan bir parti üç temsilci ile parlamentoda temsil ettirmek gibi bir çözüm getirilebilir.”
(Devamı var)