Lokman (4) ‘Ve mâ tedrî nefsun mâżâ teksibu ġaden’
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Haftalık “Kur’an ve İlim Seminerleri” yani son haftalardaki Lokman Suresi tefsir çalışmalarımızdan derlediklerimi sunmaya devam ediyor ve surenin 34’üncü ayetinin şu kısmı üzerindeki değerlendirmelerimizle devam edelim… “Ve mâ tedrî nefsun mâżâ teksibu ġaden / Ve hiçbir nefis yarın ne kazanacağını dirayet edemez.”
“O geçmiş bir ümmettir. Onun içindir kazandığı ve sizin içindir sizin kazandığınız ve onların amel ettiklerinden size sorulmayacaktır.” (Bakara 134, 141) Geçmiş ümmetin ve bizim kazandığımızın amellerimizle olduğu, kesb edilenin amellerle kesb edildiği anlaşılmakta.
“Allah yeminlerinizdeki lağvden sizi sorumlu tutmaz ve ancak kalplerinizin kazandığından sizi sorumlu tutar.” (Bakara 225) Kalplerin kazandığı ifadesi kesbin soyut cüzdanını anlatmaktadır. Kötü veya iyi işleri yapanlar soyut cüzdanlarına iyi veya kötü şeyleri koyarlar ve bundan sorumludurlar.
“Allah nefsi yalnızca taşıyabildiğinden mükellef kılar. Kesb ettiği lehinedir ve iktisab ettiği aleyhinedir.” (Bakara 286) Kesb edilen iyi olursa iyi, kötü olursa kötü karşılığa sebep olur. İktisab edilen için de bu geçerlidir ama iktisab da çabalama, gayret yüksek düzeyde olduğu için iktisab eden iyi de kötü de iktisab ediyorsa bundan üst düzeyde sorumlu olacaktır.
“O gün her nefse kazandığıyla karşılık verilir.” (Mümin 17) Bu ayette de her nefsin kesb ettiğine karşılık alacağı söylenmektedir. Bir şeyi irade ederek kendinize ait kıldığınızda bunun karşılığını göreceksiniz demektir.
“Cennetlerin içindeki sağ yanın ashabı dışında her nefis kazandığıyla rehinedir.” (Müddessir 38-40) Kesb edilenlere rehine olanlar cennette olmayanlardır. Cennettekiler kesb ettiklerinin rehinesi değildir. Birisi kötüleri kesb edenler, diğerleri hayrları kesb edenlerdir.
“Onlardan “rabbimiz bize dünyada iyilik ve ahirette iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru” diyenler vardır. Onlar, onlar için kazandıklarından bir nasip vardır ve Allah hesabı seri olandır.” (Bakara 201-202)
“Vay, onu az bir değere satmak için kitabı elleriyle yazıp sonra “bu Allah’ın indindendir” diyenlere. Vay, onlara elleriyle yazdıklarından dolayı ve vay onlara kazandıklarından dolayı.” (Bakara 79)
“Adamlar için iktisab ettiklerinden bir nasip vardır ve kadınlar için iktisab ettiklerinden bir nasip vardır.” (Nisa 32)
Bu ayetlerdeki “kesb”den kastedilen maddi kazançtır.
“Onları kazandıklarıyla sorumlu tutsaydı onlar için azabı acilleştirirdi.” (Kehf 58)
“Allah insanları kazandıklarıyla sorumlu tutsaydı onun sırtında hiçbir dabbe bırakmazdı ve ancak onları isimlendirilmiş bir ecele erteler.” (Fatır 45)
“Kazanıyor olduğunuzla azabı tadın.” (Araf 39)
“Onlar, kazandıklarından dolayı yuvaları ateştir.” (Yunus 8)
“O gün, ağızlarını mühürleriz ve elleri bizimle konuşur ve ayakları kazanıyor olduklarına şahitlik eder.” (Yasin 65)
“Mümin erkeklere ve mümin kadınlara iktisab ettiklerinin gayrısıyla eziyet edenler bir suç ve açık bir kötülük yüklenmişlerdir.” (Ahzab 58) Bu kesb soyut kesbdir.
Ayette geçen “gaden” kelimesi yarın demektir. “Guduvv” mastarı gündüzün ilk saatlerinde, işe başlama saatlerinde bir iş yapmak, bir yerden ayrılıp başka yere gitmek manasındadır. Mastar manasına gündüzün ilk saatlerinde yapılan iş manasında “gada’” ıstılahi olarak günün ilk saatlerinde yenilen yemek olarak kahvaltı ve/ya öğle yemeği anlamındadır. Bu mastar manasından gündüzün ilk saatlerinin zarfı olarak “gaden” ise “yarın” anlamındadır.
“Ve mâ tedrî nefsun mâżâ teksibu ġaden” demek “Hiçbir nefis yarın ne kazanacağını dirayet edemez” demektir. Önceden bir bilgisi yoksa bilemez demektir. Soyut veya somut kesbi önceden bilgisi yoksa kimse bilemez.
(“Kur’an ve İlim” 1267’inci haftalık seminer notlarından; devamı var…)