Cahid Baltacı - İnna lillahi ve inna ileyhi raciun - 3
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
16 Ekim 2024 Çarşamba günü vefat eden Prof. Dr. Cahid Baltacı Hocamızı anmaya ve bunu onun özellikle ilmî çalışmalarını anlatarak yapmaya devam ediyoruz…
İslam’da Eğitim Öğretim
Bilindiği gibi İslam’ın ilk emri “oku”dur. Bundan başka birçok ayeti kerime ve hadisi şeriflerde vardır. Tarih boyunca İslam eğitim ve öğretim müesseseleri çeşitlilik arz ettiği, medreselerin ortaya çıkmasından sonra da hem medreselerin hem de medrese dışı eğitim ve öğretim müesseselerinin çeşitlenmeye devam ettiği görülmektedir. Bu sebeple İslam tarihinde yapılan eğitim ve öğretim “yaygın” ve “örgün” olarak iki grupta toplayabiliriz.
I. Yaygın Eğitim Müesseseleri, II. Örgün Eğitim Müesseseleri
Yaygın Eğitim Müesseseleri on üç başlıktan oluşmaktadır. 1. Cami ve Medreselerde Eğitim ve Öğretim, 2. Beytü’l Hikme ve Benzerinde Eğitim Öğretim, 3. Ribat, Tekke, Lonca ve Kervansarayda Eğitim Öğretim, 4. Kütüphanelerde Eğitim ve Öğretim, 5. Kitapçı Dükkanlarında Eğitim ve Öğretim, 6. Ev, Konak ve Saraylarda Eğitim ve Öğretim, 7. Edebi Muhitlerde Eğitim ve Öğretim, 8. Badiye ve Yaylalarda Eğitim ve Öğretim, 9. Kahvehanelerde ve Kıraathanelerde Eğitim ve Öğretim, 10. Dâru’l Hikmeti’l İslamiye’de Eğitim ve Öğretim, 11. Dâru’l Mesnevi’de Eğitim ve Öğretim, 12. Muvakkithane ve Rasathaneler’de Eğitim ve Öğretim, 13. Encümen-i Daniş ve Diğerlerinde Eğitim Öğretim.
Örgün Eğitim Müesseseleri ise iki temel başlıktan oluşur: I. Askeri Eğitim ve Öğretim Müesseseleri, II. Sivil Eğitim ve Öğretim Müesseseleri. Askeri Eğitim sistemi Osmanlı Öncesi ve Osmanlı Sonrası şeklinde ikiye ayrılmıştır.
Sivil Eğitim Öğretim Müessesesi de beş başlık altında işlenmiştir. 1. Osmanlı Öncesi Dönem, 2. Tarih İçinde Osmanlı Medrese Teşkilatı, 3. Osmanlı Klasik Döneminde Eğitim ve Öğretim Müesseseleri, 4. Medrese Istılahatı Dönemi Osmanlı Medreseleri, 5. Yüksek Seviyedeki Osmanlı Medreseleri.
Medresenin Tavsifi, Bina ve Müctemilatı: Arapçada “derase” kökünden gelen “medrese” kelimesi “talebenin kendisinde ilim öğrendiği yer” manasında olup, ıstılahi olarak sıbyan mektebinin üstünde eğitim-öğretim yapılan orta ve yüksek tahsil müesseselerine delâlet etmektedir. Önceki devirlerde bu seviyede eğitim-öğretim müesseseleri olduğu halde ilk olarak Nişabur havalisinde kurulan eğitim ve öğretim müesseselerine bu ad verildiği anlaşılmaktadır. Medreseler, umumiyetle bir dershane ve etrafında yeteri kadar talebe hücrelerinden meydana gelmektedir. Tesis edenin anlayış ve mali gücüne göre bunların dışında imaret, kütüphane, hamam vs. ilave edilirdi. Müessisi ister bir devlet büyüğü ister bir başka şahıs olsun her medresenin bir ‘vakfiyesi’ bulunmakta ve bu vakfiyede medresenin nasıl işleyeceği ve vazifelilerin yevmiyeleri gösterilmektedir. Önceleri camiler, aynı zamanda medrese ilimlerinin tedris edildiği yer olarak kullanılır iken müstakil medreselerin ortaya çıkmalarıyla müstakil binalar ve medrese mimarisi doğmuştur. Umumiyetle cami etrafında kurulan medrese binaları, iklim şartlarına ve devre hâkim olan mimari tarzına göre taştan, tuğladan, kerpiçten ya da ahşaptan yapılmışlardır. Bazen de daha önceden başka gayeler için yapılmış binalar, medrese olarak kullanılmışlardır. Osmanlı medresesinde talebelerin sıbyan mektebini bitirerek veya o seviyede hususi bir öğretim görerek medreselere girdikleri anlaşılmaktadır. Zira en aşağıdaki seviyedeki Haşiye-i Tecrid medreselerinin derslerini anlayabilmek için hiç olmazsa okuyup yazmanın ve bir miktar ilmihal derslerinin öğrenilmiş olması gerekmektedir. Böylece Haşiye’i Tecrid medreselerinde bir müderrisin dersine başlayan talebe oradaki dersleri okuduktan sonra hocasından icazetiyle ancak otuzlu medresedeki hocanın dersine devam edebilir, onlar icazetle oradan kırklı medreseye, oradan icazetle ellili medreseye ve oradan da icazetle Sahn-ı Seman medresesine yahut Süleymaniye medresesine girer ve bitirerek mulazemeyi almak için sıraya dahil olur. Bu iki medresenin dışında kalan ve aynı seviyede bulunan medreselerde de aynı usule uyulduğu görülmektedir. (Devamı var; ‘İslam Medeniyeti Tarihi’ kitabı…)