Lokman (3) ‘Ve mâ tedrî nefsun mâżâ teksibu ġaden’
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Haftalık “Kur’an ve İlim” seminerlerimizi devam ettiriyoruz…
Lokman Suresi tefsir ve değerlendirmemizi 28 haftada tamamladık…
Lokman Suresi çalışmalarımızdan derlediklerimi sunmaya devam ediyorum…
Ayetin okunuşunu ve anlamını tekrar hatırlayalım… “İnna(A)llâhe ‘indehu ‘ilmu-ssâ’ati veyunezzilu-lġayśe veya’lemu mâ fî-l-erhâm(i) ve mâ tedrî nefsun mâżâ teksibu ġaden ve mâ tedrî nefsun bi-eyyi ardin temût(u) inna(A)llâhe ‘alîmun ḣabîr(un)” / “Kesinlikle Allah, yalnızca O’nun indindedir saatin ilmi ve gaysı indirir ve rahimlerde olanı bilir ve hiçbir nefis yarın ne kazanacağını dirayet edemez ve hiçbir nefis hangi yerde öleceğini dirayet edemez. Kesinlikle Allah bilicidir, haberdardır.” (Lokman Suresi 34. ayet)
Ayetin şu kısmı üzerindeki değerlendirmelerimizle devam edelim… “Ve mâ tedrî nefsun mâżâ teksibu ġaden / Ve hiçbir nefis yarın ne kazanacağını dirayet edemez.”
“Teksibu” kazanır demektir. KSB kökünden ikinci bâbdan üçüncü şahıs tekil dişil merfu muzari malum fiildir. Fâili müsterir “hiye”dir, “nefsün”e racidir.
“Kesb etmek” maddi veya manevi bir şeyi kendi varlığına katmak demektir.
Kur’an’a göre kesb edilenler şunlardır; tayyib, seyyi’/kötülük, hayır, hata, ism/günah.
“Tersine, kim seyyieyi (kötüyü) kazanırsa ve onu kasıtlı yaptığı yanlışı kuşatırsa onlar ateş ashabıdır, onlar onda kalıcıdırlar.” (Bakara 81) Burada maddi kesb değil manevi bir kesb vardır. Kazanılan seyyiedir. Seyyieler yalnızca amellerin sıfatıdır. Varlıklara sıfat olmaz. Bu nedenle bu ayetteki kimse bir seyyie amel sonucunda soyut cüzdanına kötülük eklemiştir. Kazanılan mal veya para değildir.
“Kötüleri kazananlar, bir kötünün cezası onun misliyledir.” (Yunus 27)
“Kazandıklarının kötüleri onlar için açığa çıktı.” (Zümer 48)
“Kazandıklarının kötüleri onlara isabet etti.” (Zümer 51) Bu ayetlerde de seyyie amel yaparak soyut cüzdanlarına kötülük depolayanlardan bahsedilmektedir.
“Kim bir kötülük kazanırsa onu yalnızca kendisi üzerine kazanır.” (Nisa 111) Bu ayette soyut cüzdanına kötülük ekleme durumu vardır.
“Algıyı getirenler sizden bir usbedir. Onu sizin için şer sanmayın. Aksine o sizin için hayırdır. Onlardan her kişi için kötülükten iktisab ettiği vardır.” (Nur 11) İfk olayı anlatılmakta. Kötülükten iktisab etme durumu vardır. İktisab çaba ve gayret içinde kazanmadır.
“Kim kasıtlı bir yanlış veya kötülük kazanır ve onu bir suçsuzun üstüne atarsa bir büyük suç ve açık bir kötülük yüklenmiş olur.” (Nisa 112)
Ayette geçen “hatietün” kelimesi hata değildir, kasıtlı yapılan yanlıştır. Bu ayette “kötülük” veya “hatietün” kazanıp da bunu başkasının üstüne atan kimseden bahsedilmektedir. Burada da kazanılan soyut cüzdana eklenenlerdir.
“Rabbinin ayetlerinin bazısının geldiği gün önceden iman etmemiş veya imanının içinde hayr kazanmamış nefse imanı fayda etmez.” (En’am 158) Bu ayette imanın içinde hayr kesb etme vardır. Doğrudan hayrı kesb etme ifadesi yerine imanının içinde hayr kazanma ifadesi gelmiştir. Hayr fiilin sıfatıdır ve kazanılan soyut bir kavramdır.
“Ey iman edenler kazandığınızın tayyibelerinden ve sizin için yerden çıkardığımızdan harcayın.” (Bakara 267) Burada harcama yapıldığı için maddi bir kesb söz konusudur. Kesb edilenlerin tayyibeleri helal olan yiyeceklerdir.
“Onu malı ve kazandığı korumadı.” (Tebbet 2) Bu ayette mal ile kazanılanın farklı olduğu anlaşılmaktadır. Burada kazanılan soyut cüzdandaki kötü fiillerdir.
“Erkek hırsız ve kadın hırsız, ikisinin kazandığına karşılık olarak, Allah’tan bir caydırma olarak ikisinin ellerini kesin.” (Maide 38) Bu ayette hırsızların kazandığı çaldıkları mal değildir. Kötü amelleridir. Kötü amelleri nedeniyle kazandıklarına karşılık elleri kesilmektedir.
(“Kur’an ve İlim” 1267’inci haftalık seminer notlarından; devamı var…)