İnnalillahi ve innaileyhi raciun; Rabia Hocahanım-24
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Kur’an ehli ve hizmetkarı anne babamızın ardından Kur’an ehli ve hizmetkarı (Diyanet İşleri Başkanlığı Kız Kur’an Kursu Hocası) Rabia Hocahanım da rahmeti rahmana kavuştu…
Rabia Erol Hocahanım kardeşimin vefatı vesilesiyle bu yazıları yazıyor, böylece hem dünya hem de ahiret hayatımız ile ilgili gerçekleri anlamaya çalışıyoruz…
İnsan borçlu olarak doğar. Anne rahmine düştükten sonra önce anne-babası, doğduktan sonra da tüm çevresi onun büyümesi için çalışır. Kişi yaratılmakla borçlu durumdadır. 15 yaşına gelemezse borcu silinir ama 15 yaşına geldikten sonra borcunu ödemekle yükümlü hâle gelir. Gücü yettiğinde onun terazisinde artık borç yazılmaya başlar; yani harcadığı miktarla borçlandırılmaz, gücü yettiği nispette borçlandırılır. Demek ki insan sadece günah işlemekle borçlanmaz, zaten doğuştan beri harcadığı imkânlar nisbetinde borçludur. Ama gücü yetmediği için harcadıkları borç hanesine yazılmaz, sadece gücü yetenin borç hanesine yazılır. Dolayısıyla terazi hep aleyhedir. İnsan ancak amel-i salih yani iyi işler ve ameller işlemekle terazisini kendi tarafına tarttırır yani sevap tarafı galip gelir.
Bu sevaplar için Kur’an birtakım kurallar getirmiştir.
Namaz: Namaz yani günde beş vakit toplanma vaktin değerlendirilmesidir. Öğrenme, diğer insanlarla buluşma, ondan sonra da ona göre amel-i salih işlemektir.
Zekât: Malların değerlendirilmesidir. Çalışıp kazanmadır, kamunun payını vererek ekonomik hareketleri sağlamaktır. Zekât topluluğun ana ekonomi merkezlerinden biridir.
Oruç: Bedeni kötü isteklerden ve alışkanlıklardan korumak demektir. Oruç sayesinde insanlar sağlıklı yaşamayı hem öğrenirler hem de birlikte uygulama yaparlar.
Hac: Birlikte seyahat ederek tüm insanlık camiası arasında birliği sağlamaktır. Hac insanlığın yıllık kongresi mesabesindedir; böylece sorunlar görüşülüp çözüme kavuşturulur.
Cihad: İyi olmak yetmez, diğer insanların da iyi olmaları için çalışmaktır. Bunun için önce öğrenmek, sonra uygulamak, sonra öğretmek, ondan sonra da dâvet etmek gerekir. Bununla beraber, eğer hâlâ kötülüklerde ısrar ediyorlarsa onlardan ayrılıp uzaklaşmak, peşinizi bırakmıyorlarsa o zaman onlarla savaşmaktır. İşte cihat budur.
Bu arada bütün bunlar ömür boyunca yapılırken evlenip çocuk yetiştirmek bizim borç ödememiz için temel ilkedir. Evlenmemiş veya evlenememiş gençlere de tavsiyede bulunmak isteriz. Mutlaka evleniniz; en kötü evlilik bile en iyi bekârlıktan iyidir. Bunu yapmak aynı zamanda farzdır. İnsan borçlu doğar ve büyür, borcunu evlenip çocuk büyüterek öder.
Günümüzde insanlar niçin yaşadıklarının manasını kaybetmişlerdir. Sanki sadece para kazanmak için yaratılmışlar gibi inanmakta ve hayatlarını buna göre yaşamaktadırlar. Allah’a değil paraya güvenmektedirler. Ama ne kadar paraları olursa olsun güvende olacaklarını bilmedikleri için durmadan kendilerine paralar edinmeyi hedef edinmişlerdir. Oysa para kaşıntıya benzer; kaşınırsınız, kaşınırsınız, sonra daha çok kaşınmak istersiniz. Para elbette belli bir amaçla kazanılmalıdır. Önce parayı niçin kazanmalıyız diye düşünmeli, planımızı ona göre yapmalı, ondan sonra da yeterince para kazanmak için çalışmalıyız.
Bazıları da makam peşine düşmüşlerdir. Yükselmek istemektedirler ama niçin yükselmek istediklerini bilmemektedirler. İnsan önce niçin yaratıldığını bilmelidir.
İnsan borçlu doğar, 15 yaşına kadar borçlanarak ergin olur. O halde ilk iş olarak borcunu ödemesi gerekir. Bu borcu ödemek için evlenip kendisini yetiştirenler gibi o da çocuklar yetiştirmelidir. Birinci iş budur. Evlenme farzdır. Bu iki bakımdan yapılmalıdır.
Birincisi, kendisi borçludur, borcunu evlenerek ödeyecektir.
İkincisi, kendisi evlenmeyince bir başkası da yani bir kız veya bir erkek de evlenemez. Böylece karşısındaki birinin farzını eda etmesine de mâni olmaktadır.
O halde zamanımızın dindar ve ahlaklı erkekleri ve kadınları mutlaka evlenip aile kurmalıdırlar, yoksa ahirete büyük bir veballe giderler.
(Devamı var)