Cahid Baltacı - İnna lillahi ve inna ileyhi raciun - 1
Eylül ayının başından beri, beni çok fazla etkileyen bir vefat, Kur’an ehli ve hizmetkarı, Diyanet Kur’an Kursu Hocası Rabia Hocahanım kardeşimin 31 Ağustos günü vefatı vesilesiyle “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” başlıklı 33 adet yazı yazdım… Kur’an ehli ve hizmetkarı Miran Nuri Babamız birkaç yıl önce, Emine Annemiz de bir yıl kadar önce vefat etti… Bu yazıları artık sonlandırmayı düşünüyorken, pek de beklemediğimiz iki vefat haberi geldi…
Önce Recai Kutan Ağabeyimiz vefat etti; bu köşede iki köşe yazısı yazdım…
Şimdi de Prof. Dr. Cahid Baltacı Hocamız 16 Ekim günü vefat etti… 17 Ekim Perşembe günü öğlen namazına müteakiben, yıllarca öğretim üyesi ve idareci olarak (dekan yardımcısı) görev yaptığı Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ndeki Tatbikat Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Taşdelen Ekşioğlu Kabristanı’na defnedildi...
Bu vefatlar vesilesiyle bu yazıları yazıyor, böylece ‘hem dünya hem de ahiret hayatımız’ ile ilgili gerçekleri anlamaya çalışıyoruz… Kırk günden beri bu vefat yazılarını yazarken derin düşüncelere daldıkça bu çalışmayı bir ‘risaleye’ dönüştürmeyi düşünür oldum… Kur’an’daki “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” ayetlerindeki ‘racİûn’ kelimesinden dolayı, daha önce bu risaleye “Dünya ve Ahiret Hayatı Risalesi” ismini vermeyi düşünmüştüm; onun yerine şimdi “Raciûn Risalesi” adını vermeyi düşünüyorum…
Prof. Dr. Raşit Küçük ve Prof. Dr. İsmail Yiğit arkadaşlarım 1989 yılında vesile oldular, Cahit Baltacı Hocam ile tanıştım ve o zamandan itibaren İslam Medeniyeti Vakfı’nda başlangıç yıllarında talebesi Dr. Erşahin Ahmet Ayhün ile birlikte çalıştık…
Erşahin Ahmet Ayhün Hoca, Kadir Kazım Ay isimli öğrencisine, Cahit Hocamız ile ilgili tez çalışması yaptırmıştı; bu bölümde aktaracaklarım işte bu tez çalışmasından olacak…
HAYATI: 1943 yılında Hatay Erzin de doğdu. 1963’te Adana İmam Hatip Okulu’nda, 1966’da Adana Erkek Lisesi’nden, 1969’da İslam Enstitüsü’nden mezun oldu. Aynı yıl İstanbul Müftülüğü emrinde başladığı memuriyet görevini çeşitli kademelerde sürdürdü. 1975 yılında İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden “XV-XVI. Asırda Osmanlı Medreseleri” adlı doktora tezini bitirdi. 1976 yılında İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü’ne öğretmen tayin edildi. Bir süre İstanbul Müftülüğü Şer’i Siciller Arşivi’nde uzman olarak çalıştı. 1981 yılında, Fatih Müftülüğü’ne vekâlet etmekte iken, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’ne öğretim üyesi olarak naklen tayin edildi. 1988 yılında doçent, 1994 yılında da profesör oldu.
Cahid Baltacı hocamızla yaptığımız röportajda kendi hayatı hakkında şunları söylemiştir: “Ben Hatay’ın Ersin kazasındanım. Bir sene burada Kur’an kursunda okudum. Daha sonra Adana İmam Hatip Lisesi’ne gittim, yedi sene de orada okudum. Burayı bitirdikten sonra İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’ne geldim. Onu bitirdikten sonra İstanbul Diyanet’te görev aldım. İstanbul’a tayin olduğumda Dolmabahçe Camii’nde hatiplik yapmıştım. Daha sonrada Eğitim Enstitüsü’ne başvurdum ve orada da yedi yıl hocalık yaptım. O zamanlar sınıflar çok karışıktı, Lenin’in görüşlerini benimsemiş insanlarla dolu idi. Komünistler sınıfları işgal etmiş durumda idi, oralara girmek de zordu. Orada elli tana gayretli genç vardı, din hizmetinde bulunuyorlardı, oradaki komünist gruplar hep bu gençlerle tartışıyorlardı. Yine bu elli genç kantinde oturuyorken bu inanmayan iki bin genç bunların üzerine tabureleri sandalyeleri fırlattılar, bu elli genç kendilerini korudular ve daha sonra bu elli genç iki bin kişinin üzerine yürüedüler ve inanamayan gençler kaçtılar, böylelikle orası kurtarılmış bir yer olmuştu. Daha sonra Türk Edebiyatı Fakültesi Tarih Bölümü’nde doktora çalışmasına başladık ve bitirdik. Beş sene orada çalıştıktan sonra 1982-83 yıllarında Yüksek İslam Enstitüsü’ne hoca olarak gittim, orada ‘Tarih, Eğitim Tarihi, Paleografi’ dersleri verdik. Talebelerimizin hepsine Osmanlı Arşivi’ni okumasını öğrettik. Daha sonra doçentliği aldık ve 2010 yılında emekli olduk. Kırk iki sene hocalık hayatımız oldu, öğrencilere faydalı olmaya çalıştık.” (Devamı var)
Bu vesileyle Bakara Suresi 156’ıncı ayeti tekrar hatırlayalım…
“Elleżîne iżâ esâbet-hum musîbetun; onlara bir musibet isabet ettiğinde... Kâlû innâ li(A)llâhi; ‘Biz Allah’a aitiz’ derler. Ve innâ ileyhi râci’ûn; ve biz O’na rücu edeceğiz.”