Kürtler ve Türkler “Adil Düzen”i beklerken…
Kürtlerin hükümete öfkesinin yedi nedeni: BİR: Hükümetin IŞİD'e dolaylı ya da doğrudan destek olduğunu düşünüyorlar. İKİ: Hükümetin Türkiye Kürtleri ile Suriye Kürtleri arasındaki akrabalığı, yoldaşlığı ve yakınlığı görmezden geldiğine inanıyorlar. ÜÇ: Hükümetin Suriye'de bir Kürt yönetiminin kurulmasını engellemeye çalıştığı kanaatindeler. DÖRT: Hükümetin "Türkiye Kürtleri ile barış / Suriye Kürtleri ile savaş" stratejisi izleyebileceğini öngörüyorlar ve bunun kabul edilemez olduğunu savunuyorlar. BEŞ: IŞİD benzeri örgütlerin sınırlardan içeri girmesine göz yumduğunu düşündükleri hükümetin, Kürtlerin sınırlardan içeri girmesine engel olduğunu söylüyorlar. ALTI: Hükümetin, ABD öncülüğündeki koalisyonun Kobani'deki IŞİD mevzilerini vurmasına engel olduğunu tahmin ediyorlar. YEDİ: Hükümetin ABD'nin IŞİD'e karşı Kürtlerle işbirliği yapmasına engel olmak için çaba sarf ettiğini düşünüyorlar. (NOT: Başlıktaki “Kürtler” ifadesi, “Kürt Siyasi Hareketi” olarak okunmalıdır.) [http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/73/Ahmet-Hakan/67412/Kurtlerin-hukumete-ofkesinin-yedi-nedeni]
Ahmet Hakan’a göre “Kürt Siyasi(!) Hareketi” imiş ve öfkesinin yedi sebebi varmış…
Oysa “Kürt Siyasi Hareketi”nin asıl sıkıntısı çok açıktır. Kürt Siyasi Hareketi gücünü “siyasetten” almadığını, “dağdaki silahlılardan” yani isyandan aldığını gayet iyi bildiği için bir kıvranma içindedir. Bu öyle bir kıvranmadır ki çelişkileri barındırır gibi görünmektedir.
Hem IŞİD’den rahatsızdırlar hem de tezkereyi istememektedirler.
Madem IŞİD Suriye Kürtlerini öldürüyor; o zaman siz de tezkereyi onaylayın da Suriye Kürtlerini korusun, değil mi?
Ya da; madem Suriye’deki Kürtlerin durumundan rahatsızsınız, o zaman niçin PKK’nız oraya gidip destek olmuyor?!.
Hayır, burada çelişki yok aslında. O kadar korkuyorlar ki “tezkere” ile Türk ordusu gidip de oraya yerleşecek diye, ödleri patlıyor. Eğer Türk ordusu Kıbrıs’ta yaptığı gibi oraya girerse, eğer Türk ordusu oraya yerleşirse; hayallerindeki “Kuzey Suriye, Kuzey Irak ve Güneydoğu Türkiye’den oluşacak bağımsız Kürt devleti” işi suya düşecek diye nasıl da çırpınış içindedirler. Nasıl da her yerde emniyet güçlerini taşlıyor, nasıl da her yerde araç ve işyerlerini yakıyor, nasıl da bazı yerleri yağmalıyorlar ve maalesef “onlarca ölü” de var…
Çünkü o durumda terörden beslenen ve aslında siyasi olmayan bu siyasi hareket, bütün dayanağını kaybedecek, samimi ve masum Kürtleri sömüremeyecekler diye ödleri patlıyor. O zaman nasıl temelini ırkçılığa dayandıracakları bu Kürt devletinin “Beyaz Kürtleri” olacaklar? Nasıl da milliyetçilik gazı ile kandıracakları samimi Kürtlerin sırtından lüks içinde yaşayacaklar? Nasıl da onları köle yapıp kendileri efendiler olacaklar? NASIL?!.
Ne dersiniz, paniklemekte haklı değiller mi?
Sadece Kürt Siyasi(!) Hareketi değil, Hükümet yani AK Parti siyaseti de sıkıntıda…
Bundan önceki yazımız şu cümleyle başlıyordu: ‘TÜRKİYE bu savaşın ne sorumlusu ne de parçasıdır deniyor... Bir şey daha deniyor: Bugün IRAK ve SURİYE’de yaşanan trajedilerin mimarları arasında önce İNGİLTERE, sonra da ABD yani topyekün BATI dünyası bulunmakta...’ Yani geçmişteki ve son 12 yıldaki iktidarın hiç kabahati yok!..
Siz, iyisi mi, bu yazıyı buraya kadar okuduysanız, dönüp bir de dünkü yazımızı -daha önce okumuş olsanız bile- bir daha okuyun ve “sorunun asıl sebebini” bir kere daha deri derin düşünün… Bu derin düşüncelerden sonra da, her okuyucu gücü nisbetinde esbaba tevessül edip yapabileceklerini yapmalıdır… Aksi halde, “asıl yapılması gereken” yapılmazsa, yani “zalim düzen”in biricik alternatifi olan “ADİL DÜZEN” bir an önce kurulmazsa; bugüne kadar neler olduğu apaçık ortadayken, bundan sonra olacaklar da yine apaçık bellidir…
Hep hatırlatıyoruz, bu vesileyle bir kere daha hatırlatalım: Sadece Suriye’de, sadece Irak’ta, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada “SOSYAL TUFAN” seviyesinde var olan “dinî- ilmî-iktisadî-siyasî sorunlar” ÇÖZÜM BEKLİYORKEN, gereği yapılmaz yani “ADİL DÜZEN” kurulmazsa; ülke içinde ve ülke dışında ayyuka çıkan bu karışıklık ve çatışmalar devam edecektir… Çünkü “… ‘HAK’tan sonra ancak ‘DALALET’ vardır …” (Kur’an, 10/32)