Bugünkü yazımı yazmadan, önce gelen mesajlara bakayım dedim. Kenan Ünlü'den gelen mesaj, gece saat üçte gönderilmiş olması ve içeriği ile dikkat çekiciydi:
"Son günlerde artan terör olayları ile ilgili yorumlarınızı bekliyoruz. Millî Gazete'de köşe yazarlığı yapan onca yazardan sadece bir kişi bu konu üzerine yazı yazmış. Hakkari'de 11 askeri şehit verdiğimiz günün ertesinde herkesin odaklanması gereken tek bir konu var. O da terör. Diğer konular bir sonraki güne kalsın."
Önce gazetem adına cevap: Millî Gazete dün ve bugün birinci sayfasının tamamını terör olaylarına ayırmış. Bugünkü bazı gazete yazarlarımız da terör konusunu ele almış. Önceki gün ise gazetemiz biraz erken basıldığı için yazarların 11 askerin şehit edilmesi ile ilgili yazı yazması mümkün değildi. Bu vesileyle okuyucularımızın bilgisine arz olunur...
Bugün "terör" üzerinde duralım, "para ve ekonomi" ile de irtibatlandıralım.
Terör de dahil olmak üzere, bugün ele alacağım meselenin iyi anlaşılması için bundan önceki yazımdaki önemli hatırlatmaya bir daha bakalım. Zulmün, "zalim dünya düzeni"nin ve "terör"ün gücü nerden geliyor? Birincisi: İsrail oğullarının dolarları ABD ordusunu güçlü kılıyor... İkincisi: ABD ordusu da doları dünyanın tek parası hâline getiriyor...
Dünyayı ve ülkemizi terörizme boğan, insanlığı zulüm içinde inleten bu güce son vermenin iki yolu var: Dünyadaki "zalim düzen ve terörizmi" sona erdirmek üzere bunların ana sermayesi olan doları ortadan kaldırmak için ABD ordusunu ortadan kaldırmak veya ikinci yol olarak ABD ordusunu ortadan kaldırmak için doları ortadan kaldırmak...
Bir şeyi ortadan kaldırmak için de önce onun alternatifini getirmek gerekiyor.
Hak gelmeden bâtıl zâil olmuyor, olamıyor... Hak önce gelmeli; sonrası kolay...
ABD silahlı gücü, dünya silahlı güçlerine karşı her bakımdan hakim durumda. Bu gücün dünyadaki hava ve deniz üstünlüğü "para/dolar"a dayanır. Bu para/dolar da geçmişte olduğu gibi günümüzde de ABD'de var. Demek ki ABD "para/dolar" sayesinde dünya hava ve deniz hakimiyetinin sahibidir; dolayısıyla dünyadaki tüm ekonomiye de hakimdir.
Mesela, İran hep olduğu üzere bugünlerde de dünya siyasetinin gündeminde ya; şöyle düşünelim ve sorumuzu soralım bakalım: İran, ABD'nin izni olmadan petrolünü satabilir mi veya satmak üzere uluslar arası sularda nakledebilir mi?
ABD istese bir uçakla petrol gemisini batırır, İran bir şey yapamaz.
Kritik bir soru daha: İran dolardan bağımsız bir para çıkarabilir mi? Bazen dolara alternatif para çıkarılması gündeme geldiği için bu soruyu sordum. İran böyle bir para çıkarsa petrol ona dert olmaya başlar. Bir de bakarsınız ki, İran devleti veya rejimi hemen yıkılıverir! İran bugün kafa tutuyorsa veya kafa tutuyormuş gibi görüntü veriyorsa; küresel sömürü sermayesi buna izin verdiği içiz kafa tutuyor; hattâ böyle olmasını istediği veya böyle olması işine geldiği için izin veriyor ve bu durumu kullanıyor. Böylece diğer etkin devletleri bu sayede denetim ve kontrol altına alıyor. Bütün dünyanın gözleri önünde oyun oynanıyor.
Oynanan uluslar arası oyun nedir?
Çatışan taraflar ve tarafları sömüren küresel sermaye!
Karamsar ve kötümser bir tablo çizdiğim zannedilmesin. Dikkatli okuyucularım hiç de karamsar olmadığımı çok iyi bilirler. Ben her şeyden önce ne yapıyorum: Tesbit ve teşhis. Tedavi, çare ve çözümler ise "iyi bir teşhis"ten sonra gelir. Terör de dahil olmak üzere bütün sorunların çözümü elbette vardır ve bundan sonraki yazımın konusu da bu olacaktır. O yazım da şöyle bir cümle ile başlayacaktır: Sermayenin sömürüsüne son vermek mümkündür, bunun için "halk ekonomisi"nin oluşturulması gerekir. "Halk ekonomisi"ni devlet oluşturmayacak, halk oluşturacaktır...