Evinizde, çevrenizde, ülkenizde salgın bir hastalık var, bulaşıcı bir hastalık var...
Farz edin ki siz de doktorsunuz, kendinize aşı yaptınız, hastalık size bulaşmadı...
Evinizdeki aile fertlerine, çevrenizdeki komşulara ve dostlara, ülkenizdeki vatandaşlara, sesinizi duyurabildiğiniz herkese diyorsunuz ki: 'Ben doktorum, bakın aşı oldum, hastalanmadım, ayaktayım, size de çareler arayacak durumdayım. Bu hastalığın ilacı budur. Gelin söz dinleyin, iğneyi yapayım, birinize yapayım, onun kurtulduğunu görün. Sonra hepiniz aynı aşıyı olun ve kurtulun.'
Ne yapıyorlar?
İttifakla itiraz ediyorlar, karşı çıkıyorlar, iğne olmuyorlar!..
***
Komşu bir kadın (veya birisi!) geliyor ve diyor ki: 'Sakın ha, iğne olmayın. İğne olursanız hepiniz ölürsünüz. Sakın iğne olmayın...' Ayrıca 'Çağdaşlık! Modernlik! İlkellik!' vs. vs. kelimelerini ilave etmeyi de ihmal etmiyor.
Oysa kadının amacı başka. Onun amacı bunların ölmesini gerçekleştirmek, ondan sonra onların mallarına ve mülklerine kendilerinin hakim olmasını sağlamak...
Siz çırpınıyorsunuz ama bu gayretiniz bir şey ifade etmiyor. Sonunda kızıyorsunuz ve 'ne yaparsanız yapın' diyorsunuz. Ama sonra dönüp düşünüyorsunuz: Öyle ama ailem, çevrem, komşularım, arkadaşlarım, dostlarım, vatandaşlarım olmadığı zaman ben tek başıma kalırım, bu kadının aşireti ve şer güçler bir gün beni de yok eder.
Yine dönüp yalvarıyorsunuz, yakarıyorsunuz...
Ama nafile; muhataplar kör, sağır ve dilsizler!!!
İşte, günümüzdeki durum budur, ülkemizdeki durum budur.
İktidardakiler (AKP) görmüyor ve görüşmüyorlar; kör, sağır ve dilsizleri oynuyor, görmüyor ve dinlemiyorlar!.. Muhalefetteki Milliyetçi Hareket (MHP) ve Cumhuriyet Halk (CHP) partililer ve diğerleri (BDP) de kulak vermiyorlar!..
Bakan, gören, duyan, dinleyen, kulak veren yok, yok yok!!!
Polis ilgilenmiyor, asker ilgilemiyor, milletvekilleri uzak duruyor!
Dönüyor ve diyorsunuz ki: 'Ne yapalım, kader böyle imiş!'
Ama sonra yeniden aklınıza geliyor: 'Yahu bu gemi battığı zaman ben de batacağım.' Allah'a inanıyorsunuz; 'sen neden elinden geleni yapmadın' diye sorulacağını biliyorsunuz. Bundan dolayı yapılması gerekenleri yapmaya devam ediyorsunuz...
Bugün iki büyük sorunumuz vardır, iki büyük problemimiz vardır.
Gemimizde delikler var, gemimiz su almaya başlamış, gemimiz batıyor...
Gemideki delikleri kapatmak çok basit. Yazılanları görseler, söylenenleri dinleseler, delikleri hemen görecek ve kapatacaklar. Basiretli bir şekilde birlikte hareket edilirse bu yapılabilir, başarılabilir. Oysa, onlar geminin su alan deliklerini tıkayacaklarına, kulaklarını tıkıyorlar! Bir gün Firavun ve ordusu gibi sulara gömüldüklerinde gerçekleri görecekler ve işte o anda Hz. Musa'nın dediklerini hatırlayacaklar ama o zaman da çoktan iş işten geçmiş olacak.
Gemide çok büyük ve çok tehlikeli iki delik var.
Gemideki birinci büyük delik: TERÖR...
Gemideki ikinci delik ise: İŞSİZLİK...
Bu sorunlara çare ve çözüm bulmamız gerekiyor. Vatan gemisindeki bu iki deliği acilen kapatmamız gerekiyor. Geminin batmaması için hemen harekete geçmemiz gerekiyor.
Vesselâm...