İstanbul'a yaz yağmuru yağdı böyle oldu dedik... Yaz yağmuru bile sele dönüştü ve Kurbağalı Dere'de can aldı! Kış yağmuru ise İstanbul'un diğer yakası İkitelli'deki Ayamama Deresi'nde daha çok can almış, otuzdan fazla vatandaşımız boğulmuştu! Neden ölüyorlar, neden boğuluyorlar? Ölüyorlar, çünkü yağmur yağınca İstanbul'un dereleri taşıyor! Neden taşıyor? Rant sağlamak adına dere kenarlarına inşaat izni verildiği veya kaçaklara göz yumulduğu için oluyor bütün bunlar. İstanbul'un diğer bütün sorunları gibi "imar sorunu, planlama sorunu" çözülmediği için; bugüne kadar "İstanbul Sorunlarını Çözme Kurulu" oluşturulup da İstanbul'un sorunları çözülmeye başlanmadığı için oluyor bütün bunlar.
Tesbit ve teşhisler böyle... Tedavi ve çözümlere kaldığımız yerden devam edelim...
Acilen "İstanbul Sorunlarını Çözme Kurulu" kurulması gerektiğini hatırlatmıştık. Bundan sonra "İstanbul Sorunlarını Çözme Kurulu" teşkilatından sorunların tesbitini ister. Halk sorunları kendi örgütlerinden yani kooperatiflerden öğrenir. Kendince çözümleri oluşturur ve bu çözümlerini kendi partilerine bildirir. Kendi partileri de sorunları birleştirip tasnif ettikten sonra "İstanbul Sorunlarını Çözme Kurulu"na bildirirler. Kurul bir "İstanbul Sorunları Listesini" hazırlar. Bunların tesbiti yarışma yoluyla da yapılabilir.
Sonra örgütten sorunların çözümü için öneriler ister. Örgüt bu öneri taleplerini halka duyurur. Çözümü olanlar partilerine çözümlerini iletirler. Bunlar birleştirilir. Kurula gider. Kural bunları birleştirip "Çözümler Paketi" hâline getirir. Önce ayrışma yapılır ve avam paket hâline getirilir. Sonra paketler ihale yoluyla projelendirilir.
Bu plan ve proje paketi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne gelir ve belki de ittifakla onaylanır. Sonra proje paketinin uygulanması için eğitim seferberliğine gidilir. Öğretmenler, din adamları ve kanaat önderleri projeyi halka götürürler. İmtihan yapılarak 'bu kişi bu işte çalışır' diye sertifika verilir. Sonra partilere oylarına göre kadrolar verilir. İmtihanı kazanıp da partilerin gönderdikleri kişilerden bir kadro oluşturulur. Belediyenin sorumluluğunda icraata başlanır. İstanbul'un her semti ayrı bir şekilde planlanır. Duruma göre kara, yağmura, sele, zelzeleye, trafiğe, savaşa yani savunmaya karşı düşünülerek 'birkaç asırlık sorunlara cevap verecek bir planlama' yapılır. Plan zamanla geliştirilir ve peyderpey uygulanır...
Yağmur ve seller ile ilgili bir örnek verelim. Sellerin vardığı yerlerdeki binalara ve dere yataklarına, genel planlamanın dışında kesinlikle ruhsat verilmez. Tehlike ihtimali olan yerlerdeki binalar direkler üzerine yapılır. Direkler üzerinde oturtulan yapıların yolları da direkler üzerine alınır. Kat yükseklikleri düşürülmez. Hattâ zemin ve çatıya da tam kat verilir. Böylece gelen seller için devamlı yollar açılır.
Ayrıca zelzeleye karşı da mukavim binalar planlanır. Planın kabası ile ilgili proje belediye tarafından hazırlanır ve karşılıksız olarak müteahhitlere verilir. Bu projelerin sismik kontrolleri ile betonda ve demirde değişiklik yapılıp yapılmadığının kontrolleri belediyece finanse edilen ekip tarafından yapılır. Bu ekip aynı zamanda o binadan sorumlu olur.
Yapılarını satmak isteyenlerden o yapıları kooperatifler satın alırlar. Müteahhitlere kat karşılığı verirler. Kooperatifler binalarını satın aldıkları kimselere buralardan katlar vererek değişim ve dönüşüm sağlanır, zamanla semtler yenilenir.
İstanbul bu sayede sellere ve depremlere karşı mukavim hâle gelir.
İlmin çözümleri böyledir...
Hakkın çare ve çözümleri bunlardır...
Çözümlere kulak verenler başarılı olur ve kurtulur...
Çare ve çözümlere kulak verip gereğini yapmayanlar ise helâk olup giderler.
Sağır, kör, dilsiz olanlara ve hidayetleri kararanlara bizim yapacağımız bir şey yoktur.