Bundan önceki yazım şu cümlelerle bitiyordu: Terör de dahil olmak üzere bütün sorunların çözümü elbette vardır ve bundan sonraki yazımın konusu da bu olacaktır... Sermayenin sömürüsüne son vermek mümkündür, bunun için "halk ekonomisi"nin oluşturulması gerekir. "Halk ekonomisi"ni devlet oluşturmayacak, halk oluşturacaktır...
Öyleyse bugün ağırlıklı olarak "halk ekonomisi" üzerinde duracağız demektir.
Sonda söylenecek hüküm cümlemizi başta hatırlatalım: Halkımız her şeyi bir yana bırakıp "Adil Düzen" ve "Adil Ekonomik Düzen" uygulaması için çok yönlü yani ilmî, iktisadî, siyasî ve sosyal yönden uygulamalara geçerse, sermaye sömürüsü sona erer. Bu sayede başta Filistin olmak üzere, Gazze ve benzeri yerlerdeki zulümler sona erer.
Halkımız bunu nasıl başaracaktır?
Faizli ekonomide hakim olan sermayedir. Parası olan düdüğü çalar, hakim olur ve sömürür. Bu durum bundan önce doğru idi, çünkü henüz "kâğıt para ve senet" icad edilmemişti. Günümüzde ise artık para sadece halkın ona itibar etmesinden ibarettir. Biz halk olarak para çıkaramayız, devlet değiliz. Sermaye de devletimize -ve diğer devletlere- karşılığı olan para çıkarmasına izin vermez. Böyle bir girişimde bulunan hükümeti bir bahane bulup iktidardan indirir. Türkiye'de ana muhalefet lideri ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı bir anda nasıl da sıfırladılar, işlerine gelmeyince devre dışı bırakıverdiler... Burada, bizim tahmin ettiğimiz olabilecek bazı detayları yazmıyorum ama şu kadarını kayıtlara geçiyorum; yarın Recep Tayyip Erdoğan'ı da sıfırlarlarsa şaşırmayın... Bu durumda iş başa yani halkımıza kalmıştır. Yapılacak iş halkın kendi kendisini sermayenin sömürüsünden kurtarmasıdır. Halkımızın böyle bir hamle yapması gerekmektedir.
Halkımız hamleyi nasıl yapacak, kendisini nasıl kurtaracaktır?
Halkımız "işletme senetleri" çıkaracaktır. İşletme içinde bütün işlemler bu senetle yapılacak, girdiler ve çıktılar bu senetle olacaktır. Kasada bu senetle para değişecektir. Para çoğalırsa senet pahalılaştırılacak, para azalırsa senet ucuzlatılacaktır.
Bunun anlamı şudur.
İşletmede karşılıksız senet olmayacaktır. Senedin "para karşılığı değeri" değişecek ama senedin "mal karşılığı değeri" değişmeyecektir. Böylece ülke ekonomimizde sömürü sermayesine dayalı "finans ekonomisi"nden "reel ekonomi"ye geçilecektir. Karşılıksız çıkarılan paraların değeri (ve sistemi) değişerek karşılığı belirlenecektir.
Kendi ekonomi çevremizde, kendi işletmelerimizde "karşılıksız senet" olmayacağı için "karşılıksız para" da olmayacaktır. Reel ekonomi işte budur.
Tekel sömürü sermayesi işte buna bir şey yapamaz. Her şeyden önce baskı yapamaz. Çünkü halk arasında yaygın olan küçük işletmelerdir, onlara ulaşamaz.
Sömürü sermayesi yapsa yapsa ne yapar?
Bunların aleyhinde kanunlar çıkartıp devlete baskı yaptırmak ister. Ne var ki Türkiye devleti bugünkü hâliyle hukuk devleti değildir. Çıkarılan kanunlar tam olarak uygulanamayacağı için etkisi olmaz veya olsa bile etkisi az olur.
Ayrıca ve daha önemlisi; hakkınızı ve kendinizi iyi savunduğunuzda bürokratlar, hakimler, askerler ve diğerleri hep sizin tarafınızda olurlar. Nihayet onlar da halktan kimselerdir ve artık onlar da ülke ve dünya gerçeklerini biliyorlar. Ne var ki, halkta hareket ve direniş görmeyince onların da bir şey yapmaya güçleri yetmemektedir. Birer vatandaş olarak, sömürüye karşı güçlü direniş yapılması onların da istediği şeydir.
Sonuç olarak hep söylüyor ve hatırlatıyoruz: Halkımız harekete geçmeli ve gerekeni yapmalı, "halk ekonomisi"ni kurmalı ve gerçekleştirmelidir.