İki haftadan beri 'iktisat stratejisi' ile ilgili bir veya birkaç yazı yazmayı planlıyorken, kendi çevremde ve ülke genelinde sürekli değişen, gelişen, ilgi çeken hızlı ve canlı gündem sebebiyle mümkün olmadı; mümkün olmuyor... Bugün de 'iktisat stratejisi' üzerine yazacak değilim; bu konuyu önceki haftalarda olduğu gibi gelecek hafta veya haftalara erteledim... Bugün ağırlıklı olarak 'işsizlik, iflas ve İNTİHAR' üzerinde duracağım... Çünkü insanlarımız son yılların ana problemleri olan iktisadî yetersizlikler, yaygınlaşan ve çalışabilen nüfusumuzun yarısını kapsama alanına alan işsizlik sebebiyle; yine bu iki ana sebebe dayalı olarak iyice artan hacizler, icralar, iflaslar ve ödenemeyen borçlar sebebiyle insanlarımız intihar ediyor,İNTİHAR!..
Başta ben olmak üzere, bu konuda hep işsizlere odaklanmışken; iş bulup da çalışanlar çok mutluymuş, işlerinden memnunmuş, istedikleri kadar çalışıyor ve üretebiliyormuş, çalışmalarının ve üretimlerinin karşılığını alıyormuş zehabına kapılmayalım. İş bulup çalışanların da yüzde sekseni emeklerinin karşılığını alamadığından ve genel olarak asgari ücret seviyesinde karşılık bulabildiğinden mutsuz. İntihardan söz ediyorum ya; ülkemizde ve bazı Avrupa ülkelerinde intiharın bir sebebi de iş ortamındaki olumsuzluklar. Mesela, İsveç gibi önemli bir ülkede bile intiharların yüzde 15'i bu sebebe dayanıyor.
İşsizlik elbette iktisadî ve sosyal sorunlara, iflaslara ve intiharlara neden oluyor ama iş bulanların sorunları da pek çok. Mesela, her dört gencimizden biri veya ikisi işsiz, biri sigortasız, biri sigortalı ama asgari ücret alabiliyor! Bu durumda gençlerimiz eş ve ev bulup da nasıl evlensin, nasıl aile kursun, evliler nasıl gençsin, nasıl mutlu olsun? Gençlerden söz etmişken bir istatistik daha vereyim: İş bulup da çalışabilen her dört gencimizden sadece biri çalıştığı işyerinde mutlu, huzurlu, sigortası tam ödeniyor, ücreti yüksek yani şanslı; ama buna karşılık iş bulup çalışabilen her dört gençten üçü mutsuz ve de umutsuz!..
İktisadî hayatımızdaki bütün bu çok yönlü olumsuzluklar psikolojik tedirginliklere ve travmalara, ardından ferdî ve ailevî çöküntülere, en sonunda da sosyal patlamalara ve en korkunç sonuç olarak aile içi katliamlara ve intiharlara sebebiyet veriyor, İNTİHARLARA!
İntihar eden kimileri ailesini de yok ettikten sonra bu feci işi yapıyor!
İflas edenler kendisiyle birlikte birkaç kişiyi daha katledebiliyor!
İlgililer, yetkililer, yöneticiler, sorumlular ise sadece seyrediyor!
Yapılması gerekenleri yapmıyor, sorunlara çözümler üretmiyor.
Başta da yazdığım üzere, iki haftadır 'iktisat stratejisi' üzerinde duracaktım ama olmadı, olmuyor... Bu sabah karşılaştığım 'intiharlarla' ilgili iki haber yine böyle bir yazı yazdırıyor... Artık 'sosyal tufan' seviyesine ulaşmış bulunan sorunlar çözülmedikçe etkileri ve felaket seviyesindeki sonuçları devam ediyor... İlgililer, yetkililer, yöneticiler, sorumlular daldıkları gaflet uykusundan uyanmak için herhalde 'sosyal patlamaları'bekliyorlar!..
İki haberden söz ediyordum... Birincisi bugünkü (dünkü) Millî Gazete'de yayımlanan "İntiharlarda korkutan artış" haberi. Türkiye genelinde olduğu gibi Adana'da da intiharlar ve intihar girişimleri artmış; 2008'de ve geçen yıl 49'ar kişi intihar etmiş!.. Bu yılın ilk 3 ayında da 24 kişi intihar ederken; son bir haftadır Adana'da 6 kişinin intihar etmiş!..
Dikkat edilirse son haftada Adana'da her güne intihar eden bir kişi düşüyor!!!
İkinci habere ise internet sitelerinde ve bazı televizyon haberlerinde rast geldim. İstanbul'daki önemli bir iş adamımız, borçları sebebiyle bütün gün haciz memurları ile boğuştuktan sonra; akşam canına tak etmiş, karısına telefon ettikten sonra intihar etmiş!
İntihar edenlerin geride bıraktıkları mektuplardan anlaşıldığına göre intiharların birinci sebebi geçim sıkıntısı; yani iktisadî yetersizlik, biriken ve ödenemeyen borçlar, işsizlik, yokluk, açlık, icra, iflas ve bundan önceki 'Hatırlatıyorum' yazımda da dile getirdiğim üzere her geçen gün daha da artan İNTİHARLAR!!!