Tam da “yeni bir medeniyet” inşasına bir “medine”den yani bir “şehir”den, ya da -bizim hep iddia edip projelendirdiğimiz üzere- bir “bucak”tan başlanır diyecekken, araya başka şeyler girdi. Oysa ne de güzel, iyi ve hayırlı şeylerden söz ediyorduk...
“İnsanlık, ilim, İstanbul ve Çılgın Proje!” diyerek başlamış, “Bizim Çılgın Proje/lerimz”i yazmış, “Çılgın Proje ‘Adil İstanbul, Adil Anayasa’dır” demiş ve “Bin yılık medeniyet projesi” diye noktayı koymuştum ki; araya “Bin Ladin” girdi! Öyle olunca, “iki mesele”yi harmanlayıp “Bin Ladin ve Bin Yıllık Medeniyet Projesi” demek zorunda kaldım. Dün de yazdım, bugün bir kere daha tekrar hatırlatıyorum; aslında bütün olanlara ve her şeye rağmen demem o ki: “Adil (Ekonomik) Düzen Devlet, Dünya Düzeni ve Medeniyet Projesi”ni gerçekleştirmek üzere “çalışma” sırası sende/bende/BİZDE...
Bu “yeni medeniyet projesi”nin başı ve başlangıcı bir bucak, küçük bir medine, yani bizim daima örnek alınası biricik modelimiz Medine, Medine Sözleşmesi/Anayasası, Medine Devleti... Ve çağımızda bir an önce projelendirilip kurulası, yaşanıp bütün dünyaya örnek olarak uygulanası “Adil Düzen Devlet, Dünya Düzeni ve Medeniyet Projesi”…
Günlerdir o örnek “medine/şehir ve medeniyet projesi” üzerinde duracak, onu yazacaktım. Araya başka şey/ler girdi, mecburen onlar üzerinde durdum, onları yazdım...
Neydi onlar?
***
Geçen gün “Yeni Amerikan Yalanları” ile uyandık, hem de içine “Geronimo” katarak yapılan “merdi kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler” cinsinden bir yalan. Oysa yalanların yani hakikatin, gerçeğin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi bir huyu var: 11 Eylül Saldırısı’nın “Derin Amerikan Yalanı, Derin Amerika Kurgusu” olduğu, ardından “Kitle İmha Silahları/Yalanları” ve “Saddam-El Kaide” bağlantısının uydurma bir bağlantı olduğu, tek tek ortaya çıktı, kanıtlandı. Er ya da geç; eceliyle ölen “Bin Ladin Palavrası”ndan da kaçış yok!
Tekrar bizim “Çılgın Proje”mize dönelim…
Bizim bu konularda kırk yıldan beri yani bugüne kadar dediklerimiz ve bundan sonra diyeceklerimiz bitmedi, bitmez. Ne zamana kadar bitmez? Çağdaş “medine/medeniyet modeli” yani “Adil Düzen Medeniyeti” bina edilip bizzat yaşanıncaya kadar bitmez. “Çılgın Proje”nin hiçbir faydası olmadıysa; hiç olmazsa bizim kırk yıllık ve ömürlük, daha doğrusu bin yıllık “medine ve medeniyet projemizi” yazmamıza ve sizlere hatırlatmamıza vesile oldu. Başkaları da yazdı ve önemli şeyler hatırlattılar. Önce Ahmet Hakan, “Gazete iktidar taraflısıysa, köşe yazarları projeyi göklere çıkardılar, muhaliflerse yerin dibine batırdılar” dedi. İkisinin ortası yok! Hani biz vasat bir ümmet olarak vardık ve her şeyin ortasını bulurduk. O vasat ümmete ne oldu, o ümmet nerelerde? Murat Bardakçı dedi ki: “Ben biliyorum ki Mimarlar Odası, Mühendisler Odası dava açacaklar. Mimarlar Odası, İstanbul için neye karşı çıkarsa o proje İstanbul’un hayrınadır.” İstanbul gibi bir şehrin, koca bir ülkenin mimar ve mühendislerinin adı böyle kötüye çıktıysa; vay o şehrin ve ülkenin haline… Ahmet Altan bile bu konuda hiç de beklenmeyen şeyler yazdı: “Bu ihtiraslı cesaret, bize Türkiye’nin nerelere geldiğini de gösteriyor. İsmiyle “müsemma” böyle “çılgın projeyi” hayata geçirebilecek bir düzeye varmış bir ülke Türkiye. Kimse, “Biz böyle bir projeyi gerçekleştiremeyiz” demedi. Herkeste Türkiye’nin bunu yapabileceğine güven tam. Projenin yapılıp yapılamayacağı değil, yararlarıyla zararları tartışılıyor.”
***
Evet, aynen öyle…
“Çılgın Proje”nin veya benzeri daha nice projelerin yararları ve zararları nelerdir?
Önce bu projeleri ortaya koymak.. Sonra o projeleri enine boyuna tartışmak.. En sonunda ittifak edilip kamuoyunca kabul edilip benimsenmiş projeleri uygulamak…
Bu “medine ve medeniyet projeleri” üzerinde duracağımıza, nelerle uğraşıyoruz!!!