Sermaye’nin ABD Merkez Bankası (FED) durmadan altın satmakta ve dolar almaktadır. Böylece altının değeri düşmekte, doların değeri yükselmektedir. Dolar en yüksek seviyesine yükselince bir gün tüm altınları alıp doları satacak, altının değeri çok yükselecek, dolar çok düşecektir. Belki de bu dolar batırılacak ve yerine altın dolar çıkarılacaktır.
Dolara yatırım yapanlara tavsiye ederim. Doların satışa çıkarılması bu bakımdan isabetli karardır. Merkez Bankası’nda bir dolar bile kalmamalıdır. Rezerv, altın rezerve dönüştürülmelidir. Dolar Türk Lirası ile satılmamalıdır. Dolar ucuzlar ama ülkeden TL çekilir. Bu da ekonomik krizlere sebep olur.
Meşhur iktisatçı Keynes bunu çok iyi bir şekilde açıklamış, 1929 krizleri onun sayesinde atlatılmış idi. Denge ayrı alanlarda ve/veya gruplarda kurulur. Zenginler arasında ayrı arz-talep dengesi, fakirler arasında ayrı arz-talep dengesi oluşur. Gerekli tedbir alınmazsa para fakirler piyasasından kayar, zenginler piyasasına geçer. Orada refah yükselir ve sefahat başlar; fakirler piyasasında yoksulluk başlar, üretim düşer, kriz olur, sefalet doğar.
Keynes bu açıklamayı yapmış, uyguladığı sistemle geçici olarak krizler atlatılmıştır.
*
Kur’an ise bunun ekonomik tedbirlerini aşağıda sayılı kurum ve kurallarla 1.400 sene önce koymuştur.
Faizi yasaklamış, piyasa ve ticareti serbest bırakmıştır. Böylece paranın faiz yoluyla fakirlerden zenginlere kaymasını önlemiştir.
Ticarette gelir vergisini değil, sermaye vergisini koymuş, bu suretle azami zenginliği sınırlamış ve tekellerin oluşmasını önlemiştir.
Zekâtı fakirlere dağıtarak piyasayı daima canlı tutmuştur.
Selem sistemi ile de üretimi ve tüketimi dengeleyerek krizleri önlemiştir.
Kur’an’ın aldığı bu tedbirlerden dolayı İslâm âleminde hiçbir zaman tekel oluşmamış ve sermaye sömürüsü gerçekleşmemiştir.
Bu durum sermaye terakümünü önlemiş ve Batı dünyası sanayileştiği halde İslâm âlemi sanayide geri kalmıştır.
İşsizliğin olduğu dönemlerde faiz işe yaramışsa da bugün yeryüzünde tam istihdam sağlandığı için artık yeni yatırımlar yapılmaz hale gelmiştir. Faizli işletmeler işlememeye başlamıştır.
*
Piyasa istikrarı sorununa gelelim. Piyasaya yeterli TL sürülürse kararlı bir piyasa oluşur. Piyasadan TL’yi çekerseniz işsizlik olur, işletmeler mal satamaz ve dururlar, bu da ekonomik kriz doğurur.
Piyasaya yeterinden fazla para sürülürse enflasyon olur, üretim planlaması yapılamaz, anlaşmalar yapılamaz, yine enflasyon olur ve krizler doğar.
Merkez Bankası’nın işi piyasadaki nakit miktarını yeterli seviyede tutmaktır.
Bu konu, mevcut düzende çok iyi bilinmektedir.
Ne var ki Merkez Bankası Türkiye’nin kendi kararları ile değil dışarıda alınan kararların etkisi ile yönetilmektedir. Dışarısı da Türk ekonomisini batıracak şekilde kararlar aldırmaktadır. Örneğin, doların piyasaya sürülmesi böyle bir fecaattir. Dolar piyasası rahatlarken, TL piyasası daralmaktadır. Ortaya sürülen dolar dışarıya gittiği için de dolar piyasasındaki değeri düşmekte, TL azaldığı için doların değeri daha da artmaktadır.
Seçim arifesinde Türkiye büyük krizlere doğru yol almaktadır. Bu kriz büyük ölçüde doların pahalanmasından doğmaktadır. Bu krize bağlı olarak piyasadan para çekilmektedir. Sonuçta ödemeler yapılamamakta, bu da ekonomik krizlerin kaynağı olmaktadır.
Yer aldık, yer sattık, yerimizi satın alan bize ödeyemeyince, biz de satın alacağımız yere ödeyemedik. Biz de o da zor duruma düştü. Yani fiilen bu krizi yaşıyoruz. Tüm piyasa kan ağlama arifesindedir.
*
O halde ne yapılmalıdır?
AK Parti bizimle görüşmüyor!
Oysa Necmettin Erbakan her zaman bizimle istişare etmiştir. Onun başarıları bu istişareden doğmuştur. Bugün ise toplantılar yapılıyor ama bizden kimse yok!
Oysa yapılacak iş çok basittir.
Değerli okuyucular, kulak veriniz ve burasını iyi dinleyiniz.
Merkez Bankası doları satmalı idi ama para ile değil altınla satmalıydı yahut gayrimenkuller karşılığı satmalıydı.
Fabrikayı alırsın, doları verirsin, işini görürsün, sen fabrikaya ortak olursun, kârını alırsın, o işletmeye devam eder. Sonra zengin olunca altınla o doların karşılığını öder.