Kâinat onlu sisteme göre var edilmiştir. Kur’an onlu sisteme göre indirilmiştir. Kur’an’da insan topluluklarını sayarken maşer yani onlanmış kelimelerle ifade etmektedir; toplulukları sıralarken aşiret/ocak, kabile/bucak, şa’b/il, kavm/devlet ve millet/insanlık olarak ifade etmektedir.
Türkçede millet “ulus” olarak kullanılmaktadır. Bu hatalıdır. Ulusun karşılığı kavimdir, millet ise en büyük topluluktur, insanlıktır. “Nâs” dendiği zaman örgütlü örgütsüz bütün insanlar kastedilir. “Millet” dendiği zaman örgütlü ve Birleşmiş Milletler’e kendi istekleri ile dâhil olmuş topluluklar kastedilir. Bunun Kur’an’daki adı “İbrahim milleti”dir. Hıristiyanlar, Budistler, Hindular ve Müslümanların hepsi İbrahim milletindendir.
Aşiret on aileden oluşur. Aşere 10 demektir, aşiret demek onlu demektir, on aile demektir. Aile akrabalık bakımından birbirine bağlı kimseler demektir. Genetikle ilgilidir. Aşır ise birlikte yaşayanlar anlamındadır yani biyolojik değil sosyolojik yapıdır.
On aile ilk birliği oluşturacaktır. Bunlar aile topluluğudur. Günün 24 saatini birlikte yaşarlar. Her yaşta insanlar burada yaşarlar. Erkekler gidip çalışıp kazanırlar, eve getirirler, evlerde birlikte tüketilir. Kadınlar da isterlerse onlar da gidip çalışırlar.
Tüketim yapılırken ya aile içinde herkes ayrı ayrı tüketir yahut ortak olarak tüketirler. İşte ayrı ayrı tüketim “aile” içinde yapılır, ortak tüketim “aşiret” içinde yani “ocak” içinde yapılır.
Canlılar diğer canlılardan yararlanarak yaşarlar. İnekler otlayarak karınlarını doyururlar. Her inek kendisi otlar. Arılar bal toplarlar, kovana getirirler, birlikte tüketirler. Arılar arılardan bal edinmezler.
İnsanlarda işbölümü vardır.
İnsanlar diğer insanlardan temin ettikleri ile ihtiyaçlarını giderirler.
İnsanlar gerek çalışırken gerekse yaşarken dayanışma içinde olmak zorundadırlar.
*
Kapitalistler; herkes ortak üretime katılsın, ücret alsın ve ayrı ayrı tüketsin diyorlar.
Sosyalistler ise; herkes birlikte çalışsın ve ortak tüketsinler diyorlar.
Yani…
Ortak üretim ve ortak tüketim;
Ortak üretim ve ayrı ayrı tüketim ilkelerini benimsemektedirler.
*
“Adil (Ekonomik) Düzen” bazı alanlarda kapitalistlerin ortak üretimlerini kabul eder, özel mülkiyet içinde gerçekleştirir, bazısını ortak tüketim içinde gerçekleştirir.
İşte ortak tüketimin yapıldığı müessese “aşiret/ocak” müessesesidir.
Sosyalistlerin komününe benzemektedir. Ne var ki özel mülkiyet kabul edilmekte, her aile ayrı ayrı yaşamaktadır. Ortak tüketimlerde aşiret devreye girmektedir.
Sanayileşmiş topluluklarda bu ortak tüketim alanları henüz düzenlenmemiştir.
İlkel toplulukların aşireti de yok olmuştur.
Yüz dairelik apartman aşiret müessesesini yeniden devreye sokacaktır.
Yani sosyalistlerin istediği ortak yaşama ve güvence sağlanacaktır.
1- Herkese nüfusa göre barınacak bir daire temin edilmiştir. Kiradan kurtarılmıştır. Apartmanın ortak işyerinde çalışanlar kira vermeden apartmanın lojmanlarında oturacaklardır. Nüfusları arttıkça kendilerine tahsis edilen oda sayısı da artacaktır. Sosyalizmden farkı, sosyalistlerde kira yoktur. “Adil (Ekonomik) Düzen”de ise apartmanın daireleri ve işyerlerinin kirası vardır ve bu kira işyerindeki üretimle karşılanmaktadır.
2- Apartman klimalıdır ve ortak ısınma veya havalandırma yapılır. Aileler sosyalizmde olduğu gibi bir ücret/bedel ödemezler. Bunun masrafları işyerlerindeki kiradan karşılanır.
3- Kullanılan elektrik, su ve gazın yarısı bedavadır, diğer yarısı iki kat pahalıdır. Böylece yoksullar bedava kullanmış olurlar, varlıklılar iki kat öderler, dolayısıyla herkes hiç geliri olmasa da yaşama imkânını bulur.
4- Aşiret içinde çocuklar ve hastalar nöbetleşe birlikte bakılırlar. Dayanışma içinde ortak ihtiyaçlar giderilir.
İşte böyle bir aşiretin oluşması için yüz dairelik apartmanlara gerek vardır.
Akevler şimdi bunu projelendirmektedir.
*
Kur’an insandan gücü yettiği kadarını istemektedir.
21’inci asra gelmeden bunların yapılması ve uygulanması mümkün olmadığı için Kur’an’ın bu emirlerini, bu şeriatını insanlar anlamamışlardır.
Ancak şimdi bunları anlıyor ve düşünüyoruz.
Örnek olarak Kur’an’da mallarında sail ve mahrum için haklar vardır diyor.
وَالَّذِينَ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَعْلُومٌ (24) لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ ( (70/25
Burada “sail ve mahrum” marifedir, belirlidir.
O halde bunlar bilinen haklardır.
İşte bunları yorumladığımız zaman mahrum olanlar olmayanların ihtiyacını gidermek zorunda olurlar.
Biz yüz dairelik apartman projesini yaptığımızda Kur’an’ın emrettiklerini yerine getiren bir semt oluşturuyoruz. O semtte insanların ihtiyaçları giderilecektir.
Üretimde herkesin emeğinin hakkı verilecektir.
Tüketimde ise herkesin ihtiyacı giderilecektir.
Çünkü yeryüzü tüm insanlarındır.
Çalışmayanların veya çalışamayanların da kira payları vardır.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92